Afganistan’daki son gelişmeler ile dünya terör, uyuşturucu ve yer altı kaynakları ile zengin, aynı zamanda Asya ve Kafkasya ile bir kuşak yol projesinin önemli işleyiş ülkesi konumunda olan ülke, kontrollü kaos ortamından ABD tarafından çıkarılarak kontrolsüz kaos ve kriz ortamının içine atılarak dünya ve bölge yeniden şekillenme süreci ile karşı karşıya bırakılmıştır.
Dünyadaki küresel sistemin planları sonucu güç kayıp eden kapitalist emperyalizm ve Çin emperyalizminin çekişmesi ile bölgesel aktörlerin yeniden kendilerine yeni bir yol bulmaya çalıştıkları bir süreç içerisine girdiklerini görmekteyiz.
ABD, Taliban yönetimiyle yaptığı anlaşma ile kendi yarattığı terör yapılanmalarına legal yapılandırma ile BM tarafından terör örgütü ilan edilen bir yapının devlet yönetimi ile kimlik kazanmasını ve dünyanın İslama bakış açısını diktatör ve acımasız bir algı yönetimi ile bağdaştırarak dünya kamuoyu önüne sunmaktadır.
ABD bölgedeki ülkeleri terör tehditleri ile karşı karşıya bırakırken kendi yeniden güç olma ve karar merkezi konumunu güçlendirme politikası ile dünyadaki bütün gelişmelerin kendi kontrolü dışında gelişmesine asla izin vermeyeceğini göstermektedir.
AB’yi göç ve ekonomik tehditlerle tekrar kendi bünyesinde tutmak isteyen ABD Nato çerçevesinde oluşan çatlak ve kırılgan yapıları Afganistan üzerinden tehdit etme yolunu seçmiştir.
Görünmeyen tehditin unsurları olarak göç ve göç ile gelen terör yapılanmaları üzerinden ülkelerin güvenlik politikaları dahil olmak üzere toplumsal eylemlerle ülkeleri karşı karşıya bırakma ve yönetimlere karşı

sivil itaatsizlik eylemleri yapılmasına ortam hazırlayarak istediklerini elde edecekleri bir süreçin ortaya çıkmasını başlatmak istemişlerdir.
Taliban yönetimini dünya kamuoyundaki imajı ile toplumlara korku salan acımasız İslam algısı yaratmak isteyen emperyal sisteminin en büyük korkusu İslam toplumları nezdinde oluşan bilinçlenme ve gelişmekte olan ülkelerle sömürülen ülkelerin birlikte hareket etme yapılarının ortaya çıkmasının önüne geçme planlarıdır.
Yeni dünya düzeninin ticaret yolları denizden karaya taşınması ile denizlerdeki gücünü kayıp edeceğini gören ABD, bunun önüne geçmek için kendisine karşı ekonomik tehdit oluşturan Çin, Rusya ve Türkiye’ye karşı çevresel ve noktasal terör merkezleri oluşturma gayreti ile bölgede göç hareketlerini oluşturmakta bunun neticesinde kendine yeni yollar edinme gayreti içerisine girdiğini görmekteyiz.
Dünyanın her noktasına demokrasi, barış ve insan hakları üzerinden müdahale yetkisini kendinde gören ABD aslında iki kutuplu dünya düzeninden sonra dünyanın bir çok noktasına müdahale ederek bir çok insanı katletmiş ve insan haklarını kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda yönetmiştir.
Japonya’ya Atom bombası atmaktan çekinmeyen bir yapının nasıl acımasız olduğu bilindiği halde kendisine karşı yüksek ses tonundan karşı koymalara karşı izlediği politikaların bu gün dünyanın bir çok yerinde çöktüğü görülmekte olup, ABD emperyalizminin kendine yeni çıkış yolları aradığı gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Elon Musk ‘ın Bolivya’daki Lityum yatakları için darbe girişiminin arkasında kendileri olduğunu açıklamasına rağmen Afganistan’ın yer altı zenginliklerini yirmi yıl boyunca yöneten, geleceğin en büyük enerji kaynağı Lityumun Bolivya’daki rezervlerden daha fazlasına sahip olan, ABD ve emperyal destekçileri Uranyum dahil birçok zengin madenleri bulunan Afganistan’ı neden terk eder gibi göründüğünün cevabı bulunmadığı sürece gerçekler ortaya çıkmayacaktır.
Kazanan terör örgütü olarak tanınan Taliban ön plana çıkarılırken arka planda neler var bunlar unutulmamalıdır.

İnsanlar üzerinde algı oyunları ile en büyük etki yapan ülkenin kim olduğunu kendinize sorarak Afganistan ve bölgedeki gelişmeleri okumanın daha etkili olacağının bilinmesi gerekir.
Afganistan ile kimler neler elde ettiler bundan sonra neler elde edecekleri gerçeğini anlamamızın gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Mehmet BOZKUŞ