KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ömer Özkaya: Tanrı taraf mı değiştiriyor?

Ömer Özkaya: Tanrı taraf mı değiştiriyor?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 17 dk okuma süresi
386 0

ABD ve NATO’nun, SSCB’nin Ortadoğu’daki petrol bölgelerine yaklaşma ve işgal olasılıklarına karşı Balkanlar’dan ve Güney’den Tokyo’ya kadar bir set çekmek için giriştiği jeopolitik atak SSCB’de yoğun bir ilgi ile takip edilmekteydi. SSCB’nin “uzatmaları” oynadığı önemli NATO üyelerince bilindiği halde jeostratejik kuşatmanın anlamı ne olabilirdi?

ABD’nin Türkiye’nin doğusundan Ortadoğu’ya inecek SSCB için ileri düzeyde askeri, diplomatik ve ekonomik stratejiler setlerini bir bir devreye alması NATO içinde bile tam anlaşılmamakta, bu nedenle ABD, SSCB’nin Ortadoğu’ya yönelik bir askeri harekâtla petrolün kontrolü ve ikmal yolları üzerinde bir ağırlık elde etmek için olağanüstü askeri hareketlilik içinde olduğunu müttefiklerini iknaya yönelik yoğun bir diplomatik ziyaret trafiği yürütmekteydi.

Sovyetler’in Batı Avrupa’ya, Ortadoğu’ya ve İran’a saldırabileceği olasılıklarının hesapları yapılıyor, ABD ve NATO için Körfez Ülkeleri’nin ve Suudi Arabistan’ın savunması, tüm askeri, diplomatik ve ekonomik önceliklerin önüne geçiyordu.

Kremlin’in ve Kızılordu’nun 1975’lerden itibaren ideolojik, ekonomik ve politik tıkanma yaşadığı ve “boru”ların birçok yerden patlamaya başladığı istihbarat raporlarında artan oranda yer almaktaydı. Bu durumda Kremlin vaziyeti kurtarmak için olağanüstü bir askeri atak yaparak İran’a ve Türkiye üzerinden Suriye’ye’ye inerek Ortadoğu’ya ve Hürmüz Boğazı’na oturur muydu?

ABD’yi korkutan bu olasılık için alınan önlemler sonucu Balkanlar’dan Tokyo’ya kadar Çin’in de içinde bulunduğu bir set çekilmesi stratejisi bu süreçte uygulamaya alınmıştı.

Bu slayttan sonra, Genelkurmay başkanı (GB):

-GB: Sovyetler o zaman Ortadoğu’ya inmediler fakat şimdi Ortadoğu’dalar. Çin ve SSCB o tarihlerde düşmandılar, şimdi birlikte hareket ediyorlar. Batı Avrupa bir Sovyet istilasına uğramadı. Orta ve Doğu Avrupa ile Kuzey Doğu Avrupa’daki ülkeler NATO ilgisi veya şemsiyesi altına girerek güvenlik açıklarını kapatmaya çalışmaktadırlar. İran dışında Afganistan, Irak, Lübnan, Suriye, Libya ve Yemen oyundan düşürüldü. Hâlâ Körfez Ülkeleri’nin ve Suudi Arabistan’ın güvenliği ABD için en önemli öncelikler listesinde en başta yer almaktadır. Saddam’ın, ordusu topraklarını savunmak için yetersiz Körfez Ülkeleri’ni Kuveyt’ten başlamak üzere bir bir işgal edeceği Irak-İran Savaşı bitince dışa vuran bir strateji olmuştur. Ortadoğu bugün dünkünden daha istikrarsız ve daha da tehlikededir. Doğal olarak Avrupa, Çin ve Japonya’nın petrol gereksinimleri de…

-Başkan (B): İstikrarı için olağanüstü askeri, istihbâri, diplomatik, ekonomik, etnik ve dinsel önlemler alınan Ortadoğu’da her şeye rağmen istikrarsızlık yayılmaktadır.

-GB: Evet Sayın Başkan.

-B: Hem istikrarsızlığı oluşturan hem de istikrarı inşaa etmeye ve korumaya çalışan devlet olarak da tanımlanmak gibi bir küresel handikapa da sahibiz.

-GB: Maalesef. Avrupa’nın enerji güvenliği için geçmişten bugüne istikrarlı bir strateji izlenmektedir. Fakat günümüzde Avrupa’nın etnik, dinsel, kültürel ve sosyal yapısını ve yaşam biçimini, mülteciler, istilalarıyla giderek önlenemez şekilde tehdit etmektedir.

-B: Peki sayın komutan, bu durumda “Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın güvenliği için güvenlikleri tamamen garantiye alınmıştır” cümlesini hala kuramamak, kapsamlı bir jeostratejik ve jeopolitik plan değişikliği gerektirmiyor mu?

-GB: Sayın Başkan, çok boyutlu ve özenle hazırlanmış Türkiye’yi de Körfez Ülkeleri’nin ve Suudi Arabistan’ın ve enerji kaynaklarının güvenliğine angaje eden strateji son zamanlarda atıl kalma tehlikesi ile karşı karşıya. Üstelik Ortadoğu’dan uzak tutmaya çalıştığımız Rusya, Suriye’deki iç savaşla birlikte Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’da. Rusya, hem Avrupa’nın hem de Türkiye’nin enerji tedarikinde esas stratejik unsur. Rusya’nın bu özelliği nedeniyle jeopolitik ve jeostratejik panodaki ilişkiler ağı teşhis edilemez bir nitelik arz etmektedir. Kamuflaj siyaseti kavramı giderek daha çok işlerlik kazanmaktadır. Freudyen kimlik ve güdüler, Freudyen politikalar dediğimiz yeni bir kulvar açmaktadır, yani uluslararası sistem rasyonalitesini kaybetmektedir. Bu bağlamda yapay zekânın güçlendirici etkisi ön plana çıkarılmaktadır. Fakat yapay zekâ, sorunlu akıl sahiplerince üretiminde insan gibi sorunlu psikopatolojik bir teknoloji olarak zararları faydalarından çok olacaktır.

Devam edecek olursak psikoloji giderek siyasallaşmakta ve bu eğilim, insanı, kitleleri ve devletleri hem çok kolay yönetilebilir hem de kontrol edilemez ve yönetilemez gibi bir paranteze alarak paradokslar serisi üretmektedir.

-B: Çip mi takalım diyorsunuz şimdi. Komik olmayın lütfen.

-GB: Çipten daha etkili ve ileri teknolojiler de kullanıldı. Ayrıca çip teklifimiz de yoktur. Adam Smith’in “görünmez el” kavramı gibi tanımlanamaz bir “el” sürekli hesap dışı stratejik hedefler dışı sonuçlar üretiyor.

-B: Bilim buna “insan faktörü” demiyor mu sayın general, yoksa “Tanrı taraf mı değiştiriyor” demek istiyorsunuz?

-GB: Sayın Başkan, başta da ifade ettiğimiz gibi, daha özgün jeopolitik ve jeostratejik ajandaya gereksinimimiz var. Özet olarak bunu söylemek gerekmektedir.

-B: Sayın general biraz sohbet edelim o halde. Türk boğazları, Rusları hem ihya hem imha etmek için inanılmaz önemdedir. Rusları kontrol etmek veya kategorize etmek için eşsiz bir işlev görmektedir. Bunun gibi kaç tane stratejik kozumuz var?

-GB: Sayın Başkan, klasik harp ve strateji konseptinde ve sanatında dediğiniz doğrudur. Fakat bilimsel araştırmalar, bilişim teknolojileri ve bilimleri gibi kitlelerin durdurulamaz ve kontrol edilemez bir biçimde aynen Kavimler Göçü ve Fransız Devrimi’nde olduğu gibi harekete geçmeye hazır olduklarını da ortaya koymaktadır. Kitlelerin çılgınlığı başlarsa bunun önüne geçilemez.

-B: Freudyen siyaset mi, Carl Jungyen siyaset mi?

-GB: Yunanistan ile Türkiye arasında mülteciler nedeniyle dikenli, jiletli telli duvar örüldü. Mülteciler dünyanın bir çok yerinde “her şeye tehdit” olarak algılanıyor.

-B: ABD-Meksika sınırına duvar örüldü. “Ülkeler arası mobilite tamamen mi yoksa kısmen mi durdurulmalı? Kısmen durdurulacaksa kriterler ne olmalı” gibi içerikler önümüzdeki günlerde ulusal güvenlik stratejilerinde gündeme gelecek.

-GB: Ya tam küreselleşme ya da devlettolar, yani devlet gettoları tercihi gibi tablolar da ortaya çıkabilir.

-B: Küresel bir kontrolden çıkma olgusundan mı bahsediyoruz, sayın general.

-GB: Mümkün, çünkü çok yoğun ve çok çeşitli denetim mekanizmaları, tersine de dönebilir. Giderek çeşitlenen ve yoğunlaşan denetim ve kontrol ağları, bireyleri, kitleleri, şirketleri ve hatta ülkeleri etnik, dinsel, sosyal, siyasal, ideolojik, ekonomik, finansal, kültürel, etik yarıklar bulmaya, üretmeye ve bunları yeraltında genişletmeye itebilir. Bu küresel bir tehlike.

-B: Denetim kavramını çok geniş almak gerekmektedir. Aşırı yoklukla veya bollukla, kısmî yoklukla veya varlıkla, çeşitli yasaklar veya ultra liberal politikalar da denetim alanında tanımlanıyor artık.

-GB: Tablonun trajikliğini en iyi anlatan sahneler Ege ve Akdeniz’de yaşanıyor. Her gün binlerce mülteci kendilerini hedef ülkeye ulaştırma olasılığı bulunmayan deniz aracı olarak bile tanımlanamayacak ilkel araçlarla denize bırakıyorlar. Ya kurtuluş ya ölüm diyerek Küba’dan, Meksika’dan, Orta Amerika’dan kaçışlar gibi.

-B: Sayın general, enerji kaynaklarının ve arz yollarının güvenliği sorunları bağlamında tablo bir bozulma yaşamadı mı?

-GB: Başta da ifade ettiğim gibi Sayın Başkan, Türkiye en başta Körfez Ülkeleri’nin ve Suudi Arabistan’ın güvenliği konusuna angaje edilmişti. Çünkü Türkiye’nin güvenliği için de gerekli idi. Sonra denklem bozuldu. Şimdi yeniden kurulmaya çalışılıyor.

-B: Ortadoğu’daki denklem küresel sistemi de bir matrise alabilir.

-GB: Dünya’nın damarlarına egemen olan sistemi kurar.

-B: Agresif oyuncular üretecek bir küresel boşluk tablosu var.

-GB: Ne tür bir küresel boşluktan söz ediyoruz?

-B: Askeri, siyasal, ekonomik ve kültürel hegemonya artık eskisi kadar net değildir. Bilişim teknolojileri, birey kavramını takviye ediyor. Sanal toplumlar, sanal kalabalıklar, radikal bir dönüşüm içinde. Bilişim teknolojileri birçok bireyi, şirketi ve devleti kendilerini “Tanrı” ilan etme veya “Tanrı” olarak görme güvenine itti. Bir tuşla küresel sistemi kilitleyeceğine inanan bireylerin, şirketlerin ve devletlerin olduğu bir dünyada Körfez Ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın güvenliğini yeni bir konseptte ele almak, Rusya’nın, Çin’in ve bilişim teknolojileri gücü olan odakların tehlike ve tehdit matrislerini ne oranda kalıcı olarak değiştireceği küresel enerji güvenliği ile yakından ilgilidir.

-GB: Körfez demek, Dünya demektir. Ve bu bölge ile ilgili tüm stratejiler kamuflaj siyaseti kavramını etkili hale getirmektedir. Çünkü oyun ilk sonuçlar üzerine değil türev sonuçlar üzerine kurulmaktadır. Bu da Adam Smith’in piyasa için ileri sürdüğü “görünmez el” sayısını artırmaktadır.

-B: Bizim için Tanrı’nın taraf değiştirip değiştirmeyeceğini öngörmek ve “Tanrı taraf değiştirecekse hangi aktörlerin yanında duracaktır” sorusunun yanıtı önemlidir.

-GB: Dünya’nın yaşadığı bu eksensizleşme kalıcı mı yoksa geçici mi?

-B: Ya da artık “eksen” kavramı yeni bir tanımlamayı mı gerektiriyor?

-GB: Sayın Başkan, bu sohbet bile eski ajandamızın artık geçerli olmadığını, yeni bir jeopolitik ve jeostratejik ajanda için koşulların dayatması altında olduğumuzu ortaya koyuyor. Emirlerinizi bekliyoruz efendim.

-B: Bu arada yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili haber ve analizler, istatistikler ilginç hale gelmeye başladı. Her yer güneş enerjisi santralleri ve rüzgâr enerjisi santralleri ile dolmaya başladı. Rüzgârımızı ve güneş ışınlarımızı çalarlar mı?

-GB: Bedava enerji varken hiç bir aktör enerjiye para ödemek istemez. Fakat yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin yönetimi multidisipliner bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu durumda petrol fiyatları stratejileri ve petrole sahip ülkelerin istikrarı daha önemli ve görünür hale gelecektir.

Petrol fiyatlarındaki oynamalar, bazı devletlerin güçlerini planlama, sınırlama ve yapılandırma olanağı sunacaktır. Fiyat mühendisliği mesleği bu bağlamda yeniden petrol sektöründe önem kazanacaktır. Petrol fiyatlarındaki en küçük oynama Dünya nüfusunun tümünü anında etkilemektedir. Dolayısıyla petrol üzerinden kitleleri ve hatta tüm devletleri anında belli bir stratejiye razı etmek mümkündür.

-B: Bu strateji uzun zamandır yürürlükte. Fakat yoğun kullanımı stratejinin aşınmasına neden olmaktadır. Çok çıplak ve aleni petrol fiyatı oynamaları müttefiklerimizi daha radikal aramalara itebilir ki, bunu arzu etmeyiz. Bu arada Doğu Akdeniz’de gemiler üzerinden yeni bir küresel stratejinin servis edildiği görülmektedir. Beyrut Limanı’ndaki patlama ve sonra Süveyş Kanalı’nın bloke edilmesi, olağanüstü olaylar. Amaç tam olarak Beyrut ve Süveyş Kanalı olamayacağına göre, Kanal’ı tıkamak da olamayacağına göre oyun tam olarak nedir?

-GB: Büyük olasılıkla liman özelleştirmeleri, liman metropolleri, denizler ve okyanuslar üzerinden mega bir strateji kurulmaktadır. Yeryüzünün üçte ikisi denizlerle kaplı olduğuna göre Somalili deniz korsanları olayıyla start verilmiştir. Akdeniz’e sahip olan devlet, diğer devletlere de egemen olur. Okyanuslara egemen olan da tüm Küre’ye .

-B: Nemrut büyük olabilir fakat sinek ya da virüs kendinden milyar kat büyük olanı yok edebilir, yenebilir. Her liman bir boğazdır. Boğazlara hâkim olan bünyelere de sahip olur.

-GB: Kara, hava ve deniz üstünlüğü gibi konvansiyonel güç tablosuna geri dönüşe zorlanmak, ileri savaş teknikleri ve stratejilerinden de soyutlanmayı getirebilir mi?

-B: Her egemenin Nemrud’a dönüştürülme olasılığı çok can sıkıcı değil mi? Büyüklüğün avantaj olmaktan kademe kademe çıkarılması süreci bu. Virüs haberleri de Demoklesin Kılıcı’na döndü. Kimse güvende değil artık.

-GB: Tüm güçler, Nemrud’u yok eden makroyu yutan mikronun peşinde. Kötü olan, bu olasılığın her geçen gün yükselmesi.

-B: Petrol fiyatlarındaki en küçük bir oynama da virüs etkisi yaratabilir. Böylece belki mega makro yapıları mikro unsurlar gibi etkili kılabiliriz.

-GB: Bu spekülasyona hazırlık derecesi nedir?

-B: Petrole jübile yaptıracak stratejiler gücün tümüyle yitimi ile de sonuçlanabilir. ABD’nin elinde 10.000 tona yakın altın var. Altnın kg’ı 1 milyon dolara veya 10 milyon dolara çıkarsa bu da küresel ekonomik sistemin yeniden dizaynına sebep olabilir.

-GB: Sayın Başkan, çok acil yeni bir jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik ajandaya gereksinimimiz olduğunu birlikte teyit ettik.

-B: Sayın general, “Tanrı taraf değiştirebilir mi” diye sormak yerine “Tanrı kimin tarafını tutar” diye sormalıyız. Çalışmaya başlıyoruz

Ömer Özkaya

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir