Parti gözetmeksizin,Bulgaristan’daki Türk asıllı siyasetçilere çağrım!
3 kez ard arda yapılan seçimlerden sonra memleketim Bulgaristan’da 2 Ekim 2022 tarihinde tekrar seçim sandıklarına gidilecektir.
Bugüne kadar siyasi platformda dinlediğimiz konuşmaları dikkate alacak olursak;
Bulgaristan’da yaşanan 1989 asimilasyon sürecini askıya alsak veya çıkarmış olsak,siyasi arenada sanki konuşulacak hiçbirşey kalmayacaktır.
Zira 32 yıl gerek Türkiye’de gerekse Bulgaristan’da zorunlu asimilasyonu dinlerken,Bulgaristan’da gönüllü asimilasyon gerçekleşmiş oldu. Bugün Bulgaristan’da,özene özene isteye isteye bulgarlaşan pekçok Türk olduğu bir gerçektir.
8 yıl önce Kuzey Bulgaristan’da anadili bulgarca olan Türkler modeli doğuyor sloganımın bugün fiilini “doğmuştur” olarak ve mühür basarak şimdiki zamana çeviriyor,esefle ifade ediyorum.
Tarihe baktığımızda,asimilasyon politikaları ve göç olgusuyla sosyal statüsü zedelenen Bulgaristan’da kalan Türk halkı,demokrasiye geçiş sürecinde de kendilerini süregen bir baskı altında hissetmişler ve bugün de bu olgu değişmemiştir.
1 Ocak 2007’de AB üyesi olan Bulgaristan’da başlayan yeni süreç, Türk halkına doğru empoze edilemediği de bir gerçektir.
10 Kasım 1994 tarihinde onaylanan Avrupa Ulusal Azınlıkları Koruma Çerçeve Sözleşmesi Bulgaristan parlamentosu tarafından 18 Şubat 1999’da kabul edilmesine rağmen yeterince üzerinde durulmamıştır.
Oysa çerçeve sözleşmesinin 5.inci madde ve 1.inci fıkrası gereğince,ulusal azınlıkların kültürlerini koruyup ve geliştirebilmesi için gereken koşulların sağlanması ve kimlik,din,dil,geleneklerin korunması ve devam etmesi için kabul edilen maddelerdir.
Bu insani ve temel haklar Bulgaristan Türk toplumuna yeterince anlatılamadı. Herhangi bir Türk asıllı siyasetçinin konuya değindiğine rastlanmıyor.Hatta ve hatta bu önemli konu bugüne kadar yeterince araştırılmamıştır.
Demokrasinin değerlerini kabul eden bütün siyasi partiler /sadece HÖH değil parlamentodaki bütün partiler/Avrupa Birliği standartları kapsamında ana dilini herhangi bir sınırlandırma olmadan zorunlu olarak okutulmasını parlamentoda desteklemeleri gerekirken,bu durum gözardı edilmiştir.
Bulgaristan Türk asıllı siyasetçilerin zorunlu asimilasyon modunu asla unutmamak şartıyla biraz askıya alıp Bulgaristan’da kalan Türk topluluğunun kimlik konusunu çok geç de olsa öne almaları, gerek Türk halkı ve gerekse Türklere karşı koyan bulgar halkı tarafından da kabul göreceğine inananlardanım.
Özetle, Bulgaristan’daki Türk asıllı siyasetçilerin 2005-2009 yıllarında Bulgaristan Meclisinde oldukları zaman anadilimiz ile ilgili başaramadıkları konuları, bugün nasıl başaracaklarını kıonuşmaları ve halkı ikna etmeleri, yüzyıllardır Bulgaristan’da yaşayan Türk kimliğimizin daha nice yüzyıllar yaşaması için çok isabetli olacaktır.
Gençlere ve Bulgaristan dışındaki Bulgar ulusuna önem veren bulgar siyasetçiler gibi, Bulgaristan’da kalan Türk gençlerini neden kaybettiğimizi meydanlarda anlatmaları gerekmektedir.
Gerekirse bunu siyasetçilerin bir hatası olarak açıklamaları da erdemlik olarak kabul görecektir.
Maalesef, sadece siyasetçiler değil,pekçok bilimadamı da anadilimizi bilimsel açıdan ele almamışlar, kalan Türk aydınları da gençlerin aydınlanması için yeterince çaba göstermemişlerdir.
Bugün Bulgaristan’daki Türk asıllı siyasetçilerden;
eski ve bayatlayan şarkılardan uzaklaşmalarını,özellikle kimliği uğruna şehit olanların anma törenlerinde şehitlerimizin köylerinde anadilimizin okunmadığını ve bu törenlerin artık paradoksal bir durum olduğunu,yeni bir şarkıyı hepbirlikte söylememiz gerektiğini vurgulamalarını…. gerçekleşmesini en çok istediğim bir rüyadır.
Türkiye’de,cefakar,vefakar Bulgaristan Türklerinin acılarıyla prim yapanlara dur demeliyiz!
Bulgaristan Türkleri dünün kavgasıyla yarınları karanlığa sürüklemişlerdir..
Nesrin Sipahi Kıratlı