KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Putin sonrası Rusya ve Türk Rus ilişkileri

Putin sonrası Rusya ve Türk Rus ilişkileri

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 10 dk okuma süresi
318 0

Ukrayna krizi soğuk savaş sonrası Rusya ile Batı aleminin arasında gelişen büyük krizlerin başında gelmektedir.  AB ve ABD Soçi olimpiyatları süresince suni olarak oluşan krizi iyi yönetemeyerek Rusya’dan Ukrayna’yı bir mermi bile atmadan ele geçirme yolunu seçince ortalık karıştı.  Olimpiyatlar biter bitmez Rusya harekete geçti ve Doğu Ukrayna olarak anılan ve Ortodoks mezhebine mensup kitleleri isyana sevkederek adı konmamış bir krize sebep oldu. Sorunun başlangıcı olarak dünya kamuoyuna hep Rusya tetikleyici unsur olarak anıldı.  Rusya AB’ın ve ABD’nin geçmişte yaşanan  krizlerde başta Karabağ olmak üzere meydana gelen olaylarda gelişmeleri iyi okuyamadığını bildiğinden aynı taktikleri bu sefer doğu Ukrayna’da uyguladı. Olayı Ukrayna’nın bir iç sorunuymuş gibi gösterip bu gelişen olay üzerinden krizin tarafı olarak çözüm masasına oturmak olarak ifade edilen bu kriz yöntemiyle müdahale Rusya’nın soğuk savaş sonrası geliştirdiği en önemli müdahale yöntemiydi. Karabağ’da Güney Osetya’da hatta Abhazya’da bu taktiği Rusya hep uyguladı ve AB’ın ABD’nin gözüne baka baka bu  topraklarda kendi dediklerinin dışında bir gelişmeye izin vermedi. Karabağ’da Osetya’da hatta Abhazya’da sessiz kalan batı, Ukrayna söz konusu olduğunda Rusya’nın taktiğinin önünü almak için Soçi olimpiyatlarını kullanmak istedi ama neticede Rusya yine aynı yolu  izleyerek Doğu Ukrayna’yı defakto olarak kontrolü  altına aldı. Resmiyette ve fiiliyatta bölgede hakim olan güçler bölgede yaşayan ayrılıkçı kuvvetlerdir.  Böylece AB-ABD bloğu kendini yenilmiş olarak ördüğünden yeni hamlelere girişecektir.

Rusya gelişmeleri takip ederken Kırım’ın ilhak kararını onayladı. Bu aslında Kırım üzerinden meydana gelebilecek bir provokasyonun belki de önlemiydi.  Kırım ile ilgili oluşacak en ufak bir tereddütte Türkiye devreye gireceği için AB’ın Ukrayna’da eline gözüne bulaştırdığı sürecin içinden çıkılmaz halinden istifade etmek adına Kırım’da oluşacak karışıklıkları bahan ederek Türkiye’yi devreye sokabilirlerdi. Bunun için aslında bir çok provakatif eylem de gerçekleştirildi. Fakat Türkiye olayları takip etmek suretiyle Suriye’de içine çekildiği bataklığa girmemeyi tercih etti.

İşte bu tercih Türkiye’yi bölgede aranan devlet haline getirdi.

Papanın Türkiye’ye gelmesi hakkında pek çok yorum yapıldı ama esas gözden kaçan iki şey oldu bunlardan birincisi Papa’nın Ortodokslarca ruhani reis kabul edilen Fener Rum patrikhanesini ziyaret etmesidir. Ukrayna’da cereyan eden savaşın arkasında yatan asıl sebep Katolik Ortodoks savaşı olduğundan Papa Rusya’yı Ortodoks alemi içerisinde yalnızlaştırmak için bir hamle yapmış oldu. Türkiye’de bu olay pek anlaşılamamışsa da Ortodoks aleminde beklenenin üzerinde yankı yaptı. Diğeri ise Papanın Ermenistan sınırı hakkında yapmış olduğu açıklamadır. Rusya’ya rağmen Ermenistan sınırının açılmasının istenmesi yine Ortodoks kiliseleri içerisinde sayılan bağımsız ermeni kilisesiyle Rusların arasını açmak böylece Rusya’yı iyice yalnızlaştırmak istenmesiydi.  Bu iki olay üzerine Putin in Ankara ziyareti gerçekleşti.  Bütün dünyanın gözü bu ziyarete kilitlenmiş, hatta neticelerinin dünyada oluşacak yeni dengelerin ayak sesleri olarak bile ifade edenlerin olduğu bir ortamda gerçekleşen ziyaret Türkiye’nin bölgesel güç olma yolundaki engelleri ortadan kaldırabilecekti. Türkiye AB ilişkileri iyice gerginleştiği bir ortamda Putin’in açıklamaları AB’a karşı Türkiye’nin elini güçlendirirken aynı zamanda Türkiye Rusya ilişkilerindeki rekabet ve kırılganlıklar yerini işbirliğine bırakacağı izlenimini doğurdu.  200 yıla yakındır savaşlar çekişmeler  rekabetler yerini birden barış havasına bırakması Türkiye için uzun vadeli faydaya çevrilebilecek bir gelişmeydi.  Putin AB’a artık gaz istiyorsanız Türkiye’yi muhatap alacaksınız dedi. Türkiye AB için güvenli bir gaz tedarik edici yol oluyordu.  son 2 ayda Türkiye’ye yapılan resmi gayri resmi ziyaretlere bakıldığında anlaşılan o ki artık Türkiye bölgede bir denge unsuru haline geldi. Özellikle Suriye krizinden sonra bu hamle Türkiye için çok önemliydi. Türkiye bu pozisyonu Kırım meselesinde aceleci davranmayarak elde etmiştir. Tabi bunda Kırım olayları cereyan etiği sırada Türkiye’yi sarsan 17-25 Aralık yolsuzluk olaylarının önemli bir yol oynadığını söyleyenlerin ifadelerini dikkate almak gerekiyor.  O zaman Türkiye ciddi bir hükümet krizi yaşıyor ve dış politika kendiliğinden yürüyordu. İşte o atmosferde Kırım meselesi hakkında Türkiye resmi açıklamaların dışında hiç bir şey yapmayarak aslında büyük bir fırsatın doğması sağlamış oldu. Bazen dış politikada tesadüfler büyük sonuçların alınmasında önemli rol oynamaktadır.  işte bu rol Türkiye’yi yeniden bölgede etkin aktif hale getirdi, Rusya Türkiye ilişkilerinin önündeki pürüzleri devre dışı bırakmaya çalıştı. AB-ABD,  Türkiye’nin eksen kayması yaşamasına yol açan bu gelişmelerden rahatsız olacağını söylemek çok bir zorlama olmasa gerek. Türkiye ile Rusya arasında varolagelen Suriye krizi Erdoğan’ın Davutoğlu’na rağmen politika değişimiyle biraz olsun rayına girmeye başlaması hatta Esad’ın Rusya’ya yapacağı seferde Türkiye hava sahasını kullanacak olması telaş için yeterliydi. Bu gelişmeler olurken Türkiye’nin hassas olduğu iki konu kendiliğinden devreye girecekti.

Çeçenistan meselesi ve Kürt kartı

Batı her iki ülke için Çeçenistan meselesinin ne anlama geldiğini bildiğinden Putin’in Ankara ziyareti sonrası Kuzey Kafkasya’da bazı olay ve eylemlerin gündeme geleceğini az çok bölgeyi takip edenlerin söylediği bir konu olarak hemen kendini gösterdi , Grozni’de ve Nalçikte iki büyük eylem oldu.  Çeçen Mücahidler imzası artık AB-ABD’nin eylem imzası olduğu bilindiğinde bu kart pek etkili olmadı. Kafkaslarda Çeçen mücadelesi 2004 Beslan okul baskınıyla meşruiyet zeminini kaybetmiş, direniş adı altında uluslararası operasyonel güçler deveye girmiştir. Fakat bilinen algı ise Çeçen direnişi algısıydı.

Kürt kartı

Putin’in Ankara seyahati ve Moskova’da yaptığı basın toplantısında açıktan Türkiye’yi övmesinin Türkiye’de oluşturduğu olumlu hava birden buz kesti ve  HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Moskova’da Kürt konferansı düzenledi. Moskova’da böyle bir faaliyet Türk-Rus ilişkilerine büyük darbe vurabilirdi. Rusya bir kaç gün önce alabildiğinden Türkiye’yi överken ne oldu da birden Türkiye’nin hassas olduğu bir konudaki toplantıya Rusya ev sahipliği yapıyordu.  Türiye’ye mesaj vermek isteyenlerin kontrolünde  düzenlenen konferansın ardında Amerika olduğu bilindiğinden bu kartta pek işe yaramayacaktır.  Demirtaşın konu mankeni olarak iştirak ettiği Kürt konferansı beklenenin  aksine oldukça sönük geçti.

Rusya Türkiye’nin konumunu artık iyi görmüş ve olası gelişmeler karşısında Türk ve Türkiye kartının kendilerine karşı işlemeyeceğini anlamışlardır. Şimdi Rusyanın yapması gereken iki önemli hamle vardır. Birincisi Rusya’da yaşayan Türkler bir tehlike unsuru olarak görülmekten vazgeçilecek ve Rusya vatandaşı olan bu Türkler vatandaşlık hukukundan asgari istifade etmeleri sağlanacak. Diğeri ise Rusya, Ermeni meselesinde  Papanın yaptığı hamleyi giderebilmek için Türkiye Ermenistan meselesi ve en önemlisi 2015 Nisan’ında Türkiye’ye karşı kullanılacak bu meselede Türkiye’ye destek olmalıdır. Bu iki konu Türkiye Rusya ilişkilerini beklenenden daha da ileri seviyeye taşıyacak ve Putin üzerinde AB-ABD’nin oynadığı oyun devre dışı kalacaktır. Aksi takdirde Putin sonrası Rusya bölünme senaryoları uluorta ortalıkta konuşulacak ve Rusya yakın bir gelecekte parçalanacaktır. Putin ya Rusyayı Türklerle beraber ayakta tutacak ya da Türklerle beraber Putin sonrası Rusyayı felakete sürükleyecektir.

dr. hasan oktay

not bu yazı 7 ocak 2015 tarihinde yazılmıştır

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir