Şimdi yükleniyor

Ramin Merdani: İsrail’in İran’a Yönelik Saldırıları ve Büyük Ortadoğu Projesi

İsrail’in son dönemde İran’a yönelik gerçekleştirdiği askeri saldırılar, sadece iki ülke arasındaki gerilimin değil, aynı zamanda daha geniş bir jeopolitik planlamanın — yani “Büyük Ortadoğu Projesi”nin — parçası olarak değerlendirilmelidir.

Tahran ile Washington arasında İran’ın nükleer programına dairyapılacak altıncı tur müzakereler öncesi gelen bu saldırı, İsrailBaşbakanı Netanyahu’ya göre, “önlenemezbir anlaşmanın son aşamasını durdurmak için kritik bir fırsattı. Netanyahu, yalnızcaİran’ın değil, onun bölgedeki müttefiklerininözellikleHizbullah’ınciddi ölçüde zayıflatıldığını düşünüyordu. İsrail, Lübnan’daki stratejiyi İran’a uygulayarak ilk günden bir güvenlikve askeri yönetim boşluğu yaratmayı ve İran’ın karşılık vermesiniya engellemeyi ya da geciktirmeyi hedefliyordu. Ancak İran’ın hızlakuvvet komutanlarını değiştirmesi ve savunma sistemlerini aktiveetmesi, İsrail’i zor bir duruma soktu.

İsrail’in Stratejik Yaklaşımı: Taktiksel Yenilikler ve Eski Senaryoların Tekrarı

İsrail’in İran’a yönelik son saldırısı, 2024’teki önceki iki operasyonun çok ötesinde kapsamlı ve yoğun bir şekilde gerçekleştirildi. Bu saldırılar sadece füze üslerini hedef almakla kalmamış, aynı zamanda İran’ın kuvvet komutanlarına yönelik suikastları da içermiştir. Bu durum, İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a karşı uyguladığı taktikleri İran sahasına taşımaya çalıştığını göstermektedir. Operasyonlar, İran’ın kırmızıçizgileri açıkça ihlal edilmiştir.

Askeri Dengelerde Kırılma

İsrail, Ekim 2010’da 2,75 milyar dolar karşılığında 19 adet F-35 siparişi verdi ve 2015’te yaklaşık 2 milyar dolarlık yeni bir anlaşmayla 14 uçak daha aldı. Bu anlaşmalarla İsrail’in toplamda 75 adet F-35’e sahip olması öngörülüyordu.

İran’ın yerli savunma sistemleriyle bir F-35 savaş uçağını düşürmesi, yalnızca taktiksel bir başarı değil; aynı zamanda “dokunulmaz savaş uçağı” algısının sona erdiği bir dönüm noktasıdır. Bu olay, hem ABD’nin askeri prestijine zarar vermiş, hem de bölgesel aktörlerin hava gücüne karşı savunma yeteneklerinin ciddi şekilde geliştiğini göstermiştir. İsrail’in hava üstünlüğüne dayalı stratejisi, bu gelişmeyle birlikte önemli ölçüde sarsılmıştır.

İran’ın balistik füzelerle verdiği hızlı ve etkili yanıt, İsrail tarafında moral bozukluğu yaratmış, güvenlik zaaflarını açığa çıkarmıştır. Bu gelişme, İran’ın sadece savunma değil, aynı zamanda saldırı kapasitesinin de üst düzeyde olduğunu ortaya koymuştur. Kuvvet komutanlarının hızla yenilenmesi ve savunma sistemlerinin aktif hale getirilmesi, krizi yönetme becerisini de göstermektedir.

Hibrit Savaş Modeli

Batı’nın, İran’ı ya müzakere yoluyla “Libyalaştırmak” ya da askeri saldırılarla “Suriyeleştirmek” şeklinde iki farklı strateji üzerinden zayıflatmaya çalıştığı görülmektedir.

İsrail’in askeri saldırıları ile eş zamanlı olarak, İran içerisindeki etnik ve ayrılıkçı unsurların hareketliliği dikkat çekicidir. Ceyşü’l-Adl, PJAK, Kürdistan Özgürlrk Partısı ve diğer ayrılıkçı yapılar ve muhalif siyasi figürlerin koordineli açıklamaları, klasik hibrit savaş taktiklerini işaret etmektedir. Bu unsurlar, İran’ın etnik, dini ve sosyal fay hatlarını tetikleyerek iç karışıklık yaratma hedefi gütmektedir.

Sözde Büyük Kürdistan ve Yeni Ortadoğu Projesi Bağlantısı

Özellikle PJAK ve diğer terör örgütlerin, Batı AzerbaycanEyaleti ve Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki faaliyetleri, Suriye’nin kuzeyinde YPG aracılığıyla uygulanan stratejinin İran sahasında denenmeye çalışıldığını göstermektedir. İsrail’in bu bölgelerdeki İran askeri altyapısına saldırması da bu planın lojistik ayağını oluşturmaktadır. Bu durum, “Yeni Ortadoğu” ve “Büyük Kürdistan” projeleriyle doğrudan bağlantılıdır.

Propaganda Savaşları ve Psikolojik Operasyonlar

Batı, özellikle küresel Siyonist lobilerin etkisiyle, İsrail’in bölgesel çıkarlarını destekleyen rejim değişikliği politikalarını uyguluyor. Irak, Libya ve Suriye’den sonra sırada İran var. İran, Filistin ve İslami direnişin en önemli destekçisi olduğu için hedef alınıyor.

Bu bağlamda İsrail Başbakanı Netanyahu’nun halka doğrudan hitap eden video mesajları, barış çağrısından çok psikolojik operasyon niteliğindedir. Aynı şekilde, opozisyonun (örneğin Rıza Pehlevi) medya üzerinden İran halkına yaptığı çağrılar, dış kaynaklı bir rejim değişikliği projesinin iletişim ayağını temsil etmektedir. Bu tür açıklamalar, İran’daki toplumsal yapıyı bölmeyi ve halkın devletle olan bağını zayıflatmayı amaçlamaktadır.

Son yıllarda İsrail istihbarat servisi Mossad’ın İranlı nükleer biliminsanlarını hedef alması da bu stratejinin parçası. Bu tür eylemler, İran halkının moralini zayıflatmayı ve korku ortamı yaratmayıamaçlıyor.

Aynı zamanda bölgede artan güvenlik tehditleriyle paralel olarak, İran karşıtı terör örgütleri sahneye çıkıyor. Ceyşü’l-Adl (Belucistan) terör örgütü, İsrail’in bölge planlarıyla paralel söylemler kullanıyor. Bu durum, dış saldırılarla karışıklıkların birleştirildiği hibrit birsavaş stratejisinin uygulandığını gösteriyor.

Bununla birlikte PJAK, PKK’nın İran’daki kolu olan terör örgütü deİran’daki etnik hassasiyetleri istismar ederek bağımsızlık veBüyükKürdistanprojelerini gündeme taşıyor. Bu gruplar, BatıAzerbaycan bölgesindeişgalplanlarını dillendirmeye başladı. YPG’nin kuzey Suriye’de uyguladığı modele benzer bir senaryo, Türkiye sınırında hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Sonuç: Güç Dengesinde Dönüşüm ve İran’ın Stratejik Konumu

İsrail’in İran’a yönelik son saldırıları, bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillenmesinde kritik bir eşiktir. İran’ın hızlı askeri karşılıkları, caydırıcılığını artırmış, bölgesel bir savaşın ön cephesinde bile güçlü durabileceğini göstermiştir. Ancak hibrit savaşın yarattığı çok boyutlu tehditler — iç isyanlar, terör örgütleri, dış baskılar — İran’ı uzun süreli ve çok katmanlı bir mücadeleye zorlayabilir.

PKK’nın sözde feshedilip YPG ve PJAK’a katılması ve “Halkların Demokratik Platformu” isimli yeni oluşum da bu planın bir parçası. Bu süreçte caydırıcılığın artırılması, iç birlikteliğin korunması ve bölgesel ittifakların güçlendirilmesi hayati öneme sahiptir.

Son olarak, İsrail’in İran’ın kuzey batısında bulunan Azerbaycanbölgesindeki İran askeri üslerine saldırması, bu bölgelerdekisavunma kapasitesini zayıflatmayı ve terör örgütlerinin faaliyetlerinikolaylaştırmayı amaçlıyor. Bu saldırılar, BOP veBüyükKürdistanprojeleriyle doğrudan ilişkilidir ve dikkatle izlenmelidir.

Share this content:

Yorum gönder