KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Mehmet BOZKUŞ: KÜRESEL BATI VE KÜRESEL DOĞU ÇEKİŞME VE GÜÇ ALANI ORTA DOĞU (A(B)VRUPA) 4

Mehmet BOZKUŞ: KÜRESEL BATI VE KÜRESEL DOĞU ÇEKİŞME VE GÜÇ ALANI ORTA DOĞU (A(B)VRUPA) 4

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
50 0

Avrupa Ülkeleri,Küresel Batı içinde yerlerini alırken ne kadar bağımsız ne kadar kendi kaderlerini içeren politika üretebiliyorlar bu sorunun cevabını bugün Avrupa yönetimleri cevabını veremezken ,halkları bu sorunun cevabını ABD kontrolünden çıkmayı ne kadar istiyorlar sorusu ile beraber yeni kurulan ve toplumsal eylemlerle beraber siyasi yapılar üzerinden vermektedir.
AB içinde yer alan ülkelerin bir çoğu ekonomik ve siyasi birlikteliklerini yaşanan sorunlara rağmen 1957 yılında ilk adımları atılan 1959 yılında başlayan AET olarak kurulan daha sonra yeni üyelerin katılımı ile beraber AB çatısında birleşen Avrupa kendine güvenlik konsepti yaratmadan sadece ekonomi ve siyasi birliktelikle yürümeyi seçmişlerdi.
ABD’nin güvenlik ve koruma şemsiyesi ile NATO içinde yer alan ülkelerin salgın sonrası yaşanılan enerji, güvenlik,göçmen ve üretim sıkıntılarıyla beraber sömürdükleri ülkelerden kovulmalarını da beraberinde getirmişti.
Refah toplumu Avrupa bugün kendi kader çizgilerini AB içinde mi yoksa ABD kontrolünde mi veya kendi başlarına alacakları yeni kararlar ile verecek bunun cevabını aramaktadırlar.
ABD’nin Avrupa çıkarları göz önüne alındığında Avrupa desteği olmayan ABD’nin bir çok bölgede yalnız hareket etmesinin ne kadar zor olduğunu görmekte ve Avrupa’yı havuç sopa ile terbiye etmeye devam etmektedir.
Ekonomik ve Politik durgunluk AB’yi zayıflatırken Avrupa’nın geleceğini tehdit etmektedir. Bu durum küresel güçler olan Rusya, Çin ve ABD’nin baskıları ile birleşince bölünme etkisini ortaya koymakta ve kaybetme riski giderek artmaktadır..
Ekonomik durgunluk ve demografik zorluklarla birleşince verimliliğin düşmesine yaşlı nüfus ile beraber sorunların baş edilemez duruma gelmesine neden olmaktadır. Avrupa’nın rekabetçi ve işbirliği yapısının bozulmasına güç kayıp etmesine neden olmaktadır.
Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, ‘’AB’yi yeniden canlandırmak için yılda 800 milyar euro harcamayı öngören bir plan önerdi. Bu fonlar, özellikle temiz enerji ve yapay zeka gibi yüksek teknoloji sektörlerine yatırım yaparak, ABD ve Çin ile rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Ayrıca, Draghi’nin planı, Rusya’dan gelen tehditlere karşı savunma kapasitesinin güçlendirilmesini de içeriyor.’’

Avrupa’da yaşanılan siyasi sıkıntılar ve artan ırkçılık,milliyetçilikle beraber siyasi sıkıntıları beraberinde getirmesiyle aşılması zor görülmektedir..
Güçlü siyasi lider ihtiyacını en çok hissettikleri bu dönemde güçlü lider olmayışı ve karar almada yaşanılan sıkıntılar politika belirsizliğini ortaya çıkarmaktadır.
Zayıf yönetimlerin AB lokomotif ülkeleri olan Almanya ve Fransa’da görev almasıyla bu durum aşılamaz bir hal almaktadır. AB’nin giderek zayıflamasına neden olmaktadır.
Küresel Batı olarak Avrupa Küresel Doğu’nun karşısında tek başına kayıp eden konuma gelmekte bu durum Avrupa geleceğinde parçalanma,savaş ve çatışma risklerini içerirken ABD kontrolünde devam eden yapı kendi kendini yok etmek üzere bireysel eylemlere sahne olmaktadır. Avrupa, bu zorluklara karşı koymak için cesur adımlar atmazsa, karanlık bir geleceğe mahkum olabilir.
Draghi’nin açıklamları ile AB kendi içindeki engelleri nasıl aşacak yoksa Türkiye gibi dünyanın 17. ekonomisi, satın alma paritesine göre ilk on içerisinde olan Gümrük Birliği ile AB gümrük yapılanması içinde yer alan, ancak birlik içinde olmayan 1963 yılından beri kapısında beklettikleri Türkiye ile savunma ve güvenlik birlikteliğine giderek yeni bir AB yapılanması içinde ekonomiden siyasi yapılanmasına kadar beraber ABD kontrolü dışında kendi güvenliğini yaratan bir AB oluşabilir mi ?
Avrupa giderek daralan ekonomik ve yaşamsal zorlukları açmanın yolunun cevabını vereceği dönem başlamış ve geçmekte gibi gözükmektedir.
AB yapılanması ile dünyanın en büyük ekonomik güç ve üretim merkezi konumunda olan Avrupa Brexit ile İngiltere’nin ayrılmasıyla güç kaybına uğramıştır.
AB lider ülkeleri olan Fransa ve Almanya milliyetçi ve ırkçı söylemlerle beraber milliyetçi siyasal yapılanmaların güçlenmesiyle beraber kendi iç dinamiklerinde huzursuzlukları da beraberinde yaşamaya başlamışlardır.
Sömürgeci ve emperyal yapılanma ile şimdiye kadar ekonomisini ayakta tutan ve bunu devam ettirmek isteyen Fransa Afrika’dan en uzak Yeni Kaledonya’da dahil olmak üzere birçok yerden çıkarılmış veya eylemsel tepkiler ile karşı karşıya kalmaya devam etmektedir.
Almanya ise 2. Dünya Savaşından ikiye ayrılmış sonra güvenlik yapısı sadece içeride serbest bırakılmış ordusu ise sınırılı ölçekle sınırlandırılmış bir

yapı ile günümüze kadar gelmiş, tamamen ABD kontrolünde olan bir Almanya oluşturulmuştur.
Almanya’nın yeniden birleşmesi (Deutsche Wiedervereinigung), 3 Ekim 1990 tarihinde eski Alman Demokratik Cumhuriyeti (genellikle topraklarının Almanya Federal Cumhuriyeti’nin topraklarına dâhil olmasıyla 40 yılı aşan bölünme süreci sona ermişti.
İki Almanya’nın birleşmesiyle beraber ekonomik yük getirmiş ancak üreten Almanya ekonomisi ile bunu başarmışlardı.Rusya’nın ucuz enerji kaynaklarına ulaşım ile Almanya ekonomisi AB’nin en büyük üretim ve finans ekonomisi olmuştu.
ABD’nin Avrupa’da en büyük risk olarak gördükleri Almanya Rusya ittifakı, ABD’nin 2. Dünya savaşı sonrası en büyük üs merkezi olan Orta Doğu,Afrika ve Kafkasya operasyonlarının yönetim merkezi konumuna gelen Almanya’nın kayıp edilmesi anlamına gelecekti.
Almanya Ukrayna savaşı ile Kuzey Akım boru hatlarının sabotaja uğramasıyla beraber büyük bir enerji ve beraberinde üretim krizine doğru sürüklenmeye bütün Avrupa ile sürüklenmektedir.
ABD kendi üretimi kaya gazı ve kaya petrolünü Avrupa ülkelerine satarak milyarlarca dolar kazanmış kayıp eden Avrupa olmuştur.
Ukrayna Rusya Savaşı ile ABD ve İngiltere Avrupa ülkelerini Rus tehditleriyle baş başa kalacaklarını dolayısıyla Ukrayna’ya destek vermeleri gerektiğini ifade ederek dolayı olarak Avrupa kıtasını Ukrayna Rusya savaşına direk olmasa da savaşın içine sokmuş aynı zamanda da en büyük Ukrayna savaşına destek veren lojistik merkezi ülkeleri olarak Rusya’nın hedefine girmelerine neden olmuştur.
ABD savunma,enerji ve güvenlik üreten yapılar üzerinden adeta Avrupa kıtasını tamamen kontrol altına almak istemiş bu duruma Macaristan ve Slovakya karşı çıkmış bu ülke liderleri de bir çok tehditlere maruz kalmıştır.
Ukrayna Rusya Savaşı ile AB ülkeleri savunma bütçelerini artırmak zorunda kaldıkları gibi refah toplumu seviyelerindeki üst düzey yaşamdan taviz vermek zorunda kalan 70 yıl sonra Avrupa kıtasında savaşı tekrar yaşayan bir konuma gelmişlerdir.
Ukrayna’ya gönderdikleri teçhizat ve mühimmat ile tamamen yeni alımlarda ABD’ye bağımlı hale gelmeleri sağlanmış bu durum bir çok Avrupa ülkesinde tepkilere neden olmuştur. Büyük ekonomik maliyetleride beraberinde getirmiştir.

Bugün Almanya AB lokomotif ülkesi üretim alanlarında daralma ve kapanmalarla ile karşı karşıya kalırken ABD tarafından Ordu yapılanmasının yeniden dizayn edilmesi için Japonya ile beraber büyük bütçeler ayrılması istenmiş ve savaşa hazır hale gelmeleri için bağımlı oldukları ABD savunma sanayisinin kontrolüne giren ülkeler konumuna gelmişlerdir.
Avrupa’da yaşanan bütün sıkıntılara bakıldığında kendi başına karar alabilme yeteneklerini kayıp etmiş ülke liderlerini görmek mümkündür. Merkel sonrası Almanya tamamen dünyadaki konumunu ve prestijini kayıp etmek üzeredir.
Göçmen sorunu,ekonomik daralma, Çin ekonomisi ve üretim odaklarına bağımlı hale gelmesi,enerjiye ulaşmada yaşadıkları sıkıntılar, Polonya’nın 2. Dünya Savaş tazminatları, ırkçılık,milliyetçi siyasi yapıların güçlenmesi ile beraber Almanya giderek güç kaybına uğramakta ve zengin bölgeleriyle diğer bölgeler arasında çatışma, krizler gündeme gelmektedir.
Almanya son aldığı karar ile AB vatandaşlarıda dahil olmak üzere sınır güvenliğini artırmasıyla beraber giriş ve çıkışları kendi kontrolüne alarak adeta AB’nin dağılma sürecindeki görünen ilk adımı atarak kendini koruma altına almak istemektedir.
Macron yönetimindeki Fransa sarı yeleklilerle başlayan siyasi krizlerle devam eden ve son seçimlerle kabine kurmakta yaşanan sıkıntılar büyük bir siyasi krizi beraberinde getirmiş durumdadır.
Mehmet BOZKUŞ Stratejist-Siyaset Bilimci KAFKASSAM

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir