Batının çıkarlarını savunan ve verilen görevleri yerine getirmek üzere 1960 darbesi sonrası görevlendirilmesi Batı tarafından yapılan Türkiye, bölgesel bir güç konumu ve çift kutuplu dünya düzeninde NATO çerçevesinde görevleri yerine getiren ülke konumu ile Orta Doğu coğrafyasından Batı destekli politikalar ile uzak tutuldu.
Ne zaman kendi menfaat ve çıkarları için mücadele edecek güçlü yönetimler yönetime gelse darbelere maruz kalmış ve bunun neticesinde hep kontrol altında tutulmak istenen ve kullanılan ülke olarak kalması Batı tarafından planlanmış bir ülke konumunda idi.
SSCB’nin dağılması tek kutuplu dünya düzeni ve ABD hegemonyasının dünya üzerindeki baskılayıcı ve sadece Batı menfaatlerini savunan yapısı , teknolojik gelişmeler , bilgiye ulaşımın kolaylaşması , benlik ve kimlik arayışında olan toplumların haklarını arama süreci ile dünya yeniden şekillenme sürecine girdi.
ABD ve Batı hegemonyasının hakim olduğu coğrafyalarda Asya’dan Afrika’ya kadar birçok yerde Batılı hegemon devletlerin kovulması ile yükselen güçlerle işbirliğine giden ülkeler yeni ittifaklar içinde yer almaya başladılar.
Türkiye’nin bölgesindeki tüm gelişmelere rağmen istikrarlı siyaset yapısı ve Savunma Sanayisinde geldiği gelişmelere bağlı olarak terörle mücadelede Batılı dostlarından destek arayışlarında aldığı cevaplar , Batı dostlarının terör örgütlerine verdikleri destekler karşısında Türkiye tam bağımsız politikalar ve denge politikaları ile cevap verdi.
Bütün bu gelişmelere göre Türkiye, Ukrayna Rusya savaşındaki gelişmelere bağlı olarak Tahıl Koridorundan Arabuluculuk görevleri dahil omak üzere diplomasi girişimlerindeki başarılı politikalarıyla Kafkasya’dan ,Afrika’ya kendi politikalarıyla güç merkezi konumu ile yerini aldı.
Batılı yapılar Türkiye karşısında her zamankinden daha fazla Türkiye karşıtı yapılara destek vererek Türkiye’yi yaptırımlarla tehdit ettiler .
ABD, Türkiye’yi CAATSA yaptırımları içine alarak tavrını net olarak terör örgütlerinden yana almasını ifade eden Irak ve Suriye’deki terör örgütlerine açıktan verdikleri destekler ile ortaya koydular.
Tarihsel süreçte Doğu’nun Batı’ya ve Batı’nın Doğu’ya karşı üstün olduğu dönemlerden bu yana semavi dinlerin doğuş merkezi olan coğrafyamız , dünya şekillenme sürecinde hep kader ve karar merkezi olmuştur.
Bugün Doğu’nun Batı’ya karşı tekrar üstünlük kazanma süreçlerinin şekillendiği bir dönemde bölgemizdeki gelişmeler tekrar coğrafyamızın enerjiden,ticaret yollarına ve semavi değerleriyle bir kez daha kendini kader ve karar merkezi olarak göstermektedir.
Küresel Batı’ya karşı , Küresel Doğu’nun yeni güç merkezleri oluşturma ve ittifaklar yapısı ile cevap vermesi karşısında her zamanki kullandığı odakları tekrar sahneye sürmesi ile Çin’in Tayvan üzerinden, Rusya’nın Ukrayna üzerinden ve Türkiye’nin terör örgütleri ile çevrelenme ve zayıflatılma stratejilerine karşı Orta Doğu coğrafyasında atılan yeni adımları görmekteyiz.
Küresel Batı’nın Doğu Akdeniz’deki gazın Avrupa’ya taşınmasını amaçlayıp Türkiye’yi baypas eden EastMed projesi, Hindistan’da yapılan G20 Zirvesi’nin en önemli sonucu Hindistan’ı Orta Doğu’ya, Orta Doğu’yu da Avrupa’ya bağlayacak IMEC ticaret koridorunun ilanıyla ortaya koyulan Küresel Batı’nın hakimiyet kurma projeleri oluşturdu.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimine karşı alternatif olarak algılanan bu yeni ekonomik koridor İsrail’e yapılan ani saldırı sonrası fiiliyata geçmeden rafa kalkma tehlikesiyle bugün her iki proje de karşı karşıya kalmıştır..
Türkiye ise bölgesindeki ülkeler ile beraber yeni dönem ittifakları kurma girişimleri ile cevap vermiş IMEC projesinde baypas edilen Türkiye, Kalkınma Yolu Projesi ile cevap vermiş EastMede projesine ise Libya ile MEB anlaşması ve Mavi Vatan sınırları içinde olması nedeniyle Türkiye olmadan adım atılamayacağını uluslararası hukuk kuralları içinde göstermiştir.
Satranç oyunlarına karşı kendi politikaları ve projeleri ile cevap veren Türkiye’ye karşı bir şey yapamayacaklarını gören Küresel Batı ve destekçileri ABD dahil olmak üzere bölgeden ve projeden çekilme içinde olduklarını açıklamak zorunda kalmasına neden oldu..
Bütün bu gelişmelerin altında yatan gerçeklik ise bölgenin istikrarsız yapısı ve istikrarsızlığı oluşturan Batı destekli güçlerin etkisinin yönetimler üzerindeki etkisinin fazla olmasından kaynaklanmaktadır.
Libya lideri Kaddafi Arap Dünyasında yapılan bir toplantıda ‘Irak ve Saddam yönetimine karşı’’ Batı tarafından atılan adımlar karşısında birlik olmaz isek birgün Batı gelip bizi de vuracaktır.’’ Açıklamasıyla bölge ülkelerinin liderlerini uyarma gereği hissetmiş ve kendiside aynı akibete maruz kalmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu sonrası bölgemiz cetvelle çizilen suni devletlerden oluşan yapısı, mezhepsel ayrılıkları son derece iyi kullanan ve yöneten Batı, bölgede devlet ve kimlik oluşumunu sağlayacak politikalar yerine parçala ve yönet ilkesi ile devletleri yönetmiş bölgenin zengin kaynakaları olan petrol ve doğalgazı istediği gibi yönetme gücünü elde etmiştir.
Bölgenin zenginliklerini kontrol eden Batı bölgede demokrasi adımları yerine monarşik yapılanmaları oluşturması bölgesel sorunların yaralı bir şekilde bırakılmasını sağlamış ve su sorunu dahil olmak üzere birçok sınırsal ve mezhepsel sorunları bölge ülkeleri içinde bırakarak istediklerini elde etmişlerdir.
Orta Doğu’da yaşanan bütün anlaşmazlıkların tarihsel sürecinde tarih bilincinin olmaması ve kimlik tartışmaları yerini almaktadır.
Bölgedeki sorunların çözümünde kültürel bilinçlenme ve ittifakların oluşturulması ve bu ittifak yapılarının birbirlerine karşı değil bölgede huzursuzluk çıkaran yapılara karşı oluşması için gereken adımları bugün bölgenin güçlü dinamik ülkeleri tarafından Türkiye ve Mısır ile tekrar atılmaktadır.
Mısır Türkiye stratejik işbirliği görüşmelerinin bölgede dengelerin yeni dizayn edilmesi ve Gazze’den, Enerjiye, Ticaret Yollarına,Afrika ve İsrail’e karşı yeni politikaların adımları atılması ile Yunanistan’ın Akdeniz’de ki beklentilerinin cevaplarını da içerecek bir süreç başlayacaktır.
Dolayısıyla;Türkiye Mısır Bölgenin iki başat ülkesi güvenlik başta olmak üzere Savunma,
Enerji,
Bölgesel ittifaklar,
Akdeniz’de işbirliği ve enerji kaynaklarının çıkartılması, Suriye yaklaşımı,
Rusya’nın bölgesel yaklaşımı ve Türkiye ile Mısır’da dahil olduğu yeni dengeleri görebiliriz.
Tarihsel birlikteliklerin geleceğe yansıması adımları olarak Türkiye Mısır yakınlaşmasını görebiliriz.
Somali Sudan Etiyopya ile Mısır arasındaki Nil Nehri yaklaşımında Türkiye’nin diplomatik ilişkilerinin Mısır’a etkisi ve bölgesel diplomatik arabuluculuk ile etkisini Libya’da dahil olmak üzere yeni dönem adımlarında işbirliği sürecini daha etkin kılacaktır.
Türkiye Mısır Hidrokarbon Mutabakatın sağlanması ile Türkiye’nin ve Mısır’ın bölgede daha aktif hareket edebilmesini ve kaynakların çıkartılması ile Mısır ekonomisinin kazançlar elde etmesini sağlayacaktır.
Suriye Türkiye yakınlaşması ve bölgeye etkilerine baktığımızda;
Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması, Terör örgütlerinin Suriye dışına çıkarılması,
Orta Doğu’da devlet kimliğini kayıp etmek üzere olan Suriye’nin yeniden Üniter yapısına kavuşturulması ,
İsrail’in Suriye’de işgal ettiği Golan Tepelerindeki topraklardan çıkarılması,
Lübnan, Irak,Suriye’nin Akdeniz’de Türkiye ile beraber bölgesel ittifak ile güç merkezi konumuna gelmesi,
İsrail’in tehditleri karşısında güçlü devlet ve ittifaklar ile Suriye Devleti’nin haklarını savunulması,
Kalkınma Yolu Projesinden Suriye’nin de faydalanması,
İran’ın Suriye’deki yapılarının Suriye Devleti kontrolünde olması ,
Suriye’nin Enerji kaynaklarının tekrar Suriye’nin kontrolünde olması,
Suriye topraklarını işgal eden ABD ve desteklediği yapılardan tazminat hakkını isteme hakkının cesaretlendirilmesi,
Uluslararası alandaki mali kaynaklarına ulaşılması ve yatırımları gündeme getirilmesi,
Suriye’de savaş nedeniyle yarım kalan Arap enerji boru hatlarının tamamlanması ve Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılması,
Huzur ve Barışın sağlanması ile Ülkelerinden ayrılan Suriyelilerin güvenli bir şekilde Suriye’ye dönmelerinin sağlanması,
Batı ve ABD’nin bölgesel planlarının bozulması ve İsrail’in bölgeyi tehdit eden politikalarına karşı güçlü bir yapının oluşturulması,
İslam dünyasının güçbirliğinin farkına varması,
İbrahim antlaşması imzalayanların tehditlere cevap verebilme yeteneğine kavuşması,
Küresel ölçekli enerji, ticaret ve deniz yollarının güvene kavuşması ,
Lübnan’ın desteklenmesi ve güçlü devlet kimliğine kavuşmasının sağlanması, Filistin topraklarında işgalci İsrail’in zayıflatılması ve harita sınırlarının belirlenmesi,
Suriye Türkiye yakınlaşması bölgesel denklemlerin tamamen değişmesine ve yeni dinamiklerin oluşmasını sağlayacaktır.
Rusya -Türkiye,
Azerbaycan -Rusya
Rusya -Türkiye -Suriye
Azerbaycan- Gürcistan- Türkiye
Türkiye -Irak -Katar- BAE
Birleşik denklemleri görünmez güç merkezleri oluşmasını sağlarken, denklemlerin adımları atılmaktadır.
bölgede yeni
Suriye’nin bu denklemlerin dışında kalması tamamen parçalanması ve yok olması anlamına gelecek ve Batı istediği planları rahatlıkla uygulayabilecektir.
Bu duruma Bölgesel güç ve Küresel oyuncu olan Türkiye asla müsaade etmeyecektir. Suriye ile bu mücadelenin beraber verilmesi Türkiye’nin bekasını, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır.
Türkiye’nin Irak ile Kalkınma Yolu Projesi ile başlattığı bölgesel kalkınma ve refah projesi Irak’ın uluslararası konjonktür de stratejik ülke konumuna gelmesini sağlarken parçalanmış Irak’ın tekrar güçlü Irak yapısına kavuşmasını ve enerji kaynaklarının dünya pazarlarına kavuşması ve kazan kazan politikası ile hem Türkiye’nin kazanacağı hem de Irak’ın kazanacağı yeni projelerin hayata geçmesini sağlayacaktır.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un Türkiye ziyareti ile bölgemizdeki gelişmelerin ve yeni adımları değerlendirmesi ile Kafkasya bölgesinde ;
Ermenistan’da son gelişmeler,
Gürcistan Seçimleri,
Rusya Azerbaycan ilişkileri yeni dönem adımları,
Azerbaycan’ın BRİCS üyeliği ve Türkiye boyutu,
Türkiye’nin Enerji Merkezi konumuna gelmesi ,
Kafkasya ve Hazar Denizinin enerji güvenliği ,
İran’a karşı yeni yaklaşımlar ve Reisi sonrası Pezeskian ile yeni dönem adımları,
ABD ve AB’nin Kafkasya’nın kapısı olan Gürcistan, Ermenistan yaklaşımı karşı alınacak ortak güvenlik tedbirleri ,
ŞUSA Beyannamesi ve ittifakın yeni adımları,
Rusya’nın bölgesel yaklaşımı ve yeni Kuzey Güney Koridorunun geleceği ve İran’ın tutumu,
Ermenistan’a karşı İran yaklaşımındaki yeni politikalar,
Azerbaycan Karabağ Ermenistan Savaşı’nda Zengezur Koridorunun geleceği,
Azerbaycan Karabağ Ermenistan Savaşı’nda Ermenistan’ın Barış Anlaşması imzalanma aşaması ve Azerbaycan’ın SAVAŞ TAZMİNATI hakkı ve BATI ZENGEZUR un geleceği ,
Ukrayna’da ki yeni gelişmelerin bölgeye yansımalar,
Gazze’de son adımlar,
Bölgedeki savaş riskleri ile beraber TDT yaklaşımının yeni politikası,
Çin’in bölgesel adımları ve ticari koridorların istikrarını içeren bölgesel birçok konu bölgemizin ve yeni dünya düzeninin geleceğinin şekillenme sürecindeki adımlarını içermektedir.
Türkiye Azerbaycan iki devlet TEK MİLLET olarak her türlü tehditler karşısında birlikte hareket edeceklerini bir kez daha dünyaya deklere etmişlerdir.
Ermenistan’ın Anayasa değişikliğine gitmedikçe Türkiye ve Azerbaycan ile beraber hareket edemeyecek olduğunu Pasinyan ortaya koymaktadır.
Fransa ABD ve diğerleri Ermenistan üzerindeki etkilerine karşı Ermenistan halkı bölgede oluşan huzur,barış,refah ve kalkınmadan pay alaması ve geleceği için karşı gelmelidir.
Gürcistan Seçimleri Kafkasya’nın yeni döneminin belirlenmesinde etkisinin Küresel Batı ve Küresel Doğu’nun Kafkasya’nın kontrolünde belirleyicisi olacaktır.
Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze, “Bu seçimler son derece ehemmiyet taşıyor. Bu barış ve savaş arasında bir referandumdur.” Açıklaması ile Kobakhidze, Gürcü halkının propaganda ile geleneksel değerler arasında da bir seçim yapmak zorunda kalacağını kaydetmektedir.
Batı yanlısı Cumhurbaşkanı Gürcistan hükümetinin desteklediği ve parlamentonun kabul ettiği ‘Yabancı Etki Yasası’nın ülkeyi ‘istikrarsızlaştırmaya çalışan Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvili, Parlamento tarafından kabul edilen tartışmalı ‘Yabancı Etkinin Şeffaflığı’ yasa tasarısını veto edeceğini söyleyerek AB
ve Küresel Batı yanlısı tutumu ile Gürcistan’ın Rusya ile yol yürüyen bir ülke konumuna gelmesine karşı olduğunu ifade etmiştir.
Putin’in Azerbaycan ziyareti ile bölgede Küresel Batı’nın kontrolüne giren Ermenistan’a karşı “”Ermenistan’ın Ukrayna’nın akıbetine uğramasını istemem” açıklaması ile Ermenistan’da ki gelişmeleri yakından takip ettiklerini ifade ederken Küresel Batı’nın Kafkasya için hazırladıkları kriz ve kaos çıkarma politikalarına bölgesel ittifaklar ile karşı olduklarını ortaya koymaktadır.
Küresel Batı’nın Orta Doğu coğrafyası ile Kafkasya’nın giriş kapısı olan Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden bölgedeki enerji,ticari koridorlar ve Rusya’nın çevrelenme politikası ve İran’ın Kafkasya üzerinden kontrol edilme planlarının karşısında Gürcistan seçimleri bölgedeki gelişmeler açısından son derece stratejik konumdadır.
Küresel Batı’nın Büyük Karadeniz Güvenliği doktrinin karşısında Bölge Ülkeleri Küresel Güvenlik Mimarisi ile cevap vermektedir.
Gürcistan Orta Koridor ve Kafkasların enerji kaynaklarının Türkiye’ye aktarılması ve Türkiye’nin enerji merkezi konumuna gelmesi için stratejik öneme sahiptir.
İran’da Cumhurbaşkanlığı törenlerinde Haniyye’nin şehit edilemsi sonrası bölgede artan gerilime karşı İsrail Filistin savaşı ile Hizbullah saldırılarını gerçekleştirmeden önleyici savaş cevabı ile kendini güvene alan İsrail’in devlet politikası Gazze’yi sınırları içine almak,Siyasi hedefi Hamas’ın yok edilmesi,Askeri hedeflerinin ise Rehine ve esirlerin kurtarılmasıdır.
Hannibal Doktrini uygulayan İsrail’den ATEŞKES beklemek en büyük aldanmadır. Ateşkes İsrail’e destek veren ülkelerin desteklerini kesmeleri ve baskı ile ancak oluşabilir.
Anayasası ve sınırları belli olmayan İsrail’in Lübnan, Suriye ve Gazze’ye saldırılarının devam etmesi ABD ve Batı’nın desteğinin devamını sağlamak ve son çırpınışlarına destek bulmaktır.
İsrail’in saldırılarının BARIŞ getirmeyeceğini bilerek yaptığı bütün saldırılar Bölgesel İttifaklar oluşmadan durmayacağıdır.
Hizbullah’ın Demir Kubbe Hava Savunma sistemini delen ilk etap saldırıları sonrası gelişmeler İsrail’in verdiği cevap ile savaşın yayılmasından ziyade İran’ın vekil aktörler ile cevap verme stratejisinin uygulanmasının ilk etabıdır.
İkinci aşama nasıl gerçekleşecek veya kamuoyunda gösterilen İsrail’in stratejik noktalarına karşı yapılacak adım mı olacak bunu göreceğiz.
Hizbullah ile İsrail şimdiye kadar hep havadan havaya birbirlerine saldırdılar.
Fuad Şükür’ün cevabını almak kısasa kısas ile cevap verilecek olursa şekil bulacaktır.
Gazze’de başarılı olamayan İsrail bir başka cephe açmak istemez. Suriye Cephesi ,
Lübnan Cephesi,
Yemen Cephesi,
Ve Gazze Cephesi ile dört cephede bir savaş istemeyen İsrail Lübnan saldırısı ile kontrollü gerilim ile Hizbullah’ın zayıflatma politikası izlemektedir.
Gazze’de başarılı olamayan bir İsrail dört cephede savaşacak asker bulamayacağı gibi ekonomiside bunu kaldıramaz.
Ancak ABD’nin Orta Doğu’da çıkarlarının temsilcisi olan İsrail’in korunması, Ürdün’ünde İngiltere’nin çıkarlarını koruyan yapısı ile İbrahim Anlaşması yapan ülkeleri bekleyen tehlikenin farkına varmaları ve İslam dünyasının güçbirliği oluşturulmasıdır.
İsrail ile savaşın bölgedeki adı sırasıyla
Arap İsrail savaşı
Filistin İsrail savaşı
Bugün HAMAS İsrail savaşına dönmüştür.
Bölgede tek caydırıcı güç Türkiye olduğunu bilen İsrail Türkiye’nin FIRAT KALKANI ile verdiği cevap ile Türkiye’nin bölgede neler yapacağını bilmektedir.
S.Arabistan El Fetihi, Katar Haması,İran ise Hizbullahı desteklerkenBatı İttifakı içinde yer alan Bahreyn,ÜrdünS.Arabistan vs ülkeler Filistin sorununun çözümü yerine Batı ittifakı ile çözüm istemeyen ülkelerdir.
Sonuç olarak Türkiye’nin bölgede izlediği politikalar karşısında Batı ve İsrail İbrahim Anlaşmasını imzalayan ülkeler ile işbirliğine devam etmek istediği ABD Kongresinde yaptığı konuşmada ortaya koyması ile bölge ülkeleri kendilerini bekleyen tehlikenin farkına varmaları gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.
Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Gazze ve Filistin göstermeyen haritalar ile kamuoyunun karşısına çıkması yeni bir Orta Doğu yaratma hayalleri bütün bölgeyi tehdit etmektedir.
Küresel hegemonya mücadelesi çerçevesinde şekillenen ABD-Çin rekabetinin en yoğun cephelerinden Orta Doğu bu derin kırılmayla sarsılırken mezkur savaşın en önemli sonuçlarından biri olarak ortaya çıkmaktadır.
ABD Rusya çekişmesi ise kendini Kara Avrupasında gösterdiğini gördüğümüzde Türkiye küresel hegemonya çekişmesinin karar merkezi ülke konumu ile stratejik adımları beraberinde atarak bölge ülkelerinin geleceğinin şekillenmesinde işbirliğine giderek göstermektedir.
Mehmet BOZKUŞ Stratejist-Siyaset Bilimci KAFKASSAM