KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Mustafa Kemal’in Beyrut’u Suudi ve İsrail kuşatmasında!

Mustafa Kemal’in Beyrut’u Suudi ve İsrail kuşatmasında!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 10 dk okuma süresi
955 0

Beyrut’taki Beşinci Ordu’da görevli Osmanlı personeli. Soldan sağa; ön sıra: Mustafa Kemal (Atatürk), Lüfti Müfit (Özdeş), Fuat Ziya (Çiğiltepe), Muhittin (Kurtiş), arka sıra: Halil, Hayri, Süleyman Şevket, Miralay Mehmet Fayek, Ali Fuat (Cebesoy), 15 Temmuz 1907.

Bugün 10 Kasım. Mustafa Kemal Atatürk’ün albümünde yer alan 15 Temmuz 1907’de, subay rütbesiyle beşinci ordu emrindeyken Beyrut’ta çekildiği bir fotoğraftan hareketle, aktüaliteye ilişkin değerlendirme yapılabilir. Fotoğrafın hikâyesine gelince, Mustafa Kemal, Beyrut, Yafa ve Kudüs’e ziyaretler gerçekleştirmiş, buralarda kurucu lideri olduğu ‘Vatan ve Hürriyet Cemiyet’inin şubelerini faaliyete geçirmiştir. Kendisine bu seyahatinde subay arkadaşları Halil ve Müfit Beyler refaket etmişti. Beyrut’taki toplantıda ise Beşinci Ordu’da görevli subaylar; personeli. Lüfti Müfit (Özdeş), Fuat Ziya (Çiğiltepe), Muhittin (Kurtiş), Halil, Hayri, Süleyman Şevket, Miralay Mehmet Fayek, Ali Fuat (Cebesoy) hazır bulunmuş, toplantı sonrası bu tarihi anı ölümsüzleştirmişlerdi. Mustafa Kemal, Beyrut’ta, cemiyet üyesi arkadaşlarıyla toplantıda onlara: “…Dava, yıkılmak üzere bulunan bir imparatorluktan, önce bir Türk Devleti çıkarmaktır” der. Ruhu şad olsun!

Şimdi Beyrut’ta kimler fotoğraf çekiliyor, sormak lazım? Bununla birlikte ABD’nin Beyrut’un her türlü fotoğrafını çektiği ve Trump’ın masasına koyduğu kesin. Çünkü Suriye’deki kriz neredeyse bitti, ABD’nin dünyada yeni silahlı krizlere ihtiyacı var. Neden mi? Esad’ın Rusya ve İran’ın yardımıyla güçlenmesi, Tahran’ın işine yaradı ve Suriye’den Lübnan’a dolayısıyla Akdeniz kıyısına uzanan kara koridoru kurma projesi neredeyse gerçekleşmek üzere. Bu koridor güvenlik amaçlı olmasına rağmen sadece askeri bir strateji içermiyor. Küresel enerji piyasalarının önemli aktörlerinden İran, kaynaklarını pazarlamada sorunlar yaşıyor.

Güney Pars Doğalgaz Sahası İran ile Katar arasında paylaşılan “offshore” bir alan. İran ile Katar arasında paylaşılan dünyanın en büyük gaz sahası olma özelliğine sahip 9 bin 700 kilometre karelik bir alanı kaplayan Güney Pars Doğalgaz Sahası’nın 3 bin 700 kilometrekaresi İran’ın, 6 bin kilometrekaresi de Katar topraklarında yer alıyor. Katar ve İran Güney Pars doğalgazını, Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaştırmak için 2013’te bir anlaşma imzalamıştı. Bölgedeki en önemli ve en tartışmalı proje Tahran’ın “Dostluk Boru Hattı” adını verdiği İran-Irak-Suriye doğalgaz boru hattı. Batılıların, “İslamî Boru Hattı” adını verdiği 10 milyar dolarlık proje İran’ın Güney Pars bölgesinden çıkarılan doğalgazın Irak ve Suriye üzerinden taşınmasını öngörüyor.

İran, jeo-stratejik konumu ve zengin enerji kaynakları nedeniyle Orta Doğu ve Basra Körfezinin önde gelen ülkelerinden. Lakin öne çıkmak yetmiyor. Dünya doğal gaz rezervlerinin yaklaşık %16’sına sahip olan İran’ın, doğal gaz ihraç edebilecek ciddi bir pazar ihtiyacı var. İşte Suriye’den Lübnan’a dolayısıyla Akdeniz kıyısına uzanan böylesi kara koridoru, İran için hayati öneme taşıdığı kadar Avrupa içinde vazgeçilemez öncelikte. Bu nedenle Avrupa; petrol ve doğalgaza olan bağımlılığını gidermek için Rusya, İran, Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerini dikensiz gül bahçesine dönüştürmenin peşinde. Avrupa’nın bir başka gerekçesi de Orta Asya ve Rusya’nın enerji kaynaklarına alternatif oluşturmak. Bu amaçla İran’ın zengin doğal gaz kaynaklarını dünya enerji sektörüne entegresine çalışıyorlar.

İran şimdilik bölge genelindeki etkisini, Riyad, Tel Aviv ve Washington zararına büyük ölçüde arttırabilmiş gözüküyor. Bin Salman’ın rakiplerinin tutuklanması talimatı verdiği gün, Suudi başkentinden sürpriz istifasını duyuran, Şii ve İran güdümlü Hizbullah ile işbirliği içinde yönetimde olan Sünni önder Lübnan Başbakanı Hariri, Riyad tarafından, Hizbullah ile daha doğrudan bir çatışmanın koşullarını yaratmak için istifaya zorlandı. Hizbullah ile savaşa hazırlanan sınır komşusu İsrailde, Binyamin Netanyahu hükümeti, Suudileri, İran’a yönelik sert duruşları konusunda cesaretlendiriyor, Tıpkı Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimine bağımsızlık referandumu öncesinde yaptıkları gibi gaz veriyor. Bununla yetinmeyen Tel Aviv yönetimi, ayrıca İran’ın etkisini sınırlama ve Hizbullah’a silah sevkiyatını durdurma amacıyla, Suriye’deki hava saldırılarını arttırdı.(1)

Hariri’nin Suudi devlet medyası üzerinden duyurulan istifası, ABD’nin, Suudi Arabistan’ın ve İsrail’in İran ile askeri çatışma hazırlıklarının daha da tırmandırmasıyla açıklanabilir. Suudilerin; Sünni Gelecek Hareketi partisinin başında bulunan Hariri’nin, İran destekli ve Şiilerin baskın olduğu Hizbullah hareketinin önemli rol oynadığı Ulusal Birlik hükümetine başkanlık etmesinden rahatsızlık duydukları ve bu nedenle Hariri’yi istifaya zorladıkları uzak ihtimal sayılmaz. Çünkü Hariri’nin istifasının Suudi yönetiminin emri ve doğrudan işbirliği ile gerçekleştiği yönünde her türlü belirti var. Hariri, Lübnan basınında Hizbullah ile işbirliği yapmakla suçlanmıştı. Bir diğer iddiada Hariri’nin Hariri, Suriye Devlet Başkanı Beşar el Esad’la gizlice bağ kurmaya çalıştığı. İşte bu nedenle Hariri’nin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın kara listesinde olduğu belirtiliyor.(2)

Suudi Arabistan (Müslüman) ve İsrail’in (Yahudi) iç politik dengeleri korumak adına Lübnan’ı hedef tahtasına oturttukları anlaşılıyor. Veliaht prens Muhammed Bin Salman’ın Lübnan’a yönelik savaş tehditlerini, kendisini ülkesine kabul ettirmenin bir yolu gördüğü kesin. Zaten İran ve Hizbullah; kendilerini hedef alan karşıt düşmanca söylemlerin Suudi rejiminde içeride yaşanan sürecin üstünü örtmek için kullanıldığı kanaatinde. 100 savaş uçağıyla tarihinin en büyük hava tatbikatını yapan İsrail, Lübnan’a şok bir saldırıya hazırlandığı görüntüsünü vermekten kaçınmıyor. Her iki müttefik ülkenin (Suud-İsrail) Lübnan’a yönelik birleşik olası bir operasyon ihtimali göz ardı edilmemeli. Ancak olası bir savaşın bölgede tsunamiye yol açacağı ve hatta domino etkisi yaratabileceği de vaki. Evdeki pazarlık her zaman çarşıya uymayacağı gibi yanlış hesabın Bağdat’tan döneceği de ortada.

Neden mi? İran’ın bölgede Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da doğrudan, Bahreyn ve Katar’da askeri/milis güçleri konuşlu. İran; resmi stratejik projesi Şii Kuşağa yönelik her türlü ister yerel ister küresel tehditleri bertaraf edebileceğini, Suriye ve Yemen örneklerinde gösterdi. İsrail ise 2006 savaşından ciddi dersler çıkartmışa benziyor ve kolay kolay aynı bozgunu yaşamak istemez. Ayrıca uluslararası toplum nezdinde Lübnan’da Hizbullah’a saldırabilmesi için ciddi gerekçelere sahip olması gerekiyor. Avrupa Birliği’nin motor gücü Fransa’nın Lübnan odaklı bir savaşa sıcak bakmayacağı, Fransa’nın çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Riyad’a sürpriz ziyaret gerçekleştirmesinden anlaşılmıyor mu?

Savaş çıkmazsa ne olur? Lübnan ikinci bir Katar olur. Katar ve Suudi Arabistan arasında yaşanan, Türk kamuoyunu da heyecanlandıran krizini hatırlayın, Suudiler ambargo kararı almaktan başka ne yapabildiler, Katar’a diş geçirebildiler mi? Lübnan’a bir şey yapacakları yok? İşleri güçleri horozlanmak. Ama erken öten horozun başını keserler, bundan haberleri var mı? şüpheliyim. İşte yapacakları; ihraç kalemlerinden bazılarının durdurulması, Lübnan lirası ve bankalarına yönelik baskının artması, Körfez’deki Lübnanlıların Lübnan’a para gönderememesi, Lübnan’a hava taşımacılığının çift yönlü olarak durdurulması. Nasıl olacaksa bundan sonra Lübnan’da Hizbullah’ın bulunduğu hükümet kurdurmayacaklarmış. Eğer Hizbullah, cumhurbaşkanına, Velid Canbolat’a, Nebih Berri’ye ve diğer politikacılara tek renk hükümet kurma konusunda baskı yaparsa, Suudi Bakan Thamer el Sabhan’a göre bu “savaş hükümeti”nden de öte bir hükümet sayılacakmış!(3) Laf söylediği bal kabağı koy tabağa ye sabaha…

Bakınız:
1- Jordan Shilton / Suudi veliaht prensi İran’ı “savaşçı davranmak” ile suçluyor/ 10 Kasım 2017/ http://www.wsws.org/tr/articles/2017/11/10/saud-n10.html
2- http://www.kafkassam.com/trumpin-alman-istihbaratiyla-paradise-papers-operasyonu-ve-suudi-darbesinde-infazlar.html
3- https://turkish.aawsat.com/2017/11/article55364581/lubnan-tehlikede-durmayin-bir-sey-yapin
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir