KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Memlûklerle tarihte görünen Türk Adı ve Moğollar ve Haçlılara karşı Türk’ün mücadelesi

Memlûklerle tarihte görünen Türk Adı ve Moğollar ve Haçlılara karşı Türk’ün mücadelesi

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
366 0
altan çetin

Ebû Hamid Makdisî, Memlûkler devrini ortaya koyarken Halkın güzel sözlerinden biri, Türkler Mısır’ın tuzudur (Ebû Hamîd Makdisî, Mısır’daki İslam Devletleri ve Türk Memlüklerin Faziletleri, (Ter. Razaman Şeşen, İstanbul, 2019, s. 86), derken Türk adı ile Mısır’ın tuzu olarak Memlûkleri kast eder. Mısır’ın tuzu olan bu Türkler neden bu yakıştırmaya layık görülmüştü?

Memlûkler 1250-1517 yılları arasında Mısır- Suriye ana ekseninde hâkim olmuş İslami dönem Türk devletlerinden biridir. Devletin Türk adını taşıması bir yorum olmanın ötesinden devletlerine âlem olan ed-Devle et-Türkiyye olarak adlandırılmasından Göktürkler sonrasında İslami devirde Türk adının bir devlette görülmesi ile ortaya çıkar. Bu devlete bugün Mısır Türkiye devleti diyebiliriz. Buradaki Türk adının sahipleri devletin esasını oluşturan Kıpçak bozkırlarından getirilen ve memlûk sistemi dâhilinde yetişmiş olan Türklerdir. Öte yandan Memlûkler, Selçuklu nizamının Zengiler ve Eyyubîler çizgisinde Mısır ve Suriye’de devamıdırlar. Bu hususta Ortaçağ tarihçisi hocamız Prof. Dr. Ramazan Şeşen, “Selahaddin ‘in devletinin bir Türk devleti olduğunda şüphe yoktur. Bu devlet Zengiler Devleti’nin uzantısından başka bir şey değildir. Memluklar Devleti de Eyyubiler Devleti’nin uzantısıdır. Bu üç devleti birbirinden ayıran sadece başlarındaki hanedanlardır. Teşkilatları, bayrakları ve dayandıkları maddi ve manevi unsurlar aynıdır, aralarında fark yoktur. Her üç devletin bayrağı sarı renkte olup üzerinde doru kartal resmi vardı. Her üç devletin siyasi ve askeri kadroları aynı unsurlardan meydana geliyordu. Devlet ve ordu teşkilatı, Türk devletlerinde görülen devlet ve ordu teşkilatının aynıydı. Kültür unsuru bakımından ise Araplar ve Araplaşmış olanlar ön plandaydılar. Bu sebeple bürokratların ve ulamanın çoğu Araplardandı”, tespitini yapar. Bunun yanında Memlûkler, İslam dönemde Tolunoğulları ve İhşidlilerle Mısır’da başlayan Türk varlığının Osmanlı öncesi temsilcileridirler. Moğol istilasının İslam dünyasını mahvettiği bir süreçte Memlûkler Moğollara karşı İslam dünyası ve medeniyetinin Türk kalkanları olarak İslam’ın diğer unsurları Araplar, Kürtler vs. ye lider olarak bir nizamı ve medeniyeti ayakta tutmuşlardır. Önlerinden savunmasız bir av gibi gördükleri İslam dünyasını dişlemeye kalkan Moğollar demir bir leblebiye çattıklarını Memlûkler vesilesi ile öğrenmişlerdir. Onların bu vasıflarını tarihçi Makdisî şu şekilde ortaya koyar: “Allah’ın Türklere, Onların bu ülkede (Mısır) bulunmamaları sayesinde Müslümanlara bahşettiği nimetlere dairdir başlıklı kısımda bu konuyu izah ederken “Birincisi en büyük olandır. Türkler zamanımızda Müslümanlar adına cihad farizasını yapan ve Tatarlara (Moğollar), Frenklere (Haçlılar), Allah ve Müslümanların İmamına (liderine) karşı isyan edenlere, İslam topraklarını istilaya kalkışanlara karşı savaşan ve bu düşmanları yok eden kişilerdir veya deniz sahilleri gibi düşman (Frenk/Haçlı) ülkesinin sınırlarındaki yerleri alan kişilerdir. Bu ülkeye (Mısır) geleliden beri cihat görevini yapanlar onlardır. Bu diyarda onlardan başka bir fakihin, halktan birinin elinde cihat için hazırlanmış silah göremezsin… Memlüklerin İslam ve Müslümanlar içine ne büyük faydası budur.(Ebû Hamîd Makdisî, Mısır’daki İslam Devletleri ve Türk Memlüklerin Faziletleri, (Ter. Ramazan Şeşen), İstanbul, 2019, s. 86)

Moğollara karşı Türk kalkanını oluşturan Memlûkler onları Fırat’ın doğusunda tutarak sebep olmaları muhtemel zararlara mani olmuşlardır. Bu hususa dair ‘Ayn Câlût savaşı öncesi Memlûk devri tarihçisi Baybars el-Mansûrî bu dönemin halet-i ruhiyesini aksettirdiği kayıtlarında “Türk memlûklerine gelince: onları bir milli duygu kapladı ve dini koruma insiyakı onları harekete geçirdi.(Baybars el-Mansûrî, et-Tuhfetu’l-Mulûkiyye fi’d-Devleti’t-Türkiyye. (Çev. Hüseyin Polat), Ankara, 2016, s. 33)”, şeklinde durumu ifade eder. Baybars el-Mansûrî ‘Ayn Câlût zaferinin sonucunu ise şu ifadelerle kayıt eder: “Allah bu belayı da Türklerin kararlılığı sayesinde uzaklaştırmış oldu. Onların gücüyle şirkin burnu toprağa sürttü. Bu onların öçlerini almak için uğraş verdikleri ilk hadise ve yarattıkları destanların ilkiydi.(Baybars el-Mansûrî, et-Tuhfetu’l-Mulûkiyye, s. 36.)” Türk adı Moğollar karşı İslam dünyasına böylece kalkan olmuştur. Modern zamanlarda sanıldığının aksine Ortaçağlarda dini kimlik milli kimliğin alternatifi olmadığı gibi onu emen bir unsur da değildir. Yani dini kimliğinden milli kimlik hassasiyetiyle çekinenler de dini kaygıları ile milli kimliğini ifadeden uzak duranlar da bir ifrat tefrit içinde olduklarını fark etmelidirler. Biz çok daha geniş kavramlar dünyasından eciş bücüş bir darlığa düştüğümüzü dileriz bir gün fark ederiz. Kendimizi böldükçe ve varoluşumuzun unsurlarını yok saydıkça azalıyoruz. Ve Moğolları durdurup büyük bir zafer kazanan Memlûklerin bu başarısı bir şiirde İstila etti Moğollar (Tatar) ülkeleri, ve geldi, Mısır’dan kendini adamış bir Türk, Şam’da onları yenip birliklerini dağıttı. Her şeyin afeti kendi cinsindedir., mısralarıyla ifade edilmiştir. Hülasa Memlûkler ile Türk adı kaynakların şahitliği ile görüleceği üzere böylece ortaya konulmaktadır.

Memlûklerin şüphesiz Moğollar yanında İslam dünyasını korudukları ve kurtardıkları ikinci büyük topluluk Haçlılardır. Memlûkler bir devlet olarak kurulduklarında hakim oldukları coğrafyada bu Haçlı bakiyeleri ile de karşılaşmış ve mücadele etmişlerdir. İşte bu mücadeleler 1299’a Akka fethine kadar sürmüş ve 1302 Arvad adasının fethi ile karadaki Haçlı varlığı ortadan kalkmıştır. Memlûkler 1375’te Çukurova’daki Ermeni Baronluğu ve 1426 Kıbrıs adasını fethetmek suretiyle Doğu Akdeniz’de Haçlı varlığına son verirler. Yine bir şiir mısralarında Türk adı ile Memûklerin kalkan oluşu ifade edilir: Müslümanlar Akka’yı aldılar, Kâfirleri tokata doyurdular. Sultanımız atlarıyla onlara doğru yürüdü, Dağlar sarsıldı. Türkler yürümeye başladıklarında yemin ettiler, Haçlılara(Frank) devlet(mülk) bırakmadılar. (1299 Akka Fethi münasebetiyle, el-Busirî (el-Makrizi, es-Sulûk, c.1, K.3, s. 766). Kaynaklar görüleceği üzere, Türk adını Moğollar ve Haçlılar karşısında muhtelif vesilelerle Memlûkleri işaret eder şekilde ortaya koyarlar. Türkler İslami dönemde pek çok vesile ile kendi kültür ve medeniyetlerine kalkan oldular. Memlûkler de bu süreçte tarihe geçen devletlerimizden biridir.

Orta zamanların İslam dünyasını sarsan Moğollar ve Haçlılar karşısında Memlûkler Türk adının kaynaklara bu şekilde geçmesi suretiyle İslam dünyasına kalkan oluşları tespit edilir. Fransız İhtilali sonrası milliyet ve milli olandaki modern içerikler üzerinden, yine Avrupa’daki din ile sivil kesim arasındaki travmalardan kaynaklanan bir takım marazi bakışları kendi tarih ve kimlik okumamıza aktarmamız bizi sadece kendimizden uzaklaştırmaya yarayacaktır. Yine Türk adını muhtelif saiklerle kullanmamayı tercih özellikle de bunu ilahiyat tasavvurları ile temellendirmek görüleceği üzere manasız ve çoğu kez kasıtlı olmaktadır. Hayatın olağan akışı ve tabiiliği içerisinde varoluşumuzu mevcudiyet içerisinden kavramak bizim için en faydalı ve bütünlük içerisinden kendimizi anlamamız sağlayacak yol gibi görünmektedir.

Memlûklerin Türk adı bir milleti ve o milletin tarihi muhtevasını, tarihi görevini izlediğimiz kavram duraklarından biridir. Süreklilik içindeki bütünlüğümüz bizim gelecekteki varlığımızın da mana ve mahiyeti açısından hayati önem taşır.

Prof Dr Hasan Oktay

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir