KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Korona ve İsrail’de siyaset

Korona ve İsrail’de siyaset

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
342 0

Korona dehşeti, bir yıl içerisinde üç genel seçim düzenlenmesine rağmen hükümetin kurulamaması nedeniyle İsrail’in yaşadığı boğucu kriz ile aynı zamana denk geldi.

Korona hayaletinin İsrail’deki siyasi hayatı yönlendirdiğini ve gerek sağ gerekse solun seçeneklerini zorladığını görmemiz şaşırtıcı değil.

Koronanın siyasi gücünün en belirgin ifadesi, İsrail’de oldukça yaygınlaşan şu şakadır: “Korona ile Araplar arasındaki ortak nokta nedir?” Yanıt: “İkisini de izole etmek gerekiyor.”

Bu şaka siyasi güçlerin tutumları ve yönelimleri arasındaki bölünmeyi özetliyor ki bu, boyut ve güç olarak neredeyse eşit iki taraf arasındaki dikey bir bölünmedir. Fıkranın sahibi bir yandan Arapların İbrani devletinin tüm bileşenlerinde entegrasyonu düşüncesini benimsiyor. Diğer yandan, Arapları korona gibi gören ve onları izole etmekten başka çözüm olmadığını düşünen diğer tarafla dalga geçiyor. İsrail’de yaşayan, siyasi hayat içinde güçlerini artırmayı ve devlet içinde üçüncü partisel güç olmayı başaran iki milyon Arap ile başa çıkmak konusunda tek çözümün bu olduğunu düşünenlerle alay ediliyor.

Bu konudaki bölünme, İsrail’de genel tartışmalarda en önemli ve en çok tartışılan iç mesele haline geldi. İbrani devletinin geçen yüzyılın ortalarında kurulmasından bu yana ilk kez durgun suyun yüzeyine kendisini bu kadar karıştıran ağır bir taş düşüyor. İsrail bu süre boyunca Arap etkisine karşı steril bir iktidar değişimi sisteminde yaşadı.

Arap toplumu sistem içinde ikincil öneme sahipti ve bir ekten ibaretti. Ancak şimdi korona ve hükümet krizinde merkeze yerleşti. Dolayısıyla bu anlamlı şakayı şu şekilde de değiştirebiliriz: Korona izole edilebilir ama Araplar daha da yayılacak ve güçleri artacak.

İsrail siyasi sistemi sınırları içindeki bu bölünme, geniş Arap çevre içindeki en yakın komşu Filistin Yönetimi ile ilişkilere ve ona karşı benimsenen mantıksız politikayı da etkiliyor.

Sözgelimi İsrailliler, orman yangınlarının görüldüğü yaz mevsiminde genellikle Filistinli itfaiyeci grupların yardımını kabul ederler. Bu gruplar görevlerini yerine getirip yangınları söndürdükten sonra, yapıcı rolü için Filistin Yönetimi’ne bir teşekkür mektubu gönderirler.

Yine Batı Şeria’da ilk korona vakası ortaya çıktığında, İsrail’in benzeri görülmemiş gayreti ile iki taraf arasındaki iletişim ve işbirliği kanalları daha aktif hale geldi.

Korona zamanında İsrailliler, en yakın komşuları ile ortak yaşamlarının, onları kamusal hayatın tüm seviyelerinden izole etmeyi imkansız kılan derinlik ve genişliğe ulaşacak kadar iç içe geçmiş olduğunu fark ettiler. İbrani devletinin ekonomik çarkının yönetimi için vazgeçilmez olan Filistinli işçilerin sayısına ilişkin birçok kesin istatistik bulunuyor. İsrail’de Ayrım Duvarının binlerce Filistinlinin İsrail’e girişini sınırlamakta başarısız olduğuna dair yazıların oranı yükseliyor. Yine hükümetin Gazze’ye yönelik politikalarından kaynaklanan tehlikenin büyüklüğüne karşı uyarıcı yazıların sayısı da artıyor. Zira Gazze Şeridi, ekonomik düzeyde İsrail için altın yumurtlayan bir tavuk gibi. Gazze’ye ulaşan İsrail mallarıyla dolu tırların sayısı bazı günlerde binin üzerine çıkıyor. Bu, ambargonun en şiddetli olduğu dönemlerde bile kesintiye uğramadı. Gazze aynı zamanda İsrail için, kuruluşu ve Filistin meselesi ve Gazze’nin ortaya çıkışından bu yana çözümü olmayan kalıcı bir güvenlik tehdidinin kaynağıdır.

Eğer “ihtiyaçlar tavizlerin anası” ve bu, zayıfların güçlülere verdikleri tavizlerin tek gerekçesi ise korona, yangınlar, Ortak Arap Listesi ve Gazze, önemli bir İsrailli yazarın deyimiyle bu kez İsrail’i tavizde bulunmaya itmelidir.

Bu taviz mutlaka iki yönlü olmalıdır. İsrail içinde, Arapları korona gibi görme ve onlarla maskelerin arkasından muhatap olma tutumu sona ermelidir. İzole edilmesi ya da haklarının gasp edilmesi imkansız önemli bir oluşum olarak varlıkları tanınmalıdır. Komşular yani Batı Şeria ve Gazze ile ilişkiler düzeyinde ise, dört milyon Filistinliye bir hizmet yatırım projesi ve sermayesiz bir gelir kaynağı gibi davranmak mantıksal olarak sürdürülemez. Çünkü Batı Şeria ve Gazze sakinleri, siyasi haklarını elde edene kadar yatışmayacaklardır ki bu İsrail ile bir arada yaşamalarını mümkün kılacak tek şeydir.

Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar

şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir