KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. MEMLÛKLER DEVRİNDE RAMAZAN BAYRAMI

MEMLÛKLER DEVRİNDE RAMAZAN BAYRAMI

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
317 0
altan çetin

Memlûkler Devletini yöneten Türkler, tarihçinin tabiri ile Mısır’ın tuzu idiler. Bu teşbih onların hem koruyan hem de tatlandıran vasfına remiz gibidir. Zor bir zamanda İslam’ın izzetini koruyan Memlûkler, Haçlı-Moğol, tüm saldırılara kalkan olarak tarihe intikal ettiler.

Memlûkler yahut Mısır Türkiye Devleti devrinde, siyaset yanında kültür de tüm renkleri ile canlı olarak yaşanıyordu. Bu cümleden Ramazan sonrası bayrama vasıl olunduğunda, bu günler, devlet ve halk tarafından muhtelif şekillerde kutlanırdı.

Ramazan biterken Memlûk coğrafyasında neler yaşanırdı? İşte burada İbn Battuta’nın şahitliğine yöneliyoruz.

Memlûklerde Ramazan bayramına dair İbn Battuta’nın verdiği bilgiler bayramın nasıl karşılanıp yaşandığını tahayyül için fevkalade canlıdır. “Memlükler zamanında Mısır’ı ziyaret eden İbn Battûta’nın (ö. 1377) Ebyâr şehrindeki müşahedelerine göre, ramazan bayramı kutlamaları daha arefe günü, hilâlin gözlenmesi için her yörenin kadı ve ileri gelenlerinin yüksek bir yere çıkmaları ve burada hazırlanan namazgâhta akşam namazını kılmaları ile başlardı. Sonra ellerindeki mumlar, meşaleler ve fenerlerle geri dönerlerdi (er-Riḥle, s. 31). Bu uygulama diğer şehirlerde de yapılırdı. Kahire’de ramazan boyunca gece yarılarına kadar açık olan dükkânlar bayram geceleri daha hareketli olur, özellikle helvacılar ve mumcuların bulunduğu çarşılarda büyük bir izdiham yaşanırdı. Arefe geceleri ertesi günün hazırlıklarıyla geçerdi. Sabahın erken saatlerinde bayram namazı için yollara çıkanlar büyük bir alay oluştururlardı. Namazdan sonra evlerde bayram kutlamaları devam ederdi. Birbirine tatlı ve şekerler ikram etmek adetti. Bayram günleri halk kadınlı erkekli kabir ziyaretine gider, özellikle Kahire’nin önemli mesire yerlerinden biri olan Karâfe’de eğlenirlerdi. Burada Kur’an okunduğu gibi şarkılar da söylenirdi. Vâizler kabirler arasında kurulan kürsülerden halka vaaz eder, kassâslar menkıbe anlatırlardı. Bazıları ailece Nil’de dolaşmak için kayık kiralardı; kayıklar neredeyse Nil’in bütün yüzeyini kaplayacak derecede çok olurdu. Kurban bayramlarında da benzer merasim ve eğlenceler tertiplenirdi (Nebi Bozkurt, “Bayram”, C.5, İstanbul, 1992, s. 262).” Memlûkler devri Kahiresi yahut Mısır-Suriye şehirlerinden birisinde dolaştığımızda karışılacağımız bayram manzarası umumi hatları ile böyleydi. Hilali gören gönüller bayram eder, halk Hakka tabi olmanın bayramını yapardı.

Memlûkler devrinde Ramazan ve Kurban bayramları hatta mevlit törenleri denildiğinde akla, çeşitli vesileler ile kurulan simât olarak adlandırılan sofralar gelir. Kaynaklar, simâtın kurulduğu muhtelif vesileler hakkında bilgiler vermektedirler: Örneğin dinî bayramlar ve diğer dinî vesileler simât kurulmasının vesilelerinden biri idi. Bu âdetten sayılıyordu. Yani bayram geldiğinde sofralar kurularak yöneticiler ve halk sofralarda bayram ediyor, bayramlaşıyordu. Bu cümleden Ramazan ve Kurban Bayramları vesilesiyle simât kurulmaktaydı. (el-Makrizî 1934- 1958: c.2, K. 3, 718, 807, 874, c.3, K.1, 4, 28). 1285 senesi Ramazan Bayramında Kale’de simât kurulduğu görülmektedir. (İbn Tagrîbirdî 1963: c.7, 39). 1291 senesinde, el-Eşref Halil zamanında Ramazan Bayramında da âdet olduğu üzere simât kurulmuştu. (İbn Tagrîbirdî 1963: c.8, 11). Yine 1294 yılı Ramazan Bayramında el-Melik en-Nâsır Muhammed’in ilk saltanı devrinde simât kurulduğu kaynaklarda görülmektedir. (İbn Tagrîbirdî 1963: c.8, 40). Kaynaklardaki bilgiye göre 1455 senesinde Sultan Aynal (İnal) devrinde emirler için Kurban Bayramında kurulan simât kurulmamış ve âdet olduğu üzere emirlere dağıtılan kurbanlık hayvanlar da dağıtılmamıştı. (İbn Kadı Şuhbe 1994: c.4, 364). 1502 senesi Ramazanında da emirlerin âdet olduğu üzere Kale’ye giderek orada Sultan Gavrî ile iftar ettikleri kaynaklarda yer almaktadır. (İbn İyâs 1982: c.4, 26). el-Makrizî’nin kayıtlarına göre her sene Ramazan bayramında kurulan sofralara 50 bin dinar harcanmaktaydı. (el-Makrizî 1977: c.2, 241-242).

Mevlid törenleri de bu sofraların kurulması için bir vesile idi. 1410 senesinde mevlid-i nebevî münasebetiyle sofralar/esmite kurulmuş ve hil’atler dağıtılmıştı. (el-Makrizî 1934-1958: c.4, K. 1, 134). Yine 1438 senesinde mevlid-i nebevi münasebetiyle zengin sofralar kurulmuştu. (el-Makrizî 1934-1958: c.4, K. 1, 1090, 1221). Görüleceği üzere, bayram adetleri Memlûklerin başından devletin son zamanlarına kadar aynı şekilde devam etmiştir. Bunun yanında Mısır’da emirliği bulunan sultanın maiyetindeki herkese Ramazan Bayramlarında şeker ve muhtelif tatlılar ile Kurban bayramlarında rütbelerine göre kurbanlık hayvanlar da verilirdi(el-Kalkaşandî 1987: c.4, 58).

Ramazan Bayramında yenilen yemeklerden bahis açılmışken Memlûkler devrinde Ramazan mutfağına dair bir bilgi olarak herise dikkat çeker. “15. yüzyıla ait bir Memlûk kaynağı olan Zübtet Keşf el-Memâlik’te geçen herisîyye’nin adı daha sonraları 1540 tarihli Ramazanoğlu Halil Beyoğlu Pirî Paşa vakfiyesinde Ramazan geceleri, için etle birlikte temiz sadeyağ, beyaz pirinç taamı (pilav), et, buğday ile pişirilen meşhur bir yemek olarak herise şeklinde geçmektedir.”, (Ramazanoğlu Halil Bey oğlu Pirî Mehmet Paşa Vakfiyesi, Vakıflar Gen. Müd. Arşivi, 945/1539, nu: 946, s. 5; Tercüme Defteri, 1961, s.382; Ayrıca ayrıntılı bilgi için bakınız, Mustafa Alkan, Adana’nın Bütüncül Tarihi Çerçevesinde Adana Sancağı Vakıflarının Analizi,-TÜSOKTAR Veri Tabanına Dayalı Bir Araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2004, s. 244.) Bu Ramazan yemeği herise adıyla ülkemizin muhtelif yerlerinde ve Ürdün gibi İslam dünyasının muhtelif yerlerinde hala yenilmektedir.

Ramazan Bayramına dair faaliyetler cümlesinde olarak Ramazan bayramında bütün görevlilere teşrifler verilirdi (el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 55). Teşrif sultan tarafından emirlere in’am kabilinden verilen bir giyisi idi. Ramazan Bayramlarında erbab el-vezaif denilen emirler ve kalem erbabından görevlilerin derecelerine göre giydikleri hil’atleri vardı. (el-Kalkaşandi, Subh, c.4, s. 54-55; el-Makrizi, es-Suluk, c.1, s. 525, c.2, s. 26, 460, 551).

Ülkemizde çok bilinmeyen Memlûkler işte bu çerçevede bir Ramazan bayramı yaşıyordu. Bu yazı sınırlarında hem Memlûklere dikkat çekmek hem de bayram kültürümüze maziden bir bakış ile bugünden yarına ilerlemek amacıyla bayramlarımız bayram ola dileğiyle Memlûk Ramazanı kaynakların ışığında gösterilmeye çalışıldı. Türk tarihinin bu fevkalade önemli devrine bayrama yaklaştığımız günlerde yeniden ve bayramdan bakmayı ve göstermeyi diledik. Muhakkak insan kadar bayram hikâyesi de o devirle birlikte tarih olup gitti…

Ramazan Bayramına doğru hilalin yeni ay için görünmeye hazırlandığı günlerdeyiz. Bir Ramazan’ı daha idrak etmenin ümit ve mutluluğu yanında Ramazan’ı manasıyla geçirmiş olmak umudu ile nasip ise bu salgın günlerinde yeni hilale doğru dünyamız ve günlerimiz ilerliyor. Memlûklerdeki Ramazan bayramlarını hatırlatarak İslam’ın bu şerefli devrinden günümüze bir bağ kurarak, kültürümüzü süreci ve bütünlüğü içinde bayramları düşünerek bir Ramazanı daha hayırla geçirerek bayrama ulaşmanın neşesi ile günlerimizin hayra tebdil olmasını diliyoruz. Bu vesile ile cümlenin Ramazan Bayramını tebrik ederiz.

Hayra vesile olsun inşallah.

Prof Dr Altan Çetin

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir