Mehmet Bozkuş: Küresel Güç Çekişmeleri ve Avrupa Birliğinin Geleceği 2 Enerji,Üretim,Güvenlik
Küresel çekişmelerin sadece ateş gücüne dayalı ordular tarafından değil cephenin her alanında bilinen yöntemlerin dışına çıkılarak ülkeler tarafından ticaret, enerji, gıda, teknoloji, veri, veri algoritmaları, toplumsal algılar, siber, uzay dahil olmak üzere bir çok alanda hızlı bir şekilde mücadele devam etmektedir.
Ülkelerin siyasi gelişmeler karşısında, enerji faktörünün gelişmiş ülkeler için refah ve kalkınma düzeylerinin devamını sağlamak, enerji üreten ülkelerin ekonomilerinin istikrarlı şekilde devam etmesi,gelişmekte olan ülkeler için enerji fiyatlarının artmasının fakirleşme, dış ticaret açığının artmasına, alım güçünün zayıflaması bir alanda her şeyin fiyatının artmasıyla beraber toplumsal eylemlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Toplumsal eylemlerin ülkeler için değişim ve yeniden yapılanma süreçleriyle beraber siyasi istikrarsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmakta, siyasi istikrarsızlıklar bölgesel ve sınır sorunlarıyla birleştiğinde bir çok nokta da çatışmaların artmasına neden olacaktır.
AB’nin Rusya’ya uyguladığı ABD destekli yaptırımların AB içinde bir çok toplumsal sorunun ortaya çıkmasına neden olacağı, ırkçılık ve milliyetçilik ile beraber aşırı sağcı siyasal yapıların güç kazanmasıyla AB içinde çatışma kültürünün yeniden ortaya çıkmasıyla bu ülkelere çalışmak için gelen insanlarının bu çatışma ortamıyla karşı karşıya kalacak olmasıdır.
Enerjide Rusya’ya, üretimde Çin’e, güvenlikte ABD’ye bağımlı olan Avrupa AB içindeki bütünlüğünü koruma ve birliğin kendi başına hareket eden bir karar mekanizmasının olmadığı Ukrayna krizi ile ortaya çıkmış ve parçalanmaya giden AB içinde ayrılık seslerinin hızla yükselmesine neden olmuştur.
Enerjiye olan ihtiyacın artması ve kendilerine yetmeyeceğini gören AB ülkeleri ABD ile yola devam edip etmeyeceklerinin kararını verecekleri dönem başlamıştır. ABD’ye bağımlı bir AB yapılanması Almanya, Fransa ve İtalya içindeki çatışmalar, AB’ın güçlü üç ülkesi olarak diğer ülkelerdeki olumlu ve olumsuz gelişmelere öncelik edecektir.
AB’nin ekonomik ve siyasi krizlerden kurtulmak için çıkış yollarını Avrupa içinde yeniden yapılanma sürecinde ararken Rusya veya ABD ile yoluna devam edip etmeyecekleri kararını verecekleri süreçler tartışılmaya başlanacaktır.
ABD güdümünde ülkesinin anahtarlarını teslim eden Yunanistan gibi ülkelerin önümüzdeki dönemlerde kendi iç kriz ve kaos ortamına doğru toplumsal eylemlerle karşı karşıya kalacaktır.
Kendine çıkış yollarını bölgesinde aramayan ülkelerin, bölgesinde çıkış yolları arayan ülkelerin ABD kontrolünden çıkarak bu kararı vermelerinde toplumsal eylemlerin etkisinde kalacaktır.
Dünya finans sistemini rezerv para dolar üzerinden kontrol eden ABD, ülkelerin kendi para birimleriyle alış veriş ve enerji alımlarına yönlenmeleri ve 1971’den sonra Henry Kissinger’ın Suudi Arabistan’ı petrolünü dolar üzerinden satmaya ikna etmesiyle başlayan petro dolar sistemini sarsacaktır.
Bu durum enerji üreten ülkelerin ABD kontrolünden çıkmaları ve yeni arayışlar ile yeni güç merkezlerine doğru kendilerini birlik arayışlarına neden olmakta bu durum ABD’nin güç kaybına ve dolara dayalı ekonomik sistemden çıkışın habercisi olarak görülmelidir.
Dolara dayalı ekonomik sistemden çıkış, ülkelerin bağımsız politika izlemelerini ve güç kazanmalarının da yolunu açmaktadır. 30 trilyon doların üzerinde borcu bulunan ABD’nin bu duruma çare bulamaması ve faiz artırımı ile ekonomisini canlandırma ve enflasyonu düşürme çarelerinin aslında her faiz artırmasında mevcut borcunun artması anlamına gelmektedir.
ABD destekli uluslararası hukuk dışında, ABD kendi iç hukuk kararları doğrultusunda ABD’nin aldığı kararlarla uygulanan yaptırımlar, rezerv para dolardan ülkelerin kaçış sebepleri arasındadır.Keyfi yaptırımları alan ve uygulama gücünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı tercih eden ABD, ülkelerin kendine bağımlı hareket etmesini istemekte uygulamayan ülkeleri de tehdit ederek kendi çizgisine çekmek istemesinden dolayı ülkeler dolardan kaçmaya devam edeceklerdir.
Rusya ve Çin’in düşman ilan edilmesiyle dünyanın ikinci en büyük ekonomisi ve en büyük enerji üreticisi Rusya’nın, ABD’nin dolar karşı hamleleri ABD’nin zayıflamasına Rusya ve Çin’in güçlenmesiyle beraber uluslararası yeni ittifak çalışmalarında lider ülke konumuna gelmelerini sağlamaktadır.
Avrupa’nın ABD’ye bağımlı hareket etmesi aynı zamanda ülke ekonomilerinin Ukrayna krizi ile uygulanan ekonomik yaptırımlar dolar egemenliğinin Avrupa kıtasında sürmesini sağlamaktadır.
Bu durumu tehditler ile aşmaya çalışan ABD’nin, Türkiye’ye karşı izlediği politikaları Türkiye’nin bağımsız politikalar izlemesiyle yeni bir dönem başlalamasına neden olmuştur.
Türkiye’nin CAATSA yaptırımlarıyla düşman ülkeler konuma alınması ve Yunanistan üzerinden tehdit edilmesi bölgesel ve dünya dengelerinde yeniden dalgalanmalara neden olurken güç dengelerinin yeniden oluşmasında Türkiye etkisinin her geçen gün artmasına ve güç merkezi konumuna gelmesini sağlamıştır.
Enerjiden insani yardımlara kadar dünyanın her noktasında çalışmalar ve politikalar üreten Türkiye, Karadeniz’de bulduğu doğalgaz ile ithalatçı konumundan üretici konumuna gelirken enerji aramalarında kendi teknolojik alt yapısını oluşturarak uluslararası enerji şirketlerine karşı gerekli cevap vermeye devam etmektedir.
Ülkelerin emperyalist enerji şirketlerine karşı Türkiye’nin oluşturduğu yeni anlayış ve paylaşımcı politikalar gün geçtikçe ülkeler tarafından desteklenmekte ve Türkiye ile beraber hareket etme istekleri artmaktadır.
Dünya da yeni küresel sistemin kurulmasında yükselen güçleri çevreleme doktrini ile hareketsiz bırakma politikaları izleyen emperyalist finansal sistem, enerji ve ticaret yollarındaki hakimiyet alanlarını hipersonic füzelere sahip olan ülkelere kaptırmasıyla beraber kendine çıkış yollarını Avrupa üzerinden araması Asya, Afrika ve Kafkasya üzerindeki etki alanlarının zayıfladığını görmekteyiz.
Dolayısıyla enerji kaynakları dünyanın en etkili oyun kurucu silahıdır. Üretim için enerjinin alternatifsiz bir girdi kaynağı olması, enerji kaynaklarının güvenliği ve çeşitliliğinin önemini ortaya çıkarmıştır.Türkiye’nin hem enerji koridorlarının geçiş noktası olması hemde enerji güvenliğinin sağlanmasında istikrarlı yönetimleriyle dünya için enerjide güven merkezi konumuna gelmiştir.
Adalar denizinde Lozan anlaşmasının 6. ve 12. Maddesi ile 3 mil olarak belirlenen Yunanistan Türkiye arasındaki karasuları serbest geçiş Adalar Denizinin %72 kapsamakta olup açık deniz statüsünde kabul edilmekteydi.
Yunanistan Türkiye’nin Hatay ve Boğazlar sözleşmesi Montrö Sözleşmesi süreçlerinde fırsattan istifade ederek tek taraflı olara karasularını 6 mile çıkartarak Lozan anlaşmasını kendi lehine ihlal ederek Adalar Denizinin %25 bölümünü egemenlik alanına dahil etmiştir. Türkiye ise 1964 yılında 476 sayılı karasuları kanunu ile 6 mile çıkararak cevap vermiş olsada bu durum Adalar Denizinde Türkiye’nin aleyhine bir durum olarak günümüze kadar gelmiştir.
ABD enerjide güven merkezi konumuna gelen Türkiye’nin ABD’nin kaya gazı ve kaya petrolu pazarının kayıp etmesine neden olacağını gördüğü aşikardır. ABD bu durum karşısında Türkiye karşıtı ittifaklara destek vererek Adalar Denizinden çıkış yollarını kapatma ve Yunanistan üzerinden 12 mil uyarısı yaparak Türkiye’nin enerjide güvenli koridor olamadığı algısını yaratma çabasındadır.
Türkiye’nin Yunanistan üzerinden ortaya koyulan iç tehdite karşı cevapsız kalamayacağı ve restlere karşı rest cevabını diplomasi kuralları ve uluslararası hukuk çevresinde izlediği politikalar ile cevap vermesi Libya ile yapılan anlaşmalar yoluyla gerekli cevapları vermeye devam edeceğinin iyi bilinmesi gerekir.
Mehmet BOZKUŞ
KAFKASSAM
[email protected]
Share this content:
Yorum gönder