MAHMUT SAMİ MALLI: YABANCI GİZLİ SERVİSLER VE DEVŞİRDİĞİ ETKİ AJANLARININ TERÖRSÜZ TÜRKİYE STRATEJİSİNDE OLUMSUZ BİR SÜRECE FIRSAT VERİLMEMELİDİR
Yabancı gizli servisler Türkiye’nin jeo-stratejik konumu gereği güçlü bir şekilde çağın öncüsü olmasını önlemek için her türlü süreçleri deniyorlar.
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü kırmak için terör eylemleriyle kırk yılı aşan terör süreçlerinde başarı elde edemediği için günümüzde Türkiye’nin dolaylı veya direkten sınır komşusu olan ülkelerde meydana gelen savaş süreçlerine alenen ordu ve devlet olarak girmesi için gayret ediyorlar. Oysa Türkiye’nin tarih boyunca savaşın bütün unsurlarından deneyim sahibi olduğu, nerede ne yapacağını unutuyorlar.
Filistin ve İsrail arasında geçen çatışma süreçlerinden ve İsrail’in Filistin’de sarf ettiği orantısız şiddet eylemleri ve soykırım süreci ardından İsrail’in İran’a saldırısı ardından yine yabancı gizli servislerin Türkiye’nin İran safında savaşa girmesi için gayret ediyorlar.
Bu minvalde oy potansiyeli olmayan ama belirli bir kitleye hitap eden ve özellikle sosyal medya üzerinden propaganda yapan mini partiler üzerinden Türkiye’nin Terörsüz Türkiye tezini eleştirerek halk nezdinde olumsuz algı operasyonlarına bilerek veya bilmeyerek katkı sunuyorlar.
Yabancı Gizli Servisler Türkiye’nin 21. Yüzyılın parlayan ülkesi olması, üç kıtanın birleştiği ve beş kıtanın buluştuğu bir ülke haline gelmesi ve daha da önemlisi Türkiye’nin Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı olan kadim bir gelenekle yeniden dünyaya açılarak çağın Türkiye yüzyılı olmasını engellemek için ülke içinde iç karışıklık planları üzerine yoğun bir şekilde mesai sarf ettikleri gerçeğini göz önünde bulunduralım.
Nitekim bu konuda yardımcı güç unsuru olarak yabancı gizli servisler devşirdiği ve kriminal geçmişinden dolayı etki ajanı olarak kullandığı kişi veya kişiler üzerinden hareket etmek isteyeceklerdir. Çünkü bu kişi ve gruplar sanat, spor, kültür vb. çalışmalarda yer alarak toplum yüzü olmaya gayret edebilirler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli güvenlik politikaları doğrultusunda son derece hassas bir şekilde gerekli tedbir ve önlemleri alırken halkımızın da devletimizin izlediği stratejiler doğrultusunda yol almalıdır.
Cumhurbaşkanımız öncülüğünde Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı olarak iç ve dış güvenlik politikaları doğrultusunda son derece hassas ve savaşa mani olacak adımların önünde durmaya gayret ederken gençlerimizin özellikle Z kuşağı olanların sağ duyulu ve sosyal medyada dezenformasyon süreçlerine maruz kalmadan süreçlere odaklanması önem teşkil ediyor.
Bu hususta özellikle Türkiye Futbol Federasyonu kulüpler üzerinden etkin bir iletişim doğrultusunda olası bir kara-propaganda sürecine maruz kalmamak ve olağanüstü süreçlerden geçtiğiniz günümüzde devletimizin politikaları açısından süreçlere odaklanmaya özen gösterilmesi önem teşkil etmektedir.
Özellikle yabancı gizli servislerin etki ajanı olarak devşirdiği geçmişinde suç ve suç unsurlarıyla ilintili, İlişkili ve devletin milli güvenlik politikalarına aykırı olan hiç kimseye bir imtiyaz sunulmayacak şekilde sürece odaklanmalıyız.
Bu konuda Devletimiz özellikle TFF ve diğer tüm 1. ve 2. Lig futbol kulüplerine milli güvenlik stratejileri doğrultusunda uyum ve esasların neler olacağına dair gerekli aydınlatıcı adımları tertip etmelidir.
Son aylarda Elâzığ ve Van spor küpleri arasında tezahür eden tartışma süreci Elâzığ ve Van halkı nezdinde etnik çatışma ve ideolojik tartışma evresine dönme seviyesine geldiği zaman en çok kara-propaganda süreçlerinde sosyal medyanın yer aldığı gerçeğini unutmamalıyız.
Bu minvalde yabancı gizli servislerin futbol kulüplerini hedef alarak Z kuşağı olarak ele alınan genç kesimin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hedef politikalarının engellenmesi için bir eylem sürecine geçmemesi için devletimizin güvenlik stratejilerini güçlü tutmalıdır.
İsrail’in orantısız güç ve soykırım seviyesinde yer alan eylemleri hiç bir şekilde kabul edilemez. ABD’nin İsrail’e destek olarak İran’a yaptığı saldırı süreçleri ve İran’ın Katar’daki ABD üstlerine düzenlediği eylemler ardından jeo-stratejik noktada olan Türkiye’nin iç ve dış güvenlik politikalarına daha hassas yaklaştığı günümüzde vatandaşların doğru bilgi ile bilgilenmeleri ve devletimizin belirlediği istikamet üzere yol alması önem teşkil eden bir adımdır.
Özellikle bu süreçte terör örgütlerinin eylemlerine karşı daha hassas bir yaklaşım içerisinde önleyici tedbirleri artırmalıyız.
Devletimiz sınır komşularında devam eden çatışma sürecinin durması için diplomasi trafiğini aralıksız yürütürken halk kitlesine haiz devlete olan bağlılığı azaltacak süreçleri önleyecek tedbirleri almalıyız. Özellikle savaş bahanesi ile gıda, et, sebze, meyve ve temel ihtiyaçları kapsayan ürünlerde orantısız bir fiyat artışını önlemek üzere gerekli tedbirleri ele almalıyız.
Bu süreç ekseninde özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın neden “Terörsüz Türkiye” dediğine yeniden odaklanmamız gerekiyor.
Share this content:
Yorum gönder