KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Kenan Hasip: DEMOKRASİNİN ALTERNATİFİ VAR MI ?

Kenan Hasip: DEMOKRASİNİN ALTERNATİFİ VAR MI ?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
289 0

Saygı değer dostlarım, Aziz kardeşlerim.

Bugün, şimdiye kadar en iyi yönetim biçimi olarak görünen “Demokrasi’yi” analiz etmeyi ve hatta bu yönetim biçiminin vatandaşlar açısından daha kabul edilebilir bir alternatifi olup olmadığı sorusunu ele almayı kendime görev edindim.

Bu yazımı yazma nedenim, bir önceki makalemde anlattığım gibi demokrasiyle ilgili Sokrat, Platon (Eflatun) ve Aristotel gibi dev Antik Yunan felsefecilerin yorumlarıydı.
Her üçünün de Krallık, Oligarşi ve Demokrasi yönetim biçimlerinden Demokrasi’nin en kötü yönetim biçimi olduğu, beni şaşırtıcı bir şekilde dikkatimi çekip bu konu üzerinde, daha doğrusu demokrasinin alternatifleri olup olmadığı araştırmama sebep oldu.

Okuyucuların bir çoğunun affına sığınarak demokrasi yönetim biçiminin en yaygın ve genel kabul görmesine rağmen bu yönetim biçiminden daha iyi bir yönetim biçiminin olduğu kanaatindeyim.
Belki birilerine bu hayal veya ütopik bir görüş olarak görülebilir, ancak Sizlere pratik örneklerle bu alternatif modeli açıklamaya calışacağım. Bu da benim kafamda oluşan bir model değil konu üzerinde düşünürlerin (Cronin, Gutman, Elster, Hirsbühl, Kabash v.s.) araştırmalarını takip edip ve siyasi hayatımda ki tecrübelere dayanarak Sizinle görüşlerimi paylaşmak istedim.

Şimdi ise konuya değinelim…

Dediğim gibi Demokrasiyle ilgili bugünkü genel algı, bu yönetim biçiminin en modern ve vatandaşların ihtiyaçlarını ve beklentilerini en iyi karşılayan yönetim biçimi olmasıdır. Hatta bu yönetim biçimi ile ilgili başta isimlerini andığım Antik Yunan felsefecilerin tereddütle bakmalarına rağmen, Birleşik Krallık Eski Başbakanı ve Nobel edebiyat ödülunün sahibi Ser Winston Churchill bu yönetim biçimi ile ilgili şöyle diyecektir; “Kötü yönetim biçimleri arasında en iyisi demokrasidir”.

Sıradan vatandaşlar demokrasiden daha iyi bir sistemin olup olmadığı sorusuna her nekadar omuzlarını silkseler de, akademik camia alternatif yönetim modellerini araştırmak zorundıdır. Bu oldukça mühimdir çünkü demokrasi yetersizliğinden bu sistemin işlevselliği analiz edilmeden genellikle kapitalizmi, piyasa ekonomisini, yozlaşmış politikacıları, masonları, gizli örgütlerı, komplo teorilerini v.b.suçlamak doğru değildir.
Demokrasinin ideal bir yönetim biçimi olmadığı anlamına gelir.
İstatistikçilerin analizlerine göre bugün dünyada toplam 11 ülke kendilerini demokratik ülke olarak adlandırmaz.

Berlin duvarının ve beraberinde Komünizmin yıkılmasıyla birlikte oluşan genel coşku nedeniyle, ABD ünlü siyasi bilimcisi Francis Fukuyama bile “Tarihin sonunda olduğumuzu ve demokrasinin nihai yönetim biçimi olduğunu ilan ediyor” ki bu bence asla doğru olamaz. Bu yönetim biçimi insan özüne o kadar nüfuz etmiştir ki toplumda ki tüm sorunların cevabı sadece dört kelimelik bir “Daha çok demokrasi gerekir” cümlesinde aranmıştır.

Ancak demokrasinin tek seçeneğimiz olduğu ve bunun bir alternatifi olmadığı doğrumudur?

Bugün çok sayıda düşünür demokratik sistemin bir alternatifi olduğuna ve merkezleşmiş ulusal demokrasilerin terk edilmesinde çözüm aranması gerektiğine inanmaktadır. Ben de naçizane aynı düşüncedeyim. Normatif (yasal) düzeye indirgediğinizde merkezi demokrasiye karşı bireysel özgürlüklerin güçlendirme modeli gelir. Bu model “doğrudan karar alma yönetim biçimine” dayanmaktadır.
Bu doğrultuda en çok sayıda kararnamelerin belediye ve kanton düzeyinde referandum yoluyla çıkarıldığı İsviçre kanton sistemi, merkezi demokrasi biçiminin kademeli olarak terkedilmesinde bir örnek teşkil edebilir.

Tarihe baktığımızda Antik Yunanda Kent devletlerinde (Isparta kent devleti hariç) önce Krallık sonra Aristokrasi ve nihai Demokrasi yönetim biçimi uygulanmıştır. Ancak kentlerin küçük oldukları için bugünkü “Merkezi demokrasi yönetim biçimine” benzeyen bir demokrasi biçimi söz konusu değildi. Burada iken “doğrudan karar alma yönetim biçimi” bazı ortaçağ şehirlerinde de mevcuttu.

Bugün “Parlamenter demokrasi yönetim biçimi” olmayan farklı bir yönetme biçimini uygulayan ancak ister siyasi ister ekonomik çok başarılı bir Hong Kong, Monako, Dubai, Lihtenştayn, Luksemburg gibi örneklerinde görmekteyiz. Bunlar desentralizasyonla birlikte küçük ve işlevsel birimlerine bölmenin ve halka yakın ilişkilerde olmanın nasıl merkezi demokrasiden daha adil bir yönetim biçimi elde edilebileceğinin ve merkezi demokratik sistemin nasıl en adil yönetim biçimi olmadığının en mükemmel örnekleridir.

Bu nedenle bu yönetim biçimini iyi araştırmalıyız. Diğer bir argüman, bu yönetim biçiminin daha adaletli olduğunun gostergesidir; Çoğu ülkede Parlamenter seçimlere kıyasen Belediye seçimleri fazla ilgi çekmektedir çünkü yerel düzeyde yönetim daha kolay kontrol edilir, yetkililerle iletişim kurmak daha kolaydır ve görevlerini iyi yapmadıkları takdirde görevinden alınmaları daha kolaydır. İsviçre örneğinde en önemli konuların en doğrudan karar alma biçimlerinden biri olan referandumlarda İsviçre vatandaşların tarafından çözüldüğüne tanık oluyoruz.

Bu “doğrudan karar alma yönetim biçiminin” “merkezi demokrasi biçiminden” çok daha iyi olduğunu göstermektedir.
Eminim ki gelecekte Merkezi yönetim biçimini benimseyen güçlerin tüm çabalarına rağmen doğrudan karar alma yönetim biçimlerini destekleyen hareketler güçlenecek ve adım adım yasal uygulamalarla bu yönetim biçiminin yaygınlaşmasına yol açacaktır. Hatta bu “doğrudan karar alma yönetim biçimini” benimseyen siyasi partilerin sayısı giderek artmaktadır; Aktivdemokrati-İsveç, Democracia Real Ya-İspanya, Direkt Democracy-İrlanda, Direkt Democracy Party- Yeni Zelanda, Party Of İnternet Democracy- Macaristan, Direkt Democracy-Romania v s.

Küresel güçlerin siyasi seçkinleri siyasi ve ekonomik güçlerini korumak hasebiyle “Merkezi demokratik yönetim biçiminin” mekanizmalarını güçlendirmeye çalışacaklar ancak çok zorluklarla karşılaşacaklar.
ABD”nin son iki seçim döngüsünde cereyan eden olaylar vatandaşların merkezleşmenin yöntemlerine karşı çıktıklarının ve ileride sessiz kalmayacaklarının bir göstergesidir.
Bazı düşünürlerin ve naçizane benim görüşüme göre bu uzun ama kaçınılmaz bir süreç olacaktır.

Fakirlerin ve zenginlerin arasındaki uçurumun giderek açılması bu sürecin hızlandırılmasına vesile olacaktır.
Fakirlik ve demokrasi bir biriyle asla bağdaşmayan kavramlardır.
Halk egemenliği olduğu bir ortamda fakirlik nasıl olur da hızla artıyor.
Burada mutlaka demokrasinin işlevselliğinde bir takım sorunlar vardır. Onları iyi araştırdığınızda yalnız insan faktörü değil sistem eksiklikleri de tespit edilebilir.

Onun için başta dediğim gibi ister istemez “merkez demokrasi yönetim biçimi” zamanla “doğrudan karar alma yönetim biçimine” dönüşerek dengeleri sağlamak için önemli değişimlere yol açacaktır.

Bir sonraki yazıma kadar hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Kenan Hasip K Makedonya

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir