Şimdi yükleniyor

MURAT CAVLAK: İRAN VE İSRAİL ARASINDA YENİ BİR ÇATIŞMA: ULUSLARARASI ARENADA NASIL KARŞILANDI?

İsrail’in 13 Haziran Cuma günü başlattığı operasyon ile İran – İsrail arasındaki gerilim resmî olarak bizzat iki tarafın dahil olduğu bir çatışma hâline geldi. İran’ın nükleer tesislerini ve üst düzey askerî isimlerini hedef aldığını ileri süren Tel Aviv yönetimi, başkent Tahran da olmak üzere Kum, Şiraz, Tebriz ve Bender Abbas gibi önemli şehirlere hava saldırıları düzenledi. Bazı kaynaklar İsfahan ve Buşehr’in de vurulduğunu ileri sürse de İranlı yetkililer, buradaki tesislerin vurulmadığını söyledi. Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri; Devrim Muhafızları komutanlarından Hüseyin Selami ve Emir Ali Hajizadeh gibi üst düzey askerî yetkililer bu saldırılarda öldürüldü.

İsrail’in bu saldırıyı ABD ve İran arasında tekrardan başlayacak olan İran’ın nükleer programı konusundaki görüşmelerin öncesinde düzenlemesi şaşırtıcı değildir. Görüşmelerin 5. turu İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleşmiş olup İran’ın “kırmızı çizgilerini kimsenin geçmesine izin vermeyeceği” şeklindeki açıklamasıyla son bulmuştu. Nükleer programını atom bombası üretmemek şeklinde kısıtlamak karşılığında üzerindeki yaptırımların kaldırılmasını talep eden İran yönetimi, Başkan Trump’ın 2018’de Kapsamlı Ortak Eylem Planı anlaşmasından tek taraflı çekilmesiyle uranyum zenginleştirme faaliyetlerine ağırlık vermiş ve yeni yaptırımlarla karşılaşmıştı. Son zamanlarda Trump’ın “görüşmelerin olumlu ilerlediği” yönündeki açıklamaları üzerine gözler 15 Haziran’da Umman’ın başkenti Maskat’ta düzenlenecek görüşmelerin 6. turuna odaklanmıştı. İsrail’in bu saldırısı, görüşmeleri şimdilik sonlandırdı denilebilir.

İsrail’in hava saldırılarından çok kısa süre önce görüşmelerde bir anlaşma yapılacağına dair inancının azaldığına dair açıklama yapan Trump, bir anlaşmaya varmayı çok istediğini ama eğer varamazlarsa İran’ın “daha önce benzeri görülmemiş şekilde” bombalanacağını söyleyerek resmen tehditler savurmuştu. Bu açıklamanın üzerine İranlı haber kaynakları, Pezeşkiyan hükumetinin Savunma Bakanı Aziz Nasirzadeh’nin “Eğer bize bir çatışma dayatılırsa, karşı tarafın kayıpları kesinlikle daha fazla olacak. Amerika bölgeyi (Orta Doğu) terk etmeye mecbur olur.” şeklindeki sözlerini paylaştı.

“Yükselen Aslan” Operasyonu: İsrail’in Yüksek Başarısı Mı?

Euronews’ten Sasha Vakulina’nın haberine göre İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), bu operasyon için 200 savaş uçağı havalandırdı. 100’den fazla hedefi vuran İsrail kuvvetleri, söz edilen isimler de dahil olmak üzere birçok İranlı üst düzey yetkili ve nükleer çalışmalara dahil bilim insanını öldürdü. Her ne kadar İsrail hükumeti, İran’da sivil yerleşim yerlerini hedef almadığını iddia etse de biliyoruz ki İsrail için sivilleri vurmak bir gelenektir.

Peki İsrailliler, bu üst düzey isimlerin yaşadıkları yerleri ve hangi saatte buralarda olduklarını nereden biliyordu? Bunu yalnızca İsrail istihbaratının büyük bir başarısı olarak görmek kanaatimce doğru değildir. İran hükumeti içerisinde birtakım çekişmeler olduğu ve gerek Batı ile ilişkiler gerekse de içişlerinde alınan kararlar konusunda anlaşmazlık yaşayan taraflar ortadadır. Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (KAFKASSAM) Başkanı Hasan Oktay, verdiği demeçlerde İran hükumetinin özellikle nükleer program konusundaki tartışmalarda sorun çıkaran tarafları ele verdiğini söyledi. Molla rejimine yakın isimlerin, özellikle de Devrim Muhafızları komutanlarının öldürülmesi, hiç şüphesiz ki bu görüşü tutarlı kılıyor. Daha önceleri İran basını içerisinde eski İran Cumhurbaşkanı Reisî’nin dinî liderin yerini almak istediği, ya da hükumetteki bir ekip tarafından buna hazırlandığı, bu sebeple de planlanmış bir helikopter kazası yaşadığı belirtilmişti.

II. Dağlık Karabağ Savaşı sırasında İran sınırında görüntülenen kamyonlar ve 27 Ocak 2023’te Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliğine gerçekleştirilen silahlı saldırı, iki ülke arasındaki gerginliğin zirveye ulaşmasına sebep oldu. Saldırının planlı bir faaliyet olmadığını ve saldırganın şahsî hareketi olduğunu söyleyen İran, saldırganı idama mahkûm etti. İki ülke arasındaki gerginlik, özellikle Reisî döneminin sonu ve Pezeşkiyan hükumeti döneminde normalleşme sürecine girdi denilebilir. Unutmamak gerekir ki İbrahim Reisî, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşmeden dönerken helikopter kazası yaşanmıştır. İsrail, Azerbaycan ve İran arasındaki aktif gerginliğin sona ermesini ister mi istemez mi? İki komşu devletin, ortak bir tarih ve kültüre sahip Azerbaycan ve İran arasındaki gerilim, İsrail’in Azerbaycan ile ilişkilerini geliştirmesine fırsat sağlıyordu. Nitekim Pezeşkiyan hükumeti de bundan bir ay önce cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir protokol ile Bakü’ye ziyarette bulunmuş ve iyi bir görüşme geçirmişti. Zaten Pezeşkiyan’ın “Türk” kimliğini ön plana çıkaracak açıklamalarda bulunması, Molla rejiminin “İranlı” kimliğiyle ters düşüyordu.

Yani söylenebilir ki İsrail’in başlattığı bu saldırının önemli isimleri hedef alabilmesi, yalnızca istihbaratının kuvvetli olmasından değil, aynı zamanda İran hükumeti içerisindeki anlaşmazlıklardan da kaynaklanmış olmalıdır. Bir tarafın gücünü yitirmesi, diğer tarafın doğrudan dahliyle gerçekleşecektir.

İran’ın Misilleme Operasyonu: Batıda Herkes İsrail’in Adımlarını Doğru Buluyor Mu?

İsrail’in düzenlediği operasyona 13 Haziran akşamında “Sadık Vaad 3” isimli operasyonla karşılık veren İran, İsrail’in başkenti Tel Aviv ile birlikte kuzey bölgeleri balistik füze ve İHA’larla hedef aldı. İsrail medyasıyla birlikte pek çok Batı merkezli isim, İran’ı sivil yerleşim yerlerini hedef almak ve bir savaş başlatmakla suçladı. Oysaki bu isimler, aynı gün İsrail tarafından gerçekleştirilen operasyonu resmen görmezden geldiler. İsrail’in Filistin üzerindeki yıkım ve insanlık suçlarını da görmezden gelen Batı medyası, savaşın bütün suçunu İran’a yıkmaya çalıştı.

ABD’nin Vermont Senatörü Bernard Sanders, X hesabından yaptığı açıklamada Netenyahu hükumetini İran’a “yasadışı” bir saldırı yapmakla suçladı. İran’ın müzakerelerdeki üst düzey bir ismini öldürerek ABD’nin çabalarını baltaladığını ve masum insanların canını riske attığını belirtti. Bunu açıkça belirtmesindeki sebep, bağımsızlardan olmasına bağlanabilir; fakat eklenebilir ki yine Vermont Senatörü Peter Welch, X hesabından yaptığı bildirilerde İsrail’in bu hamlesinin ABD için bir “felaket” olduğunu ve acilen müzakere edilerek halledilmesi gerektiğini söyledi. Yeni Meksika Senatörü Ben Ray Lujan ise yaptığı açıklamada İran’ın kesinlikle nükleer silaha sahip olmaması gerektiğini, İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu, fakat bu hamlenin ABD’nin nükleer müzakerelerinden hemen önce olmasının da “düşündürücü” olduğunu belirtti.

​Söylenebilir ki ABD’de Başkan Trump’ın aldığı kararlara, özellikle de yeni vergi düzenlemelerine, muhalif siyasetçilerin bu gerilimde Netenyahu hükumetini ABD’nin girişimlerini baltalamakla ve gerilimi tırmandırmakla suçladığı görülüyor. Fakat genel olarak ABD’li üst düzey yöneticilerin toplumdan bağımsız olarak İsrail’i haklı bulduğunu söylemek mümkün.

Orta Doğu Ülkeleri Ne Dedi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî X hesabından yaptığı açıklamada İsrail’in saldırısını uluslararası hukuku hiçe sayan bir provokasyon olarak nitelendirdi. Netenyahu yönetimini “katliam şebekesi” olarak adlandıran Erdoğan, İran’a düzenlenen saldırıları lanetlediğini açıkladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise İsrail’in bu saldırısını “bölgeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik” bir hamle olarak değerlendirdi ve bundan vazgeçmesi gerektiğini belirtti. Dışişleri Bakanlığından yapılan 13 Haziran 2025 tarihli açıklamada da İsrail’in gerçekleştirdiği saldırı kınanarak uluslararası toplum harekete geçmeye çağırıldı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada İran’ın güvenliğinin açıkça ihlal edildiği belirtildi; İsrail’in saldırıları kınanırken uluslararası hukukun çiğnendiği vurgusu yapıldı. Aynı açıklamayı Kuveyt Dışişleri Bakanlığı ve Katar Dışişleri Bakanlığı da yaptı. Uluslararası hukukun vurgulandığı açıklamalarda İsrail’in saldırıları şiddetle kınandı. Birleşik Arap Emirlikleri’nden yapılan açıklamada İsrail’in saldırıları kınanırken müzakere çağrısı yapıldı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunan BAE Dışişleri Bakanlığı, bir ateşkesin sağlanması gerektiğini söyledi.

Gerilimin Motivasyonu: Çatışma Büyür Mü?

İran’ın uzun süren ambargo ve yaptırımlardan doğan bir bunalımı söz konusu. Bu durum hükumeti başka kapıları aralamaya itiyor; birtakım düşmanlıkları kenara bırakmak gibi. Mesela İran, her ne kadar Zengezur Koridoru konusunda Azerbaycan ile ters düşse de son zamanlarda bu konuyu tamamen çözülemez noktaya taşımıyor. Zaten Esad’ın düşmesi, İran’ın bölgedeki faaliyetini büyük oranda zedeledi. İsrail’in arka arkaya Hamas ve Hizbullah’ı vurması da İran’ın ulaşabildiği noktaları etkiledi doğal olarak. Bu sebeple İran açısından çatışmayı büyütmenin pek de bir faydası yok gibi gözüküyor; ABD ile müzakere masasına oturabilmek için mücadeleyi siyasî arenada devam ettirmeli.

İsrail içinse ABD’nin Orta Doğu’ya doğrudan müdahil olmaması ve askeri faaliyetlerde bulunmaması büyük bir çıkmaz haline geliyor. Amerikalıların vergileriyle yürütülen savaşları bitirmeyi vadederek geri dönen Trump, İsrail’e mühimmat yardımlarıyla birlikte siyasî destek verse de doğrudan dahil olmayı tercih etmiyor. Hatırlarsak Oval Ofis’te Netenyahu ile gerçekleştirdiği görüşmede Trump, İsrail’in istediği cevapları vermemişti.

Son operasyonla birlikte İsrail’e destek açıklamasında bulunan Trump’ın askerî faaliyete geçmesi ABD üsleri hedef alınmadıkça biraz zor gözüküyor. İsrail’in üretim kapasitesi, artan petrol fiyatları ve bölgedeki yalnızlığı düşünülürse çatışmaların büyümesi bir noktadan sonra büyüyen iç ve dış tepkilere yol açacaktır.

Murat Cavlak Kafkassam İran Araştırmaları

Share this content:

Yorum gönder