KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu Suriye’de suikast trafiği kimin eli kimin cebinde?

Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu Suriye’de suikast trafiği kimin eli kimin cebinde?

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 8 dk okuma süresi
373 0

Türkiye’nin Suriye politikasında yeni sürece girildiği gözleniyor. Bu sürecin; Washington Ankara yakınlaşmasının Moskova Ankara ilişkilerine göre daha baskın olacağı yeni bir dönem olabileceği söylenebilir. Bu gelişmelerin perde arkasında hiç şüphesiz ABD diplomasi bürokrasisi, Pentagon ve Ulusal Güvenlik Servislerinin Türkiye’nin müttefikliğinin önemine ilişkin değerlendirme analizlerinin payı büyük. Hatırlarsanız Türkiye’de ev hapsinde tutulan Amerikalı Pastör Andrew Craig Brunson’ın serbest bırakılması talebiyle başta Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi (ACLJ) olmak üzere Amerikalı Mormon kilise derneklerinin ve sivil toplum kuruluşlarının yürüttükleri kampanya da 500 bin imza toplanmıştı. Brunson’ın serbest bırakılması için ABD’de oluşturulan kamuoyunu, tersinden Türkiye ABD çıkarlarına hizmet etti. Nitekim Trump, Rahip Brunson ile görüşmesinde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Türk halkına teşekkür ediyorum. Bence bu ilişkilerimiz için büyük bir adım olacak” demişti.
Galiba öyle de oluyor. Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko ile Mabeyn Köşkü’ndeki görüşme sonrasında Münbiç’te ABD ile ortak devriyelerin sürdüğünü terör örgütlerinin bir an önce bölgeyi terk etmesi gerektiğini söylemesi ve Halkbank davasında Donald Trump’ın “talimat vereceğim” dediğini ifade etmesi, ayrıca 10-11 Kasım’da Paris’te Trump ile yüz yüze görüşeceklerini söylemesi, dış politikadaki yeni makas değişikliğinin rotasını göstermesi açısından önemli. Türkiye, ‘gerçekçi ol imkânsızı iste’ türünden bir dış politika deniyor. Neden imkânsız? Çünkü Türkiye’nin Suriye’de, İran, Rusya ve aynı zamanda Şam rejimi ile üstü örtülü işbirliği söz konusu. Münbiç’te ABD askeleri ile gerçekleştirilen ile ortak devriyelerin nereye gideceği belli. Türk ordusu büyük bir operasyonu çoktan başlattı bile… Neden bun kadar gecikti? derseniz, şartların oluşması ve başakların olgunlaşması beklenildi derim.
2016’da Rakka, Haseke ve Deyr ez Zor bölgelerinde yaşayan 50 Arap aşiretinin lideri Şanlıurfa’daki Harran Otel’de bir araya gelmiş, toplantı, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) komutasında yeni bir ordu kurulması için düzenlenmişti. Arap aşiretleri ‘El Cezire ve Fırat Aşiretleri Ordusu’ adı altında askeri örgütlenmeye gitme kararı aldıklarında bu orduyu kurmadaki amaçlarının, Esed-Rus-İran ve Hizbullah ile DEAŞ ve PYD işgalini bitirmek için birleştirmek olduğunu belirtmişlerdi. Bu girişimin ardından toplantıya katılan Suriyeli muhaliflerden Avukat Redif Müslim, Aşiretlerin kendi içinde tartıştıklarını iddia etmiş ve “-toplantı başarıya ulaşmadı. Bir sonuç çıkmadı. Toplantıda ne bir başarı ne de bir anlaşma vardı?” diyerek eleştirmişti. Ama sınırlarımızın öte yakasında gelişen olaylara bakıldığında hiçte öyle olmadığı, göle çalınan mayanın tuttuğu görülüyor. Türkiye’nin önderliğinde oluşturulan ve finans edilen ‘El Cezire ve Fırat Bölgesi Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Genel Kurultayı’ ABD ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile YPG’yi bölgeden silecek bir teşebbüste bulundu.
Bir dönem terör örgütü DEAŞ’ın “kalesi” olan ve Ekim 2017’de ABD’nin hava desteğiyle YPG/PKK’nın eline geçen Rakka’da, örgütün diğer bölgelerde uyguladığı baskı ve terör düzenini sürdürünce yerli halk, YPG’nin başını çektiği ABD destekli Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) karşı silahlı isyan çıkarmıştı. İsyanın sebebi bir aşiret reisinin gözaltına alınması olarak gösterildi. 2013’ten itibaren IŞİD’in kontrolüne geçen Rakka, neredeyse 4 yıl boyunca bu durumda kaldı ve ancak 2017’nin sonbaharında YPG’nin başını çektiği ABD destekli Demokratik Suriye Güçleri (DSG), kenti örgütten geri almayı başardı. Koalisyon güçleri konut bölgelerine düzenlenen saldırılarda olası sivil kayıpları hesaba katmadıklarından sivil halktan can kaybı çok oldu. Rakka’daki binaların yaklaşık yüzde 80’i yıkıldı. Uzun bir süre geçmesine rağmen kentte hayati öneme sahip altyapı çalışmıyor. Rakka’nın şu anki nüfusunun çoğu Sünni Araplardan oluşuyor. Eskiden kentte yaşayan Kürtler, IŞİD’in gelmesiyle idam edilme korkusuyla orayı terk ettiklerinden çoğunluk Sünni Arap ve Türkmenlerden oluşuyor.
Sünni Arapların ve Türkmenlerin yer aldığı Rakka Devrimcileri (Süvvar el Rakka) isimli Arap silahlı grup da YPG/PKK ile çatışmıştı. Hatta DSG ismini kullanan YPG/PKK, Rakka Devrimcileri’nin çabalarını bastırabilmek için DSG içindeki küçük grupları Deyrizor’da DEAŞ ile mücadele bahanesiyle Rakka’ya getirmiş, başlarında YPG/PKK’lı bir komutan olan 300 Arap savaşçı, Rakka Devrimcileri ile çatışacaklarını anlayınca durumu protesto etmiş, aralarından bazıları silahları bırakarak kaçmıştı. Daha da ilginci SDG’nin sözde genel komutanı örgütün elebaşlarından Şahin Cilo’nun, Rakka’da aşiret lideri Muhammed Huvaydı’ya aşiretinin protestolara katılmaması karşılığında 4 milyon Suriye lirası verdiği ortaya çıkmıştı.
Süvvar el Rakka, Türkçe Rakka Devrimciler Tugayı adındaki grup Liva Tuvar el-Rakka olarak da biliniyor. Bazı ABD kaynaklarında bu grup el Kaideci geçmişiyle tanımlanıyor. Ancak bu kirli geçmişine rağmen Amerikalılar kendi çıkarları doğrultusunda bu grubu kullanmayı sürdürdü. Şimdi devir tersine döndü. ‘El Cezire ve Fırat Bölgesi Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Genel Kurultayı’ daha önce SDG/YPG/PKK karşı Rakka direnişinde öne çıkan Süvvar el Rakka ile güçlerini birleştirdi. Bu saatten sonra ABD’nin kol kanat gerdiği SDG/YPG/PKK’nın Rakka’da tutunması mümkün değil! Rakka kentinin en büyük aşiretlerinden Ufadila/Sabha aşireti lideri, YPG/PKK’ya muhalifliğiyle bilinen Beşir Faysal Huveydi’nin, kentin doğusundaki Nur Camii yakınlarında aracının içinde başına ve ağzına iki kurşun sıkılarak öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Sabha gerçekten büyük bir aşiret, hatta Libya’da bu aşiretin ismiyle adlandırılan Sabha kenti bulunuyor. Sabha aşireti Şura Meclisi, aşiret lideri Beşir Faysal Huveydi’nin öldürmesinden sorumlu tuttuğu terör örgütü SDG/YPG/PKK’nın boykot edilmesi çağrısı yaptı. Bu aynı zamanda bölgede konuşlu ABD ordusu ile çatışma demek. Her ne kadar Beşir Faysal Huveydi’ye gerçekleştirilen suikasti IŞİD üstlense de Aşiret Meclisi; SDG/YPG/PKK’yı fail ve sorumlu ilan etti. Türkiye operasyonun taşlarını döşüyor!
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc32

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir