Onlarca etnik grubun yaşadığı Kafkasya bölgesi, kabaca Karadeniz ile Hazar Denizi arasında, İran, Türkiye ve Rusya’nın kesiştiği bir noktada yer almaktadır. Bu bölge Ortadoğu ile Avrupa’nın karadan bağlandığı en önemli geçiş bölgelerinden birisidir. Bölge, enerji kaynaklarını arz-talep eden bölgeler arasında yer alması, bu bölgeler arasında en kısa yoldan geçiş güzergâhı üzerinde bulunması, Kafkas Sıradağları’nın devletler arasında doğal sınır teşkil etmesi ve bu sınırlar arasında geçiş yollarının kısıtlı olmasından dolayı stratejik bir öneme sahiptir.
Aynı coğrafya üzerinde yaşayan Kafkas halkları arasında yüzyıllar boyunca tarihsel ve sosyo-kültürel etkileşimler olmuştur. Bu etkileşimler sonucu Kafkas toplulukları, akraba topluluğu haline gelmiştir.[1] Kafkas Dağları ve Kafkasya coğrafyası, toplumların kaderini belirlemiştir. Kafkas Dağları ve çevresi İbn-i Haldun’un “coğrafya kaderdir” özdeyişinin vücut bulmuş halidir.
Bölgenin dağlık olması, derin vadilerden ve düzlüklerden meydana gelmesi toplumsal oluşumu belli bir dereceye kadar etkilediyse de bu coğrafi koşullardan dolayı birbirinden ayrılan halklar, birçok etnik grubun ortaya çıkmasına neden olmuştur.[2] Bu durum, bölgeyi dünyanın en fazla etnik grubunu barındıran bölgeler arasına sokmuş, ayrıca bölgeyi diğer bölgelerden soyutlaştırmıştır. Bölgenin coğrafyası bu etnik toplulukların kapalı bir toplum olmalarına da neden olmuştur.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB), dağılmasının ardından gelen bağımsızlık talepleri, bölgedeki etnik gruplar arasında çatışmalara neden olmuştur. Bu etnik çatışmaların yaşanmasının en büyük sebebi, Çarlık Rusya’sı tarafından başlatılan ve SSCB ile Rusya Federasyonu (RF) tarafından devam ettirilen “böl ve yönet” siyasetidir.[3] Etnik gruplar arasında yaşanan gerilimler bazen uluslararası kamuoyunu meşgul etmiş, bazen de devletleri birbirleri ile savaşmaya sevk etmiştir. Örneğin Gürcistan ile Güney Osetya arasında yaşanan gerilime RF müdahale ederek, Güney Osetya’nın Gürcistan’dan ayrılmasına neden olmuştur. Burada kazanan taraf RF olurken, Çeçenler ile Ruslar arasında yaşanan savaşta RF kaybeden taraf olmuştur. Bu gruplar arasında yaşanan gerilimler uluslararası gündemi meşgul eden öneme sahiptir.
Çeçenistan’ın bağımsızlık savaşı sonucu binlerce kişi hayatını kaybederken, binlercesi de yurtlarından kaçmak zorunda kaldı. RF, bu savaşın içerisinde yer alan diğer cumhuriyetlere sıçrama ihtimaliden ötürü çatışmaya tüm askeri unsurlarla müdahale ederek son vermiştir. Bölgedeki ayrılıkçı fraksiyonları şimdilik bastırmıştır. Eğer RF bu ayrılıkçı olaylara müdahale etmeseydi, cumhuriyetler içinde yaşayan Slavlar ile diğer etnik gruplar arasında gelecekte oluşabilecek etnik çatışmaların önüne geçemezdi. RF, bu müdahale ile Çarlık Rusya’sı ve sonrasında ki Sovyetlerin mirasını da korumayı amaçlamıştır.
SSCB dağılmadan önce Hazar Havzası’ndan çıkarılan doğal kaynaklar, SSCB içerisinde kullanılıp bir bölümü Doğu Bloku ülkelerine hibe, yardım ve ihraç yoluyla gönderilmiştir. 1991 yılında SSCB dağıldıktan sonra doğal kaynakların tasarruf hakkı yeni bağımsız olan devletlere geçmiş ve ardından bu doğal kaynaklar, bölgesel ve küresel güçlerin bölgeye girmesi ile dünya piyasasına sunulmuştur.
Hazar Havzası’ndaki doğal kaynakların dünya pazarına sunulurken boru hatlarının geçtiği yer olan Kafkasya bölgesinde karşılaşılan en önemli sorunları, etnik gerilim ve bu gerilimin boru hatlarına olan zararını en aza indirmek için uygulanan enerji güvenliğidir. RF için enerji güvenliği, stratejik kaynaklar üzerinde yeniden kontrol sağlamak[4] ve boru hatlarının geçeceği bölgeleri kendisinin belirlemek istemesi yönündedir.
Hazar Havzası’nda petrol ve doğalgazın çıkarıldığı bölgeler kadar taşınması için yapılan boru hatlarının geçtiği ve geçeceği güzergahlar stratejik bir konum arz etmektedir. Bu nedenle, doğal kaynakları taşıyacak olan boru hatlarının geçeceği güzergah sorunu da gündeme gelmiştir.
Kafkasya bölgesi, Hazar Havzası’ndan çıkarılan petrolün ve doğalgazın taşınmasında büyük bir öneme sahiptir. Özellikle Bakü-Novorossisk Petrol Boru Hattı’nın RF’nin Kafkasya bölgesinde bulunan cumhuriyetlerinden geçmesi Kafkasya’ya büyük önem arz etmektedir. Bu cumhuriyetler içinde etnik bir bütünlüğün olmaması, etnik gerilimlere her an açık olması ve etnik gerilimlerin yaşanması, Bakü-Novorossisk Petrol Boru Hattı’nın geçtiği güzergah için büyük bir sorun teşkil etmektedir. I. Rus-Çeçen Savaşı buna en iyi örnek olarak gösterilebilir.
Aynı şekilde, Türkiye’nin Ermenistan politikası sonucu Ermenistan’ın saf dışı kalması ve ABD’nin İran’a uyguladığı ambargo sonucu İran’ın da saf dışı kalmasıyla BTC Boru Hattı’nın Gürcistan üzerinden geçmesine karar verilmiştir.
Kafkasya Bölgesinden Geçen Boru Hatlari
Kafkasya Bölgesinden Geçen Boru Hatlari
Hazar Havzası’ndan çıkarılan doğalgaz ve petrolün taşınması için yapılacak boru hatları, etnik çatışmaların fazlasıyla yaşandığı Kafkasya bölgesinden geçmesi nedeniyle tehlikeli bir konumda yer almaktadır. Örneğin, Bakü-Novorossisk Boru Hattı Bakü’den kuzeye, Azerbaycan’dan bağımsızlık talebinde bulunan Lezgilerin yaşadıkları bölgeden ve RF toprakları olan Dağıstan’dan geçmektedir. Buradan RF ile savaşmış olan Çeçenistan’a geçip, İnguş Cumhuriyeti topraklarında İnguş-Oset etnik çatışma sahasına girmektedir. Ardından Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinden geçip, Karaçaylılar ile Çerkesler arasındaki mevcut etnik gerilimin tam ortasında olan Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’ne yönelmektedir.[5]
Bu durumlar sadece Bakü-Novorossisk Boru Hattı ve BTC Boru Hattı için değil bölgeden geçen diğer boru hatları içinde geçerlidir. Kafkasya bölgesinden Bakü-Tiflis Ceyhan (BTC) Boru Hattı, Bakü-Supsa Boru Hattı, Tengiz-Novorossisk Boru Hattı, Güney Kafkasya Boru Hattı etnik çatışmaların yaşandığı veya yaşanma ihtimali yüksek olan bölgelerden geçmektedir. Aslında Kafkasya bölgesinden geçen boru hatları mevcut etnik yapı sebebiyle etnik bir barut fıçısının içinden geçmektedir.
Örneğin, BTC Boru Hattı’nın geçtiği noktalardan biri olan Ahıska bölgesi de Gürcistan sınırları içinde yer almaktadır. Fakat buranın nüfusunun büyük bir kısmının Ermenistan’a bağlanmak isteyen Ermenilerden oluşması, üzerinde durulması gereken başka bir konudur. Ayrıca, bu bölgede RF’nin Gürcistan’daki tek askeri üssü bulunmaktadır. Bu askeri üs de Ermeni yanlısı bir tutum izlemektedir. Türkiye, Ahıska Türkleri’nin 1944 yılında yaptığı zorunlu göçünden sonra nüfus çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu bölgeden BTC Boru Hattı’nın geçmesine göz yummuştur.
Ahıska Bölgesi, çok eski bir Türk yurdudur. 1944 yılında Stalin tarafından yapılan sürgünde buranın yerli halkını oluşturan Ahıska Türkleri zorla Sibirya ve Orta Asya’ya gönderilmiştir. Ahıska Türkeri’nin geride bıraktıkları yerlere Ermeniler yerleşmiştir. Zorla göçe tabi tutulanlar yalnızca Ahıska Türkleri olmayıp SSCB döneminde Kafkasya bölgesinde birçok etnik grup sürgün edilmiştir. Stalin’in ölümünün ardından bazı etnik gruplar geri dönerken, Ahıska ve Kırım Türkleri ile Almanların geri dönüşüne izin verilmemiştir.
Yapılan bu sürgünden sonra ve SSCB’nin diğer yerlerinden buralara yerleştirilen Slav nüfusun etkisiyle Kafkasya bölgesinin demografik yapısında önemli değişmeler yaşanmıştır.[6] Bu değişiklikler neticesinde, ismini cumhuriyete veren etnik gruplardan fazla Slav nüfusunun bu cumhuriyetlerde yaşamasına neden olmuştur. Yaşanan etnik çatışmalarda bu durumun büyük bir etkisi vardır.
Kafkasya Bölgesine yönelik küresel güçler buradaki siyasi duruma göre politikalarını değiştirmişlerdir. Örneğin, ABD SSCB’nin dağılmasından sonra kısa bir dönem için, Moskova merkezli politika izlerken daha sonra ise bağımsız cumhuriyetlere öncelik vermiştir. 11 Eylül’den sonra ise daha aktif bir politika izlemiştir.[7] AB ise, bağımsız olan Kafkasya ülkelerini hemen tanımış, kendilerini yönetebilir hale gelmeleri için ekonomik yardımlarda bulunmuştur. Fakat, AB’nin ortak bir dış politikası olmadığından, üye ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda izledikleri politikaların etkili olduğu söylenemez. Bu da Kafkasya halklarının AB’ye güven duymamalarına neden olmaktadır.[8]
Kafkasya Bölgesinde yaşanan ve yaşanacak her türlü etnik olay, RF, AB, ABD, İran ve Türkiye ilişkilerini etkileyecektir. RF, olası etnik çatışmaları boru hatlarının geçtiği/geçeceği güzergahlar üzerinde kontrolünü arttırmak için kullanmaya çalışacaktır.
Boru hatlarının geçeceği güzergahlardaki avantajlardan yararlanmak isteyen RF bunun boru hatlarının kendi istediği yerlerden geçmesiyle mümkün olacağını görmektedir.[9] Küresel güçlerin kontrolü altındaki bir ülkeden geçecek olan herhangi bir boru hattı ülkeye siyasi ve ekonomik avantajlar sağlayacaktır. Boru hatlarının güzergahları RF’nin istediği yerlerden geçmez ise RF bu avantajlardan mahrum kalacaktır. Fakat RF kendi istediği bölgelerden geçirirse bu sefer yaşanan etnik gerilimler ve çatışmalar RF için büyük bir sorun teşkil edecektir. Özellikle, I. Rus-Çeçen Savaşını, Rus tarafının kaybetmesi RF’nin uluslararası arenada itibarını kaybetmesine neden olmuştur. Bu savaş esnasında Grozni’den geçen boru hattına yapılan saldırıda Rus petrolü bir süre ihraç edilememiş ve RF bir kriz yaşamıştır. RF, boru hattının geçmesi için başka alternatifler üzerinde çalışmış ve bu durum da ek bir maliyet oluşturmuştur.
Mehmet Ali Açıkgöz
KAYNAKÇA:
Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmalar Gölgesinde Kafkasya, İstanbul: Ötüken Yay, 2002, s.12.
Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmalar Gölgesinde Kafkasya, s.13.
Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmalar Gölgesinde Kafkasya, s.60.
Tamer Çetin, “Orta Asya ve Kafkaslar’da Enerjinin Politik Ekonomisi”, Enerji, Piyasa ve Düzenleme, C.1, S.1, 2010, s.82.
Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmalar Gölgesinde Kafkasya, s.123-124.
Halil Kurt, “Güney Kafkasya’da Değişen Demografik Yapının Siyasi Coğrafya’ya Etkileri”, Yeni Türkiye, Yıl 21, Sayı 75(2015), s.8.
http://www.politikadergisi.com/konuk-yazar/abdnin-kafkasya-politikasi Erişim Tarihi 26/07/2016
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-47-201403242128-avrupabirligininkafkasyapolitikasi.pdf Erişim Tarihi 26/07/2016
Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar Balkanlar, Kafkasya ve Orta-Doğu, Şerin Tekeli, Çev., İstanbul: İletişim Yay, 1994, s.491.