Kamuoyu doğal olarak Filistin meselesi ve Mahmut Abbas’ı konuşuyor ama çok önemli bir gündemimiz daha var!.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Netanyahu’ya ABD kongresinde gösterilen rezil desteğe tepkisini ifade ederken “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da atalım” çıkışı İsrail kadar Azerbaycan yönetimini de rahatsız etmiş!.
O günden beri Azerbaycan’da hükümete yakın medyada Erdoğan’ı yalanlamaya çalışan yorumlar ve Türkiye’nin Karabağ Zaferindeki rolünü küçümseyen analizler yayınlanıyor!
Hatta Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in resmî yayın organı sayılan Azerbaycan Gazetesi, Erdoğan’ı Ermenilerin değirmenine su taşımakla suçlayacak kadar ileri gitti!
“Ne oluyor?” diye şaşırdığınıza eminim..
Şaşırmayın çünkü bu vaziyet dünden bugüne çıkmış bir gerilim ya da iletişim kazası değil!.
Cumhur ittifakı ve Aliyev arasında taa 2020’den beri üstelik temel konularda zaten fikir ayrılıkları vardı.
Gelinen nokta artık mızrağın çuvala sığmadığı gerçeğidir..
O da bugüne kadar kardeş ülkenin bekası için Aliyev’in zikzaklarına hep hoşgörüyle yaklaşılmış olmasıdır!
Verilen sözler tutulmamasına ve her seferinde Türkiye yarı yolda bırakılmasına rağmen Türk Dünyasının selameti için “kızılcık şerbeti içtik” denilmesidir!
İsterseniz biraz açalım..
Tarih 2020..
Dış politikada proaktif evreye geçme iradesinin somut adımlarını görmeye başladığımız yıl..
Ermenistan’la 30 yıldır devam eden “Karabağ sorunu”nu çözmeye karar veren Türkiye’nin Azerbaycan’a ön şartı, Türkçe bilmeyen (!) Genelkurmay Başkanı Necmettin Sadıkov’un görevden el çektirilmesi oldu..
Türkiye’nin kaya gibi ardında durması sayesinde kahraman Azerbaycan askeri Ermeni ordusuna 43 gün boyunca hezimet üstüne hezimet yaşatırken 44. gün enteresan bir gelişme yaşanır ve iki taraf Rusya’nın gözetiminde ateşkes için masaya otururlar!
Aa.. Türkiye masada yoktur!
Oysa İlham Aliyev süreç içinde “artık Türkiye olmadan hiçbir karar almayacaklarını” beyan etmişti!
Azerbaycan kamuoyundan gelen baskı neticesinde Türkiye’den bir gözlem gücü bölgeye gönderilir ancak Elçibey zamanında ülkeden kovulan Ruslar, 23 yıl sonra yeniden Azerbaycan topraklarına ayak basmıştır!
Bu arada MHP lideri Devlet Bahçeli zaferin anısına işgalden kurtarılan Şuşa’ya bir okul yaptırıp Azerbaycan Devletine hediye etmek ister. Bu aynı zamanda Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin ve işbirliği ile gelen zaferin bir nişanesi de olacaktır.
Maalesef bu da mümkün olmaz!
Görünmez bir el (!) devreye girer ve okul projesi iptal olur.
Bahçeli’nin hayal kırıklığı öylesine derindir ki, büyük bir hevesle çizdirilen okul projesi rafa kaldırılır ve partide bu konuyu bir daha kimse dillendirmez!
Derken 15 Haziran 2021 tarihinde iki ülkeyi tam müttefik haline getiren Şuşa Beyannamesi imzalanır.
Erdoğan bu motivasyonla Türk Dünyası adına çok önemli bir proje hazırlığına girişir ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47. yıldönümünde büyük bir müjde vereceğini açıklar.
Amacı, bir yanına İlham Aliyev’i diğer yanına da Pakistan’ın -o dönem ki- başbakanı İmran Han’ı alarak Kıbrıs Meclisi’nden dünyaya Pakistan ve Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıdığını açıklamaktır!
Hemen sevinmeyin bu da olmaz çünkü Aliyev’in uçağı Lefkoşa yerine sürpriz şekilde (!) Moskova’ya inecektir!
Zor durumda kalan Erdoğan mecburen “KKTC’ye külliye müjdesi”ni ortaya atar!
Şuşa Beyannamesinden 8 ay sonra da bu sefer Putin’le gösterişli bir tören eşliğinde Azerbaycan’ı Rusya’ya iyice bağlayan Moskova Beyannamesini matbuattan öğreniriz! (Bunun Şuşa beyannamesini bertaraf eden bir anlaşma olduğunu anlamak için diplomat olmaya gerek yok)
Bu süreçte Aliyev’in aksine defalarca Can Azerbaycan’a gidip gelen Erdoğan, bu ziyaretlerinden birinde (13 Haziran 2023) Türkiye’nin artık Şuşa’da konsolosluk açmaya hazır olduğunu üstüne basa basa vurguladı.
Yani Türkiye ile Azerbaycan kardeşliğini daha da tahkim edecek Şuşa Konsolosluğu için Aliyev’in onay vermesi gerektiğini diplomatik bir nezaketle söyledi ancak duvara konuşmuş olmalı ki biz bugüne kadar inşaatın başladığına dair herhangi bir gelişme duymadık!
Sözün özü; Türkiye ve Azerbaycan Türkleri arasında defalarca kanıtlandığı gibi muazzam bir sevgi ve çok güçlü bağlar var ama dünkü programımızda sevgili Prof. Dr. Aydın Novruzoğlu hocamızın da ifade ettiği gibi Azerbaycan hakimiyetindeki bu herkese şirin görünme çabası olduğu müddetçe iki kardeş ülke arasında gerçek kardeşliğin tesis edilmesi zor görünüyor!
Devam edeceğiz!.