Dünya’nın yüzölçümü olarak en büyük 9. ülkesi Kazakistan’da, 3 Ocak’ta başlayan protestolar güç kullanılarak bastırıldı ve kriz şimdilik çözülmüş oldu.
Kazakistan Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre protestolarda hayatını kaybedenlerin sayısı 164’ü buldu. İçişleri Bakanlığı da 7 bin 939 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.
Kazakistan’a pahalıya mal olan eylemlerin bastırılmasında Rusya’nın etkisinden söz ediliyor.
20 milyonu aşkın nüfusun bulunduğu ülkede, bundan sonra yabancı askerlerin durumu tartışılacak gibi. Buna Kazakistan yönetimi ve ülkeye davet ettiği örgüt üyesi devletler karar verecek.
Bu amaçla da bugün Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üye ülkeleri, Kazakistan’daki olaylarla ilgili olağanüstü toplantı düzenlendi.
Çevrim içi düzenlenen toplantıya; Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Kırgızistan Bakanlar Kurulu Başkanı ve Cumhurbaşkanı İdare Başkanı Akılbek Caparov ve KGAÖ Genel Sekreteri Stanislav Zas katıldı.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokyaev, istihbarat başkanının yardımcılarını görevden aldı
KGAÖ’nün Kazakistan’a müdahalesi uluslararası hukuka uygun mu?
Kazakistan protestoları: 7 soruda neler yaşanıyor ve dünya için neden önemli?
Krizin arkasında kim veya hangi küresel güçler yer aldı?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, olaya bakışını ortaya koyan şu cümleyi kullandı: “Kazakistan, uluslararası terörle karşı karşıya kaldı.”
Kazakistan’da ne oldu? Krizi kimler, ne amaçla çıkardı? Putin’in “uluslararası terör” diye nitelediği kaos çıkaranların arkasında kimler var?
Küresel güçler, Türk coğrafyasında neyin bilek güreşini yapıyor? Rusya, artık açık şekilde 3 bin 600 askeriyle Kazakistan’da. Peki Amerika Birleşik Devletleri ve Çin ne şekilde ülkede varlığını hissettiriyor?
Akla takılan pek soru var. Ancak birçok uzman, Rusya’nın zengin uranyum rezervlerine sahip, yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları bol olan ülkede çıkmayacağı görüşünü dillendiriyor.
Rusya’nın girdiği ülkeden bir daha çıkmadığına ise Kırım’ı ilhak ve Suriye’deki etkinliğini örnek gösteriliyor.
“Büyük güçlerin örgütlü parmağına dair elde somut bilgi henüz yok”
Gerçekten Putin’i iddia ettiği “uluslararası terör” mü Kazakistan’daki protestoları organize etti? “Büyük güçlerin örgütlü parmağı” mı var?
Bu konuyla yakından ilgilenen Yıldız Teknik Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’a göre, olayların patlak verme safhasında büyük güçlerin müdahalesi olduğuna dair henüz elde somut bir bilgi yok.
Bölgenin maden işçiliği ve petrol başta olmak üzere yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından zengin olduğunu, çok sayıda işçinin birlikte çalıştığı büyük işletmelere ev sahipliği yaptığını ve bu nedenle protesto aktivizmi açısında yüksek potansiyeli bulunduğunu ifade eden Okur, insanların gündelik hayatlarına doğrudan dokunan fiyat artışları nedeniyle eylemlerin spontane bir şekilde başlamış olma ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.
Okur, hayat pahalılığı ve refahın adil bir şekilde yansıtılmaması nedeniyle başlayan protestolarda hükümetin istifa edip, zamların geri çekildiğinin ve 180 gün boyunca da yeni zam yapılmayacağının ilan edilmesine rağmen tansiyonun yükselmeye devam etmesinin arka planında ise ulusal ya da uluslararası bağlantılara sahip bazı örgütlü unsurların olabileceğine dikkati çekti. Tokayev’in tavrının olayların seyri esnasında değiştiğini belirten Okur, “Nitekim Putin, ‘Kazak arkadaşlarımız ihtiyaç yok diyorlar’ dedi ama aradan bir gün geçmeden ‘Kazak Hükümeti’nden KGAÖ askeri gücünün davet edilmesi talebi geldi’ denildi. Demek ki bir şeyler yaşanmış” dedi.
“Rusya askerlerini geri çekmemek için mazeretler ortaya koyabilir”
Rus askerlerinin bölgeye gitmesinin endişeye yol açmış olabileceğin dile getiren Okur, “Gelen askerin misyonu, ilan edildiği gibi kısa vadeli olmalı. Tabii Rusya’nın gitmek istemeyebileceğini dikkate almamız lazım. Yeni mazeretler, gerekçeler sunabilir. Muhtemelen meseleyi daha geniş görmek isteyeceklerdir. Nitekim, Moskova’daki önemli çevrelerden o bölgede terör kamplarının olduğunu söyleyip, işi Afganistan meselesiyle de irtibatlandıran yorumlar işitilmeye başlandı. Dolayısıyla Kazakistan’da kalmak için bir dizi sebep sıralayabilirler. Kazakistan gerçekten bir terör tehdidiyle yüz yüzeyse bununla milli imkanlarla mücadelesi sorunların köklü çözümünü kolaylaştıracaktır.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’un öngördüğü gibi Putin, olaya farklı baktı ve “uluslararası terör” gerekçesini öne sürdü.
Fakat burada Kazakistan yönetiminin nasıl yaklaşacağını önemsiyor Okur.
“Kazakistan tarafı, gelen gücü kısa sürede göndermezse egemenliğine gölge düşürebilecek, etkilerini uzun müddet hissedeceği sıkıntılarla yüz yüze gelebilir. ” uyarısında bulunan Okur, şunları kaydetti:
“Bugünden karşımızdaki resmi tüm boyutlarıyla görmek kolay değil. Yapılan analizleri eksik kılan bazı önemli bilinmeyenler mevcut. Bununla birlikte Putin, Kazakistan’ı “Birlik Devleti” projesine üyelik için hazırlamak istiyor olabilir. Beyaz Rusya’nın Moskova ile ilişkisindekine benzer bir ilişki modelini Kazakistan için de tasarlıyor olabilir. Dolayısıyla, eğer Kazakistan tarafı ‘dur’ demezse Rus askeri varlığının artarak kalıcı hale gelişine şahit olabiliriz. Zaten Kazakistan’da 3,5 milyon Rus yaşıyor. Rusça da çok yaygın. Dolayısıyla Kazakistan’ı ‘Rus Dünyası’na dahil etmek isteyebilirler.”
“Kazakistan’daki protesto renkli devrimlere benzemiyor”
Amerika’nın bölgede bir etkisi olmasına rağmen olayların bu hale gelmesinde parmağı olup olmadığı iddialarına da değinen Okur, “Orada hükümeti devirmek üzere kitleleri harekete geçirebilecek güçte bir örgütlenmeleri var mı? Gösterileri buradan izleyebildiğimiz kadarıyla böyle baskın bir renk seçilmiyor. Açıkça Batı referanslı mesaj ve talepler dile getiren gurupların ülke içinde gösterici kitlelerin benimsediği bir liderleri gözükmüyor. Bir de protestolara bakıldığında renkli (kadife) devrimlerde gözlenen bazı özellikler pek seçilmiyor. Olayların başlangıcında ağırlıklı olarak işçileri ve sıradan insanları meydanlarda gördük. Renkli eylemlerin belli formatları, simgeleri ve bir iletişim tarzı oluyor. Kazakistan’daki protestolarda bunlar baskın değildi. Ama şu aşamada kesinlikle emin de olamayız. Önümüze somut olarak neler konulacak, onlara bakmamız lazım” değrelendirmesinde bulundu.
Çin’in de ekonomik hesap ve planları olduğunu, onun için de bölgeye nüfuz ettiğini, buna karşılık ise Rusya’nın ‘Burası benim güvenlik sınırlarım’ mesajı vermeye çalıştığını aktaran Prof. Dr. Okur, Türk Devletleri Teşkilatı’nın neler yapabileceği konusunda ise şunları söyleyerek sözlerini tamamladı:
“Bu noktada Kazak Devleti’nin başat aktörleri arasındaki uzlaşma önemli. Uygun iletişim kanalları üzerinden bu uzlaşmayı destekleyici bir diplomatik rol oynanabilir. İkincisi, orada yuvalanmış DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadelede destek mesajı verilebilir. Türkiye, bu tip terörle mücadelede deneyime ve gerekli askeri teknolojilere sahip. Bunları doğrudan yahut diplomatik şartlar elvermiyorsa dolaylı olarak Kazak Devleti ile paylaşacağını, terörle mücadele için Kazakistan’ın egemenliğine gölge düşürecek askeri işbirliklerine ihtiyacı olmadığını hissettirebilir. Bu süreçte Türk Devletleri Teşkilatı’nın, Kazakistan ile çok boyutlu dayanışma içinde olacağı güvencesinin güçlü bir şekilde verilmesinde fayda var.”
“ABD 20 Ocak’tan sonra yapacaktı, Rusya ön aldı”
Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (KAFKASSAM) Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay ise olayları tamamıyla Rusya’ya bağlıyor.
“Rusya oraya girdi ve çıkmayacak” diyen Oktay, Rusya’nın Kazakistan’ı Çarlık ve Sovyet Birliği döneminin bir uzantısı olarak gördüğünü kaydetti.
Kafkasya ve Türki Cumhuriyetlerin yer aldığı coğrafyayı 4 yıldan bu yana yakından takip ettiklerini ve orada patlamaya gebe gelişmeleri zaman zaman dillendirdiklerini aktaran Oktay, “Amerika 20 Ocak’tan sonra çıkartacaktı. Rusya ön almak adına 3 Ocak’ta çıkarttı” iddiasında bulundu.
“Adaletsizlik nedeniyle devletler müdahaleye açık hale geliyor”
Eski Sovyetler Birliği’nden kopup kapitalist sisteme geçen Türk dünyasında korkunç bir gelir adaletsizliği olduğunu ve bölge ülkelerinde halkın değil yönetimi elinde tutan ailelerin zenginleştiğini bunun da beraberinde her zaman isyana düşebilecek bir tehlikeyi barındırdığını vurgulayan Prof. Dr. Oktay “Kazakistan’da yaşanan hadiselerin benzeri önümüzdeki günlerde Türkmenistan’da da olabilir. Azerbaycan’da ciddi toplumsal bir kargaşa olabilir. Çünkü ciddi anlamda gelir, adaletsizliği söz konusu. Bu ülkelerde sistem oturmadığı için devletler toplumsal müdahaleye açık hale geldi” diye konuştu.
Putin’in Rus halkına ‘Çarlık ve eski Sovyetler Birliği topraklarına geri döndükleri” mesajını verdiğini Rusların da devletine ve sistemine sahip çıkmayı bir yöntem olarak benimsemeye başladığını aktaran Hasan Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu riskli ve tehlikeli bir yöntem. Ukrayna’nın ve Belarus’un hali ortada. Dolayısıyla Putin bir risk alarak bu olaylara yaklaşıyor. Biz bölgeyi 4 yıldır yakından takip ediyoruz. Amerika ve Batı, Rusya’nın dikkatlerini Ukrayna’dan uzaklaştırmak için böyle bir şey planladı ama Putin, onlarda erken davrandı. Biden, Çin’e karşı yürütülecek stratejide Putin’in alacağı yönü tarafı belirlemek adına bu kriz biraz da tırmandırılacak. Çünkü Biden tek başına Çin’i engellemeyeceğini bildiği için kesinlikle Rusya’nın bölgede olmasını ve Amerika’yla hareket etmesini istiyor.”
“Küresel güçler, küçük devletleri piyon olarak kullanıyor”
Oktay’a göre büyük küresel güçler, yani ABD, Çin ve Rusya, Türk coğrafyası üzerinde bir bilek güreşi tutuyor. Bu bilek güreşinde amaç Çin’i yayılımcı politikalarını frenlemek. Onun için de Kazakistan gibi Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’da de benzer hareketlere girişilebilir. Olaylar, yavaş yavaş Rusya’nın içine doğru yayılabilir.
“Küresel güçler birbirleriyle doğrudan çatışmak yerine küçük devletleri mi piyon olarak kullanıyor?” sorusuna Prof. Dr. Hasan Oktay, şu cevabı verdi:
“Kesinlikle. Bölgede vekalet savaşı yürütülüyor. Esas stratejileri ara hareket noktası Çin’i kontrol altına alabilmek. Çin, Rusya’yı da Amerika’yı da tehdit ediyor. Türkiye denge politikası gütmeye çalışıyor. Rus İran ve Çin basınına baktığınızda, Türk Devletleri Teşkilatı’nda bir rahatsızlık söz konusu. Onun için coğrafyadaki rahatsızlığı giderecek daha birleştirici bir dil kullanacak teşkilata ihtiyaç vardır.”
Adem Demir
https://www.indyturk.com/node/458186/d%C3%BCnya/kazakistandaki-kriz-sovyetler-birli%C4%9Finin-yeniden-do%C4%9Fu%C5%9Fu-mu-okur-rusya-askerlerini