KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Kenan Hasip: TÜRK-İSLAM SENTEZİ VE ÜMMETÇİLİK..!

Kenan Hasip: TÜRK-İSLAM SENTEZİ VE ÜMMETÇİLİK..!

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
355 0

Sosyal Bukalemunlar (Siyasal Dönekler) adlı makalem diğerleri arasında, bazı kesimlerde ‘’Ümmetçilik’’ ve ‘’Milliyetçilik’’ konuları ve aralarındaki farklılıkları gündeme getirmekle birlikte, makalemin hedefi olmayan bir hususa bir daha dönmeme neden oldu.

Ancak meselenin ne olduğunu anlamak için başta literatürde ki bilgilere dayanarak bu iki kavramın farklılıklarından bahsetmek gerekmektedir.
Ümmetçilikte kişilerin milliyetleri yerine ‘’dinleri’’ önemlidir. Birden çok millet “din duygusuyla” bir arada tutulabilir. Semavi dinlere inanan kişiler “ümmetçilik” kavramı içinde girmektedir.

Milliyetçilikte ise ülkede yaşayan bütün etnik kimlikleri bir ana kimlik altında kabul eden bir anlayış şeklidir. Ümetçillikte din, milliyetçilikte dil, tarih ve kültür esastır. (Dediklerim literatürden bir alıntı olarak aktarılmıştır.)

Ancak bütün bunlar doğrumudur, bu iki kavram arası bir bağlantı kurulabilir mi ve buna benzer soruların ortaya çıkması sonucu bu iki müesseseyi farklı bir perspektiften bakmak mümkündür. Ancak sık sık duyulan ve tartışılan “Türk-İslam Sentezi” kavramını analize etmekle bir sonuca varabiliriz diye düşünüyorum.
Peki “Türk-İslam Sentezi ” nedir, bu kavramı nasıl algılamak lazım. “Türk-İslam Sentezi” geleneksel iki kanadı “Dindar” ve “Milliyetçi” çizgileri bir araya getirerek, aralarında ki ayrımı ortadan kaldırmayı hedefleyen bir “Siyasi Anlayışı” ifade etmektedir. Her nekadar bazı araştırmacılara göre bu “Siyasi Anlayış” geçen asrın yetmişli yıllarında ortaya çıktığı belirtilse de, bu anlayışın kökleri çok daha eskilere dayanmaktadır.

Tarihi bir gerçektir ki bu Siyasi Anlayış, Balkanlarda ve Sovyetler Birliğinde ki ‘’Komünist İdeolojisi’’ sonucu körüklenmiştir. Aslında bu “Siyasi Anlayışın” amacı sol ideolojiye karşı “Türkçülük” ve “İslam” temellerine dayanan bir sağ hareket oluşturmaktı. Ancak Komünist Ideolojisi baskı yöntemleri ile yürütüldüğü için bu “Siyasi Anlayış” istisnalar hariç hayli sessiz kaldı. Komünist İdeolojisi’nin ortadan kalkması ile birlikte bu “Siyasi Anlayış” bir yaşam felsefesi olarak yayılmaya başladı.

Burada aslında benim amacım bu “Siyasi Anlayışı” ümmetçilliğe ters düşürmek değil, aksine birbiriyle uyum içinde olduklarını açıklamaktır. Konu hassas olduğu için “Türk- İslam Sentezi” islami değerleri içeren bir Siyasi Anlayış olduğu için önce bunun “İslamda” bir dayanağı ya da referansı varmıdır diye incelemem gerekirdi.

İslamiyetle ilgili sınırlı bilgilerime rağmen Kuran-ı Kerimde çok ilginç bir ayet-i kelimeye rastladım. O da Hücurat süresinin 13. ayetine dayanmaktadır. Mealen ayetin anlamı şöyledir; “Ey insanlar! Şuphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır”.
Ayet-i kerime’ye göre yüce yaradan insan neslini bir bütün olarak bırakmamış, kavim kavim, kabile kabile ayırmış. Demek ki rabbimiz Ademoğlunu farklı coğrafyalarda, farklı renklerde, farklı dilleri konuşan, farklı kültürler ve medeniyetler üreten ayrı ayrı kavimler halinde yaratmış, fakat birbirilerini tanımalarını emretmiş ve İslam dinini bağlayıcı unsur olarak farz kılmış (Bu da İslam alimlerinin yorumlarından bir alıntıdır ).

Başta dediğim gibi araştırmacılara göre birbirine zıt ve farklılıklarla dolu görülen bu iki kavramın muazzam bağlantısı olduğunu vahiy aracılığıyla görmekteyiz.

Türk Demokratik Partisi’nin programı aslında diğerleri arasında bu iki temel ilkeye de bağlıdır; “Türklük ve İslam”.
Neden Islam? Barış dini olduğu için, insanlar arası ayırım yapmadığı için, tek ve hakiki din olduğu için ! Neden Türklük? ‘’Türkçe’’ konuştuğumuz için, Türk kültürü, örf ve adetleri ile yaşadığımız için, tek sözle yüce yaradan kavim kavim kabile kabile yarattığı için ! Farklılıkları birbirine yaklaştırmak için !

Bu nedenle her nekadar birileri bizim bu ‘’Siyasi Felsefemizi’’ fikir ve yöntem farklılığı olarak göstermek istese de, bunun temelinde bir ‘’birliktelik’’ yatar.
Mesele, sadece kim hangi ‘’diyoptri’’ ile baktığına bağlıdır.
Diğer taraftan beş asırdır ‘’Osmanlı hakimiyeti’’ altında olan ve ‘’İslam ruhu’’ ile hamurlanmış bir halkın Siyasi Anlayışının temelinde, “Türklüğün” ve “İslamiyetin” olmasından daha doğal bir şey olabilir mi? Bunları yaşatmak boynumuzun borcudur!

Eğer ki bazı siyasi çevreler (nerede olursa olsun) bu “Siyasi Anlayışımızı” farklı algılarsa, bize göre Siyasi Felsefe farklılığından değil, bireysel çekememezlikten kaynaklandığını göstermektedir.
Bunun en önemli delili, bazı yöneticilerin partimizden ayrılmalarına ve neslin değişmesine rağmen Parti çizgisinin değişmemesidir. Bu demek ki, ne olursa olsun, kim yönetirse yönetsin programımızın bu iki ‘’temel direği’’ değişmez, değişemez !

Geçen dönemde TDP dışında yeni Türk partileri de kuruldu, bu aralar hatta ‘’dördüncü Türk Partisi’’ kurulacağı duyumları da beni hiç şaşırtmadı, ancak ister 40 küsur yıl Yugoslavya döneminde ve doksanlardan bu yana Makedonya döneminde etnik ve dini esasları üzerinde siyasi örgütlerin dizayn edilmelerini görmemezlikten gelirseler eğer, siyasi arenada ‘’tabela siyasi parti’’ konumundan çıkamayacakları aşikardır. Çünkü Kuzey Makedonya Cumhuriyeti “Konsosyal Demokrasi” modeline göre yönetilen bir devlettir. Bu modeli araştırdığınızda göreceksiniz ki temel yönetim biçimi hak hukuk değil, siyasi anlaşmalardır. (Ohri Çerçeve Anlaşması, Pırjino 1, Pırjino 2 , Mayıs Anlaşması v.s.). Bu model etnik ayırımları körükler ve güçlülere güç katar ! Maalesef tüm anlattıklarımıza rağmen ‘’ya anlatamadık’’ ya da ‘’bizleri anlamak istemediler’’ ! .

Her nasılsa biz bunu öğrendiğimiz için şartlar değişinceye kadar aynı istikamette devam etmek zorundayız çünkü felsefemiz “kendi hatalarımızdan değil, başkalarının hatalarından ders çıkarmaktır’’. Diğer taraftan geçmişimizden ders almalıyız ! 90lı yıllarda yeni yeni siyasi partiler kurulurken, dini değerleri ve hatta isminde “İslam” kavramını içeren de bir Siyasi Parti kurulmuştu.
Türk Demokratik Partisi’nin üyesi olarak bu Parti ile işbirliği kurarak 1994-1998 yılları arası Makedonya Cumhuriyeti Meclisinde milletvekili görevine seçilmiştim. Ancak Milli ve Milliyetçi Siyasi partilerin hamleleri sayesinde kısa bir süre sonra bu parti Makedonya siyasi sahnesinden silinip gitti. Farklı farklı halkları İslam değerleri üzerine toplamayı hedefleyen bu parti, güçlü milli baskıların sayesinde siyasi arenada mevcudiyetini koruyamadı.

Bu gerçekleri görmeyenler ve Kuzey Makedonyada etnisitenin (milli mensubiyetin) nekadar güçlü bir unsur olduğunu bilmeyenler, siyasette marjinelleşmenin öznesi olurlar ! Zamanla bu gerçeği farkedip parti olarak “milli kimliğimizin” yanısıra bizi asırlarca ayakta tutan “dini kimliğimizle” kopmamış bir bağ kurarak, asimilasyon hamlelerine dur deyip özbenliğimizi ve varlığımızı koruduk. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum; Bu topraklarda varlığınızı sürdürebilmek için az da olsa milliyetçilikle aşılanmanız gerekir ! Bu milliyetçilik aslında klasik milliyetçilik tanımına göre bir milliyetçilik değildir.
Bu farklı ülkelerde “azınlık” konumunda olan ancak “anavatan hasreti” ile kavurulmuş bir milletin psikolojisinde yatan bir duygudur. Bu sözlerle anlatılacak bir şey değildir, bunu ancak yaşamanız gerekir !

Bu tür milliyetçilliği ünlü siyasetçi Büyük Birlik Partisi’nin kurucusu ve ilk Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu şöyle özetlemiştir: “Bizim milliyetçiliğimiz ayıştırıcı değil birleştirici, çatışmacı değil barıştırıcıdır.” “Bizim milliyetçiliğimiz ete, kemiğe, kana veya ırka değil kültüre dayanır”. Ne güzel özetlemiş büyük insan.
Böyle bir Türk-İslam sentezini istedikleri kadar eleştirsinler. Ancak meselenin içinde girdiğinizde anlaşılır ki eleştirilerin hedefi yüruttüğünüz siyaset değil, bireylerdir ! Hatta eleştirileri yapan da bireyler veya siyasi gruplardır! Işte bu nedenlerden dolayı büyük fedakarlıklarla yürütülen bir davaya yöneltilen zehirli okların, hedefini tekrar ıskalayacağına yürekten inanıyorum !
Bir sonraki yazıma kadar hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum.
Kenan Hasip K Makedonya

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir