KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ömer Kul: AFGANİSTAN TÜRKLERİ veya GÜNEY TÜRKİSTAN

Ömer Kul: AFGANİSTAN TÜRKLERİ veya GÜNEY TÜRKİSTAN

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 17 dk okuma süresi
324 0

– Asya’nın kalbi, asırlar boyu birçok devlet ve imparatorlukların uğrak yeri olan Afganistan’da onlarca devlet kurulmuş ve yine onlarca medeniyet inşa edilmiştir.

– Türklerin Afganistan’a olan ilgileri İskitler ve Asya Hunlar zamanında başlar. Büyük Hun İmparatorluğu ve Göktürkler zamanında Afganistan’a akınlar yapıldığı bilinmektedir. Afganistan’da kurulan ilk Türk Devletleri Kuşanlar ve Akhunlar (Eftalitler)’dir. Bölgede kurulan Türk Devletlerinin birbirlerine devrettikleri kültür ve tarih mirasları sürekli devam edegelmiştir.

– Göktürklerden sonra sırasıyla Türki Şahlar, Gazneliler, Selçuklular, Harzemşahlar, Timurlular, Safeviler, Şeybaniler, Babürler ve diğer Orta Asya hanlıkları Afganistan’ın tamamında veya bir kısmında hakimiyet kurmuşlardır. Son olarak da Güney Türkistan hanlıkları sırayla, Hulum Hanlığı, Belh Hanlğı, Akça Hanlığı, Sarepul Hanlığı, Şibirgan Hanlığı, Andhoy Hanlığı ve Maimana Hanlığı hüküm sürmüşlerdir.

– Afganistan’da Türklerin yoğunlukta olduğu ülkenin kuzey bölgeleri “Güney Türkistan” olarak bilinmektedir.

– Ülke; Hazar Denizi’nden Kaşgar’a, Urallardan Hindikuş dağlarına kadar uzanan Uluğ Türkistan’ın doğal bir parçası görünümündedir.

– Afganistan, kuzeyinde merkezi Mezar-ı Şerif (Belh) şehri olan Türkistan ve merkezi Kunduz şehri olan Katagan olmak üzere iki büyük bölgeye ayrılır. Katagan bölgesinde Kunduz, Tahhar, Semengan, Bağlan ve Badahşan; Türkistan bölgesinde ise Cevzcan, Şibirgan, Faryab, Serapul, Badgis ve Herat vilayetleri bulunur.

– Afganistan’da yaşayan Türk boylarından bazıları dillerini korumayı başarmıştır. Günümüzde ana dillerini muhafaza eden Türk grupları; Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Tatarlar, Uygurlar ve Karakalpaklar’dır. Bazıları ise ana dillerini unutmuş olup Derice (Afganistan Farsçası) veya Peştunca dillerini kullanmaktadır. Dillerini muhafaza edemeyen Türk gruplar ise; Hazaralar, Aymaklar, Avşarlar veya Kızılbaşlar, Bayatlar, Herat Türkleri, Galcaylar’dır.

– Özbekler: Afganistan’da yaşayan en kalabalık Türk boyu olup nüfusun yaklaşık % 15’unu teşkil etmektedirler.

– Özbekler; Faryab (Meymene, Şirintegap, Devletabad, Feyzabat, Anthoy vb…), Cevzcan (Şibirgan, Akça, Derzab, Koşşatepe, Hocadükü, vb.), Belh (Mezar-ı Şerif, Haydarken, Taşkurgan, Sulgar, Hayratan vb), Semangan (Aybek şehri ve diğer ilçe ve köylerinde), Serapul, Kunduz, Tahhar (Talokan, İmam Sahip vb.), Badahşan ve Bağlan vilayetlerinin şehir, ilçe ve köylerinde yaşamaktadır.

– Türkmenler: Afganistan’ın batı, kuzeybatı ve kuzeyindeki bazı ilçelerde bulunmakta olup nüfusun takriben % 7’sini teşkil etmektedir. Türkmenlerin genel olarak 1917-1924 yılları arasında yaşanan savaşlardan sonra Afganistan’a göç ettiği bilinmektedir. Günümüzde Cevzcan’a bağlı Andhoy, Akça, Karkin, Hamyab, Kızılayak ilçelerinde, Herat vilayetine bağlı Turgundi ilçesinde çoğunluk olarak bulunurlar. Bunun yanında Cevzcan (Cüzcan/Cevizcan) vilayeti Şibirgan şehrinde, Belh vilayetinde Mezar-ı Şerif ve çevresinde, Tahhar, Kunduz ve Herat vilayetleri merkez ve ilçelerinde yaşamaktadırlar. Herat’ta yaşayan Türkmenler genel olarak Teke boyuna, Cevzcan, Faryab, Kunduz, Tahhar, Bağlan ve Belh vilayetlerinde yaşayanlar ise Ersarı boyuna mensuptur.

– Kırgızları: Orta Asya’da 1916-1924 yılları arasında yaşanan isyan ve savaşlar sebebi ile bugün Kırgızistan sınırları içinde kalan Alay vadisinden ve Murgap nehri havzasından Gaffarkul Han öncülüğünde Afganistan’a gelen Kırgızlar oldukça zor şartlar altında dağlık bir bölge olan Bedahşan-Pamir bölgesinde yerleşik, yarı yerleşik ve göçebe olarak yaşamaya devam etmektedirler.

– Hazaralar: Afganistan’daki en büyük dört gruptan birisi olan Hazaralar nüfusun takriben % 20’ni oluşturmaktadır. Hazaralar; Besud, Ceguri ve Uruzgani olmak üzere üç büyük boya ayrılmaktadır. Safkan Hazaralar olarak adlandırılan Besudlar, genellikle dağlık ve yüksek bölgelerde diğer Hazara gruplarından izole olarak yaşamaktadır. Peştun ve Taciklerle karışık olarak yaşayan ve onların kültür çevresine girmiş olan grup ise Caguri Hazaralarıdır. Uruzganiler ise daha çok Uruzgan ve Day-kundi vilayetlerinde yaşamaktadır.

– Afganistan’da yaşayan Özbek, Kırgız, Türkmen vb. Türk gruplar ile Hazaraları morfolojik olarak birbirlerinden ayırmak oldukça zordur. Afganistan’ın ortasındaki dağlık bölgede yer alan ve Hazaracat veya Hazaristan olarak adlandırılan bölge Hazaraların en yoğun yaşadıkları yerdir. Hazaracat bölgesi Bamyan, Ghor ve Day-kundi vilayetlerinden oluşmaktadır. Hazaralar, Hazaracat haricinde en çok Gazni (Gazne) şehrinde bulunmaktadır. Hazaralar’ın Kandahar, Kabil, Herat, Mezar-ı Şerif’te ise güçlü popülasyonları vardır. Bunun haricinde bütün Afganistan’da irili ufaklı Hazara gruplarına rastlamak mümkündür. Herat bölgesinde yaşayan bazı Hazaralar Sünni ise de, diğer bütün Hazaralar Caferi-Şii mezhebine mensuptur. İran’da yaşayan Hazarlara ise İran’da Berberi denmektedir.

– Dillerini unutanlar ve unutmayanlarla beraber Afganistan’da toplam nüfusun yaklaşık % 45’ni Türk topluluklar oluşturmaktadır. Bu Türk topluluklardan Galcay, Avşar, Hazar, Aymak vb. gruplar dillerini unutmuşlardır. Diğer yandan Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar ve Kazaklar ana dillerini korumaktadır. Afganistan’da yaşayan Türk gruplar Arap harfleri kullanmaktadır. Türklerin kadim yurdu olan Afganistan (Güney Türkistan) Türk tarihinin kök saldığı özel coğrafyalardan birisi olmuştur. Türk tarihinin 16 büyük devletinin 8’i bu coğrafyada kurulmuştur. Ancak son iki yüz yıldır Afganistan Türkleri ülkenin siyasal yapısından uzaklaştırılmış olup kültürel ve sosyal baskılara maruz kalmışlardır.

– Afganistan’ın kendi içinden tahrip edilmesi geleneği de eskiye dayanmaktadır. Afganistan’a 962 senesinden 1747 senesine kadar hakim olan Türklerin iktidardan uzaklaşması sonrası, Türk kültür ve medeniyeti de tahrip edilmeye başlanmıştır. Güney Türkistan’da el yazması eserler toplatılıp yakılmış, Belh’teki tarihi eserler, yazılı mezar taşları yol inşaatlarında kullanılmış, köy ve şehirlerin Türkçe adları yerine Peştunca veya Farsça isimler verilmiş, Türk dilinin kullanımı yerine Peştunca ve Farsçanın yaygınlaşmasına çalışılmıştır. Türkler, asimilasyon politikalarına maruz kalmış, eğitimsiz bırakılmış ve bölgesel kalkınmaları engellenmiştir.

– Öte yandan kendi içlerinde bölünerek hatta birbirleriyle dövüştürülerek yok edilmeye çalışılan Afganistan Türkleri; Türkmen, Özbek, Hazara, Aymak, Tatar, Kızılbaş gibi gruplara ayrılmış ve birbirlerine olan güvenleri sarsılmıştır. 1890-1895 yılları arasında Afgan Emiri Abdurrahman Han, önce Özbek Türklerine, sonra da Hazaralara yönelik katliamlara kalkışmıştır. Hazaralar üç yıllık direnç sonrası yenilmiştir. Hazaraların yarıdan fazlası katledilmiş ya da sürülmüştür. Bu dönemde ayrıca Hazaraların köle olarak satılmasına yasal izin verilmiştir. 1892-1894 yılları arasında Kâbil şehrinde 9.000 Hazara asıllı kız ve erkek satılmıştır. Kuşkusuz günümüzde yaşananlar da tarihteki benzerlerinden farksızdır.

– Maalesef Pakistan’ın denetimi ve ABD’nin müsamahası ile 1994’de ortaya çıkan ve 1996’dan itibaren Afganistan yönetimine ağırlığını koyan Talibanlar ve emirleri Molla Ömer, Molla Ahtar, Molla Birader, Molla Niyazi.. . vb. de Afganistan Türklerine yönelik katliam yapmaya devam etmiştir. Genel anlamda Komünizm-İslam savaşı olarak tanımlanan Sovyetlerin 1979’da Afganistan’ı işgali ve 1989’a kadar bu işgali sürdürmesi, soğuk savaşın zirvesini oluşturmuştur.

– Çatışmanın ideolojik tanımının gölgesinde olan Afgan savaşı esnasında, partilerin kurulmasında, savaşçıların seferber edilmelerinde ve savaşın mantığında etnisite, en başta gelen yapısal unsur olarak ortaya çıkmıştır. Komünist Necibullah rejiminin, 1992 baharında yıkılması, savaşın tanımının ideolojik olmaktan etnik olmaya kaydığı bir dönüm noktası olarak düşünülse de, etnisite zaten 1979’dan beri savaşın ana çerçevesini oluşturmaktaydı.

– Taliban yönetiminin Türklerin yaşadığı bölgeleri istila etmesiyle bütün okullar yakılıp yıkılmış, Türk büyüklerine ait türbeler ortadan kaldırılmıştır. Taliban’ın baskı ve zulmünden kaçabilen Afganistan Türklerinin birçoğu da Pakistan’ın çeşitli bölgelerinde bulunan kamplara sığınmıştır. Bunlar kültür, medeniyet ve eğitimden tamamen mahrum olarak yaşamak zorunda kalmışlardı. Bu dönemde açlık, sağlık ve sair sebeplerden her gün, ortalama 12 kişi hayatını kaybetmiştir. BM’nin bile yardımda bulunmadığı göçmenler vatansız olarak yaşamışlar ve temel insani haklardan mahrum bırakılmışlardı. O dönemde Pakistan’ı ziyaret eden Türk yetkililer, kampları yakından görmek istemişler fakat Pakistanlı yetkililer bu teklif reddedilmiştir. Türk yetkililer ısrar edince iki kampa ziyarete götürmek zorunda kalmışlardı. Afganistan savaşından kaçan Türk soydaşlarımızın durumlarını yakından inceleyen heyet acilen bir heyet tayin edip 12 bin civarında soydaşımızın Türkiye’ye intikallerini gerçekleştirmiştir. Afganistan’da 1992’den itibaren en büyük dört etnik kategori, en büyük 4 savaş hizbi tarafından temsil edilmiştir. Tacikler Cemiyet-i İslami; Hazara Türkleri Hizb-i Vahdet; Peştunlar Hizb-i İslami (1994’ten itibaren Taliban tarafından) ve Özbek, Türkmen, Kırgız, Kazak ve Aymak Türkleri Cümbüş-i Milli tarafından.

– 1990’larda tüm Afganistan’da hükümet yapılarının çökmesine rağmen, Kuzey Afganistan’da yönetim sağlam kalmıştır. Mareşal Raşit Dostum, güvendiği komutanlarını üst düzey askeri mevkilere getirmiş ve Sovyet sisteminde eğitilmiş bürokratların, hükümetteki pozisyonlarında kalmalarını sağlamıştır. Bunun sonucunda Kuzey Afganistan, ülkede işleyen bir yönetimin bulunduğu tek bölge olmuştur. Mareşal Dostum iyi düzenlenmiş bir kamu hayatı için temeller koymuşsa da, bir yandan yönetimi korumaya çalışması bir yandan da cephe savaşını yönetmesi dolayısıyla, sert bir yönetim göstermiştir. Her biri savaş ustası olan Türkistanlı gençler bir çok cephede Taliban ve dış istihbaratların kuklalarıyla savaşmak zorunda kalmıştır.

– Yaklaşık 3 asır silah ve savaştan uzak bırakılan Türk gençliği, Mareşal Raşit Dostum’un başlattığı devrim niteliğindeki uyanış ile sahip oldukları topraklarda hüküm sürmeye başlamıştır. Mareşal Dostum, kendi dışişleri bakanlığını kurmuş, pasaport çıkartmış, kendi havayolunu kurmuş (Balk havayollarını) ve kendi parasını bastırmıştır.

– Aslında bunlar Dostum’un kurduğu özerk yönetimi ifade ediyordu. İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Rusya ve Türkiye; Mareşal Dostum’un ikametgahı olan Mezar-ı Şerif’te konsolosluk bile açmıştır. Yabancı ülkelerin bu yönetime olan ilgisi Mareşal Dostum’un askeri, ekonomik ve siyasi gücünü yansıtması bakımından önemlidir. O günlerde Afganistan’ın en büyük askeri gücüne hükmeden Mareşal Dostum, Şibergan’da yeni keşfedilmiş petrol ve gaz yataklarını kontrol etmekteydi. Orta Asya devletleri, Dostum’un yönetimini, kendi cumhuriyetleri ile Güney Asya’daki İslamcı militanlar arasında bir siper olarak görmüştür. Özbekistan, Mareşal Dostum’un yönetimine elektrik sağlamış, bazen de askeri yardımda bulunmuştur. Ülkedeki süregelen savaşa rağmen Kuzey Afganistan’ın, Afganistan’ın diğer bölgeleriyle olan ekonomik ilişkileri ortadan kalkmış, Özbekistan ekonomisiyle bütünleşmiştir. Ayrıca Türkiye’nin Mareşal Dostum’un yönetimine aşırı ilgi de duyduğunu söylemek mümkündür.

– ABD’nin 7 Ekim 2001’de Afganistan’da el-Kaide ve Taliban’a yönelik “terörle mücadele” adı altında başlattığı askeri operasyonun üzerinden 20 yıl geçti. Ancak ABD tarihinin en uzun süreli savaşında Afganistanlılara göre herhangi ilerleme sağlanamamıştır. Oysa ABD güçleri ve ‘Kuzey İttifakı’ olarak adlandırılan Afganistanlı müttefikleri 2001’de Kabil’e girdiğinde halk tarafından kurtarıcı olarak algılanmışlardı. Fakat 20 yılı geride bırakan savaşta, Taliban başta olmak üzere hükümet karşıtı silahlı gruplar ülkenin neredeyse yarısında kontrolü ele geçirmiş durumdadır. Analistlere göre güvenlik hiç olmadığı kadar kötü ve birçok Afganistan vatandaşı, meselenin birinci sorumlusu olarak Amerikalıları görmektedir.

– ABD savaşta en az 2.400 askerini kaybetmiştir. Askeri harcamalardan altyapı çalışmalarına 900 milyar dolar para harcamıştır. Bu süre zarfında göreve gelen 3 ABD Başkanı da Afganistan’da barışın tesis edileceği vaadinde bulunmuştur. Hatta üç yıl önce Amerikan Hava Kuvvetleri, Celalabad’daki mağaralarda konuşlu olduğunu belirttiği militanlara yönelik “tüm bombaların anası” ismiyle tanımladığı devasa bir bomba atmıştır. Ancak hiçbirisi işe yaramamıştır. Önce Sovyet işgali ardından patlak veren iç savaş ve sonrasında başlayan Amerikan işgali, Afganistan halkını özellik Afganistan Türklerini bıktırmıştır. 42 yılı bulan savaşlar eğitimsizlik, işsizlik, güvenlik sorunları, ümitsizlik ve hayal kırıklıklarını beraberinde getirmiştir. Her yıl binlerce çocuğun ölümüne sebep olan bu savaş maalesef biteceğe de benzememektedir.
Ömer Kul
NOT: Bilgilerin toparlanmasındaki katkıları dolayısıyla Dr. Orhun Karger kardeşime teşekkür ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir