KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Azerbaycan
  4. »
  5. Memmed İsmayılov: Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki “kırılgan” barış müzakereleri

Memmed İsmayılov: Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki “kırılgan” barış müzakereleri

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
150 0

27 Eylül 2020 tarihinde başlayan İkinci Karabağ Savaşı, Azerbaycan’ın zaferiyle sona erdi. 9 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın aracılığıyla Ateşkes Antlaşması imzalandı.

Uluslararası hukuka göre, ateşkes antlaşmaları devam eden çatışmaya son verme ve koşullara bağlı olarak barışı teşvik etme amacını taşır.

Bu bağlamda, en azından kağıt üzerinde “kalıcı barış”, iyi hazırlanmış bir barış antlaşmasıyla mümkündür.

Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış antlaşmasının imzalanmasının hukuki sonuçları, tarafların birbirlerini devlet olarak tanımaları ve diplomatik ilişkiler kurmaları, siyasi sonucu ise bölgede istikrarın sağlanması olacaktır.

Sürecin sekteye uğratan üçüncü aktörler

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan’ın ana gündemi, 9 Kasım tarihli Ateşkes Antlaşması’nda belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilerek kalıcı bir barışın sağlanması için adımların atılması olmuştur.

Ancak Ermenistan, antlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmaktadır.

Bu durumda, ezici bir yenilgiye uğrayan Ermenistan ile büyük bir zafer kazanan Azerbaycan arasında hala bir barış antlaşması imzalanamamasının nedeni ne olabilir sorusu akla gelmektedir. Bu soruya cevap bulabilmek için yakın tarihe göz atmak gerekmektedir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Müttefik Devletler, istikrarı teşvik etmek ve gelecekteki saldırıları önlemek amacıyla Almanya ve Japonya’yı askerden arındırdı.

Eğer aynı baskı İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Ermenistan’a uygulansaydı, şu anda bir barış antlaşması imzalanmış olurdu.

Çünkü Karabağ’ın bazı bölgelerinde Ermeni terör grupları hala varlıklarını sürdürmekte ve Azerbaycan’ın güvenliğini tehdit etmektedir.

Azerbaycan da bu güçlerin bölgeden çıkarılması için hem Rusya’ya hem de Ermenistan’a talepte bulunmaktadır.

9 Kasım tarihli Ateşkes Antlaşması’na göre, Rus barış gücünün bölgeye yerleştirilmesi, Ermeni terör gruplarının bölgeden çekilmesiyle eş zamanlı olarak gerçekleştirilmelidir.

Ancak bu yükümlülük hala Ermenistan tarafından yerine getirilmemiştir. Antlaşmanın garantörü olan Rusya da bu konuda adım atmamış, aksine bu güçlere lojistik destek sağlamıştır.

Dolayısıyla, üçüncü güçler bölgeyi silahtan arındırmak yerine sürekli olarak silahlanmaktadırlar.

9 Kasım Ateşkes Antlaşması’nda yer alan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Azerbaycan’ın batı illerini birleştiren Zengezur Koridoru’nun açılmasına İran’ın sürekli itiraz etmesi, barış müzakerelerine engel teşkil eden bir diğer neden olarak ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca, bu Antlaşmaya göre bölgeye konuşlandırılan Rus barış gücünün, yükümlülüklerine aykırı davranarak bölgedeki Ermeni güçlerine silah yardımı yapması ve diğer yasadışı faaliyetlerine göz yumması, barış sürecinin Rusya tarafından uzatılmaya çalışıldığına işaret etmektedir.

Fransa’nın ve Fransa’daki Ermeni diasporasının desteğiyle Ermenistan’daki rövanşist güçlerin ve Karabağ’daki sözde Ermeni yönetiminin, Ermenistan iktidarına barışa aleyhine baskı yapması, barış antlaşmasına giden süreci engelleyen bir başka faktördür.

Ayrıca, barış antlaşması müzakerelerinin Rusya-Azerbaycan-Ermenistan, Avrupa Konseyi-Azerbaycan-Ermenistan ve ABD-Azerbaycan-Ermenistan şeklinde “paralel müzakereler”le ilerlemesi, barış sürecinde belirsizliğe yol açmaktadır.

Çünkü Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’nın Güney Kafkasya’daki etkisi nispeten zayıflamıştır.

Bu durum, öncelikle Avrupa Konseyi ve şu anda da ABD tarafından doldurulmaya çalışılan bir boşluğa işaret etmektedir.

Bu da Rusya’nın barış sürecini olumsuz etkileyen davranışlarda bulunmasına neden olmaktadır.

Örneğin, şu ana kadar yapılan Avrupa Konseyi-Azerbaycan-Ermenistan ve ABD-Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerinde ilerleme kaydedilirken, müzakerelerin Rusya ayağında Azerbaycan-Ermenistan sınırında sürekli çatışmalara tanık olunmaktadır.

Fotoğraflarla dünyadan haberler
Hepsini göster 30

Ermenistan yönetiminin samimiyetini sorgulatan talepleri

Ermenistan, üzerinde çalışılan barış antlaşmasına sözde “Dağlık Karabağ Sorunu”nu dâhil etmek istemektedir.

Ancak uluslararası hukukun ilgili belgelerine ve Azerbaycan’ın iç hukukuna göre Karabağ ve etrafındaki diğer bölgeler, Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.

Bu nedenle, Karabağ ve işgalden kurtarılmış diğer bölgelerde Azerbaycan Devleti’nin yasama, yürütme ve yargı yetkisi geçerlidir.

Bu çerçevede, Karabağ’da yaşayan Ermeniler de Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde yaşayan kişilerle eşit vatandaşlık haklarına sahiptir.

Dolayısıyla, bu bölgede yaşayan Ermenilerin hak ve görevleri Azerbaycan kanunlarına göre düzenlenecektir.

Ayrıca, Karabağ bölgesine verilen “Dağlık” ifadesi, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in 7 Temmuz 2021 tarihli Kararnamesiyle “Karabağ İktisadi Bölgesi” olarak değiştirilmiştir.

Dolayısıyla, “Dağlık Karabağ” yaklaşımı, mevcut düzenlemelerle hukuki dayanaktan yoksun kalmıştır.

Ermenistan’ın “Dağlık Karabağ Sorunu” ve Karabağ’da yaşayan Ermenilerin haklarını barış antlaşmasına eklemek istemesi, uluslararası hukukun en önemli ilkelerinden biri olan “iç işlerine müdahale yasağı”nın ihlalini oluşturmaktadır.

Çünkü burada yaşayan Ermenilerin hakları Azerbaycan kanunlarına göre düzenlenmiştir.

Ermenistan’ın barış müzakereleri bakımından samimiyetini sorgulatan bir diğer neden ulaşım yolları konusudur.

Bu konudaki görüşmeler iki buçuk yıldır devam etmektedir. Konuya ilişkin ilk belge 11 Ocak 2021’de Moskova’da imzalanmıştır.

Ancak Azerbaycan, Ermenistan’a giden yolların inşasını tamamlamak için yoğun bir şekilde çalışırken, Ermenistan yükümlülüklerine aykırı hareket ederek bu süreci ertelemektedir.

Tarih, titizlikle müzakere edilen barış anlaşmalarının kalıcı barışı sağlama konusunda başarısız olduğu ve genellikle çatışmaların yeniden başlamasına yol açtığı örneklerle doludur.

Sonuç olarak, taraflar arasında üçüncü bir savaşın patlak vermesini önlemek için ivedi bir barış antlaşmasının imzalanması zorunludur.

Bu bağlamda, uluslararası ilişkilerin doğasına uygun olarak, kazanan tarafın talepleri dikkate alınarak hazırlanan bir barış antlaşması, her iki taraf için öngörülebilir bir geleceğin habercisi olacaktır.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir