KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Kenan Hasip: MİLLİYETÇİLİK VE VATANSEVERLİK

Kenan Hasip: MİLLİYETÇİLİK VE VATANSEVERLİK

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
263 0

Vatan sevgisi imandan gelir ! (Hz.Muhammed S.A.V)

Sevgili okuyucular,

En başta şunu belirtmek isterim ki bu iki kavram başta her nekadar anlamlı görünse de kaleme aldığımda nekadar zor bir konu olduğunu hayal bile edemezdim. Bu iki kavramın birilerine göre tamamen uyum içinde oldukları, diğerlerine göre bir birine tamamen ters oldukları için, beni bu olguyu her yönüyle araştırmaya zorladı. Ancak tüm araştırmalarıma rağmen, kavramların tamamen uyum içinde oldukları sonucuna maalesef varamadım.

“Milliyetçilik” kavramı latince kökeni olan “Natio” topluluk, kabile, cins, tür, sınıf v.b.
anlamına gelmektedir. Kısaca aynı atadan gelen topluluk demektir. Dolayısıyla Türkçe “kavim” veya “aşiret’’ karşılığıdır.
“Vatanseverlik” kavramı yine latinceden gelen “patria” kelimesine bağlıdır ve genelde vatan veya doğduğun yer anlamına gelir. Bu doğrultuda vatansever kelime anlamıyla yurdunu, milletini büyük bir tutku ile seven, bu uğurda her türlü özveriye katlanan kişiye denir. Ancak milliyetçilik ideolojisine yakın gibi görünmesine rağmen vatanseverlik milliyetçilikle her zaman beraber gelmemektedir.

Konuyu daha dar bir şekilde basitleştirirsek milliyetçilik halkına bağlı, daha geniş anlamda ise bu kavram mensub olduğunuz halkın değerlerine, diline, kültürüne, geleneğine, örf ve adetlerine bağlılığı ifade etmektedir. Diğer halklara saygı duyulduğu sürece bu ideoloji anlamlı olur. Diğer halklara yönelik kin ve nefrete dönüşürse büyük çatışmalara neden olabilir. Öte yandan “vatanseverlik” bir ferdin içinde yaşadığı bir bölge, bir vatan, bir sosyal topluluk ile duygusal bir bağdır. Bu bağlantı genellikle bir kaç ulustan oluşan bir bütüne ait olma duygusu olarak ifade edilir. Bu nedenle vatanseverlik halkların varlığına ve çıkarlarına değil, tüm insanların bir arada yaşamalarına ve çıkarlarına dayanmaktadır.

Yukarda anlattıklarımdan kişinin aynı anda hem milliyetçi hem de vatansever olup olmayacağına ilişkin kilit soru ortaya çıkmaktadır. Teorisyenlerin bir çoğu milliyetçilerin en büyük vatanseverler olduğunu söylese de, bu ancak tek uluslu bir devlet için uygundur. Fakat dünyada neredeyse tek uluslu devlet yoktur. Vatanseverliğin milliyetçilikten farklı çok uluslu bir boyutu olduğu için bu olguyu farklı bir şekilde ve argümanlarla araştırmak gerekir. İster bireysel varlıklar, ister topluluklar, devletler veya toplumlar olsun tüm örgütlü sistemlerin özünün, kaderlerini ve hayatta kalmalarını önemli ölçüde etkileyen bir ortamda olmaları genel olarak bilinmektedir.

İçinde yaşadığımız çevre, asırlarca oluşmuş bazı düzenliklere sahiptir. Her çevre dikkatli bir şekilde izlenir ve analiz edilirse, gelecekte ne olacağını tanımlamanıza yardımcı olabilecek kendi kuralları vardır. Bu yüzden çevreyi anlamak ve ona uyum sağlamak özel önem taşımaktadır. Tersine çevrelerini etkileyen ve çıkarlarına göre dizayn eden nadir durumlar da var. Tarihte bu yöntem İmparatorluklara geçerliydi, bugün ise ABD ‘ye geçerlidir. Ancak tüm imparatorluklar çöktü, ABD de son dönemlerde yavaş yavaş yeni şartlara uyum sağlamak zorundadır. Evrim teorisinin yaratıcısı Charles Darwin bile; Hayatta kalmak için verilen şiddetli mücadelede yalnızca en büyükleri, en güçlüleri veya en zekileri değil, çevredeki değişikliklere en hızlı uyum sağlayanların başardıklarını söylüyor. Asıl mesele her toplum gerçekçi olarak önce bölgede, sonra daha geniş çapta ve nihayet dünyada yerini bilmek zorundadır.

Bunu anlamayan ülkeler yokolmaya mahkümdür. Bu nedenle çevredeki olayları önceden tahmin etmek gerekir. 1990’larda Komünist ideolojisinin tüm unsurları ile çöküşün başlamasıyla birlikte dünya olaylarının odak noktası, büyük ideolojilerin ve blokların çarpışmasından, küresel rekabete ve bilişim teknolojisine dayalı bir ekonomiye kaymalarıdır. Ne yazık ki bir çok ulus bunu öngöremedi. Bu yüzden dünyanın eski yasalar üzerinden yönetildiğine dair eski fikirler için çok acı çektiler. Bu nedenle böyle bir ortamda başarılı olmak isteyen her ulus bu dünya eğilimlerini tanımak zorundadır.

Bunlar tüm insanlığın kaderini etkileyen ve dünyadaki toplumun şeklini değiştiren sözde dünya trendleridir. XlX. yüzyılda tarım toplumundan, sanayi toplumuna
XX. yüzyılda sanayi toplumundan bilişim teknoloji toplumuna geçiş yaşanmıştır. İkinci dünya trendi, toplum yapısında büyük değişiklere neden olan ‘’imalat ekonomisinden’’ hizmet ekonomisine geçiştir. Bu demek ki ulusal ekonomiler kendi içinde kapanmamalı ve dünya trendlerine uyum sağlamalıdırlar. Bu demek ki ürünlerin daha hızlı, daha kaliteli ve daha ucuz üretilmesini gerektiren dünya pazarına açılmalıdır. Bu trendler aynı zamanda insanların zihniyetinde, düşüncelerinde ve davranışlarında büyük değişimler gerektirir.

Bu inanılmaz zor bir iş çünkü dünyanın önde gelen ekonomileriyle rekabete girmeyi gerektirir. Ancak bu imkansız değil ve bazı ülkelerin hızlı gelişmesi bunun en klasik örnegidir.
Ve şimdi kilit soru;
• Bu süreçte uluslara ne oluyor?
• Onlar ulusal kimliğini nasıl koruyacaklar?

Şunu vurgulamakta fayda var diye düşünüyorum. Bu dünya eğilimlerinde “katı egemenliğin” klişelerinin eridiği aşikardır. Dünyada birçok ülkelerin ekonomik politikaların şekillenmesi İMF, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankaların, Fonlar’ın v.b. Finansman kurumların katılımlarıyla ancak mümkündür. Yani klasik bir “ekonomik egemenlik” söz konusu bile olamaz.

Elbette ki ekonomideki bu gelişmeler bu devletlerin politikalarını da etkilemektedir. Bu aynı zamanda AB ve NATO gibi daha büyük ittifaklara katılarak devletleri eğemenliklerinin bir kısmını bu ittifaklara devretmelerini zorlamaktadır. Bu eğilim devam ederse birkaç on yılın içinde bir dünya hükumetinin kurulma olasılığı beni hiç şaşırtmıyor. Bence bu yeni dünya düzeninde devletlerin ve ulusların yokolmaları söz konusu olamaz, ancak onların yeni oluşacak olan “ortak dünya kimliğinin” bir parçası olacak gibi görünüyor.

Bu yeni “ortak kimlik” yaratma eğiliminde milliyetçilikte ne gibi gelişmeler olacak merak konusu oluyor. Bana göre milliyetçilik kaybolamaz ama vatanseverliğe dönüşecektir. Bu kaçınılmazdır çünkü milliyetçilik klasik anlamıyla bir etnisiteye veya başka bir mensubiyete atıfta bulunmaktadır. Milliyetçilik statiktir birleştirici ve rekabet kapasitesi düşüktür. Bu milliyetçilik ne yazık ki modern eğilimlerle çatışan, statik bir durumun ortak kimliğidir.

Milliyetçiligin ölçeği sebebiyetlerse vatanseverliğin ölçeği sonuçlardır.
Milliyetciliğin temelinde “niyet etiği” yatarsa, vatanseverliğin temelinde “sorumluluk etiği” yatmaktadır.

Geleneksel ve modern toplumlar arasındaki temel fark işte budur. Güçlü olduğun sürece milli kimliğin ortak değerlerin bir parçası olur. Bugün ingilizce dilinin ortak bir değer olduğu gibi. Bugün parçalanmış ve ekonomisi düşük olan ülkelerde “milliyetçilik” gibi algılanan faaliyetler güçlü ve büyük devletlerde veya ittifaklarda “vatanseverĺik” gibi algılanır.

İşte bu iki kavram arası fark, başta görülmezken incelediğinizde aralarında büyük bir fark olduğu görülmektedir. İngiltere’ye, Fransa’ya, Almanya’ya veya Avusturya’ya bakmış olsanız, orada daha çok milliyetçilik olduğunu görebilirsiniz ama oralarda vatanseverlik olarak algılanır. Demek ki küçük ve güçsüzsen milliyetçisin, güçlü ve büyük bir devlet veya ittifakta isen vatanseversin.

Kuzey Makedonya Cumhuriyetine gelince, milli kimliğini içeren tüm özelliklerini korumak için NATO üyesi olduğu gibi bir an evvel Avrupa Birligi üyeliğini yakalamak zorundadır.
Hele hele birileri ismini, diğerleri dilini ve tarihini, bazıları ise kilisesini tanımadığı bir ortamda. Küçük ve gelişmemiş bir ülke olduğu için çok akıllı ve dengeli politikalarla çevre ülkelerle ve küresel güçlerle uyum içinde olduğu müddetçe, yeni dünya düzenine uyum sağlayabilir diye düşünüyorum.

Tarihiyle destan yazan, vatan uğruna yüzbinlerce şehit veren, egemenliği kanla yoğurulmuş, vatanseverlik açısından dünyada örnek devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu konuda belki de yer yüzünde tek istisnadır. Yalnız bu ülkede milliyetçiligin eş anlamı iç tereddütsüz vatanseverliktir. Bu Türk olduğum için duygusal bir tavır değil, aksine sayısız delillerle ıspatlanacak bir tavırdır. Bu açıdan bakılıdığında gelecekte Türkiyenin bölgesel güç olduğu için ve gün geçince önemi arttığı için, Türk milli kimliğini oluşturan tüm özelliklerini koruyarak yeni dünya düzeninde yerini alıp, bu özellikleri vatansever kavramı altında dünya genelinde koruma ve güçlendirme konumuna getireceğine yürekten inanıyorum.

Bir sonraki yazıma kadar hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Kenan Hasip Kuzey Makedonya

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir