Küresel güçlerin 21.YY hakimiyet çekişmelerinde izledikleri politikalar diplomasi yerine düşük ölçekli savaşlar, vekil aktörler üzerinden ülkeleri zayıflatma,terör örgütleri ile tehdit etme,suikastlar,yaptırımlar ve küresel güçler adına savaşan ülkelerin desteklenmesi ile dünya yeniden şekillenmek istenmektedir.
Güç zayıflatma stratejisi ve çevreleme doktrinleri ile Batı politikalarını uygulamak istemekte ve Uluslararası Kuruluşlar üzerinden şimdiye kadar sağladığı yaptırımlar ile ülkelere demokrasi,barış ve huzuru getireceğini iddia edenlerin aslında dünya üzerinde sömürgeci emelleri için uyguladıkları sistem olduğu kesinleşmiş durumdadır.
SSCB dağılması, Afganistan işgali,Irak ve Suriye’nin parçanlamış yapıları,Libya ile devam eden düzenlerine İsrail Filistin ve Ukrayna Rusya savaşı ile devam etmek isteyenlerin değişen güç yapıları karşısında istediklerini elde edemedikleri görülmektedir.
İsrail’in Küresel Vicdan ile şimdiye kadar elde ettiklerini şimdi tersine dönmekte olduğu görülmekte ve Küresel Vicdan Filistin Halkının yanında her gün yeni eylemleri ile yerini almaktadır.
Gelişmiş ülkelerin halklarının vicdani sorumlulukları siyasal yapıları üzerinde bir baskı unsuru olarak gün geçtikçe etkisi artmakta bu durum İsrail için yeni çıkış yolları aramasına yol açmaktadır.
Filistin’in gündemden düşürülmesi ve Lübnan üzerinden istediklerini elde etme politikası ile Hizbullah hedefe alınmakta ve Küresel Yönetimler nezdinde terör örgütü olarak değerlendirilen Hizbullah ile mücadele eden İsrail algısı yaratılmak istenmektedir.
ABD seçimleri,zayıflayan ve ABD’ye teslim olmuş AB, BM kararlarının değersizleştiği ,BM Genel Sekreterinin hedefe alındığı,BM Barış Gücü (UNIFIL) hedefe alınarak uluslararası hiç bir sistemi tanımıyorum anlayışı ile bölgede her yapıyı hedef alan İsrail bugün dünya sahipliğine doğru adımlar atmak istemektedir.
Dünyanın her dönem şekillenme sürecinde KALPGAH konumunda olan Büyük Anadolu Coğrafyasında (Orta Doğu İngiltere tarafından bu ad verilmiştir.) Türk Devletleri olan;
1-Torunoğulları Devleti (868-905 yılları)
2-Eyyubiler Devleti(1171-1193 yılları)
3-Memluklular Devleti(1250-1517 yılları)
4-Osmanlı Devleti(1299-1922 yılları) ile barış ve huzur ortamına kavuşmuş bölgede varlığı ile etkisini huzuru sağlama adımlarını da bugün Türkiye Devleti ile sağlamak için adımlarını hem içeride hem de dışarıdaki izledikleri politikalar ile sağlamak istemektedir.
ABD seçimleri ile ABD dinamiklerini yakından ilgilendirmekte, değişen dengeleri göremeyen ülkelere karşı kayıp etmek üzere olduğunu ABD görmelidir.
AB, ABD bağımlısı politikalar dışına çıkmayı başardığı anda kendisinin bir güç merkezi konumuna gelmesini sağlayacak aksi takdirde artan milliyetçilik ve ırkçı akımlar ile Kara Avrupasın da yeni parçalanmalar ve çatışmalar karşı korumasız bir AB ile karşı karşıya kalacaktır.
Rusya Ukrayna savaşı ile dolaylı olarak Ukrayna coğrafyasında Küresel Batı ile savaşmakta ve Rusya yeni müttefikler ile yoluna devam etmek istemektedir. Bağımsız Devlet Topluluğunu daha aktif konuma getirmek istemekte eski SSCB ülkelerini Küresel Batı’nın tehdit eden yapılarına karşı birlik olmaya davet etmektedir.
Rusya İran ile stratejik ortaklık anlaşma seviyesindeki ilişkilerini Filistin İsrail Savaşında İran yakını,İsrail karşı tarafsızlığı ile izlediği politikalar ile Suriye’den Küresel Batı ülkelerine karşı sessiz kalmakta ve sıcak denizlerdeki elde ettiği iki üssü kayıp etmek istememektedir.(Rusya’nın Suriye’nin Lazkiye kentindeki Hmeymim Hava Üssü ile Sovyetler Birliği döneminden kalma Tartus limanında askeri deniz üssü bulunuyor.)
İran Şii Hilali ile Şii gruplar ile kurduğu ilişkiler üzerinden bölgede İran merkezli bir Şii kuşak oluşturmayı amaçlamaktadır. Şii grupların faaliyetleri başta Suudi Arabistan olmak üzere bölgedeki aktörlerin tehdit algılamalarına sebep olmaktadır. İran bölgede Şii Hilali oluşturarak Sünni ülkeleri kuşatmayı amaçlamaktadır. İran’ın bu amacına yönelik çevreleme politikası uyguladığı iddia edilmektedir. Lübnan, Irak,Suriye, Yemen’de etkin vekil aktör yapıları ile bölgede kendini göstermektedir.
İran Türkiye ile 1639 Kasr-ı Şirin Anlaşmasından bu yana sınırları belli olan iki komşu ülke olarak bölgede ve dünya her alanda ÇATIŞMALI İŞBİRLİĞİ politikası izlemektedir.
Türkiye Batı yapılarına üye ve AB aday ülkesi olmasına rağmen bağımsız politikalar izlemesi ve güçlenmesi ile Küresel Batı tarafından desteklenen terör örgütleri ile meşgul edilmekte bölgedeki etkisi kırılmak istenmektedir.
Kendi kontrollerinden çıkan güçlü bir Türkiye bölgedeki Küresel Batı için var olan bütün yapı ve ülkeler için oyun bozan ve tehdit olarak görülmektedir.
Türkiye ise bölgede huzurun ancak ve ancak bölge ülkelerinin işbirliği ile olacağını ortaya koymaktadır. Küresel Yönetimlere teslim olmuş bölge ülkeleri yönetimlerinin politikalarında bir değişime gitmelerini ve bölgede huzur ve kardeşliğin sağlanması için diplomasi ataklarına devam etmektedir.
Bu durum Küresel Batı için bir tehdit unsuru olarak görülmekte ve Batı çıkarlarının yok edilmesi anlamına geldiğinden Batı tarafından engellenmeye çalışılmaktadır.
1.Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti topraklarının paylaşılması ve İngiltere’nin izlediği politikalar ile Filistin topraklarını Yahudilere yurt olmasını sağladı. Kurdukları terör örgütleri olan Haganak,Irgun ve Stern terör örgütleri Filistin topraklarında yaşayan halka karşı terör faaliyetlerini yürüterek baskı ve zulümlerine devam ettiler.
1945 yılında Filistin‘in 26 milyon dönüm toprağının 902 bin dönümü Yahudilerin olmuştu.(İngiliz kayıtları)
2. Dünya Savaşı ise İsrail devletinin bu işgal edilen Filistin topraklarında kurulmasını sağladı. Bugün ise İsrail bölgesel topyekün bir bir savaşın peşinde, teolojik inançları ile beraber büyük İsrail projesini ABD ve Batı destekli dizayn etmek istemektedir.
İbrahim anlaşması ile İsrail’e destek veren devletlerin İsrail Filistin savaşı ve İsrail İran çatışmasında izledikleri politikalar İsrail ile yaşanan savaşlar döneminde;
Arap İsrail Savaşı,
Filistin İsrail Savaşı
Şimdi ise Gazze (Hamas) İsrail Savaşı olarak görülmekte sıranın kendilerine nasıl geleceğini düşünmek bile istememektedirler.
Bölge ülkeleri sınırları asla belli olmayan bölgedeki işgalci konumundaki İsrail’e karşı gerekli tedbirleri almadıkları takdirde Batı tarafından dizayn edilen cetvelle bölünmüş devletlerini yine cetvelle böleceklerini bilmeleri gerekmektedir.
Bölgede devlet ve millet olma bilincine erişmek istemeyen cetvelle bölünmüş devletlerin mutlaka kimliklerini hatırlamaları ve devlet olma kabiliyetlerine dönmeleri gerekmektedir. Devlet olamadıkları takdirde bölge hep huzursuzlukla ve savaş ile meşgul olacaktır.
Mehmet BOZKUŞ Stratejist-Siyaset Bilimci