KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Necip Topuz: NE DEĞİŞTİ

Necip Topuz: NE DEĞİŞTİ

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
301 0

Amerika Başkanı Joe Bidon dün yaptığı konuşmayla 1915 olaylarını soykırım olarak tanımladı. Esasen her 24 Nisanda bu yıl Amerikan Başkanı 1915 tehcirini soykırım olarak tanımlayacak mı diye strese giriyorduk. Bu yıl bu sözü zikretti hazret. Sanki kendileri böyle söyleyince aziz Milletimiz hemen soykırımcı olacak, Ermeniler için bütün sorunlar çözülecek. Öyle bir şey yok tabiatıyla.

Biden’in açıklama yapacağına dair haberler dolaşmaya başlayınca anacığımın anlattığı hikâye aklıma geldi:

Köyün birinde adamcağız gün boyu tarlada çalışmış akşam vakti yorgun argın eve gelmiş, bir bakmış karısı yok. O sırada köyde düğün var, adam düğün yerine gitmiş bir bakmış, karısı halayın başında büyük bir keyifle halay çekiyor. Adam karısının kulağına eğilmiş “ben tarladan yorgun argın, aç susuz eve geliyorum, sen burada halay başı çektiriyorsun, çabuk eve git beni bekle, gelince seni döveceğim!” kadın korkuyla ayrılır halaydan, eve gelir oturmaya başlar. Adam bu arada düğün evinde lafa takılır. Kadın oturuyor koca bekliyor; gelecek de kendisini dövecek, bekliyor bekliyor yok. En son dayanamıyor “gelecekse gelse köpek dövecekse dövse köpek de biz de kalksak işimize baksak”…

Artık Amerikan Başkanları ne söyleyecekse söylesin ip inceldiği yerden kopsuna gelmiştik.

1915 yılında tehcirin sözde soykırım olarak nitelemesi meselesi, esasen ne ceza adalet sisteminin ele alacağı “soykırım” suçunu ne de tarihçilerin gerçeği ortaya çıkarma kaygısını aşan bir siyasi mesele olarak ortaya çıkmaktadır.

Yazının başlığına “ne değişti” sorusunu koymuştuk. Evet Osmanlı İmparatorluğunun “teb’a-ı sadıkası” Ermeniler ne değişti de 1915’de bulunduğu topraklardan bu günkü Suriye topraklara tehcir edilmek zorunda kaldılar. Çok basit bir cevabı var Ordumuz dört bir koldan saldırı altında cephelerde savaşırken yurt içinde özellikle Doğu Anadolu’da Ruslarla işbirliği yaparak arkadan vurmaya başlamışlardı. Tehcir esasen bir iç güvenlik sorunun çözümünden ibarettir. Ermenilerin tamamına yönelik bir harekât olmadığının tespiti bakımından, Katolik ve Protestan Ermeniler tehcir kapsamına alınmadığı gibi, vilayeti sitte dışındaki Ermeniler de tehcire tabi tutulmamıştır. Kısacası Ordumuzu arkadan vurma ihtimali olan ve isyandaki Ermeniler tehcir edilmiştir.

Öte yandan, tehcir sırasında kayıtlar tutulmuş olup, kimin nereye gittiği de bellidir. Bununla birlikte kafilelere yapılan saldırılarla bazı ölümlerin olduğu bilinmektedir. Ancak bunun “soykırım” suçunun unsuru olan planlı yok etmeden bahsedilmesi mümkün değildir. Kaldı ki bu kafilelerde usulsüzlüklerle ilgili Osmanlı bürokratları yargılanmış bir kısmı mahkum da edilmiştir.Bu konuyla ilgili söyleyecek son söz, İstanbul işgal edildikten sonra bir kısım bürokratların yargılamasına dönemin sıkı yönetim mahkemeleri olan Divan-ı Harbî Örfilerde yargılanmış, yargılaması sonuçlanmayanlar apar topar Malta’ya götürülmüştür. Orada İngilizler tarafından yapılan yargılamalarda soykırıma ilişkin bir tane mahkumiyet kararı çıkmamıştır.

Amerika Devlet Başkanı bu konu ile ilgili bizim arşivlerimize güvenmiyorsa kendi arşivlerindeki dönemin Türkiye’deki Amerikan konsoloslarının raporlarına baksın bakalım soykırım var mıymış yok muymuş!…

Efendim yazının başlığındaki soruyu tekrar sorarak yazımızı bitirelim. Bizler yarım asrı geçen yaşımızda hatırladığımız 35-40 yıllık dönemde mesele ile ilgili sözde soykırım ifadesini kullanmazken, Biden daha mı akıllı, yeni bir belge mi buldu da buna birden “soykırım” deyiverdi. Esasen bunun tarihi bir mesele olmadığının en önemli göstergesi budur. Kafkaslarda Karabağ zaferi Türk Milletinin şanlı sayfasına yazılmıştır. Bunun elbette bir bedeli olacaktır. Bizler de bu bedeli ödemeye hazırız.

Bir sözüm de Ermenistan Devletinin yetkililerine olacaktır. Diaspora Ermenileri soykırım yalanlarıyla bir elleri yağda bir elleri balda yaşamaktadır. Oysa ki Ermenistan Sovyetlerden ayrılan devletler içinde en fakir olanıdır. Bunun temel sebebi de diaspora Ermenilerinin varlık sebebi olarak gördükleri soykırım yalanlarıyla Ermenistan Türkiye ilişkilerinin düzelmesini engellemeleridir. İnsani bir hayat sürme düşünceleri varsa bu yalanların peşine takılmaktan vazgeçip bizimle makul bir ilişki düzeyine girmekten başka çareleri yoktur.

Hülasası siyaseten bizi köşeye sıkıştırmak için tarihi hakikati olmayan bu yalan dolanları diline pelesenk edenlere karşı hep birlikte hareket edep gerek cevabı vermeliyiz. Bu palavralar çok yüksek sesle bağırarak söyleniyor diye bir özür dilemekten bir şey çıkmazcılar da bence bu Aziz Millete ihanet etmektedir.
Dostu düşmanı bilelim.

Baki Selam.

Necip Topuz

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir