KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Necip Topuz: VATANIN TARİHİNE DAİR II

Necip Topuz: VATANIN TARİHİNE DAİR II

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
404 0

Bir önceki yazımızda aziz Milletimizin tarihi kadar Vatanımızın tarihinin de kıymetli olduğunu, bu kadim topraklarda yaşayanların bıraktığı mirasa da sahip çıkmak gerektiğinden dem vurmuş ve özgürlüğü uğruna büyük fedakârlıklarda bulunan Likyalılardan özelde de Ksantoslulardan bahsedeceğimi beyan etmiştim.

Gerçekten de tarihte Türklerden daha özgürlüğüne düşkün millet yoktur adeta. Tarihçilerin mutabakatla ve büyük bir isabetle (haddim olmayarak) belirttiği üzere birkaç on yıl esaretin dışında uzun süreli devletsiz hiç kalmamıştır Türkler. Nitekim, kısa süren bir esarete başkaldırıyı, rahmetli Hüseyin Nihal Atsız “Bozkurtların Ölümü” romanıyla adeta destanlaştırmıştır. Gerçekten de yazının konusunu teşkil etmemekle birlikte, Göktürk prensi Kür-Şad’ın Çin sarayına yaptığı baskın anlatılır romanda. İşin ilginci romanda anlatılan hadisenin tarihi bir gerçekliğe dayandığı; konuyu Çin kaynaklarından incelen Prof. Dr. Ahmet Taşağıl tarafından tespit edilmiştir. (Gerçi hoca Kürşad’ın isminin farklı olduğunu ifade etmektedir. Ancak bu tarihi gerçekliği örtecek yahut yadsıyacak bir durum değildir.)

Gelelim Kasantosluların hikayesine. Gerçi Ksantos’tan bahsetmeden önce antik İran tarihinin en önemli devleti olan Ahamenişlerin yahut bildik adıyla Perslerin kuruluşuna gitmek gereklidir.

Malumları olduğu üzere, Perslerin M.Ö. altıncı yüzyılda kurulduğu bilinmektedir. O tarihlerde büyük bir imparatorluk olan Medlerin başında bizim Anadolu Selçuklu sultanlarına adını veren büyük hükümdar Keyhüsrev’in oğlu Astiyag bulunmaktadır. Med Kralı da gördüğü bir rüya üzerine kızını, bir Med soylusuyla değil bir Persliyle evlendirir. Daha sonra kızının bir oğlu olur. Kral yine bir rüya görür ve bu rüyayı yorumlattıktan sonra kızının oğlunu öldürmesi için en güvendiği komutanı olan Harpagos’a verir. Harpagos önce çocuğu öldürmeye kıyamaz. Ancak daha sonra yanında bulunan bir sığırtmaca öldürmesi için verir. Sığırtmacın karısı o sırada bir doğum yapmıştır ancak çocuk ölü doğmuştur. Çoban eşi ile ölen çocuğu verilen çocuğun yerine koyar ve kralın torununu öldürmez.

Gel zaman git zaman, bir şekilde bir şekilde olay ortaya çıkar Harpagos da olayı itiraf eder. Kral Harpagos’a önce bir şey söylemez bir ziyafet vereceğini söyler ve Harpagos’u yanına oturtur. Hazin bir şekilde gelen yemeklerden yedir. İşin acısı Kral söylediğini yerine getirmeyen Harpagos’u bir insanın yaşayabileceği en ağır ceza ile cezalandırmıştır. Onun küçük yaştaki oğlunu katledip, etini de ziyafette Harpagos’a yedirmiştir.

Harpagos ise Kralın bu yaptığının öcünü o hayatını kurtardığı çocuğu isyana teşvik ederek alır. Gerçekten de bu çocuk isyanda başarılı olur. Bu çocuk, Ortadoğu’nun en güçlü imparatorluğu olan Medleri tarih sahnesinden silen İranlıların “Büyük” unvanını verdiği “Kiros”tan başkası değildir.

Büyük Kiros Medleri ortadan kaldırdıktan sonra Babil Kralları tarafından Babil’e sürgün edilen Yahudileri de tekrar Vatanlarına dönmelerini sağlar. Yahudiler Kiros için bir vefa göstergesi olarak adaletli hükümdar der.

Harpagos Büyük Kiros’un en önemli komutanıdır. O tarihlerde Anadolu’nun en zengin medeniyeti Fethiye’den Antalya’ya bir hat çizildiğinde güneyde kalan bölgede yaşayan Likyalılardır. Persler Ortadoğu’yu tamamen egemenliği altına aldıktan sonra gözünü Likya’ya diker.

Likya şehir devletlerinden teşekkül etmiş, Ksantos da Likya’ya başkentlik yapmıştır. Harpagos şehri işgal etmek üzere büyük bir orduyla geldiğinde, şehrin düşeceğini anlayan Likyalılar önce ailelerini ve kölelerini öldürüp değerli eşyalarının tamamını yaktıktan sonra Pers ordusunun üzerine intihar saldırısı yaparlar ve güçlü Pers ordusu karşısında Likyalılardan kimse sağ kalmaz.

İşin ilginci olaydan aşağı yukarı beş yüz yıl sonra ünlü Roma İmparatoru Sezar’ın katili Brütüs ordusuyla Ksantos’u almaya gelir. Ksantoslular bu sefer de Roma’ya direnmeye niyetlidirler. Ancak şehrin düşeceğini anladıklarında beş yüz yıl sonra Perslere yaptıklarının aynısı yaparlar. Esaret altına girmektense ölümü yeğ tutarlar.

Hadiseler tarihçilerin babası sayılan Heredot tarafından veciz bir şekilde anlatılır.

Vatanımızda özgürlükleri uğruna ölümü göze alan ve sanılanın aksine Grek kökenli olmayan Anadolu’nun kadim halklarından Luvilerinden gelen Likyalılar bu gün onlarca antik şehri bize miras bırakmıştır.

Bu kadim; zengin ve özgürlük düşkünü halk, büyük bir saygıyı ve bizlere emanet bıraktığı mirasına sahip çıkmayı ziyadesiyle hak etmektedir.

Baki selam.

Necip Topuz

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir