KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Memmed ISMAYILOV: Laçin Koridoru: Sivil Protestoların Sağladığı Stratejik Fırsatlar

Memmed ISMAYILOV: Laçin Koridoru: Sivil Protestoların Sağladığı Stratejik Fırsatlar

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
235 0

12 Aralık 2022 tarihinde çevrenin kirletilmesi ve doğal kaynakların Rus barış gücü ve bölgedeki Ermeniler tarafından istismar edilmesi üzerine Laçin-Şuşa yolunda Azerbaycanlı sivil toplum kuruluşlarınca protestolar başlamıştır. Bunun üzerine Rus barış gücü Karabağ ve Ermenistan arasındaki kara bağlantısını temin eden Laçin koridorunu kapatmıştır. Laçin koridorunun kapatılması Ermenistan’ın Karabağ’da yerleşen ermeni güçleri üzerindeki etkisini azaltmıştır. Bununla da bölgede etkin kontrol sağlamaya çalışan Azerbaycan için yeni manevra imkânları oluşmuştur.
Her şeyden önce çevre kirliliği ve doğal kaynakların istismarı günümüz uluslararası toplumunun en çok dikkatini çeken olaylar arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Karabağ’da Azerbaycanlı sivil toplum kuruluşlarınca bu motifte gerçekleştirilen eylemler de Azerbaycan’ın çevre hakları ve bölgeye yönelik hassasiyetini yansıtmaktadır. Bu da uluslararası sistemde Azerbaycan’ın konumu güçlendirmektedir. Buradan hareketle protestoların Azerbaycan için birbiriyle bağlantılı dört hamle imkânı sunduğu ifade edilebilir. Bunlar:
– Rus barış gücünün bölgeden çıkarılması olanağı;
– Rus barış gücünün bölgeden çıkarılarak Ermenilerin yaşadığı Azerbaycan topraklarında Azerbaycan devletinin resmi kuruluşlarının bölgeye yerleştirilmesi imkanı;
– Laçin koridoruna karşılık Zengezur koridorunun açılması;
– Uluslararası toplumun tepkisinin test edilmesi.
Birinci hamle bakımından Azerbaycan’ın elinin oldukça güçlü olduğu söylenebilir. 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın arabuluculuğuyla imzalanan “Ateşkes” antlaşmasının 3.maddesine göre,
“Dağlık Karabağ’da temas hattı ve Laçin koridoru boyunca Rusya Federasyonunun … barış gücü yerleştirilir.”
Ateşkes Antlaşması’nın 6.maddesinin 2.cümlesine göre ise,
“Dağlık Karabağ’la Ermenistan arasında bağlantıyı temin edecek ve ancak bununla birlikte Şuşa şehrine temas etmeyecek Laçin koridoru (5 kilometre genişliğinde) Rus barış gücünün kontrolü altında kalacaktır.”
Bu düzenlemelerde geçen Dağlık Karabağ ve Laçin koridoru adlı coğrafi yer adları Azerbaycan’ın uluslararası alanda tanınmış topraklarıdır. Dolayısıyla bu bölgeler uluslararası toplum tarafından Azerbaycan’ın egemenliği altındaki topraklar olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Rus barış gücünün yerleştiği alanlar Azerbaycan topraklarıdır.
Uluslararası hukuka göre başka devlete ait güçlerin egemen bir devletin sınırları içerisinde konuşlana bilmesi için ev sahibi devletin rızası gerekmektedir. Azerbaycan topraklarında yerleşen Rus barış gücü de Azerbaycan’ın rızası çerçevesinde bölgede faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla Rus barış gücünün bölgede kalabilmesi Azerbaycan devletinin rızasına bağlı kılınmıştır.
Burada vurgulanması gereken en önemli hususlardan biri de Rus barış gücünün bölgeye yerleştirilmesine ve görev ve yetkilerinin belirlenmesine yönelik Azerbaycan iç hukukunda gerekli işlemlerin yapılmamış olmasıdır. Çünkü Azerbaycan iç hukukuna göre Rus barış gücünün bölgeye konuşlanabilmesi için Azerbaycan Milli Meclisi (parlamento)’nin onayı gerekmektedir. Ancak bu türden bir işlem henüz Azerbaycan parlamentosu tarafından gerçekleştirilmemiştir. Bununla da Rus barış gücünün bölgedeki mevcudiyeti yasal meşruiyetten yoksun bırakılmıştır.
Rus barış gücüyle ilgili bir diğer önemli husus onların statüsüyle ilgilidir. Mevcut uluslararası hukuka göre “barış gücü” statüsü uluslararası kuruluşların kararlarına esasen elde edile bilmektedir. Örneğin bir gücün barış gücü olabilmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’ince, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)’ınca vs. diğer uluslararası kuruluşlarca görevlendirilmiş olması gerekmektedir. Ancak Azerbaycan topraklarında yerleşen Rus barış gücü herhangi bir uluslararası kuruluş tarafından yetkilendirilmemiştir. Bu da bölgedeki Rus barış gücünün statü bağlamında uluslararası hukuk çerçevesinde herhangi bir karşılığının bulunmadığını göstermektedir. Dolayısıyla Rus barış gücünün bölgede kalabilmesi yalnızca Azerbaycan’ın iradesine bağlı kılınmıştır. Buraya kadar aktardıklarımız hukuki manzaranın yarattığı siyasi olanakları anlamamız bakımından elverişli olacaktır.
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’na kadar Rusya’nın hem uluslararası toplum nezdinde ki nüfuzu hem de bölgedeki etkisi Azerbaycan’ın manevra imkanlarını sınırlamaktaydı. Rusya her geçen gün Karabağ’da kendi varlığını artırmaktaydı. Bu da Rusya’nın “koruyucu devlet” kisvesi altında bir “Donbas modeli”ni Karabağ’da gerçekleştirme ihtimalini artırmaktaydı. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte Rusya’nın uluslararası sistemden izole edilmesi ve Azerbaycan’ın Avrupa Birliği (AB)’yle 18 Temmuz ve 17 Aralık 2022 tarihlerinde imzaladığı yeni enerji antlaşmaları Avrupa’nın enerji güvenliğinde ektin aktör olabilmeyi başarmasına ve böylece Karabağ’da daha etkin olmasına imkân sağladı. Ardından 12 Aralıkta başlayan protestolarda protestocuların Rus barış gücünün komutanı ile görüşme isteği ve Azerbaycanlı uzmanların bölgeye girmesine izin verilmesini yönelik talepleri ve bu taleplerin Rus barış gücü tarafından kabul edilmemesi uluslararası alanda Rus barış gücünün yükümlülüklerine aykırı hareket ettiği, Ermenilerle birlikte bölgenin kaynaklarını istismar ettiği algısını oluşturmuştur. Azerbaycan hükümeti de protestocuları desteklemek amacıyla İçişleri Bakanlığına ve Devlet Sınır Hizmeti Bakanlığına bağlı güvenlik güçlerini bölgeye konuşlandırdı. Bunu Azerbaycan’ın protestoları fırsata çevirerek bölgede etkin kontrolü sağlamaya yönelik ilk hamlesi olarak değerlendirmek mümkündür.
Birinci hamleden yola çıkarak Azerbaycan’ın gerçekleştirmeye çalıştığı ikinci hamle silahlı Ermeni güçlerinin yerleştiği Azerbaycan topraklarına Azerbaycan devlet kuruluşlarını yerleştirme isteği gösterilebilir. Çünkü bölgede tam egemenliğin temin edilebilmesi için resmi kuruluşların bölgede faaliyet göstermesi, diğer bir ifadeyle etkin kontrolün sağlanması gerekmektedir. Protestolar esnasında bunun yansımalarını da görmek mümkündü. Şöyle ki ilk başlarda protestocuların ilk talebi barış gücü komutanı ile görüşmek ve Azerbaycanlı uzmanların bölgeye yerleştirilmesiydi. Ancak daha sonra Azerbaycan hükümetinin desteği üzerine protestocular Rus barış güçlerine yeni talepler listesi sundular. Bunlar: Rus barış gücünün yerleştiği bölgelerde Azerbaycan İçişleri Bakanlığına, Azerbaycan Sınır Hizmetlerine ve Devlet Gümrük Komitesine bağlı güçlerin konuşlandırılmasıydı.
Üçüncü hamle olarak Azerbaycan Laçin koridoruna karşılık Zengezur koridorunun açılmasına çalışmaktadır. Azerbaycan’ın bu talebi 10 Kasım tarihli Antlaşmaya da yansımıştır. Antlaşmanın 9.maddesinin son cümlesine göre;
“Tarafların rızası (Azerbaycan-Ermenistan) esasında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Azerbaycan’ın batı illerini birleştiren yeni ulaşım hatlarının inşası temin edilecek”
Bu hükümde geçen “ulaşım hatları” ifadesi Azerbaycan ve Türkiye tarafından “Zengezur koridoru” olarak adlandırılmaktadır.
Azerbaycan Antlaşmaya sadık kalarak Laçin koridorunu açmıştır. Ermenistan ise 9.maddeden kaynaklanan yükümlülüğüne aykırı hareket ederek Zengezur koridorunun açılmasına karşı çıkmaktadır.
Laçin-Şuşa yolunun Rus barış gücü tarafından kapatılması Azerbaycan’ın bölgedeki kontrolünü artırırken Ermenistan’ın Hankendi ve etraf bölgelerdeki silahlı ermeni güçlerine askeri yardım sağlamasını imkansız kılmaktadır. Bu durumun uzun süre devam etmesi bölgedeki silahlı ermeni güçlerinin direncinin kırılarak Azerbaycan’ın etkin kontrol sağlanmasına yol açacaktır. Sürecin uzaması Ermenistan’ın ya mevcut durumu kabullenmesine ya da Laçin koridoruna karşılık Zengezur koridorunu açmasına neden olacaktır.
Sivil protestolarla Azerbaycan uluslararası toplumun nabzını da yoklamış oldu. İspanya gibi bazı Avrupa ülkeleri Laçin koridorunun kapatılmasından dolayı Azerbaycan’ı kınasalar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM)’nin tutumu oldukça farklıdır. Protestolardan dolayı Ermenistan AHİM’e müracaat etmiştir. Başvuru üzerine AHİM’in yaptığı açıklama ise genel olarak Azerbaycan’ın lehinedir. AHİM’in verdiği karara esasen:
– AHİM Laçin koridorunda gerçekleşen olaylarla ilgili Azerbaycan’ın kontrolünün ne derecede olduğunun belirsiz olduğunu vurgulamaktadır. Mahkemeye göre Laçin koridorunda kontrol geçici Rus barış gücüne aittir. Azerbaycan Laçin koridorunda gerçekleşen olaylara göre sorumluluk taşımamaktadır.
– Mahkeme Azerbaycan hükümetinden “kendi yetki alanı içerisindeki” Laçin koridorundan hasta ve zor durumda olan insanlar için geçiş hakkı imkanının temin edilmesini istemiştir.
Görüldüğü üzere AHİM Laçin koridorunu Azerbaycan’ın yetkisi altındaki bölge olarak tanımaktadır.
Sonuç olarak Laçin koridorunda sivil toplum kuruluşlarına mensup kişilerce gerçekleştirilen protestoların bir müddet sonra Azerbaycan devletince desteklenmesi Azerbaycan’ın bölgeden vazgeçmediğinin açık bir göstergesidir.
Memmed ISMAYILOV Kafkassam

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir