KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Neden hedef Türkiye

Neden hedef Türkiye

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 7 dk okuma süresi
336 0

NEDEN HEDEF TÜRKİYE
Yıllardır süregelen sorunlar güçlü bir devlet otoritesiyle çözülmeye başlanırken bundan rahatsız olan dost görünümlü düşmanlar ülkemizdeki milli kalkınma hareketini engellemek ve süreci kaos politikaları ile çıkmaza sürükleyip uluslararası boyuta sevk ederek çözülmesini engelleyerek iç karışıklığın ve parçalanmanın alt zeminini hazırlama gayreti içerisinde hummalı çalışmalar sonucu verim elde etmeyi arzulamaktadırlar. Ülkemizde Müslüman kimliğini yok ederek, İslam ahlakının, İslam medeniyetinin yapay tarikatlar ve cemaatler kurup uygulanan sapkın politikalarla içini boşaltıp seküler bir kimlik icat etme aymazlığı içerisinde batılıların kurguladığı batıl politikalar günümüzde kol kanat gezmektedir.
Tarih yazmış bir toplumun intihara sürüklenmesini sağlayacak bu sapkın politikaların ardında dünyaya barış ve adalet getireceğini iddia eden ama aslında dünya düzenini baltalayan gizli oluşumlar ve bu oluşumların himayesinde hükümet kurup yönetilen devletler bulunmaktadır. Türkiye’de dünyalık arzuların artmasını sağlayan sekülerleşme projesi, çağımızın arzularını çağıran bir politika değildir. Üstelik bu zararlı politika asla çağdaşlaşma hamlesi olarak görülmemelidir. Tam tersine, bizim ideallerimizin, çağ açacak ve çağ aşacak medeniyet yolculuğumuzun inkâr edilmesidir. Tarih boyunca sergilenen onca yoğun çalışmalara rağmen batılılar tarafından sömürgeleştirilemeyen tek ülke olan Türkiye’nin kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığı hedeflenmektedir.
Bütün iyi gelişmeleri tek bir odak noktadan zedeleyebilmek için devletin gücünü kıracak toplu bir mücadele ağı kurabilmek için her alanda örgütlenmeyi sağlayacak finansal bir çözüm politikasının temin edilmesi ile birlikte arta gelen fanatiklik içerisinde sergilenen bozgunculuk hadiseyi zuhur ettirilirken bu stratejiye dahil olan taraflı medya aracılığı ile süreç planlanan istikamette belirtilen oranda dış dünyaya servis edilerek uluslararası düzeyde güç kırılması hedeflenmektedir.
Öte yandan tetiklenen Kürt sorunu, pkk çıkmazı, mezhepsel çatışmaların sönmeye yüz tutmuş ateşlerin közleri yeniden alevlenerek dumanların ülkemizdeki ufku karartması hedeflenmektedir. Daha dün irtica geliyor diyenlerin gün yüzüne çıkan foyaları yine aynı mekanizmalar tarafından hasıraltı edilerek gündemden çıkarılıp kitleleri çatışmaya sevk edecek yeni formüller arayışı içerisinde yol alarak hedeflerine ulaşmayı ümit eden ruhsuz ve vicdansın bir cenah ile karşı karşıyayız.
Stratejik açıdan konuları ele alıp inceleyerek uygulanan politikaların doktrin kurucularına odaklandığımızda aslında bütün hadiselerin ülkemize gizli düşmanlık ama aleni müttefik görünümlü kitleler ve devletler tarafından sipariş edildiğini görmekteyiz. Yasadışı oluşumların, illegal yapılanmaların ve terör örgütlerinin kurucuları, akıl hocaları, bahşiş vericileri ve patronları üç kıtanın kesişme noktasını olan ülkemizin 500 yıl barış adasına dönüştüren Osmanlının uyguladığı İslam ahlakı ve İslam medeniyeti yeniden canlandırmaması için olabildiğince azimli gayretleri ile bu sürecin önlenmesi çabası içerisindedirler.
Bütün dünya tarafından bilinen mutlak bir gerçek varsa şayet o, Türkiye insanlığın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, bütünleşmenin, barışın, başarının ve İslam’ın geleceği olması hakikatidir. Bu güzel gelişmenin tarihin yeniden tekerrür etmesiyle birlikte gerçekleşmeye ramak kala rahatsızlıklarından kuduran batıl zihniyet sahipleri olan lobiler İslam’ı gölgelemek ve Müslüman eşittir terör kavramı adlı kirli tasarım politikaları ile zihinleri bulandırıp bütün dünyada İslam karşıtı bir sosyal düşünce akımını inşa etme gayreti içerisinde faaliyetler hızla sürmektedir. Bugün Ortadoğu’da ve Orta Asya’ da kan gövdeyi götürüp bütün oluşan ve gelişen olumsuzluklarla hayatları katiller ve caniler tarafından son bulan insanların feryadı kulakları inletirken zalim topluluklar mazlumların feryatlarını inlerine sindikleri localarından dinleyerek sarhoşluk evresine zafer kutlamaktadırlar.
İdeolojisi, partisi, duruşu, bakışı, hayat akışı her ne olursa olsun milletimizin, devletimizin ve ülkemizin bir an önce ayılması gerekmektedir.
Bugün İki seçenek var önümüzde:
Ya ümmet bilincini yok edip etnik kimlik bilincini kışkırtan sekülerleşme sürecini hızlandırarak Türkiye’nin etnik kimlikler üzerinden, parçalanıp bölünmesi ve tarihe veda etmesini adım adım izleyerek yok olmasını birlikte yaşayacağız.
Ya da hamallığını yaptığımız zoraki sırtımızı yüklenen ağırlık abidesi badirelerden kurtularak kendimize gelip Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Yörük, Roman, Alevi, Sünni vb. bütün unsurların zihinlerinde kabuk tutmuş hastalıklardan acilen kurtulup milli bir hedef doğrultusunda tek vücut halinde bir araya gelerek Çanakkale ruhunu yeniden canlandırıp ulusal sınırları aşarak medeniyet ufkumuza kavuşacak muasır seviyeye erişip emin adımlarla yürüyerek, yeni yüzyılın tarihi yeniden yazacağız ve yürüteceğiz.
Bugün bizlerden umut ile yardım bekleyen Yurtdışı Türkler, dost ve akraba topluluklar, İslam ve Türk İslam Coğrafyalarına kayıtsız kalacak kadar şuursuz isek böyle bir yaşamın ne bizlere ne gelecek nesillere nede atalarımızın bizlere bıraktığı mirasa hiçbir faydası olmayacaktır.
İdeolojik bütün sorunlardan ve siyasi çıkmazlardan bir an önce sıyrılıp milli ruhumuzun yeniden canlanmasını sağlamazsak gelecek zaman diliminde bizleri hayırla yâd edecek hiç kimse olmayacaktır.
Bu bir başkaldırış değil, hak huzurunda hakikat için köreltilen beyinlerin ayılıp yeniden dirilişi için Sur’a üflenişidir.
Araştırmacı Yazar
Serdar BOZDOĞAN

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir