Kilis’e Çözüm Katar’da mı?
IŞİD’in bizi gitgide daha fazla hedef aldığı tam bu günlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Katar’a gitmesi tesadüf değil. Hem de başbakanlığı döneminde ilk kez.
Zira benim de takip ettiğim gezinin asıl gündemi IŞİD’di. Yani iki ülkenin etle tırnak gibi olduğu Suriye politikası.
Bu geziden hemen önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önce Suudi Arabistan, hemen ardından da Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etmiş olması da zaten bu resmi tamamlıyor.
KATAR’DA TÜRK ÜSSÜ
IŞİD artık bize sistematik olarak saldırarak, “Suriye’den elini çek” mesajı veriyor. Malum, Ankara Suriye’de “ılımlı” diye nitelediği muhalif gruplara desteğini arttırarak sürdürüyor. Ve bunu da Katar ve Suudi Arabistan’la birlikte yapıyor.
Diğer yandan Türkiye’nin son günlerde Suriye sınırına askeri yığınak yapması ve çok yakında ABD’den gelecek olan çok-namlulu roketatar sistemi de örgütü telaşlandırmış görünüyor.
*
Bununla birlikte sınırımızın hemen ötesinde, IŞİD ve muhalifler arasındaki çatışmalar iyice tırmanmış durumda. Özellikle de Kilis’in tam güneyinde, muhaliflerin kontrolündeki Azez’de. Burada gerilimin artması da ister istemez bize de yansıyor.
Dahası Suriye’de Şubat ayından beri düşe kalka da olsa yürüyen ateşkes fiilen bitmiş durumda. Evvelsi gün biz Doha’dayken Birleşmiş Milletler Suriye Temsilcisi Stefan De Mistura açıkladı: Son 48 saatte her 25 dakikada, bir Suriyeli ölüyor.
Tüm bunların üstüne Cenevre görüşmelerinin 3. evresi de iflas etti.
İşte bu nedenle tam da bu günlerde Ankara için Katar’la konuşmak hayati önemde. İki ülkenin Doha’da açılışını yaptıkları ortak askeri üs de, bu ortamda bir güç projeksiyonu niteliğinde.
PYD FAKTÖRÜ
Tüm bunların ötesinde, ABD sırtını gitgide PYD’ye daha fazla yaslıyor. Başkan Obama daha yeni 250 uzman askerini daha Suriye’ye PYD öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’ne destek için göndereceğini açıkladı.
Dahası Haziran’da Azez-Cerablus hattında PYD’yi havadan desteklediği bir operasyon yapmaya hazırlanıyor.
Ankara ise desteklediği muhaliflere ABD’nin yardımını arttırmasını istiyor. Ve Washington’a “PYD yerine bu güçler savaşsın, o zaman biz de karadan destek veririz” diyor. Beyaz Saray ise oralı değil.
*
Bu arada Rusya da bir yandan desteklediğimiz muhalif grupları vuruyor. Diğer yandan ABD’yi “bölgesel ortaklarının desteklediği muhaliflerin içindeki teröristleri görmezden geliyorsun!” diyerek suçluyor. Geçtiğimiz hafta Rus Dışişleri Bakalığı Sözcüsü’nün yaptığı gibi.
Suriye’ye çözüm bulmak için Moskova’ya muhtaç olan ve gitgide Rusların dümen suyuna giren ABD, bu yüzden muhaliflere verdiği desteği daha da kısabilir. Ve Rusya’nın da desteklediği PYD’ye daha da fazla yönelebilir.
Kaldı ki Obama da daha yeni Körfez turundan döndü. Hem İran’la anlaştığı için, hem de Suudların 11 Eylül saldırılarında rolü olduğunu ima eden yasa tasarısından dolayı Körfez’le gerilen ilişkileri her açıdan geziye yansıdı. Bu da ABD’yi denklemde Rusya’ya ve PYD’ye yaklaştıran, Körfez’le işbirliğini de örseleyecek bir diğer faktör.
İşte bu ortam da Ankara ve Doha’yı birbirine daha da yaklaştırıyor.
ESAD’A KARŞI ORTAK VİZYON
Tüm bunların ötesinde, Esad gitgide daha kalıcı hale geliyor. Halep’i ele geçirmek için de Rusya’yla birlikte yapacağı büyük operasyonun eli kulağında. Obama da geçtiğimiz hafta “Esad’ı kara gücüyle devirmek büyük hata olur” diyerek resmen havlu attı.
Ankara bu konuda Katar başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle –malum- aynı çizgide. IŞİD’e karşı koalisyonun diğer üyeleri ise “Esad gitsin” duruşundan tek tek uzaklaştılar.
Zaten tam da bu yüzden Davutoğlu Doha’da biz gazetecilerle yaptığı sohbette, ortak üssün Türkiye ve Katar’ın “ortak vizyonu” sayesinde açıldığını özellikle vurguladı. Ve “Arap Baharı”nın başlangıcından bu yana iki ülkenin Suriye, Yemen ve Libya politikalarının tamamen örtüştüğünün altını çizdi.
Ne var ki güç dengesi her zaman “büyük güçler”in tekelinde. ABD ve Rusya’yla Suriye makası sürdükçe, Körfez’le işbirliğimizin sahadaki dengeleri değiştirmesi beklenmemeli.
Verda Özer/Hürriyet