Niçin hep birlikte ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerindeki yol arkadaşlarıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. (Auinus Aurelius Samachus)
Saygıdeğer dostlarım, kıymetli kardeşlerim.
Makalelerimi okuyanların bir kısmı muhtemelen hatırlayacaklardır ki “Batı Balkanlarda savaş rüzgarları mı esiyor” ve “Batı Balkanların Avrupa Birliği rüyası” adlı makalelerimde, yeni savaş rüzgarlarının estiğinden bahsetmiş ve bu savaşların fitilini ateşleyen küresel güçlerin sorumlu olacaklarından uyarıda bulunmuştum.
Savaş olasılığı yüksek olduğu için yeni bir savaşın yaşandığında dökülen kanların ve çekilen ızdırapların yukarıda bahsettiğim güçlerin vicdanına yazılacağının inancında olduğumu da vurgulamıştım.
Bu makalemin amacı kendimi öngörüşlü göstermek değil, aksine küresel güçlerin oyunlarından nefret eden bir Avrupalı olarak ne gibi bir Avrupa’da yaşamak istediğimi bildirmek mahiyetindedir.
Makalemi gördüğünüz gibi “Avrupa Birliği’nin yok olması veya yeni yapılanmaya yürüyüşü” olarak adlandırmış oldum. En başta şunu vurgulamak istiyorum: “Avrupa Birligi’nin” ortadan kalkacağından emin değilim ancak “Avrupa Birliği’nin” yeni yapılanması olmadığı takdirde yokolacağından eminim.
Avrupa Birliği’nin Jean Monnet ve Robert Schuman’nın “Birleşik bir Avrupa” fikri üzerine kurulduğunu hatırlayarak Avrupa Birliği’nin bügünkü halinden üzgün olduğumu bildirmek istiyorum. Bugünkü Avrupa Birliği bu iki barışseverin hayal ettiği birleşmiş bir Avrupa’nın yanından bile geçemez. Bugünkü “Avrupa Birliği” malesef genel çıkarları gözardı ederek üye ülkelerin ‘’şahsi çıkarları’’ ile çalkalanan perde arkası oyunların arenasına dönüşmüştür. Haliyle üye ülkelerin çıkarları doğrultusunda çatışan bir Birlik olarak, yavaş işleyen ancak çok sayıda bürokrasisi olan, ortak savunma politikası ve silahlı kuvvetleri olmayan, tutarlı bir dış politikadan yoksun, dayanışmayı ve adil davranmayı bilmeyen, yoksullara ve masumlara yeterince sahip çıkamayan, ekonomik gücü olmasına rağmen küresel güçlerin ellerinde oyuncak haline dönüşen bir “Avrupa Birliği” söz konusudur.
Covid19 pandemisi esnasında birbirinden solunum cihazlarını çalan,
Bergamo’da günde binlerce insanın ölümüne seyirci kalan bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Brexit’ten sonra bir sürü “exit” girişimlerinde bulunan bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Yoksul ülkeleri aşısız bırakan bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Çeşitli bahanelerle bir çok ülkelere silahlı saldırıları destekleyen bir “Avrupa Birliği”istemiyorum !
Mültecilerin arasında dil, din, renk, ırk ve diğer özelliklerden dolayı ayırım yapan bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Orta doğudaki savaşlardan kaçan mültecilere duvarlar ören bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Aşırı milliyetçilik ve ırkçılık harekretleri artan, hatta bunların tüm seçimlerde sürekli başarılı olmalarını destekleyen bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Uluslararası platformda haksızlıklara karşı çoğu kez sessiz kalan bir “Avrupa Birligi” istemiyorum !
Ülkemin ulusal kimliğini, tarihini ve kültürünü savunamayan bir “Avrupa Birliği” istemiyorum !
Bu satırları okuduğunuzda mutlaka bizleri “Avrupa Birliği” düşmanı gibi algılayacaksınız. Aksine sevgili dostlarım ben “Avrupa Birliği” hayranıyım. Ancak ne tür bir “Avrupa Birliği”? Bugünkü şekliyle kesinlikle değil ! Atalarımız boşuna dememiş; “zorluklar insanların yakınlaşmasına vesile olur”. Bazan bu gibi yakınlaşmalara maalesef savaşlar vesile oluyor.
Rusya-Ukrayna korkunç savaşı, ister Avrupa Birliğini ister NATO’yu bir şekilde harekete geçirdi. Başta birçokları gibi ben de Ukrayna’ya uygulanan her türlü şiddete karşı olduğumu, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yürekten desteklediğimi bildirmek istiyorum.
Her türlü silahlı saldırıyı kim olursa olsun ve kime yönelik olursa olsun şiddetle kınıyorum. Ancak dil, din, renk, ırk v.b. farketmeksizin, ayrıcalık yapmamak kaydıyla.
Ukraynada ki acıları görmemek, hissetmemek, insanlık dışı bir davranıştır. Ancak aynı acıları Filistinde, Bosna-Hersekte, Mısırda, Libyada, Suriyede, Irakta, Somalide, Sudanda, Çin’de v.b.ülkelerde görmemek yine insanlık dışı bir davranıştır. Bir tıp doktoru olarak bizler için her insanın hayatı eşit değerde olduğunu bildirmek istiyorum.
Bu nedenle bu savaş esnasında dünyanın dört bir tarafından gelen tepkileri saygıyla karşılar, Avrupa Birliği’nin tepkilerine ve almış olduğu kararlarına saygıyla eğiliyorum.
Aslında böyle bir “Avrupa Birliği” istiyorum;
• Adaleti ve uluslararası hukuku saygılayan bir “Avrupa Birligi”;
• Kendi savunması ve askeri güçleri olan bir “Avrupa Birligi”;
• Ayni coğrafyayı paylaşan ancak Avrupa Birligi’ne üye olmak isteyenleri kendi bünyesine dahil eden bir “Avrupa Birliği”
• Dayanışmayı ve adil davranmayı bilen bir “Avrupa Birliği”;
• Tutarlı dış politikası olan bir Avrupa Birliği;
• İşlevsel bürokrasisi olan bir “Avrupa Birliği”;
• Veto hakkını kaldırmış ve karar alma mekanızmalarında hukuk çerçevesini oluşturmuş bir “Avrupa Birliği”;
• Her türlü ayırımı ve dışlamayı kınayan bir “Avrupa Birligi”;
• Her ülkenin milli kimliğine ve özelliklerine saygı gösteren bir “Avrupa Birliği”;
• Yoksul ülkelere ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım elini uzatan bir “Avrupa Birliği”;
• Krizlerde ve silahlı saldırılarda kendi uyelerine sahip çıkan ve savunan bir “Avrupa Birliği”;
• Yer yüzünde barışı teşvik eden bir Avrupa Birliği”;
İşte böyle bir “Avrupa Birliği”ni canı gönülden destekliyorum. Bütün bunlar hayal değildir. Bunlar yok olmak yolunda olan bu küçük gezegenin sorunlarıdır.
Rusya-Ukrayna savaşının dünyaya büyük bir tehdit olarak görenlere bir yol haritası olacağına yürekten inanıyorum. Çünku bir kaç yıldır dünya hakikaten bir savaş halindedir. Peş peşe gelen bölgesel savaşlar, Kuş gribi, Domuz gribi, SARS, MERS, AIDS epidemileri, COVID19 Pandemisi, Siber saldırılar, Ekonomik krizler, Uzaydaki yarışlar, Yapay zeka teknolojileri, Genetik araştırmalar v.b.bir savaş değilse de nedir. Bütün bunları hep beraber görüyoruz. Teknolojiyi durdurmak demiyorum ancak onu doğru yolda ve insanlık leyhine kullanmak dünyamızın en acil ihtiyacıdır.
Bu ancak dünyaya yeni düzen vermekle olabilir. Çözümü savaşlarda görenlere dur demeliyiz. Kökleri büyük medeniyetlere dayanan Avrupa kendisine düşeni yapmak zorundadır. Bu savaşı durdurmalıyız çünkü Rusya-Ukrayna savaşı ufak bir hatanın nedeniyle Avrupayı ateşe atabilir. Hatta öyle bir tehlike olmasa bile oradaki halkların kan ve gözyaşları dökmelerine izin veremeyiz.
Diğer taraftan ”Batı Balkanlar” gibi kriz bölgelerine de yönelmeliyiz. O bölgelerde savaşları önlemek için Avrupa Birliği ve ABD acilen askeri güç göndermelidir.
Silah tüccarları her nekadar güçlüyse, bu küçücük dünyayı onların ellerine bırakmamalıyız ! Gelecek nesiller bunu bizlere asla affetmez. Geçen günlerde twitter hesabımda bence III. dunya savaşı’nın çoktan başladığını söylemiştim.
Belki birileri bunu abartılı görmuş olabilir ancak bu benim naçizane görüşümdür. Bu nedenle sesimin bir çölde gibi az duyulmasına rağmen bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Sevgili barışseverler; Küresel güçlerin çok değerli yöneticileri;
Dünyaya yön verebilecek konumunda olan kıymetli ekselanslar;
Bu küçücük ama evrende belki de canlı mahlukların tek yaşadığı bir gezegeni ne olur yok etmeyelim. Bu güzel dünyada adalet ve insan sevgisi varsa sekiz milyar değil, çok daha büyük insan sayısına yaşam şartları oluşturabiliriz. Silahları yok edip savaşları durduralım !
Çok değerli ilim adamı ünlü fizikçi Albert Einstein’in dediği gibi; “III.Dunya Savaşında hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama IV. Dünya Savaşında taş ve sopalar olacağını biliyorum” sözlerinin gerçekleşmemesi ümidiyle hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Not; Makalemde Rus-Ukrayna savaşının nedenlerine hiç değinmedim. Jeostratejik bir konu olduğu için Allah’ın izniyle bu meseleye tüm incelikleriyle başka bir fırsatta değineceğim. O zamana kadar arzum çatışmaların durdurulup barış masasına oturtulmasıdır. Hepinize esenlikler diliyorum…
Kenan Hasip kuzey Makedonya