KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ömer Kul: Afganistan’da neler oluyor

Ömer Kul: Afganistan’da neler oluyor

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 15 dk okuma süresi
241 0

Afganistan’da asırlardır yaşananlar göz önüne alındığında İbni Haldun’un ‘coğrafya kaderdir’ sözü bana çok daha anlamlı gelmekte.
Afganistan’da neler oluyor-1
Türk milletinin Afganistan hâkimiyetini kaybetmesinden sonraki neredeyse 1,5 asra yakın zamandır bölge büyük güçlerin oyun alanına dönmüş, kabilecilik anlayışından ve dini taassuptan kurtulamayan bölge halkı zikredilen süreçte sadece birer piyon olarak kullanılagelmiştir. Hal böyle olunca bölgede ne savaşlar ne de iç mücadeleler bitmek bilmemiş, istikrarsız ve terörize edilen bölge halkından en büyük zararı basit ama etkili böl-parçala-yönet siyasetinin kurbanı olan Türk unsurlar çekmiştir.
Afganistan merkezi yönetimini elinde tutmak için her türlü işbirliğine açık olan Peştun liderler anlaşılan geçmişten hiç mi hiç ders almamışlar veya almak istememişler. Bununla birlikte ülkenin bilhassa kuzey bölgelerinde yaşayan Türk soylu liderlerin de birlik ve beraberliklerine dair geçmişte yaşanan hataları tekrar etmeden yeni döneme hazırlıklı olmaları önem arz etmekte.
Şayet nüfusunun neredeyse yarısı Türk soylu halklardan müteşekkil Afganistan’da Peştunlar iktidarı kaybetmemek adına her türlü yolu mubah görmeye devam edeceklerse Türk soyluların da küçük hesapları bir kenara bırakıp birlikte hareket etmekten başka alternatiflerinin olmadığını da hatırdan çıkarmamaları gerekir.
Mevcut Kabil yönetimi anlaşılan 1979’da Sovyet ve 2002’deki ABD işgalinden gerekli dersleri çıkaramamış olmalı ki son 40 yılda ülkenin üçüncü defa ama bu sefer de Çin eliyle işgalinin önünü açacak tehlikeli hamleler yapmakta.
Son bir ayda Afganistan’da yaşanlar aslında bölge 40 küsur yıllık kaos ve savaş ortamının devam edeceğini göstermekte. Bölgeden aldığımız son haberlerde tek olumlu gördüğümüz husus ise geçmişe nazaran Türk soylu halkların daha stratejik hareket etmesi. Buna mukabil bölgeye dair yaptığımız birkaç sosyal medya paylaşımına dünyanın dört-bir yanından Peştun uyruklu kişilerin hakaretamiz yorumları ise ciddiyetle üzerinde durulması gereken bir gerçeği ortaya koymakta. Bu gerçeklerden en önemlisi Peştunların ülkede kendilerinden başka hakim bir güce tahammüllerinin olmadığı ve sosyal medyada tahmin edilemeyecek kadar organize hareket etmeleri. Muhtemelen yönetimdeki bu tahammülsüzlük anlayışı halka da sirayet etmiş durumda.
Afganistan’ı neredeyse Çin işgali sürecine sürükleyen son olayların nasıl geliştiği son durumu anlamak adına yeterli ipuçları vermekte.
Şöyle ki;
Bir ay kadar önce Afganistan’ın Faryab vilayetine, Merkezi hükümet tarafından bölgede hiç tanımayan dahası askeri ve idari tecrübesi olmayan birisinin kasten olduğu düşünülen ataması, Kabil Hükümeti’nin ikinci ismi Dr. Abdullah Abdullah’ın protestosuna neden olmuştu.
Bilindiği üzere Afganistan’da kurulan son hükümet, son seçimlerde en çok oy alan iki ittifakın birleşmesi ile “koalisyon” şeklinde ortaya çıkmış, Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmadzai ve Dr. Abdullah Abdullah, yeni Hükümet’i %50-50 şeklinde paylaşmışlar ve bu durum bir protokol ile güvence altına alınmıştı. Fakat Eşraf Gani’nin bu protokole mugayir hareket ederek, çoğunluğu Peştunlardan müteşekkil kişileri önemli makamlara ataması ortamı germiş, keyfi atamalara karşı çıkanların ya ortadan kaldırılması ya da sindirilmeye çalışılması ipleri kopma noktasına getirmişti. Bu yaşananlar Faryab vilayetinde son kargaşanın patlak vermesine yol açtı denilebilir. Yıllardır Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlere Türk olmayan kişilerin atanması ve bu atananların keyfi politikaları Güney Türkistan diye ifade edilen Afganistan’ın kuzey bölgelerinde tansiyonu yükseltti diyebiliriz. Ayrıca gelişen son olaylara Mareşal Raşit Dostum’un sert tepki göstermesi ortamı daha da gerdi. Gerginliği daha da artıran ise R. Dostum’un bölge halkının isteklerine karşı çıkılması, hükümetin paralı askerlerinin güç kullanması veyahut millete (Türklere) silah doğrultulması durumunda “vur emri” vermesi oldu.
Bölgede her geçen gün tansiyonun artması, dikkatlerin de bilhassa Faryab ve Güney Türkistan’a dönmesine neden oldu. Olayların bundan sonraki gelişmelerini bir sonraki yazımızda değerlendirmeye devam edeceğiz.
Bilindiği üzere Afganistan’da 2019 yılında yapılan seçimleri aslında Türklerin desteklediği ittifak kazanmasına rağmen seçimler önce geçersiz sayılmış akabinde koalisyon hükümeti kurulması sağlanmıştı. Lakin bir önceki yazımızda da ifade ettiğimiz üzere imzalanan protokolün hiçe sayılması Hükümet içerisinde çatlaklar ortaya çıkmıştı.
Bölgeden aldığımız haberlere göre Mareşal Raşit Dostum oynanan oyunun farkında. Ufak bir kıvılcım bölgesel ve uluslararası güçlerin tekrar Afganistan’a dadanmalarına yol açacaktır. Bilindiği üzere Merkezi Afganistan’a Hazara Türkleri, Kuzey Afganistan’a Özbek ve Türkmenlere liderlik yapan Mareşal Raşit Dostum, Başkent Kabil ve çevre illere ise Tacik ve Hazara Türkleri, güneye ise Peştunlar hâkim. Ülkenin coğrafi olarak neredeyse ¾’üne, nüfus olarak da neredeyse yarısına hâkim Türk soyluların yok sayılması veya sindirilmek istenmesi doğal olarak bir hak arayışını beraberinde getirmiş.
Güzel olan gelişme ise Faryab’da insanların sokağa çıkması, birkaç idare dışında devlet dairelerini çalıştırmamaları ve taleplerini net bir şekilde ortaya koymalarının bir sonucu olarak;
Merkezi hükümet geri adım atmak zorunda kalması, atanan valinin merkeze çekilmesi, görevdeki vali yardımcısının geçici olarak valilik görevini yürütmeye başlaması, seçimlerin yapılmasının kabul edilmesi, seçimler yapılana ve şehre Türk kökenli ve bölgeden bir valinin ataması yapılana kadar Faryab valiliği önünde halkın nöbet tutmasının kararlaştırılması kayda değer sonuçlar olarak değerlendirilebilir.
Bunlar tabi ki güzel gelişmeler. Takip ettiğimiz kadarıyla Güney Türkistan halkı şimdilik bağımsızlık değil, haklarının da çiğnenmediği dahası ötekileştirilmedikleri bir yönetim istemekte. Bunu protestoların ilk gününün aksine sonraki nümayişlerinde Güney Türkistan bayraklarının çıkarılmamasına yormak mümkün.
Son dönemlerde Afganistan’da gerilimin artmasına sebep aslında sadece Merkezi Hükümetin taraflı siyasetinde aranmamalıdır. Yaşanan gelişmeler üzerine Çin’in bölgeye girme ihtimali birçok noktadan değerlendirilmelidir. Birçok sarmalın iç içe geçtiği bölgedeki çatışma ortamını sağlıklı tahlil edebilmek için ABD’nin Afganistan’daki üslerini boşaltması ve bu üslerin neredeyse %90’ını Afgan Hükümetine teslim etmesinin de etkisi gözardı edilmemeli. Yine tahmin ettiğimiz gibi ABD’nin bölgeden tamamen uzaklaşacağını düşünenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Çünkü ABD, Afganistan’ın güneyinde ama Pakistan sınırları içerisinde yeni ve daha teşekküllü bir üs kurmakta. Bununla da yetinmeyen ABD’nin Çin sınırına yakın Pamir dağlarına ikinci bir üs kurmayı planlaması hatırdan çıkarılmamalı.
ABD’nin bir taraftan “Afganistan’dan çekiliyorum” beyanatına karşı iki stratejik noktada daha donanımlı üs kurma çabası anlaşılan Çin’i rahatsız etmiş ve rahatsızlığını Afganistan hükümetine bildirmiştir. Bununla da yetinmeyen Çin, Afganistan’a askeri yardım (askeri üs kurma, askeri eğitim verme ve teçhizat hibe etme …vb) teklif etmiş durumda. Çin, başta Tacikistan olmak üzere bölge ülkelerine Kuşak-Yol Girişimi üzerinden yatırımlarının heba olmaması ve ABD’nin bölgedeki etkinliğini kırmak adına Pamir dağlarına bir üs kurmayı çok istemekte. Zaten bilindiği üzere Çin, Tacikistan’a yakın sınır hattında çok büyük bir askeri üs de kurmuş durumda. Yine yakın dönemde yaşanan Kırgız-Tacik olaylarının Çin’in bölgeye girebilmeye kılıf bulma adına kışkırtıldığı da söylenebilir.
Bu gelişmeleri, Afganistan idaresini Türklere kaptırmamak adına başta ABD ve Çin olmak üzere Taliban’a da göz kırpan bir siyaset takip eden Peştun liderleri tutumunu “kim kazanırsa onunla yürümek ama Türklere alan açmamak” gibi bir tutumla ifade edilebilir.
Burada akla olayların neden Güney Türkistan’a kaydırılmak istendiği gelebilir. Tabi bu konuyu sağlıklı değerlendirebilmek için Afgan Merkezi Hükümeti’nin tutum ve beklentileri yanında ABD, Çin ve Rusya’nın bölgeye yönelik beklentileri yanında Taliban’a ihale edilen görevleri de etraflıca tetkik etmek gerekir. Bu parametrelerin tamamı bir arada değerlendirildiğinde Güney Türkistan’ın neden karıştırılmak istendiği sorusunun cevabı daha net verilebilir. Hegemon güçlerin Güney Türkistan’ı karıştırmak istemelerinin sebebini özetle söylemek gerekirse Orta Asya’da nüfuz kazanmak olarak değerlendirmek mümkün. Afgan hükümeti ve Taliban açısından ise alan kazanmak olarak değerlendirilebilir. Bütün bunlara karşılık tek hakikat ise Güney Türkistan’da, geçmişte başarılı örnekleri bulunan, Türk’ün Türk’e kırdırılmak istenmesi. Şayet ayrıntılara takılıp kalınır ve birlik oluşturulamazsa bu menfi durumun gerçekleşme ihtimali yüksek görünmekte.
Afganistan’da dolayısıyla Güney Türkistan’daki olumsuzlukların sağduyu ile hareket edilerek makul bir çözüme kavuşturulması tabiki temennimizidir. Lakin son birkaç gündür bölgeden aldığımız haberlerde durumun hiç de iç açıcı olmadığı anlaşılmakta. Maalesef Faryab başta olmak üzere Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere Taliban saldırıları gerçekleşiyor ve bölgesel çatışmalar şiddetleniyor. Çatışmalar bilhassa ilçelerde yoğunlaşmış. Çatışmaların Taliban eliyle özellikle Türkmenistan ve Özbekistan sınırlarında vuku bulması yeni bir stratejinin uygulamaya konulduğunu göstermekte. Bu durumu Taliban’a alan açmak, Rusya’nın bölgedeki etkisi kırmak, Türk unsurları sindirmek ve savaş alanını Güney Afganistan’dan Kuzey Afganistan’a taşımak olarak değerlendirmek mümkün. Bu hedefin gerçekleşmesi sadece Güney Türkistan’daki Türk unsurların aleyhine sonuçlar doğuracaktır.
Bölgeden aldığımız haberlerde ayrıca son dönemlerde Pamir’deki Kırgız Türklerinin de kaos ortamına sürüklenmek istendiğine işaret etmekte. Yakın zamanda bu bölgenin de karışma ihtimali yüksek gözükmekte. Taliban’ın Pamir’e doğru harekete geçtiği gelen diğer bilgiler arasında.
Tüm bu yaşananlar ve muhtemel yaşanacaklar göz önüne alındığında Afganistan’da siyasi istikrar ve huzurun yıllardır neden tesis edilemediği daha net anlaşılmaktadır. Peştunların kabileci geleneksel bakış açılarının ketumluğu, iktidarda kalabilmek adına her oluşumla dirsek temasında bulunmaları maalesef bölgeyi kaos ortamına sokmuş ve bu şekilde devam ettiği takdirde kaos ortamından çıkış da zor görünmekte. Anlaşılan tarihteki İngiliz, Sovyet Rusya ve ABD’nin işgal süreçlerinden hiç ders alamamış olmalılar ki şimdi de Çin işgaline kapı aralamaktalar. Bütün bu makyavelist siyasi anlayış yüzünden bölgede yakılan ateş ile son 140 yıldır Türk soylu halklar yanmakta, katliamlara maruz kalmaktalar.
Abarttığımız düşünülmesin bugün (30 Mayıs 2021) Afganistan Cumhurbaşkanlığı Sarayı resmî facebook sayfasında ARG1880 etiketiyle Cumhurbaşkanı’nın kısa bir video konuşması paylaşıldı. ARG, Cumhurbaşkanlığı Sarayını, 1880 tarihi ise Afganistan Türklerine yönelik kara günün başlangıç tarihi yani İngilizler tarafından Şah Abdurrahman Han’ın tahta çıkarıldığı tarih sembolize edilmekte. Aslında mesaj açık, tabi ki anlamak isteyene.
Son olarak şunu da ifade edecek olursak Afganistan’daki bu belirsizlik ve terör ortamı çözülmezse, batıda İran’ın Beluçlarla ilişkilerine doğuda ise Şarki Türkistan topraklarına sıçrayacak potansiyele sahiptir. Bölgeyi ve bölgede yaşananları yakinen takip etmek yerinde olacaktır. Bu arada bilhassa Güney Türkistan’daki soydaşlarımızla irtibat kurarak şimdiden STK’lar eliyle bölge halkının insani ihtiyaçlarının karşılanması ivedilikle sağlanmalıdır.
Ömer Kul

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir