ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE TÜRKİYE’ NİN JEO-STRATEJİK ÖNEMİ, SINIR GÜVENLİĞİ VE SINIR ÖTESİ OPERASYONLARDA KARŞILAŞILAN DÜŞMAN KUVVET UNSURLARINA STRATEJİK BAKIŞ AÇISI NASIL OLMALIDIR?
Uluslaslararası ilişkiler nezdinde Türkiye; jeo-stratejik bir noktada yer alan kıtaların buluştuğu ve dünyanın birleştiği bir merkezi konuma sahiptir.
21.Yüzyılda bu stratejik kazanımlar aynı zamanda jeopolitik açıdan devletimizin çok hassas bir şekilde ilerlemesine vesile olmaktadır.
Son zamanlarda İçişleri Bakanlığı tarafından düzensiz göç olayları kontrol altına alınırken dünya dengesinde değişen ve gelişen süreçleri hassas bir şekilde ele almalıyız.
Türkiye’nin sınır komşularında yükselen iç karışıklık, Afganistan’ da hükümet değişimi, Kazakistan’da rejim revizyonu, İran’da artan tansiyon, Rusya ve Ukrayna savaşı, İsrail’in Hamas’ a orantısız güç kullanımı, Lübnan’daki hareketlilik, Suriye’ de Esad rejiminin çökmesi, Pakistan ve Hindistan arasındaki çatışma süreci, Türkiye’nin Ortadoğu ve Asya üzerine diplomasi, güvenlik ve devlet refleksi olarak üzerine hassas bir şekilde durduğu konular arasında yer almaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO’ nun ikinci büyük askeri güce sahip olması Türkiye’nin aleyhine jeo-stratejik hedefler güden ülkelerin yabancı gizli servislerinin yıpratıcı politikaları etki ajanlığı ve organize suçlarda orantısız bir karmaşa ile dış politika ve milli güvenlik politikalarından uzak tutarak iç politikaya hapsetmeyi hedeflediği tezini hassas bir şekilde güvenlik stratejileri ekseninde ele almalıyız.
Bu hususta özellikle Avrupa ülkelerinde firari olan FETÖ-PDY örgütünün elemanları ve onlarla işbirliği içerisinde olan kişi ve grupların etki ajanlığı ukdesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıpratmak ve meşru hükumete zarar vermek için medya ve sosyal medya üzerinden yayın akışlarıyla kara-propaganda yapma eylemleri hassasiyetle ele alınan konular arasında yer almaktadır.
Türkiye merkezli bölgesel askeri hareketlilik ve örgütsel süreçlerin yakın takip edilen milli güvenlik konuları başında gelirken uluslararası ilişkiler nezdinde değişen ve gelişen süreçlere haiz askeri stratejilerin önemi her gün biraz daha artmaktadır.
Aynı zamanda tüm bu gelişmelerin yanı sıra Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarını için mücadele verdiği ve vereceği İslamofobi ile mücadele çalışmaları önem teşkil etmektedir.
Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilat stratejisi revize edilerek halkla ilişkiler ve Diyanet Akademisi daha etkin bir pozisyona sosyo/psikolojik ve İslam sosyolojisi ekseninde yenilenmesi önem teşkil eden bir konudur.
Tüm zararlı unsurların marjinal, ideolojik ve dini hassasiyetleri kullanarak terör olayları ile Türkiye’ye karşı eylemler içerisinde olmasına mâni olmak için askeri mücadele kadar sosyolojik değerlendirmeler ile iç ve dış istihbarat analizlerini hassas bir şekilde artırmalıyız.
Bu hususta Türkiye için en öncelikli terör örgütleri PKK, FETÖ/PDY, DAİŞ, DAİŞ’ in Horasan Kolu vb. oluşumlar gelmektedir. Türkiye’ye karşı mücadele içerisinde olan terör örgütlerinin askeri mücadele olarak kullandığı oluşumların ve hareket kabiliyetlerinin nasıl olduğuna dair gözlemleri sivil ve kurumsal nitelikte stratejik bakış açısıyla artırmalıyız.
Bu zararlı illegal örgüt oluşumları Türkiye’nin gücünü kırmak için yeri geldiğinde kolektif bir şekilde hareket edeceği ihtimali her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.
Öncelikli olarak Türkiye’ nin jeo-stratejik konumunu muhafaza ederek sınır güvenliği ve sınır ötesi operasyonlarda karşılaşılan düşman kuvvet unsurlarına genel bakış açısı ile analiz odaklı bir değerlendirme ile sürece haiz gelişmelerden ve değişen dengelerden haberdar olmalıyız.
İleriki zaman evresinde terör örgütleri ve illegal oluşumların başka ülkelerin hedefleri doğrultusunda Türkiye’ ye karşı düşman unsurları yanında yer alma ihtimallerine karşı stratejiler geliştirmeliyiz.
Bir diğer husus bu illegal oluşumların düzensiz göç ve bilinmeyen yollar ile ülkemize giren yabancı kişiler arasında hücre yapısı oluşturup açık veya kapalı casusluk faaliyetlerinde olma ihtimali her zaman zihinlerde diri tutulmalıdır.
Bu hususta öncelikli olarak sınır güvenliği, sınır ötesi operasyonlar, ülke içi demografik yapının korunması, İslamafobi ve terörle mücadele çalışmaları kurumlar arası koordinasyon eşliğinde Milli Güvenlik Kurulu öncülüğünde seyir almalıdır.
Milli Güvenlik Kurulu çatısı altında eğitim, kültür, diplomasi, halkla ilişkiler, emniyet, güvenlik ve istihbarat çalışmaları bir bütünlük ekseninde ilerlemesi için gayret etmeliyiz.
Bu bütünlük ekseninde temel ilkemiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘‘Vatanını En Çok Seven Görevini En İyi Yapandır, Vatan ve Cumhuriyet Çalışkan İnsanların Omuzunda Yükselir’’ tezi olmalıdır.
Bu ilke ekseninde sosyolojik bir kuvvet bütünlüğü içerisinde herkes kurum ve kuruluş olarak görevini, kanuni sorumluluğunu yerine getirirse, devletimizin güvenliği, milletimizin huzuru ve vatanımızın selameti suhulet ekseninde temin edilmiş olacaktır.
Yukarıda belirtilen hedefler doğrultusunda Türkiye’nin jeo-stratejik konumu, iç ve dış güvenliği, sınır güvenliği ve sınır ötesi operasyonlarda karşılaşılan düşman kuvvet unsurlarına genel bakış ile güçlü bir stratejik eylem planı olarak saha incelemesi ve stratejik bakış açısıyla ele alınan “Ecrin Gubbesi Stratejisi” güçlü bir proje ekseninde tertip edilmelidir.
1923’ den 2023’ geldiğimiz Cumhuriyetin ikinci yüz yılında, çağın Türkiye Yüzyılı olması için gayret etmeliyiz.
Türkiye’nin hedeflerine ulaşması ve muasır medeniyet seviyesinde güçlü bir devlet olarak bölgesinde ve küresel ölçekte dünya politikalarında söz sahibi ve Stratejik Güç Sistem 2053/ Türk Dünyası ve Avrasya Vizyonu doğrultusunda “ECRİN GUBBESİ STRATEJİSİ” emin adımlarla ilerlemesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Türk’ün Türk’ten başka dostu olmazken Türk’e Türkiye’den başka vatan yoktur.
