KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Murteza HASANOĞLU Rusya’nın Batısı mı? Ukrayna’nın Doğusu mu?

Murteza HASANOĞLU Rusya’nın Batısı mı? Ukrayna’nın Doğusu mu?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
355 0

Rusya tarihsel olarak yakın dönemde Avrupa’nın doğusunda kendine has dinamikleriyle ciddi bir güce sahip ve kendi kaderi dışında bölgesini de etkileyebilme potansiyeli olan bir devlet olmayı başarmıştır. Dünyanın diğer devletlerinin aksine dünyanın farklı ülkelerine mal satarak zenginleşme stratejisi yerine geleneksel olarak topraklara ve yönetimlere hâkim olma ittifaklar kurma ve böylece gücü devşirme siyaseti uyguladığı ortadadır. Bu mücadelelerinde büyük rakiplere coğrafi uzaklıklar ve engellerden dolayı ana ülkenin tehditlerden korunabilmesi bu siyasetin devamlılığının ve başarısının sağlanmasında önemli bir etken olmuştur. Bu bakımdan bugünlerde Ukrayna-Rusya gerginliğini takip edenlerin Rusya devlet başkanı Putin’in yaptıklarına şaşırmaları ve tedirginlik duymamaları gerekir. Putin Rusya devletini yöneten birinin yapması gerekenleri tarihsel bakımdan uyumlu bir biçimde yerine getirmeye çalışmaktadır. Rusya’da yönetim erkinin tek elde toplanması bu siyasetin daha etkili ve hızlı uygulanmasını sağlıyor görünmektedir. Devletin siyasetinin planlanma ve uygulanmasındaki bu tek merkezli güç yaklaşımı hızlı eylemlerde bulunmayı ve kazanımları getirme potansiyeli taşırken, hızlı kayıplara da neden olabilir. Bu durumun Rusya için neler getirip götüreceğini zaman gösterecek. Şimdilik en azından dış siyasette genel anlamda ülke çıkarları için etkili olduğu izlenimi hâkimdir.
​Rusya geçmişte büyük rakiplerine karşı büyüklüğü ve coğrafi derinliğini bir stratejik avantaj olarak kullanmış ve bunda başarılı olmuştur. Rusya devlet aklının kılcal damarlarında bu stratejik avantajın izleri gömülüdür. Rusya, Sovyetler Birliğini iktisadi olarak bir arada tutmayı başaramadığı ve dağıldığı 1990’ların başında bu stratejik avantajını kaybetmenin gerginliği yaşamış ve bağımsız devletler topluluğu gibi farklı mekanizmalarla bu potansiyeli bir arada tutmaya gayret etmişti. Rusya için yakın coğrafyası başka devletlerin anlayamayacağı biçimde hayati öneme sahiptir. Bu anlam bilinen vatan kavramından farklıdır. Yakın çevre topraklar ana ülkenin yaşaması ve refahı için gereklidir. Bu İngiltere’nin Hindistan’ı sömürmesinden farklıdır ama uzun vadede benzer bir sonuca gelir. Bugün Orta Asya’ya yayılmış Türk devletleri veya doğu Avrupa’daki eski Sovyetler Birliği ülkeleri için ortak bir kaderi paylaşır. Ana ülkenin yaşam periferisine giren örümcek ağına düşen canlılar gibi artık bunun dışına kolay kolay çıkamazlar. Kendileri isteseler de istemeseler de yavaş yavaş bu ağın bir parçası olurlar. Ne yazık ki gerçekte birçoğu bu ağın organik bir parçası değildirler. Bütünü oluşturan parçaların gücünü kendinde toplamayı başarıp bunu parçalar üzerinde bağlayıcı bir unsur olarak kullanmak Rusya siyasetinin başarısıdır.
Bu perspektiften, yani Rusya’nın tarihsel devlet olma ve yaşam periferisini yönetme bakış açısından bakıldığında Ukrayna, Rusya’nın batısında yaşam alanında olan bir yerdir. Ukrayna bu ağın bir parçasıdır. Avrupa ve ABD bu parçayı ayırmaya çalıştıkça ana ülke Rusya yaşamsal tepkilerini vermeye çalışmaktadır. İlk tahlilde Rusya ev sahibidir, Avrupa ve ABD deplasmandadır. Coğrafi, tarihi ve konvansiyonel olarak askeri bakımdan stratejik avantaj Rusya’dadır. Rusya’nın yaşam ağından parça koparmak ciddi bir girişimdir ve nihai siyasi hedefi belirsizdir. Bugünlerde gördüğümüz anlamsız gerginlikler Rusya’nın tepkisini ve kararlığını test etme ve başka alanlardaki anlaşmazlıklarda masadan kalkmaya zorlamayı içeriyor olabilir. İlk akla gelen alternatif çatışma alanları, Libya, Suriye, Afganistan ve Çin’le ilişkiler olarak sayılabilir. Fransa’nın konuya aktif dahli Libya ve Suriye seçeneklerini öne çıkarıyor. Rusya yaşamsal olarak Ukrayna’dan vazgeçmez ancak bu uzak diyarlardaki kazanımlarından vazgeçebilir. Özetle Ukrayna’da Rusya’nın beklentileri karşılanırken Libya’da Fransa’nın, AB’nin ve ABD’nin hâkimiyeti artabilir. Suriye bataklığı ise Fransa’ya çok gelir. Son olarak Rusya’nın Rus ayrılıkçıların kontrolündeki Donetsk ve Luhansk’ın yeni ilan ettiği bağımsızlığını tanıması ve bununla ilişkili Ukrayna topraklarına yönelik askeri faaliyetleri son değil daha başlangıçtır. En azından Azak denizi tamamen emniyete alınmadan Rusya’nın durması beklenmemelidir. Ancak Rusya’nın askeri yığınağını ABD Başkanı Biden’ın iddia ettiği gibi işgal için değil buradaki zorlayıcı faaliyetlerini emniyete alma amacıyla yaptığını anlamak gerekir.

Doç. Dr. Murteza HASANOĞLU

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir