ORHAN FİDAN; YENİ YÜZYILDA TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK KAZANIM STRATEJİSİ TEO-LOJİSTİK BİR COĞRAFİ KONUMDA YER ALMASIDIR
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin jeo-stratejik konumu yeni yüzyılın jeo-lojistik merkezi haline gelmiştir.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz üç kıtanın birleştiği ve beş kıtanın buluştuğu stratejik bir coğrafi hat üzerinde yer almaktadır. Bizleri ülke ve millet olarak muasır medeniyetler seviyesi olarak adlandırdığımız Türkiye Yüzyılı vizyonuna jeo-lojistik kazanımlar ulaştıracaktır.
Avrupa’dan Asya’ya, Asya’dan Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Asya ve Avrupa’ya, Asya ve Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Afrika ve Arap Yarımadaları dahil deniz, kara, hava güzergahı en verimli, en hızlı, en doğru, en güvenli rota ve güzergah Anadolu Coğrafyası’dır.
Bu coğrafya hem Ana’dır, hemde birden çok nimetlerle “dolu’dur. Yaşadığımız coğrafya bu yüzden Anadolu’dur.
Teo-lojistik stratejisi Türkiye’nin milli güvenlik konusudur. Ama aynı zamanda milli ekonomisini en güçlü şekilde kalkındırmak konusudur. Bu yüzden ülkemizin özellikle Dışişleri Bakanlığı öncülüğünde, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı eşliğinde çok ciddi bir Türkiye’nin Teo-lojistik Kazanım Stratejisi üzerine yeni bir vizyon ve yeni fırsatlar ortaya koymalıdır.
Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz üzerinde Türkiye’nin transit deniz geçiş ülkesi olması için adımlar atmalıyız. Bu süreç ekseninde zorlukları kolaylıklara çevirerek birer cazibe noktası haline gelmeliyiz.
İzmir, Mersin ve İskenderun Limanları daha kapsamlı bir potansiyel güce sahip olması için fırsatlar oluşturacak imkanlarla dış ticarete ve uluslararası lojistik merkezlerinin cazibe noktası haline gelmeliyiz.
Gümrük Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı “Türkiye’nin Teo-lojistik Stratejileri” doğrultusunda esnek bir politika eşliğinde liman ve gümrüklerde iş hacminin artmasına vesile olacak adımlarla yol almalıdır.
Uluslararası yatırımcılar ve iş sahipleri bir ülkede güven, hızlı hareket etme, konforlu konaklama, bürokrasinin denetimli ama hızlı işliyor olmasına bakar. Bu yüzden uluslararası Teo-lojistik ekseninde liman, gümrük dışında karayolu, oteller, lokantalar, çarşı esnafı, petrol istasyonları, otoyollar şoför ,lojistikçi ,lastikçi kültür ve medeniyet turizmi, sigorta, ilk yardım vb. birden çok sektör bu süreçten istifade eder.
Bugün dünyadaki en büyük çatışma unsurlarına baktığımızda Zengazur, Bi Kuşak Bi Yol, Nabucco, İMEC, Davut Koridoru vb. projeler yüzünden ülkeler birbirleriyle veya ittifak halinde karşıt lojistik koridor projeleriyle çatışma halindedir.
Yukarıda saydığımız tüm lojistik projeler ya Türkiye’nin etrafından geçiyor ya da Türkiye’den geçmek istiyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı nezdinde hızlı bir adımla tüm lojistik koridorlarına milli güvenlik politikaları doğrultusunda yeni bir Teo-lojistik Stratejisi ortaya koyması ve var olan, uygulanan politikaların güçlendirilmesi için adım atması yerli ve yabancı yatırımcılara transit rejime tabi yüklerde uygulanan uygulamanın yarı oranında bile olsa esnetilmesi büyük önem teşkil ediyor.
Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Zengazur, KKTC, Yunanistan, İtalya, Bulgaristan, Polonya, Romanya, Ukrayna ve Rusya tekelinde deniz, kara ve hava lojistik sistemini kontrollü ve güvenli bir şekilde güçlendirmesi ülkemizin ekonomik açıdan güçlenmesine vesile olurken bölgenin ve bölge ülkelerinin istikrarlı bir şekilde kalkınmasına ve suhuletin güç kazanmasına vesile olacaktır.
Ayrıca uzak coğrafyalardan özellikle Amerika ve Latin Amerika’dan deniz ticareti açısından Türkiye’nin bir lojistik eksende transit ticaret merkezi haline gelmesi için adım atmalıyız.
Türkiye’nin uluslararası ticaret alanında bir cazibe noktası olması için adım atmalıyız. Bu adımları dış politika ekseninde ele almalıyız. Güvenlik öncelikli olmakla birlikte ekonomik kazanım, nitelikli istihdam, ticari potansiyelin artması demek Türkiye’nin dış ticarette elde ettiği başarıyı iç ticarete şevkini sağlaması demektir. Yani ekonomik açıdan genel anlamda paylaşarak büyümek demektir.
Bugün Mersin ve İskenderun limanına gelen uluslararası bir geminin tercihi öncelikli olarak Türkiye’nin güvenli liman olmasıdır. Gemi limana geldiğinde sistemli bir lojistik süreç başlar, nakliyat, konaklama, sağlık, kültür, sigorta, yol yardım vb. bir çok sektör zincirin bir halkası olarak harekete geçer ve iç ekonomik açıdan kazanımlar arttığı gibi istihdam süreci hız kazanır.
Fakat A Bakanlığı Türkiye’nin Jeo-lojistik hedeflerine bakmadan aldığı bir iştihat veya yönetmelik değişikliği sadece A Bakanlığına katkı verir gibi düşünürsek genel manada B, C,D, E Bakanlıkların işleyişine, ülke ekonomisine, istihdamına, mali güç potansiyeline, dış politikasına bilmeyerek olumsuz bir şekilde etki etmiş olabiliriz.
Bu yüzden Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda “Türkiye’nin Jeo-lojistik Stratejisi” Dışişleri Bakanlığı öncülüğünde Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı eşliğinde yeniden gözden geçirilip fırsatları kazanıma dönüştürecek şekilde süreçlere odaklanmalıyız.
Nitekim bu minvalde atılacak bir adım Türkiye’nin ekonomik hacim potansiyelini artırırken aynı zamanda deniz hakimiyet alanında milli güvenlik gücünü artıracaktır. Güvenli liman olan ve uluslararası ticaretin yoğun olduğu noktalarda diplomasi ve dış politika açısından da Türkiye’nin gücü artar.
Özellikle Mersin ve İskenderun limanı dünyada uluslararası lojistik ve transit deniz ticaret yolu olarak bir cazibe noktasına dönüşmesi için adım atmalıyız.
KKTC’nin güvenliği demek Türkiye demektir. Türk Silahlı Kuvvetleri güvenliği temin ederken uluslararası transit deniz ticareti evresinde elde edilecek başarılar aynı zamanda Mersin ile İskenderun ardından KKTC ekseninde güçlü bir liman uygulamasına dönüştürülmelidir.
Ege ve Akdeniz’ de Türkiye’nin deniz gücünü artırmak için transit deniz ticaret merkezi haline gelmek için adım atmalıyız.
Zorlukları kolaylaştırdığımız zaman kolaylıklar bizlere fırsatları, kazanımları, imkan ve değerlerin artmasına neden olacaktır.
Bu imkan ve değerler her şeyden önce dış politika alanında güçlü olmamıza, iç politika alanında güvenli olmamıza, mali ve ekonomik politikalar alanında güçlü olmamıza, ticaret hacmimizin artmasına, hazine ve maliye sisteminin güçlenmesine, Türkiye’nin iç ekonomik rahatlamasına, komşuları ile artan ticari ilişkilerin pekişmesine ve bu pekişme ardından ülkeler arası dostluğun, milletler arası kaynaşmanın yeniden canlanmasına, Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı olan Türkiye’nin yeniden kadim tarihin kadim değerlerine kavuşmasına vesile olacaktır. Ayrıca Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Ortadoğu hedeflerine birde bu açıdan bakmalıyız.
Türkiye’nin Jeo-lojistik Stratejisi dış politikadan iç politikaya, mali kalkınmadan ekonomik refaha, bölgesel kalkınmadan coğrafi suhulete ve uluslararası siyaset arenasında güçlü bir Türkiye olarak milli güvenlik politikalarına hız katacaktır.
ORHAN FİDAN
Araştırmacı Yazar
Share this content:



Yorum gönder