KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Mişel Ebu Necm: ABD ile İran arasında bilek güreşi devam ediyor

Mişel Ebu Necm: ABD ile İran arasında bilek güreşi devam ediyor

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
238 0

Washington ve Tahran arasında halihazırda izlenen kol bükme siyasetinde gözler 2015 nükleer anlaşmasını imzalayan üç Avrupa tarafı (Fransa, İngiltere ve Almanya) veya Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell düzeyinde AB’nin oynayabileceği role çevrildi. Borell’in, anlaşmada öngörüldüğü üzere üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları incelemekle görevli Ortak Komisyon Başkanı sıfatıyla taraflar arasında arabuluculuk rolü oynaması bekleniyor.

Tahran tarafından yapılan birçok açıklamada, İran’ın nükleer yükümlülüklerine geri dönmesi için Washington’un ilk adımı atıp yaptırımları kaldırması şartı dile getirildi. Amerikan tarafı anlaşmaya dönmek istediğini, ancak bunun Tahran’ın tüm ihlallerinden geri adım atmadan olmayacağını kaydetti. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in Salı günkü açıklamaları, İran’ın ilk geri adımını oluşturdu.

Çelişkili bir tutum benimsediği görülen Tahran kanadında Zarif, kimin ilk geri adım atacağı ile ilgili sorunu çözmek üzere AB’nin “eşzamanlı” adımlar önerip arabulucu veya koordinatör rolünü oynamasını tavsiye etti. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise dün katı bir tonda açıklamalarda bulundu, Zarif’in önerisine uymadı veya geri adım da atmadı. Bu, aralarında bir rol dağılımı olduğu anlamına gelebilir. Ruhani, Tahran’ın geleneksel tutumlarını yineledi: “Anlaşmanın hiçbir maddesi değişmeyecek. Bunun için müzakere yapmayacağız.” Aynı şekilde, ABD ve Fransa’nın Körfez ülkelerini İran ile yapılacak müzakerelere ve müttefiklerle istişarelere dahil etme önerisine yanıt olarak Ruhani, “Ortak Kapsamlı Eylem Planına kimse eklenmeyecek” açıklamasında bulundu. Ruhani, “anlaşma bu. Eğer isterlerse, memnuniyetle karşılarız, istemezlerse kendileri bilir” dedi.

Tahran’ın balistik-füze programını veya bölgesel politikasını müzakere etmeyi reddettiği unutulmamalıdır. Tahran, Trump’ın Mayıs 2018’de anlaşmadan çekilme hamlesine “basit” bir dönüş istiyor.

Paris’teki diplomatik kaynaklara göre Tahran, Washington ve Avrupa başkentlerini şu denkleme yerleştiriyor; Ya ABD yaptırımlarını kaldıracak ve böylece İran büyük bir kısmını terk ettiği anlaşmanın şartlarına otomatik olarak geri dönecek ya da İran, kendisini nükleer silaha ulaşma olasılığına her geçen gün daha da yakınlaştıran nükleer programına devam edecek.

İran’ı bu yönde yönlendiren şey, Biden’ın Beyaz Saray’a gelişiyle Amerikan askeri operasyon korkusunun azalmasıdır. Bu durum, Tahran’ın mevcut manevra marjını artırıyor. İran denklemindeki diğer unsur ise önümüzdeki Haziran ayında yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaştığı göz önüne alındığında acildir. Yani Ruhani ve İran hükümetinin somut bir şey elde etmek için fazla zamanı yok. Söz konusu kaynaklar, diplomatik yolun önceliğine geri dönme arzusunu teyit eden Washington’un İran’ın durumunu “özümsediğini” ve bu nedenle zaman faktörüyle oynadığını ifade ediyor.

Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Tahran’ın ihlallerini geri çekmesini sağlamanın “uzun zaman alacağını” ileri sürdü. Öte yandan ABD ve müttefiklerinin, İran’ın balistik-füze programının da yer alacağı yeni bir anlaşma konusunda ısrarcı olmaları bu süreyi daha da uzatacak.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price de dün aynı bağlamda yaptığı açıklamasında Zarif’in önerisine öyle cevap verdi: “Washington’un Tahran’ın önerisini kabul etmesi için henüz çok erken. Böyle bir adım İranlılar ile doğrudan görüşmeden ya da müttefiklere ve Kongre’ye danışılmadan yapılmayacaktır.”

İlk Amerikan tepkisinden anlaşılan, ABD’nin İran’ın önerisini prensipte veya mutlak olarak karşı çıkmadığıdır. Bununla birlikte Washington, kolektif bir “Amerika-Avrupa-Körfez adımı” arıyor ve politikası üzerinde bir fikir birliğinin sağlanmasını istiyor. ABD, kendi endişelerine ve Batılı ülkelerin ve bölgedeki ülkelerin endişelerine yanıt veren daha kapsamlı bir anlaşma talebinde bulunmaktan da vazgeçmeyecek. Dolayısıyla, ABD Başkanı’nın, 2015 anlaşmasının mimarlarından Robert Malley’i görevlendirmesine karşı yürütülen kampanyaya yansıyanlar Biden’in Kongre, Cumhuriyetçiler ve bazı Demokratların çekincelerini ve ayrıca baskı gruplarının önümüzdeki haftalarda ve aylarda oynayabileceği rolü dikkate alması gerektiğini gösteriyor. Nükleer dosyayı takip eden gözlemciler, Tahran’ın nükleer programının gelişimini hızlandırarak üç ana hedefe ulaşmayı amaçladığını vaat ediyor; birincisi, Batılılar üzerinde ve özellikle de ABD üzerinde baskı kurarak onları hızlı hareket etmeye ve yaptırımların kaldırılmasını, Avrupalıların iki çelişkili konum arasında uzlaşmacı bir çözüm sağlamak için müdahalede bulunmasını amaçlıyor. İkinci hedef, müzakereler başladığında ek pazarlık dosyaları oluşturmaktır. İran için uranyum zenginleştirmeyi yüzde 20’ye ve belki daha da yükseğe çıkarmak veya uranyum metali üretme, modern santrifüjleri konuşlandırma ve uzun menzilli veya uzay füzeleri geliştirme çalışmaları önem arz ediyor. Üçüncü amaç ise Batılıların Tahran’ın nükleer güç olmaya giderek daha da yaklaştığını anlamasını sağlamak, bir yandan da anlaşmaya hala bağlı olduğunu ve yaptığı şeyin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) gözetiminde gerçekleştiğini iddia etmektir.

Avrupalıların ABD onayı olmadan bir rol oynamasının mümkün olmayacağı açıktır. Elysee Sarayı’ndaki bir kaynak, Biden ile Macron arasında gerçekleşen son temastan sonra şunları söyledi: “Amerikan ve Fransız tarafları İran dosyasında iş birliğinin önemi üzerinde durdular. Görüşler aynıydı ve ne yapılacağı ve nasıl davranılacağı konusunda bir fikir birliği vardı. Ama en önemlisi, Paris’in ABD-İran çatışmasında Tahran’ın ilk adımı atması gerektiğini düşünmesidir. Çünkü Paris, İran’ın nükleer silah elde etmek için zenginleştirilmiş uranyum deneyimleri ve stokları biriktirdiğini düşünüyor. Gerçek şu ki, Avrupalılar bu yaklaşımı benimserler ve müzakere çerçevesini genişletme ve yeni tarafları dahil etme çağrısı da dahil olmak üzere ABD tutumuna bağlı kalırlarsa, arabulucu rolünü oynama istekleri Tahran için artık cazip olmayacak. Bu nedenle; çıkmaza girmemek için, İran’ın doğrulanabilir kanıtlar sağlayacağına ve daha fazla nükleer kapasite biriktirmeyeceğine” dair garantiler almak isteyen Paris, genişletilmiş bir diyaloğun başlamasını bekliyor. Çünkü (mevcut) nükleer anlaşma önemli, ancak artık yeterli değil.”

Mişel Ebu Necm

şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir