KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Nedim Kuteyş: Kasım Süleymani: Suikasttan daha fazlası

Nedim Kuteyş: Kasım Süleymani: Suikasttan daha fazlası

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
278 0

Donald Trump’ın General Kasım Süleymani’yi tasfiye etme kararının bölge düzeyinde ve dengelerinde çok büyük bir karar olduğu her gün daha da netleşiyor.

Büyüklük olarak onunla ancak, George W. Bush yönetiminin Irak sınırlarını İran yayılmacılığına açan Saddam Hüseyin rejimini devirme kararı ile Maşrık (Levant) bölgesinin genelinde Mollalar karşısındaki engeli yıkan Refik Hariri suikastı kararı boy ölçüşebilir.

O, şahsiyeti, hareketi ve kararları ülkeleri, halkları ve milletleri etkileyen stratejik anlamlara sahip kişilerden biridir.

General Kasım Süleymani sadece İran rejimi içindeki büyük bir figür değil. Bir yıl önceki suikastından bu yana her geçen gün daha fazla keşfettiğimiz, bizzat rejimin derin devleti, içindeki denge noktası ve arkasındaki itici güçtür. Öldürülmesi, karşılık verememe acizliği ile eli kolu bağlı, liderlerinin güç ve güvenlik denklemlerine ne fayda ne de zarar verecek sıcak açıklamalar yapmakla yetindikleri İran rejiminin prestijini tüketmeye devam ediyor.

Süleymani’nin birinci yıl dönümün içerdiği olaylarla verdiği mesajlar nedir?

Birincisi, Kasım Süleymani sahadaki canlılığı ve medyatik sunumlarıyla İran İslam Cumhuriyeti’nin zayıflığını örten bir yapraktı. Yalnızca varlığı, İran’ın ulusal istatistiklerine göre 30 milyon İranlının yetersiz beslenmeden muzdarip olduğu gerçeğini örtüyordu. Yüzde 450 olan enflasyonun temel maddelerin büyük bir bölümünü etkilediğini, toplam iş gücü içerisinde işsizliğin yüzde 25 oranına ulaştığını, sadece son yılda dolar kurunun İran tümeni karşısında yüzde 162 değer kaydettiği gerçeklerini kaplıyordu.

Kasım Süleymani bu güçsüzlük ormanını örten güç ağacıydı. Onun sayesinde İran, bir devlet olarak tek bir savaşa girmeden büyük bir askeri itibar kazandı. Öldürülmesinden sonra, Tahran açısından sahip olduğu bütün füze ve cephane prestijini yeniden tesis etmekte yetersiz kaldı. Nitekim işte “ABD’yi devirme ve İsrail’i yok etme” devletinin Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, kutsal karşılık açıklamalarının başını çekmek yerine, Irak’ta ABD kuvvetlerine saldırılar düzenleyerek savaş başlatmaya çalışmakla suçladığı İsrail’in tuzağına düşmemesi için Washington’u uyardı. Bu açıklama, güçlü, kararlı ve karar sahibi ABD karşısında İran’ın zayıflığının en açık ifadesiydi.

İkincisi, Kasım Süleymani, İran’ın “İslam Cumhuriyeti’nin ön savunma hattı” adını verdiği, diğer bir deyişle kendisinin desteklediği mezhepçi milis grupları doğrudan yönetmekte ve onlara ilham olmakta eşsiz bir şekilde başarılı oldu. Ne var ki suikast, İran’ın prestiji kadar benzeri olmayan liderlerini kaybeden bu milislerin moralini de çökertti. Süleymani’nin yokluğunda, Washington’un eski Irak büyükelçisi Ryan Crocker’a mesaj yazıp, şunu veya bunu yapmaması konusunda uyaran İranlı lider efsanesi de kayboldu. Onun yerini, bazı grupları sakinleştirmek ve coşkusunu kontrol etmeye çalışmaktan nefes nefese kalan ve bir karikatür karakteri gibi olan İsmail Kaani aldı.

İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı General Emir Ali Hacı Zade, “Gazze ve Lübnan’daki bütün füzelerin İsrail ile savaşta ön savunma hattı oluşturdukları” tehditlerini tekrarlayıp duruyor. Ne var ki, Lübnan Hizbullahı, Irak Hizbullahı ve Nuceba Hareketi gibi merkezi cephe hattı gruplarının, Kaani kendilerinden istemeden karşılık verme sorumluluğu ve sonuçlarından kaçmakta yarışmaları karşısında, bu tehditleri boş görünüyor.

Üçüncüsü, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi bir noktada el Kaide lideri Usame bin Ladin’in öldürülmesine benziyor. Yani ikisinin de suikastı, bütün kelime dağarcığı ile bir dönemin sona erdiğinin müjdesi. Bin Ladin, 2011 baharında Pakistan’ın Abbottabad şehrinde öldürüldüğünde, Arap dünyası, 11 Eylül ile başlayan ve Arap Baharı’nın başlangıcı ile sona eren 10 yıla veda ediyordu. El Kaide liderinin ölümü, her ne kadar daha sonra DEAŞ’ın ortaya çıkışıyla dini aşırılığın bir örgütün yaşamı veya ölümünden daha derin köklere sahip olduğu anlaşılsa da, Arap gençlik bloğunun, teröre karşı savaş dışında yeni bir dönem başlattıkları ana denk geldi.

Şahsen, Süleymani’nin öldürülmesini de yeni bir dönemin müjdesi olarak görüyorum.

1- Irak’ta, ülkenin ABD-İran çatışmasında tarafsız kalmasına yönelik siyasi ve popüler kaygı, açıklığı ve kendisi için sarf edilen çabaların yoğunluğu bakımından eşi görülmemiş bir düzeyde. Irak makamları, ABD Büyükelçiliği’nin bulunduğu Yeşil Bölge’yi bir askeri kışlaya dönüştürdü. Buna paralel olarak roket saldırılarını düzenleyenleri bulmak için başkentte bir güvenlik kordonu kurdu. Halk düzeyinde, devrimci gençliğin bloglarının da ortaya koyduğu gibi, Iraklıların büyük bir çoğunluğu, ülkelerinin artık İran’ın ve mücadelelerinin faturalarını ödemekten kurtulması zamanının geldiğini düşünüyor. Irak hükümeti ve halkının bu yeni tavırları, Süleymani’nin yönettiği Irak’tan farklı.

2- Iraklılar gibi Lübnanlılar da savaş olasılığını büyük bir bıkkınlık, eleştiri ve itiraz ile takip ediyorlar. Ülkelerinin İran’ın prestijini savunmanın rehini veya Süleymani’nin intikamını almanın bedeli olması için hiçbir gerekçe görmüyorlar. Maruni Kilisesi’nin ortaya attığı tarafsızlık söyleminin halk nezdinde bu kadar büyük destek görmesi, Lübnan’ın Filistin-İsrail çatışmasının tutsaklığından kurtulma arzusu gibi, ABD-İran çatışmasına pratik olarak dahil olma tutsaklığından da kurtulma arzusunun, güvenlik, barış ve istikrar arayışının kanıtıdır.

Irak ve Lübnan’da Kasım Süleymani anlatısı zayıf, yalnızca Lübnan’da silahın parıltısı, Irak’ta öldürme gücü ile kendi seçeneklerini başkalarına dayatmaya çalışan silahlı azınlığa ilham veriyor gibi görünüyor.

Bütün bu anlamlarıyla Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin birinci yıl dönümü, bir dönemin öldürülmesi, sahip olunan tüm araç ve becerilerle bölgede temelleri atılmaya çalışılan bir seçeneğin silinmesi gibi görünüyor. Kendisi bir açıdan da olağanüstü bir kişiliğe yönelik stratejik bir suikasttır. Kim ne kadar gurur yapıp aksini iddia etse de onun yokluğunda işlerin, o hayatta iken olduğu gibi olması imkansız.

Kasım Süleymani’nin sonu, abartısız yeni bir Ortadoğu’nun başlangıcı, ya da en azından bir başlangıç ​​fırsatıdır. Washington, acele ederek ve İran’daki genç kitle ile bölgedeki muadillerinin açık ve net taleplerini dikkate almayan organize suç rejimine yaşama ve ayakta kalma nedenleri sunarak bu fırsatı kaçırmamalı. Genç kitlelerin istedikleri çok şey var, hatta bazıları birbirleriyle çelişkili, ama bir konuda hemfikirler, o da geleceklerinde daha fazla “Hacı Kasım” istemedikleri.

strong>Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir