Aynı düşünceye ve aynı çıkarlara sahip olan yurttaşlar, mezhepleri, dilleri ve kökenleri farklılık gösterse bile tek beden ve tek yürektirler.
Bu tanım, devrimci ideolojiye sahip olan ve dini değerleri kullanan Sünniler ve Şiiler için geçerli. Bugünkü örneğimiz Afganistan’daki Taliban hareketi ve İran’daki Humeyni rejimi.
Geçtiğimiz günlerde İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif İran rejiminin Hazara fırkasından Şii Afgan milisleri güçlendirip destekleyerek İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) lehine savaşmak için Suriye’ye gönderdiğine dair suçlamalara yanıt verdi. Bu Fatımiyyun milisleri Pakistanlı kardeşleri Zeynebiyyun Tugayları ile birlikte korkunç savaşta Suriye halkına karşı çirkin suçlar işledi.
Zarif Afganistan merkezli Tolo TV’ye verdiği röportajda Afgan mültecileri toplayıp Suriye’ye savaşmak için gönderdiklerine yönelik iddiaları reddetti. İran’ın yalanlarını pazarlamaktan sorumlu Dr. Zarif röportaj sırasında Tahran’ın Fatımiyyun milislerini Afganistan’a yardım için göndermeye hazır olduğunu söyledi!
Belki de birileri İran rejiminin Humeyni versiyonunda Afganistan’daki Şiilerin arasındaki takipçilerine karşı hissettiği mezhepsel bağdan dolayı bunun beklendiğini söyledi… Ancak Afgan-İran ilişkisi bu mezhepsel kutu ile sınırlı olmaktan daha karmaşık ve tehlikeli.
Taliban İran rejimi ve Afganistan’daki Şiilerle ilişkilerinde gelgitler yaşadı ancak günümüzde ve geçmişte Taliban hareketi, şu an Türkiye, Katar ve diğer ülkeler tarafından desteklenen siyasal İslam hareketlerinin kurduğu ittifakın aktif bir üyesi olmakla kalmayıp lider konuma gelmiştir. Taliban artık Hanefi+Maturidi şeklindeki basit Afgan İslami gelenekleriyle ilişkili yerli dini bir halk hareketi olarak başlayan Hindukuş dağlarındaki ve Kandahar bozkırlarındaki Peştunlardan din adamlarının ve kuran kursu öğrencilerinin devrimi ile aynı masumiyete -tabi varsa- sahip değil. Bu örneği, kıdemli gazeteci Hüda es-Salih’in el-Arabiyye Net platformunda “Taliban röportajı… Dindarlık mı yoksa çift karakterlilik mi? başlığı ile yayınladığı araştırmasından alıyoruz.
Taliban hareketinin benimsediği düşünce yapısını kanıtlamak için hareketin yani Taliban Emirliği’nin resmi dergisi es-Sumud’un içeriğine odaklanılan araştırmada bu düşünce yapısının Hamas hareketi ve el-Kaide örgütününki ile aynı olduğu ve dolayısıyla tıpkı bu ikisi gibi Taliban hareketinin de İran’daki İslam Devrimi rejimi ile müttefik olacağı -ya da çoktan olduğu- ifade edildi.
Hareketin militanlarından Arap göçmen savaşçılar için tercümanlık yapan es-Sumud dergisinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Sadullah el-Buluşi hicri 1439 (Miladi 2017) yılında biri Surahu’l Mecd başlıklı olmak üzere iki tane kitap yazdı. Buluşi, Usame bin Ladin’in refakatçilerinden biri olan ve aynı zamanda Siraceddin Hakkani’ye de yakın isimlerden biri olan Seyfu’l Adl’ın damadı Ebu’l Velid el-Mısri’nin (Mustafa Hamid) -ikisi de şu an Tahran’da yaşıyor- şahsi talebi üzerine dergide daha önce yayınlanan makalelerini bu kitapta topladı.
Şihabettin Gazni derginin 2009 Mart sayısında Taliban’ı şu sözlerle nitelendirdi:
“Sadece yerel bir hareket değil. Ünü uzak coğrafyalara ulaşan, etkisi nehrin ötesine Kafkas’ın yüksek dağlarına ve Arap Yarımadası’na kadar ulaşan ve omuzlarında dünyadaki Müslümanlara liderlik etme sorumluluğunu taşıyan küresel bir harekettir.”
Öyleyse Afgan dosyasına yapılan eski ve teferruatlı bir İran yatırımı ile karşı karşıyayız ve İran şu anda hedeflerinin olduğu bankada bu yatırımdan harcama yapıyor.
Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar