KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Leyla Elmacıoğlu: Erdoğan’ın Afrika ziyaretinin ardından: Kıtadaki temaslar neden önemli?

Leyla Elmacıoğlu: Erdoğan’ın Afrika ziyaretinin ardından: Kıtadaki temaslar neden önemli?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
253 0

Çınar: Türkiye’nin kıta ülkeleriyle 26 milyar dolar civarında bir ticaret hacmi bulunuyor

Kafkasam Afrika Uzmanı Huriye Yıldırım Çınar da benzer görüşleri paylaştı.

İlk olarak “Türkiye neden Afrika kıtasında olmalı?” sorumuzu yönelttiğimiz Çınar, sözlerine “Bilindiği üzere 2002 sonrası dönemde Türkiye birçok Sahraaltı Afrika ülkesiyle siyasi, askeri, ekonomik ve sosyo-kültürel alanda imzaladığı anlaşmalarla ilişkilerini geliştirmiştir. 2002’de iktidara geldiğinde Afrika’da 12 büyükelçilik varken AK Parti Hükümeti yakın zamanda açmayı planladığı Togo ve Gine Bissau Büyükelçilikleriyle bu sayıyı 2021 yılında 44 yapmayı hedeflemektedir. Diğer yandan Türkiye’nin kıta ülkeleriyle 26 milyar dolar civarında ticaret hacmi bulunmaktadır. Doğrudan yatırımları artırmaya çalışan Türkiye, yakın dönemde Somali’de 50 milyon dolar harcayarak inşa ettiği askeri üs ile kıtadaki askeri varlığının uluslararası barış gibi operasyonlarla sınırlı kalmayacağının sinyalini vermişti” diyerek başladı.

Türkiye’nin Afrika politikasının önemli siyasi, ekonomik ve sosyokültürel amaçları bulunduğuna dikkati çeken Çınar, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

“Öncelikle gelişmekte olan Türk ekonomisi için Afrika kıtası hem hammadde hem de pazar açısından muazzam olanaklara sahip. Bilhassa son yıllarda hızla gelişen Türk Savunma Sanayi açısından sürekli siyasi ve askeri krizlerle, iç savaş ve terörizm tehditleriyle mücadele içerisinde olan Afrika ülkeleri büyük önem taşımaktadır. Öyle ki 2021 yılının ilk beş ayında Türk Savunma ve havacılık sanayii 1 milyar 120 milyon dolar değerinde ihracat yaptı. Yine aynı sektördeki istatistiklere baktığımız zaman Afrika kıtasına yönelik satışlarda yıllık bazda 11 kat artış olduğunu görebiliyoruz.”

Afrika ülkeleriyle geliştirilecek ilişkilerin siyasi açıdan uluslararası alanda Türkiye’nin hareket kabiliyetini güçlendireceğine vurgu yapan Huriye Yıldırım Çınar, yakın geçmişteki Libya ve Doğu Akdeniz meselelerindeki gelişmelere de atıfta bulundu. Bu dönemde Fransa ve Mısır’ın Libya ve Doğu Akdeniz’deki petrol meselelerinde Afrika’daki bazı kabile reislerini kendi tezlerini desteklemeye ikna etmeye çalıştığını hatırlatan Çınar, Türkiye’nin de buna karşın Tuareg liderleri gibi bölgede etkinlik sahibi kimi aktörlerle Fransa ve Mısır bloğunu dengelemeye yöneldiğini söyledi. Çınar sözlerini, “Ayrıca FETÖ terör örgütüyle mücadelede de birçok Afrika ülkesi Ankara hükümetine önemli destekler vermiştir ve vermektedir” diyerek sürdürdü.

Son yıllarda Türkiye’nin Afrika kıtasında artan varlığını, hem Türkiye’yi hem de kıta ülkelerini güçlendirebilecek bir gelişme olarak niteleyen Çınar, “Bağımsızlığını yarım yüzyıl önce kazanmış, birçok siyasi ve ekonomik kriz, iç savaş ve terörizmle mücadele eden, diğer yandan da eski sömürgeci güçlerin neo-kolonyal politikalarına direnen Afrika ülkelerinin büyük bir çoğunluğu da Türkiye ile etkileşime geçmekten oldukça memnun. Cezayir ve Togo örneklerinde bunun böyle olduğunu da gördük” şeklinde konuştu.

Huriye Yıldırım Çınar Kafkassam.jpg
Huriye Yıldırım Çınar / Fotoğraf: Kafkassam

“Afrika ülkelerinin siyasi/ekonomik kriz, iç savaş, darbeler ve terörizm gibi sorunlarının arka planı, niteliği iyi analiz edilmeli”

Türkiye’nin Afrika’daki nüfuzunu artırırken dikkat etmesi gereken hususlar da ayrı önem taşıyor.

Bu konuda neler yapılması, hangi hamlelerde bulunulması ya da bulunulmaması gerektiğini sorduğumuz Çınar, “Türkiye, Afrika ilişkilerini kazan-kazan prensibi üzerine inşa etmiş, kolonyal geçmişi olmayan, yatırım ve kalkınma projelerinde de genellikle siyasi şartlar koşmayan bir aktördür. Bu özellikleriyle Türkiye, uzun dönem Batılı sömürgecilerin, son dönemde de Çin’in geliştirdiği neo-kolonyal politikaların altında ezilen Afrika ülkeleri nezdinde diyalogu arttırılmak istenen bir aktör olarak görülmekte. Türkiye kısa vadeli kazanımlardan daha çok orta ve uzun vadede kıtada daha istikrarlı bir nüfuza sahip olabilmek için Afrika ülkeleriyle ilişkilerini sağlam zeminler üzerine oturtmalı. Bu noktada bu bölgedeki ülkelerin siyasi/ekonomik kriz, iç savaş, darbeler ve terörizm gibi sorunlarının arka planı, niteliği iyi analiz edilmeli. Kazan-kazan prensibinin de etkinliğinin sağlanması için Türkiye bu sorunların çözümüne katkıda bulunmalı. Örneğin büyük bir çoğunluğu radikal terör gruplarıyla mücadele eden Afrika ülkeleri için hızla gelişen Türk savunma sanayi, güçlü Türk ordusu ve terörle mücadele tecrübesi ile Türkiye önemli bir partner olabilir” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin bu durumda birçok açıdan kazançları olacağını öne süren Huriye Yıldırım Çınar, öncelikle güçlenen Türkiye’nin varlığından rahatsız olan bazı Batılı aktörler tarafından öne sürülen “Türkiye’nin radikal/selefi terör örgütlerini desteklediği” yaftasının Sahraltı Afrika’da Türk unsurlarca desteklenen terörle mücadele girişimleriyle bertaraf edilebileceğini savundu. Bu terörle mücadele çabasının bir yandan hükümete yapılan bu ithamı ortadan kaldırırken diğer yandan kıtadaki Türk varlığının korunması ve geliştirilmesine de hizmet edebileceğini vurgulayan Çınar, Türkiye bu mücadeleyi direkt olarak bölge devletlerinin kolluk/güvenlik güçlerine yapacağı desteklerle sağlayabileceği gibi yerel halkın sosyo-ekonomik şartlarını iyileştirerek terör örgütlerinin yaşam alanlarını kısıtlayarak da gerçekleştirebilir. Yakın zamanda iç politikada tartışılan Türkiye’den Somali’ye verilen 30 milyon dolarlık hibe gibi adımlar bu bahsedilen amaca ulaşılmasında önemli araçlardır. Türkiye’nin Afrika ülkelerine yaptığı/yapacağı bu desteklerin gelecekte kıtada ülkemizin daha etkin bir aktör olarak konumlanmasına hizmet edeceği su götürmez bir gerçektir” dedi.

“Türkiye’nin Afrika’da her geçen gün artırdığı nüfuzu; Boko Haram, El Şebab ve JNIM gibi terör örgütlerini rahatsız edebilir”

“Türkiye’yi Afrika kıtasında bekleyen riskler var mı?” sorusunu da yönelttiğimiz Huriye Yıldırım Çınar’a göre “Evet, riskler de bulunuyor”.

Türkiye’nin 2000’li yılların başından itibaren büyük bir ivmeyle gelişen Afrika politikasının başta “Batılı eski sömürgeci güçler” olmak üzere kıtada “çıkar gözeten” birçok aktör tarafından “endişeyle” takip edildiğini ifade eden Çınar, Türkiye’nin bölgede attığı her adımın Batı medyasında etraflıca yer aldığını söyledi.

Çınar, “Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika’ya her seyahatinde Le Figaro ve Le Monde gibi önde gelen Fransız gazetelerinde “Türkiye, Afrika kıtasında nüfuzunu arttırıyor!” gibi başlıklar yer almaktadır. Haberlerin bir kısmında da Türkiye’ye karşı bir propaganda yapıldığı görülmekte. Bu aktörlerin bahsettiğim endişeli takibi yanında kıtada etkili olan bazı terör grupları da Türkiye’nin bölgedeki varlığından rahatsız. Örneğin Somali’de 2015 yılında gündeme gelen bir liman ihalesi haberi vardı. Liman ihalesi haberi El Şebab terör örgütünü oldukça rahatsız etmişti. Bahsedilen dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Somali’ye bir ziyaret gerçekleştirilecekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Somali ziyaretinden bir gün önce Mogadişu’da Türk heyetinin kaldığı otele El Şebab tarafından yapılan bombalı saldırı birçok uzman olarak terör örgütünün Türkiye’ye uyarısı olarak değerlendirilmişti” şeklinde konuştu.

Sonuç olarak Türkiye’nin Afrika’da her geçen gün artırdığı nüfuzunun yakın dönemde burada etkin olan Boko Haram, El Şebab ve JNIM gibi birçok terör örgütünü rahatsız edebileceğini belirten Çınar, Türk unsurlarının bu noktada bir hedef haline gelebileceği uyarısında bulundu. Çınar, sözlerini son dönemde Ortadoğu gücü azalan DAEŞ ve El Kaide’nin Sahraaltındaki varlığını artırmaya çalışmasının, bu olasılığı daha da güçlendirebileceğini belirterek noktaladı.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir