HTŞ daha az etkili muhalif gruplarla birlikte, Moskova ve Ankara arasındaki ateşkesin Mart 2020’den beri yürürlükte olduğu bir “gerilimi azaltma” bölgesi olan İdlib ve çevresinin yaklaşık yarısını kontrol ediyor. HTŞ güçlerinin çok iyi planlandığı anlaşılan ve zamanlaması müthiş adeta yıldırım harekatı ile çok kısa bir sürede, önüne çıkan Suriye ordusunu ve İranlı milisleri önüne katarak Halep’e ulaşması kamuoyuna şok etkisi yarattı.
Suriye Aşiret Konseyinin, rejim güçlerine karşı muhalif güçlere destek vermesiyle rejimin cephe hatları çöktü ve HTŞ Halep’e girdi. Suriyeli yetkililer Halep’in düştüğünü açıkladılar.
Suriye’nin Halep ve İdlib illerinde Beşşar Esad rejimiyle rejim karşıtı silahlı grup Heyet Tahrir Şam (HTŞ) arasındaki çatışmalarda İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Tuğgeneral Keyumers Purhaşimi, Suriyeli muhaliflerin Halep’in batısına düzenlediği saldırıda öldürüldü.
6 Ekim 2024 tarihli paylaşımımda ‘İran’ın planı, Hizbullah destekçilerini güney Lübnan’dan çıkarmak ve onları Suriye’deki Humus vilayetleri kırsalı ile Halep ve Şam’a yerleştirmek. Bu nedenle Türkiye’nin Halep vilayetinin tamamının, İdlib’in ve Lazkiye’nin kuzey kırsalının kontrolünü ele geçirmesi gerekiyor.’ değerlendirmesinde bulunmuştum. Şimdi HTŞ sürpriz saldırısı ile İran’ın bu planını boşa çıkardı.
HTŞ Rus İran anlaşmazlığını fırsata çevirdi
Bu arada PYD /YPG’nin de gelişen olayları endişe ve dikkatle izlediği anlaşılıyor. Nitekim PKK/YPG sözcüsü Ferhad Şami: ”Halep’teki durumu izliyoruz. Türkler, Halep saldırısının ardından bize saldıracak” sözleri farkında oldukları bir askeri stratejiyi ele veriyor.
Halep özgürleşirken Tel Rıfat’taki Rus güçleri kuşatılmaktan kurtulmak için çekiliyor. Rus Askeri Polisi ve Özel Harekat Kuvvetleri, Mennagh Hava Üssü, Tel Rıfat ve Halep Şehri’nden çekildiği süreçte Rus birliklerinin Halep’in kuzeyindeki Tel Rıfat hava üssünden tahliye edilmeye başlandığı bildiriliyor. Suriyeli bir askeri yetkili Rusların Tel Rıfat hava üssünü Türk muhataplarına bırakmak için müzakerelerde bulunduklarını belirtiyor.
HTŞ Rus İran anlaşmazlığını fırsata çevirdi
Rusya neden HTŞ harekatına sessiz kaldı?
Erdoğan-Esad görüşmesi büyük ölçüde Rus projesiydi. Erdoğan’ın istekli görünmesine rağmen Esad’ın yavaştan alması Rusları öfkelendirdi. Ruslar, Suriye’deki askeri kaynaklarını büyük ölçüde Ukrayna cephesine çektiklerinden Ortadoğu’da aleyhlerine bir pozisyon çıkmasından rahatsızlık duyacaklarını Şam yönetimine ihsas ettirmişlerdi.
Ancak Ankara-Şam arasındaki normalleşme, Beşar Esad’ın kardeşi General Mahir Esad’ın karşı çıkmasıyla sonuçsuz kaldı. Başkan Beşşar Esad’dan sonra Suriye’deki en güçlü ikinci adam hiç tartışmasız Mahir el-Esad. Rejimin seçkin güvenlik gücü Cumhuriyet Muhafızları ve Dördüncü Zırhlı Tümen birliklerin komutanı olduğu gibi Suriye’de faaliyet gösteren gizli polis ve istihbaratın da başı.
Suriye’nin elit ordusu 4. Tümene komuta eden Mahir Esad, amcası Rıfat Esad gibi İran yanlısı politikalara daha yatkın. Cumhurbaşkanı Esad ise ülkesindeki İranlı militer güçlerin sınırsız ve sorumsuz hareketlerinden rahatsız.
Nasıl olmasın? Cumhurbaşkanı Esad’ın Basın ve Enformasyon Danışmanı, Rusya ile irtibatını sağlayan Dürzi asıllı Luna eş-Şibl’in kendisine haber verilmeden, ofisinden alınarak sorgulanması ve öldürülmesi kardeşi Mahir Esad’ın uhdesindeki birimlerce gerçekleştirilmişti. Mahir’e bunu yapmasını söyleyen İranlılardı.
Çünkü Luna eş-Şibl’in Beşar Esad’ın talimatıyla, İran yanlısı yöneticilerin tam listesini Suriye’deki Rus istihbaratına verdiğini düşünüyorlardı. Luna eş-Şibl, konumu gereği, Rusya’nın Şam Büyükelçisi Aleksandr Yefimov ile sık görüşüyordu. Liste Ruslara ulaştıktan sonra Suriye adeta bir av sahasına dönüştü.
İran ve Rusya’ya yakın isimleri hedef alan bir dizi suikast yaşandı. Bardağı taşıran son damla bu değildi. Mahir, Ankara ve Şam arasındaki sorunların rafa kaldırılarak ikili diplomatik ilişkilerin yeniden başlaması sürecinden duyduğu rahatsızlığı gizlememişti. Oysa Ankara-Şam diyaloğunu daha çok Moskova arzuluyordu.
İran, Suriye’de Rusya’yı hiçe saymasının bedelini HTŞ’nin ani saldırısı ile ödedi. Hemen İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi açıklamasında, Suriye’nin kuzeybatısındaki silahlı grupların Halep ve İdlib kırsalına yönelik saldırılarını Astana Anlaşmalarının “ihlali” olarak nitelendirdi.
Ayrıca Suriye’nin kuzeybatısındaki silahlı grupların hareketlerinin bölgedeki güvenliği baltalamaya yönelik bir “ABD-İsrail planının” parçası olduğunu söyledi.