KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Putin’e jest Orta Asyalı Mülteciler kapı dışarı!

Putin’e jest Orta Asyalı Mülteciler kapı dışarı!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 11 dk okuma süresi
408 1

Türkiye’nin yeni rotasını her küresel odak kendi açısında analiz ediyor. Putin’in danışmanı Alexander Dugin’de onlardan biri. Ona göre; “Amerikalılar ve onların ajanları Ankara’nın Moskova ile olan yakınlaşmasını görerek bir darbe girişiminde bulundular. Bu kalkışma başarısız oldu. Darbe bastırıldığından bu yana Erdoğan artık illüzyon görmüyor ve pratik olarak ABD’den kopup NATO’dan çekilme yönünde gidiyor. Böylesi bir vaziyette bu sürece hazırlanmak ve Rusya, Çin ve İran ile yeni ilişkiler aramak mantıklı gözüküyor. Erdoğan şimdi bunu yapıyor. Daha fazla AB yok, NATO’ya hayır. Çok kutuplu bir dünya ve Amerikan hegemonyasının sonu.” (Bkz. http://tr.abna24.com/service/important/archive/2016/08/10/771003/story.html)

Türkiye’nin Avrasya romantizmiyle AB sürecini tamamen rafa kaldırması, NATO’dan kopması veya talebi üzerine Şanghay Beşlisine dâhil edilmesi mümkün değil çünkü tüm olumsuzluklara ve beceriksizliğe rağmen Türkiye’nin reel politik bir stratejisinden söz edilebilir. Türkiye’nin Doğu batı arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasi köprü olma konumu üzerine inşa ettiği uluslararası denge politikası bunu gerektiriyor. Yapılması gereken bu dengenin akılcı politikalarla geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi. Bu bakımdan Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ilişkileri düzeltip doğalgaz boru hattı projesini canlandırmak için buluşması her iki ülkenin açılımları, düştükleri siyasi ve ekonomik krizden kurtulmaları için bir çıkış kapısı.

Rusya yıllardır Batı’ya doğalgazı Ukrayna’dan geçirerek satma zorunluluğundan kurtulmaya çalışıyor. Putin’in en büyük jeopolitik hedefi transit ülke Ukrayna’yı devre dışı bırakmak. Bu nedenle Türk akımı projesini bir an önce sonuçlandırmak niyetinde. Projenin gerçekleşmesiyle Türkiye transit riski taşımayan ve Rusya’nın inşa edeceği yepyeni bir doğalgaz nakil hattına kavuşacak. Başka ülkelere ödenen transit ücretinin kalkmasıyla Türkiye’nin ithal ettiği doğalgazın ucuzlaması kaçınılmaz. Türkiye aynı zamanda topraklarından Yunanistan’a uzanan TANAP boru hattını döşemekte olan Azerbaycan’dan da büyük destek görüyor. Azerbaycan böylelikle Güneydoğu Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak olan Rus projelerine de rakip olacak. Türkiye’nin enerji terminali olarak enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi ve sürdürülebilir enerji politikaları en çok batıyı rahatsız ediyor.

St. Petersburg zirvesinde Erdoğan ve Putin “yeniş başlangıç” için el sıkışırken, iki liderin iş dünyasına verdikleri mesajlar da sorunların adım adım aşılacağı ve ticari-ekonomik alanda “normalleşme”nin gerçekleşeceği yönündeydi. Putin ve Erdoğan; ekonomik alanda yapılacak çalışmalardan söz etti ve iki lider Akkuyu Nükleer Santrali’nin stratejik yatırım statüsü alacağını belirtirken, Türk-Rus ortak fonu için ilk adımların atıldığını da ifade etti. Ne diyelim kıskananlar çatlasın! Darbe sonrası Türkiye ekonomisinin çuvallayacağı beklentisine girenler avuçlarını yalıyor. Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunda değişiklik yapmamasının ardından, Rusya ile ekonomik ilişkilerin düzeltilmesine dönük adımların da etkisiyle dolarda düşüş sürüyor. Dolara iman edenlerin vay haline?
Türkiye kamuoyundaki iyimser tablonun mutlaka gerçekliği var. Ancak basına yansımayan görüşme maddelerinin ne olduğu hususunda merakımızı giderebilecek derli toplu bir açıklama yok! Türkiye’nin bazı hazırlıklarından ve politika değişikliğinden hareketle bu gelişmeleri analiz etmek mümkün. Rusya Federasyonu uzun yıllar öncesinde kendi arka bahçesi gördüğü Türk Cumhuriyetlerinde FETÖcü yapının okullaşma adı altında ABD gizli servislerine yan çıkan faaliyetlerinden rahatsız oldu. Rusya’nın basına yansımayan en önemli talebi; Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde ABDnin misyonerleri gibi çalışan FETÖcü okulların kontrol altına alınması, kapatılması için Türkiye’nin aktif inisiyatif yüklenmesi. Türkiye’nin bu yöndeki talepleri doğrultusunda ilk adımı atan kardeş ülke Azerbaycan oldu. Kazakistan olumlu cevap verdi.
Rus tarafının Türk meslektaşlarının önüne koydukları bir diğer dosya, Kafkasya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Türkiye’ye sığınan mülteciler. Ruslar Kafkaslardaki aşırı dinci terör eylemlerinin bu sığınmacılar tarafından yönlendirildiğine ve desteklendiğine inanıyor. Ruslar bu nedenle Türkiye’ye iltica eden mültecilerle bağlantılı vakıf ve derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının denetlenmesi, bu kanallar aracılığıyla Kafkasya’da terör eylemlerine karışan gruplara yapılan yardımların kesilmesini istiyor. Ayrıca Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’ta faaliyet gösteren cihatçı örgütlere katılmaların önüne geçilmesi konusun ısrarcı. Bu çerçevede Kafkasya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde radikal İslamcı faaliyetlerde bulunan ve Türkiye’ye sığınan mültecilerin sınır dışı edilmesi, terör örgütlerine katılanların etkisizleştirilmesi, bunların desteklenmemesi mümkünse ülkelerine iadelerinin temin edilmesi gündemde. Hakan Fidan’ın Rusya’ya giden heyette yer alması, hem bu konu hem de Suriye konusu ile bağlantılı olabilir.

Benim asıl dikkat çekmediğim konu; Türkiye’de vatandaşlık hakkı tanınmayan mültecilerin bu yeni süreçte yasal konumlarının ne olabileceği? Nitekim kamuoyunda bu konuda bir rahatsızlık mevcut. İstanbul Emniyeti’nin 10 gündür devam eden operasyonlarında gözaltına alınan 130’un üzerinde muhalif Özbek, sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya. İlk operasyonda gözaltına alınan 29 Özbek’ten 15’i çocuk, 5’i kadın, 2’si erkek 22 kişi, 1 ay içerisinde Türkiye’yi terk etmek şartıyla serbest bırakıldı. Gözaltıların devam ettiği belirtilirken, Özbek muhalifler ne ile suçlandıklarını bilmiyor. Özbek istihbaratının ise İstanbul’da gözaltına alınan muhaliflerin oradaki evlerine baskın yaptığı öğrenildi. Operasyonun ilk dalgasında 29 muhalif Özbek gözaltına alındı. Emniyete getirilen muhaliflerden sorguları tamamlanan 7’sine savcılık talimatıyla takipsizlik verilirken, 2’i kadın olan 7 muhalifin halen Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde bekletildikleri belirtildi. 7 muhalifinin gözaltına alınan aileleri ise 1 ay içerisinde Türkiye’yi terk etmek şartıyla serbest bırakıldı. Gözaltına alınan aile üyelerinden 15’i çocuk, 5’i kadın, 2’si ise erkek. Kadınlardan birinin ise 6 aylık hamile olduğu öğrenildi. Bkz. http://kureselanaliz.com/2016/08/ozbeklerin-bir-kismi-1-ay-icerisinde-turkiyeyi-terk-etmek-sartiyla-serbest-birakildi/

29 Temmuz’dan bu yana İstanbul’da yüzlerce mülteci gözaltına alındı. Gözaltına alınan çoğunluğu Özbek olmak üzere Kazak, Tacik Kırgız, Türkistanlılar, Kafkasyalılardan oluşan 450’den fazla mültecinin sınır dışı edilmesi bekleniyor. Bu mültecilerin çoğunu ise Rusya ve Çin’de idam bekliyor. Hükümetin bu politikasının Rusya ile barışma sürecinde geldiği yorumları yapıldı. Bu mülteciler kendi ülkelerinde büyük bir zulüm ve baskı altında olduğundan göç etmek için Türkiye’yi tercih ediyorlar. (Bkz. http://kureselanaliz.com/2016/08/450den-fazla-ozbek-turkistanli-kafkasyali-sinirdisi-ediliyor-yarin-10-agustos-basin-aciklamasi-yapilacak/
Tarih tekerrür ediyor. II. Dünya savaşının sonlarına doğru Nazi Almanyası’nın yenilmeye yüz tutması ve Türkiye’nin İngiltere-ABD ittifakına yaklaşmasıyla Türk basınında Turancılara yönelik sert eleştiriler boy gösterdi. Faris Erkman 1943’te yayımlanan En Büyük Tehlike adlı kitabında “Pantürkist, Turancı, ırkçı kuklalara” saldırarak, onları yabancı devletlerin hizmetinde olmakla suçladı. “Milli Şef” İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ı Ocak 1944’te emekliye sevkettikten sonra, 3 Mayıs 1944’te İstanbul ve Ankara’da Türkçü gençlerin düzenlediği mitingleri yapıldı. 9 Mayıs 1944’te Şükrü Saraçoğlu hükümeti, aralarında Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu ve Alpaslan Türkeş’in de bulunduğu 30 kadar Türkçü-Turancı’yı tutukladı.

Bir yıla yakın tutuklu kalan sanıklar, daha sonra, kendilerinin tabutlara yerleştirilip işkence yapıldığını ileri sürdüler. 29 Mart 1945’te Türkçülük davası sanıklarından onu ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Rusya’nın Türkiye’den toprak talebi ve boğazların kontrolünü istemesi, Türkiye’deki Sovyet zulmünden kaçan Türk mültecileri zora soktu. Esir Türk illerine yönelik kültürel ve siyasi faaliyetler sonlandırıldı. Önde gelen isimler daha rahat faaliyet gösterebilecekleri Avrupa ülkelerine geçti. Kaçamayanlardan Sovyet vatandaşı olan bir grup Türk, İkinci Dünya Savaşı senelerinde Türkiye’ye sığınmış ama bir müddet sonra Moskova’nın talebi üzerine Sovyetler Birliği’ne iade edilmişler ve hemen sınırda kurşuna dizilmişlerdi. Umarım Putin’e jest olsun diye böyle bir kıyım yapılmaz!

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. metin hasırcı - -

    Değerli kardeşim,1957 seçimleri sonrasında DP iktidarı SSCB istikametine dümen kırdığında ülkeyi 1958 enflasyonu doların 280 krş’tan dokuz liraya fırladığı görüldü. işsizliğin tırmanması başladı. Türkiye günümüzde o günlerde olduğu kadar şansız değil. D-8’leri harekete geçirme deneyimine girişmeli, İran ve Mısır’ı İslami yeminle bağlayarak birlikteliğe ikna etmek gerek. Aksi halde ABD’nin topal ördek idare döneminin bitimini bekleyip,gelişmelere göre vaziyet almak gerek, Pu tin değil,Moskof karşımızda olup,bunlar karşısında her ailemizin şehidi olan bir topluluğuz. Bunlara ne kadar güvenilebilinir? İşte iade edilenler 1944’de kurşuna dizildiler bu tarihen sabit. Onları tespit eden şerefli albayımız beylik tabancasını kafasına sıkmıştı. Demekki,1943’de Atılay denizaltısı olayı ile emekli olunan Mareşal,o iade olunan eşhasın günahına bulaşmamış oldu. islam ittihadı gecikiyor ve geciktikçe derman da azalıyor. Fiemmanillah

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir