KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Müttefik Bir Devletin İstihbarat İşbirliğini Durdurması Üzerine

Müttefik Bir Devletin İstihbarat İşbirliğini Durdurması Üzerine

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 5 dk okuma süresi
300 0

Suriye’deki etnik ve mezhep temelli terörist unsurları imha etmek için Türkiye, Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattı. Bu harekâtın uluslararası toplum nezdinde uyandırdığı yankılar çok farklı değişkenlikler arz etse de, ulusal kamuoyunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin “gaza tezi”, sınır güvenliğini önceleyerek bölgesel güvenliğin sistematik olarak sağlanmasına dair bir çerçeve çizdiği yönünde yorumlanmaktadır. Türkiye, bölgede eşkıyalarla mücadele etmekten öte; topyekûn savaşın tüm şartlarının oluştuğu ortamda, Misâk-ı Millî sınırlarını korumaktadır. Ulusal güvenlik çıkarlarının ideolojik anlamda gidişat sergilemesi ve vekâlet savaşlarının yoğunluklu çatışmalar halinde devam etmesi, istihbaratı bir kuvvet çarpanı olarak denklemde tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin devlet aklı ya da doktriner yöneyleminde, bekayı ve bölgesel barışı tehdit eden gelişmeler yaşanırken, herhangi bir sürprizle karşılaşılmaması beklentisi, itidal, mukavemet ve mukabele kabiliyetlerinin müteyakkız olmasını sağlamaktadır. Yunanistan ve Kıbrıs konusundaki gelişmelerin yeniden ivme kazandığı bir dönemde, Ortadoğu hinterlandının aslında Suriye’nin jeopolitik konumu sebebiyle artık bağlamsal anlamda bir “Doğu Akdeniz” sorunsalıyla anılması çok cepheli bir savaşın girişimsel ve zaruri boyutunu ortaya koymaktadır. Böyle bir “güvenlik topluluğu” etrafında istihbarat savaşları da artık “vekâlet” kisvesinden sıyrılmış olup, alenen “karşılıklı işbirliği protokollerini durdurma” şeklinde kodlanmaktadır. 2017 yılında, Türk makamları tarafından Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili somut ve güvenilir adımlar atmayan Alman istihbarat teşkilatına karşı istihbarat işbirliğini durdurma/sınırlama kararı alınmıştı. Bugün de Amerikan makamları, Türkiye’nin Suriye’de terörist unsurları yok ettiği Barış Pınarı Harekâtı’nı bahane göstererek, Türkiye ile istihbarat paylaşımını “terörist korumak” için durdurdu. Kasım Süleymani suikasti ile bölgedeki örtülü operasyonlarını açık kart oyununa çeviren Amerika Birleşik Devletleri, müttefiklik hukuku ve ittifak ilişkilerini de sabote etmektedir. Bölgedeki istihbarat paradigmaları değişirken, ulusal güvenlik kültürünün yeniden inşa edilmesi tetiklenmektedir. Proaktif devlet cesaretinin; yerinde, zamanında ve doğru tahminlere dayanarak, yanılsamaları ve hedef sapmalarını doğru okuyarak, sıfır stratejik hata gayreti ve politika sistemi düzeni karar-alıcı mekanizmaların uhdesinde bulunmaktadır. Diplomatik kanallarla yansıyan yanılgılar ve istihbarat başarısızlıkları olasılıkları devletin saygınlığına da ve güçlerinin caydırıcılık potansiyeline de zarar verebilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın mealî ifadesiyle de bölgede “düzen kurucu aktör” olarak tek hamî olan Türkiye, istihbarat analizi, kültürü ve operasyonları ve ulusal güvenlik stratejilerini belirleme hususunda “tam özgünlük” niteliği ve “etki alanı” kapsamı ile “devlet karizmasını” sağlamlaştırmak durumundadır. Bu bağlamda, Türk ulusal güvenlik bürokrasisinin, önleyici güvenlik kapsamının genişletilmesine dair risk ve tehdit değerlendirmesi mekanizmalarının kusursuz çalıştırılması için uygulayıcı aktör rolünde olması önemli görülmektedir. Ulusal çıkar önceliği; kararlılık, etkin güç kullanımı ve vazifeyi öncelemekte merkezlenmektedir. Bu doğrultuda, dinamik ve manevra kabiliyeti yüksek istihbarat unsurlarının konuşlandırılması ve sağlıklı bilgi akışının sağlanması, ulusal güvenlik açısından başat önem arz etmektedir. Son olarak ifade etmek gerekir ki; devlet stratejik kültürü açısından veri-bilgi-kanaat açısından tam bağımsız bir istihbarat analitik kültürü ve tehdit değerlendirme sistemi, fonksiyonel anlamda ‘ulusal bir yörüngede’ olmalıdır. Hatırlatmakta fayda var ki; “kalpleri ve düşünceleri kazanmak”, “sosyal radar” ve “stratejik iletişim”, klasik ve modern anlamda, istihbaratta tekil aktör olmanın ön şartları sayılabilmektedir.
Muhammet Mağat
Doktora Öğrencisi, Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir