Bulgaristan Ulusal İstatistik Enstitüsü, 7 Eylül 2021 tarihinde yapılan nüfus sayımı verilerini bir yıl iki ay sonra nihayet açıkladı.
Açıklanan nüfus verileri, 10 yıldır sahada gördüğüm, önce mütevazı sonra bağıra bağıra dile getirdiğim gerçeklerin de ispatı oldu…
Etnik aidiyet ile anadili aidiyeti arasında ilişki güçlü bir şekilde belirtilmiş olup, etnik aidiyet ve anadili sorularına, Bulgar etnik grubunun %99.1 anadili Bulgarca olarak cevaplarken 15.687 (0.3 %) Türkçe, 11.216 (0.2%) Romanca, 10.224 (0.2%) diğer olarak cevaplamıştır.
Türk etnik grubuna dahil olanlar 481.521 kişinin anadili Türkçe, 19.354 Türk ise anadili Bulgarca olarak ifade etmiştir.
Roman etnik grubundan ise, 215.792 kişi anadilini Romanca, 29.489 kişi Bulgarca, 14.185 kişi Türkçe olarak ifade etmiştir.
Ben Bulgar’ım diyen 15.687 kişi aynı zamanda anadilim Türkçe, Ben Türk’üm diyen 19.354 kişi aynı zamanda anadilim Bulgarca demişlerdir.
Sayım sonuçlarının en paradoksal rakamları da bunlar olsa gerek.
Tebrikler! Bulgaristan’daki din eksenli politika sonuç vermeye başladı.
Roman halkı sayesinde Müslümanım diyenlerin sayısı 67 bin artarken, Türküm ve anadilim Türkçe diyenlerin sayısı her nüfus sayımında azaldı…
NÜFUS FECAATI
Evet, Bulgaristan’da açıklanan nüfus verileri, ne yazık ki 10 yıl önce hissettiğim fecaat tablosunu da gözler önüne sergilemiş oldu. Tuhaftır ki, nüfus sayımı tablosu genelde Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç edenler tarafından ilgi, rağbet gördü. Bulgaristan’da kalanlardan pek ses çıkaran olmadı. Ortak özellik ise gidenler de kalanlar da devleti suçlamalarıdır. Zira, bu ne kolay bir savunmadır, kendi özeleştirimizi yapmadan, devletleri suçlamak. Oysa tarihimize baktığımızda, Gaspıralı “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” şiarıyla sesini Türk Dünyasına duyurduğunda, Rusya’yı suçlamak yerine, Rusya’nın asimilasyon politikasını fark etti ve Ruslarla iyi ilişkiler kurup sesini duyurmayı başardı.
Bulgaristan’da yapılan nüfus sayımı sonuçlarını, herkes kendi bakış açısıyla değerlendirecektir elbette. Ancak, devleti verileri manipüle etmekle suçlamak, savunma mekanizmasının en kolayıdır. Bulgaristan Türklerinin toplumsal hastalığı olan başkalarını suçlamak, paradoksal zincirin halkasına nüfus sayımını da eklemiştir.
Nüfus sayımında en ateşli ses getiren bazı şahısların, yetkililere lojistik destek verip ve şimdi de sonuçlardan bizzat devleti suçlamaları paradoksal bir durumdur.
PEKİ, BİZ NE YAPTIK?
Din, din, din dedik ve başardık!
Anadili, Anadili, Anadili diyemedik…
2011 yılı nüfus sayımına kıyasla, kendini müslüman olarak ifade edenlerin sayısı 67 bin artmış olup,(Din İşleri Kanunu gereği) Başmüftülük kasasına kişi başına en az 10 leva olmak üzere, her yıl 670 binden fazla leva devlet tarafından aktarılacaktır.
Başmüftülüğe, Türkiye Diyanetinden de önemli miktarda maddi destek sağlandığını göz ardı etmeyelim.
Anadili için ne yaptık?
Osmanlıdan sonra pek çok siyasi süreçler yaşayan Bulgaristan’da, komünizm dahil anadilimiz hiçbir dönemde bugünkü demokraside olduğu kadar önemsenmemiştir.
Bulgaristan Devleti, 18 Şubat 1999’da Avrupa Ulusal Çerçeve Sözleşmesini imzalayan ülkeler arasındadır. Ancak, Bulgaristan’da gerek akademisyenler, gerekse siyasetçiler, Türk aydınları ve Türkiye Cumhuriyeti temsilcilerinin de dinimize göstermiş oldukları hassasiyeti, özellikle anadilimiz için göstermedikleri acı bir gerçektir.
Türklerin yoğun olduğu Kırcaalinin bazı köylerinde anadilimiz okunsa da Kırcaali şehrinde neden okunmuyor?Şehirde Türk nufusu etkin. Devlet mi suçlu?
Son bir yılda, Burgaz Konsolosluğunun bu anlamda bazı faaliyetleri olsa da, Filibe’de son 10 yıldır anadili konusunda bir faaliyet olmamakla birlikte, eğitim, kültür ataşelerimizin kim olduğu bilinmiyor.
Asimilasyon ve göç olgusuyla sosyal statüsü zedelenen halkımız konuyla ilgili gerektiği şekilde bilinçlendirilmediği için maalesef bugünkü fecaat ile karşı karşıyayız.
Son 10 yıldır sahada gördüğüm gerçekleri bağıra bağıra duyursam da konuya hassasiyet gösterilmemiş ve nüfus verileri de tespitlerime tercüman olmuştur.
CAN ÇEKİŞEN BİR HASTA VAR
Ey efendiler! Biz ne yaptık? Sadece eleştirmekten, suçlamaktan başka ne yaptık? Bu konuda bir çalışma bir eylem yaptık mı? Anayasal hak olan anadilimizin okunması için ne yaptık? Bugün anadilimiz can çekişiyoır.
Kırımlı İdeolog İsmail Bey Gaspıralı, Tercüman gazetesini yayımlamak için eşi Zühre hanımın altınlarını bozdurdu. Ne devletten ne de bir başkasından menfaat beklemedi.
Bulgaristan Türklerinin toplumsal hastalığı yüzyıllardır devam etmektedir. Dönemin Türkiye Devlet Bakanı Konukman da bu gerçeği dile getirdi, rahmetli annem de…
Bu hastalığa neşter vurma zamanı geldi hatta geçmektedir.
Büyükler, başarısız büyükler, egosu olan büyükler, her şeyi yaptıklarını sanan büyükler, menfaatlerini bırakıp elçilik listelerinden çekilmeli ve yerlerini gençlere bırakmalıdır.
Bulgaristan’da bugün anadilimizin can çekişmesinin en önemli sebeplerinden biri de yaşı ilerlemiş büyüklerin, Türk gençlerine yer vermemesi ve kendi aralarında dahi anlaşamamasıdır..
Her şeyi devletten, siyasetçilerden beklemek ve Türkiye’den gelen maddi desteğin paylaşılamaması, bugünkü tablo ile karşı karşıya gelmemize neden olmuştur.
Anadilimiz ve Türk kültürümüzün canlanması için çözüme gidecek yolu siyasetle değil, Türkiye’nin kurduğu Öğretmenler Derneklerinle açabiliriz.Her iki Dernek başkanlarının acilen değişmesi, hatta erdemlik gösterip bizzat kendilerinin istifa etmesi, bu görevi genç Öğretmenlere teslim etmeleri isabetli olacaktır.
Can çekişen hastaya kan verebilmek için bu son şansımız olabilir. Sahada yaptığım tespitlere istinaden gelişen düşüncelerimi 7 yıl önce dile getirdiğim Türkiye yetkililerince bilinmektedir.
Ancak dinimize gösterilen hassasiyet maalesef anadili konusunda gösterilmemiştir.
Yüzyıllardır Bulgaristan ve Balkan coğrafyasında yaşayan kadim Türkçemizin daha nice yüzyıllar yaşaması için anayasal hak olan anadilimizin okullarda okunması son derece önemlidir.
Nesrin Sipahi Kıratlı
Nesrin Sipahi Kıratlı: BULGARİSTAN’DA SON NÜFUS SAYIMININ OKUNMASI
345 0
Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.