KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Janat Momınkulov: Ortadoğu halklarının kaderi belirsizliğe mahkum

Janat Momınkulov: Ortadoğu halklarının kaderi belirsizliğe mahkum

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 27 dk okuma süresi
33 0

Dünyadaki jeopolitik durum her gün değişiyor. Uluslararası toplum özellikle Ortadoğu ve Ukrayna’daki durumdan kaygı duymaktadır. Özellikle Ortadoğu bölgesi uzun zamandır istikrarsızlık ve çatışmaların merkezi konumundadır. Suriye’deki iç savaş, Yemen’deki kriz ve Filistin-İsrail arasındaki çatışma bölgenin başlıca sorunları arasında yer alıyor. Bu çatışmaların kökeninde tarihi, dini ve siyasi etkenler yatmaktadır. Durumun barışçıl yollarla çözülmesi için çeşitli diplomatik çabalar sarf edilse de gerginliğin giderilmesi kolay değil. Bu vesileyle oryantalist ve siyaset bilimci Janat Momınkulov’la kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

– Ortadoğu’da uzun yıllardır gerginlik yaşanıyor. Peki bu kez iki taraf arasında uzlaştırılamayan anlaşmazlığın gerçek nedeni nedir?

— Ortadoğu’daki çatışmaların tırmandığı mevcut döngü, karmaşıklığı, uluslararası bağlamı ve ölüm oranı bakımından önceki savaşlardan farklıdır. Çünkü bu çatışma zor bir zamanda yaşanıyor, Ortadoğu’yu daha da bölüyor ve bölgedeki kırılgan barışı zedeliyor. İsrail, Suriye, Lübnan ve Gazze’de giderek güçleniyor. Bölgedeki en karmaşık çatışma son yirmi yıldır İran ile ABD’nin dostları ve müttefikleri arasında yaşanıyor. İran bağlantılı Hamas’ın İsrail’in imajına indirdiği yıkıcı darbe, yıllardır süren kanlı saldırılara ve ezilen Filistinlilerin Gazze’yi kuşatmasına yanıt olarak düzenlenmişti. Hamas, saldırının İsrail’in Mescid-i Aksa’yı işgaline yanıt olduğunu söyledi. Bu, ölçek ve sonuçlar bakımından son 20-30 yılda İsrail-Filistin tarihindeki en büyük gerginlik tırmanışıydı. Öte yandan bu tırmanış, İsrail’in askeri müdahalesi için önemli bir fırsat da sunuyordu.

— Tarafların ateşkese vardığı ve tutukluların iade edildiği biliniyor. Peki, anlaşma her an bozulabilir mi?

— Ateşkes anlaşması test edilmeden ikinci aşamaya geçilmesi zor. Hamas, İsrail’i “anlaşmaları ihlal etmekle”, “insani yardımların ulaştırılmasını engellemekle”, “Gazze’ye hava saldırıları ve bombardımanı sürdürmekle” ve “propaganda gösterisi yapmakla” suçladı. Hamas ise tutukluları teslim etmeyerek ve İsrail’e ateş açmaya devam edeceği tehdidinde bulunarak karşılık verdi. Anlaşmanın hayata geçirilme olasılığı henüz çok zayıf. Bunun tam olarak hayata geçirilmesi, aynı zamanda, devam eden müzakerelerin sonucuna, tarafların yükümlülüklerini yerine getirmelerine ve uluslararası ortamın elverişli olmasına bağlıdır. Ancak ateşkes ve müzakereler bölge halklarına karşı karşıya oldukları tehditleri değerlendirme imkânı veriyor.

Uluslararası toplum, İsrail ve Hamas, bu tehdidi azaltmak, kalıcı bir siyasi çözüme ulaşmak ve kalıcı bir barışa doğru ilerlemek için neler yapılması gerektiğini tartıyor. Karşılıklı anlaşmanın Gazze ihtilafının kalıcı olarak sona ermesine yol açacağı yönünde büyük umut var. Ancak suç ve soykırım riski hâlâ yüksek. İsrail’in iktidarına son vereceğini ve insani bir felaket yaşanmayacağını söylemek zor. Bu anlaşmanın savaşın sona ermesine katkısı yoktur. İsrail her zamanki gibi kendi güvenliğinden endişe ediyor ve her an bir çatışma başlatabilir.

— İki taraf arasındaki anlaşmazlık kesin olarak çözülüp, sınır sorunu ortadan kaldırılabilir mi? Yoksa bundan sonra da devam etme riski var mı?

— İsrail’in çatışmada kullandığı taktik Gazze’yi kuşatmak ve insani kriz yaratmaktır. İsrail hükümetinin çeşitli açıklamaları ve baskıları ateşkesin sürdürülebilirliğini zayıflatıyor. Netanyahu, ateşkesin “geçici” olduğunu ve İsrail’in gerekirse düşmanlıkları yeniden başlatma hakkını saklı tuttuğunu defalarca dile getirdi. Anlaşmaya varıldığında her iki taraf da kendini “galip” ilan etti. İsrail’in iktidar koalisyonundaki iki önemli müttefik, “İsrail Gazze’deki savaşı sürdürmediği takdirde kabineden tamamen çekileceklerini” söyledi. Netanyahu hükümetinin kaderi ve müzakerelerin olgunluğu iç siyasi duruma bağlı. İsrail, 21 Ocak’ta Filistin’e karşı büyük çaplı bir operasyon başlattı ve bu operasyon o zamandan beri Batı Şeria’daki bölgelere yayıldı. Durumun daha da büyümesi halinde taraflardan biri anlaşmadan çekilebilir. Tutuklular ailelerine teslim edildikten sonra İsrail’in Hamas’ı ortadan kaldırmak için savaş alanına dönmesi muhtemel. Öte yandan, Gazze’de İsrail’in uluslararası imajını zedeleyen ve ordusunu yeniden kurmayı başaran Hamas, örgütlülüğünü koruyarak savaşı sürdürmeye kararlı görünüyor.

— Şimdi dünyanın dikkati Ukrayna ve Rusya’ya yönelmiş durumda. Bu ülkeler arasındaki gerginliği çözme çabasının altında yatan motivasyonun derin olduğu anlaşılıyor. Uzmanlar, Ortadoğu’daki durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen ülkelerin olduğunu söylemeye başlıyor. Mesela Suudi Arabistan’ın ABD ve Rusya liderlerinin katılacağı bir müzakere masasına kendi ülkesinden ev sahipliği yapma kararının arkasında herhangi bir neden olabilir mi?

— ABD açısından Ukrayna-Ortadoğu ihtilaflarında etkin rol oynayan İran, güvenlik ve diplomasi açısından büyük önem taşıyor. İsrail’in Ortadoğu’daki stratejik askeri yayılımıyla birlikte oyuncular için yeni bir rol ortaya çıktı. Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın ABD-Rusya görüşmelerine istekli olması, uluslararası çatışmaları çözebilecek küresel bir aktör olma arzusunu da ortaya koyuyor. Riyad, savaştan sonra Gazze’nin kaderi konusunda yapılacak müzakerelerde daha fazla nüfuz kazanmak istiyor. Prens bin Selman’ın müzakerelerde bir müzakereci olarak yükselişi, Trump’la yakın ilişkisi sayesinde ivme kazandı. Veliaht Prens’in Putin’le sıcak siyasi ilişkileri de var. Bin Selman, Batı’nın Moskova’ya yönelik baskılarına direndi ve küresel petrol üretimini artırma ve fiyatları düzenleme yönündeki Amerikan önerilerini reddetti. Uzun vadede Suudi Arabistan, Trump’ın tartışmalı “ABD’nin Gazze’yi ele geçirmesi” önerisini kendi lehine manipüle etmek için arabuluculuk rolünü kullanabilir. Üç ülke de petrol gücü ve belki gelecekte enerji konusunu da görüşecekler.

— Dün dünya medyası, Netanyahu’nun Gazze’deki ateşkes görüşmelerinin kontrolünü ele geçirdiğini bildirdi. Bu müzakerelerin sonucunu nasıl öngörüyorsunuz? Netanyahu hükümetinin iç siyasi çıkarları savaşın sürmesine katkıda bulunuyor mu?

— Gazze’deki olaylara ihtiyatlı bir iyimserlikle bakıyorum. Gazze Anlaşması’nda yaşanan krizin temel nedeni, İsrail’in çeşitli bahanelerle Filistinlileri İsrail hapishanelerinden çıkarmayı geciktirmesidir. ABD, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına devam edecek. İsrail tarafı, ilk aşamanın uzatılmasını istiyor ve bu amaçla Witkoff bu hafta bölgeye gelecek. Netanyahu, ateşkes ve rehine değişimi konusunda anlaşmaya varmasının ardından sağcı müttefiklerinin iç baskısıyla karşı karşıya kaldı. Milliyetçiler, İsrail’in Batı Şeria’yı da ilhak etmesini ve Gazze Şeridi’nde Yahudi yerleşim birimlerini yeniden kurmasını istiyor. Netanyahu, Hamas’ın Gazze’yi yönetmeye devam edemeyeceğini düşünüyor. ABD, Hamas’ın Gazze hükümetine geri dönmesine izin vermeyecek. Arap ülkeleri de Gazze’deki Hamas yönetimine alternatif oluşturmak için çalışmalar yürütüyor.

— Ortadoğu’daki gerginlikten genel olarak hangi ülkeler en çok etkileniyor? ABD, Avrupa Birliği, Rusya, Çin gibi büyük güçlerin bu sorunun çözümünde nasıl bir rolü olabilir? İsrail hükümetinin çatışmanın çözümüne yönelik temel stratejisi nedir?

— Son bir buçuk yıldır Ortadoğu’nun önemi daha da arttı. İsrail, ABD’nin bölgesel müttefiki, “keskin mızrağı”, başlıca askeri üssü, stratejik karakolu ve “51. devleti”dir. NATO üyesi İngiltere ve Fransa’nın da önemli tarihi çıkarları güvence altına alınmıştır. Ortadoğu’nun kendisi ABD için adeta bir mini NATO’dur. Artık Suriye’de bölgenin efendisi Türkiye ve İsrail olmuştur. Rusya, Suriye’den askerlerini çekse bile, ABD, İsrail ve Türkiye ile ilişkilerini düzenleyebilir, İran’dan uzaklaşabilir. Batı ittifakının Ortadoğu’da dengeyi sağlamak için ihtiyaç duyduğu oyuncu İran’ın yerine Rusya olabilir. Rusya, Arap dünyasının kadim dostu, bölgenin tarihi aktörlerinden biri ve İsrail açısından dengeyi sağlayan, çatışmayı azaltan bir faktördür.

Çin, bölgeye kademeli olarak nüfuz etme ve ekonomik olarak sınırlama politikası izliyor. Çin, her iki tarafa ortak bir çözümün ilerletilmesini hızlandırma ve 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını destekleme çağrısında bulunuyor. “Gazze ve Batı Şeria, Filistin halkının vatanıdır” diye düşünüyor. ABD, Ukrayna’daki savaşı bitirecek, Gazze’de geçici çözüme ulaşacak, yeniden inşasını Arap ülkelerine bırakacak ve Çin’i Ortadoğu’da kontrol altında tutmaya devam edecek.

Netanyahu’nun net bir stratejisi yok, her şey “anında” şekilleniyor. Trump ile İsrail’in ortak bir stratejik vizyonu var ama neyi amaçladıklarını anlamak zor. İsrail ancak Hamas’ın savaştaki hedeflerini küçültüp bölgenin gerçeklerine uyum sağlaması durumunda kazanabilir. İsrail’in ulaşmak istediği hedefler şunlardır: Rehinelerin geri verilmesi, Gazze sınırının güvenliğinin sağlanması ve Hamas’ın ortadan kaldırılması. Anlaşmanın tam olarak uygulanması halinde Hamas’a yönelik baskılar artacak.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik operasyonu başarılı oldu, ancak Hamas’ın yerine iktidarı devralacak koşulları oluşturamadı. İsrail hükümeti savaşın başında askeri ve siyasi eylemlerin birleştirilmesiyle üç hedefe ulaşılabileceğine inanıyordu. İsrail’in stratejisi şu ana kadar Hamas ordusunu yok edip rehineleri serbest bırakmasına olanak verecek bir ateşkesi sağladı. Bu kampanya Hamas’ı Gazze Şeridi’nde yalnızlaştırdı, ancak İsrail’in Hamas’ın tamamen tecrit edilmesini sağlaması gerekiyor. Ancak ne İsrail ne de ABD, Hamas’ın Gazze’deki iktidar örgütünün yerini kalıcı olarak alacak siyasi bir kesin devlet kurmak için bu askeri başarıyı ciddi bir şekilde kullanmaya çalışmadı. Alternatif bir İsrail yönetim yapısı ve güvenlik teşkilatları olmadan kalan Hamas’ın kalıntıları bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Bu durum, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin bölgeden çekilmesiyle önem kazanacak. Hamas bu alanı siyasi otoritesini yeniden tesis etmek ve güçlerini yeniden örgütlemek için kullanıyor. ABD ve İsrail’in Arap ülkelerinin ortak önerisini dikkate alması ve bu olayların önlenmesi için ek önlemler alması gerekiyor.

— İsrail ile Hamas arasındaki savaşın uzun vadeli sonuçları ne olacak?

— Anlaşmanın ilk aşamasının henüz tamamlanmamış olması, İsrail’in müzakerelerin ikinci aşaması öncesinde pozisyonunu güçlendirmek istemesinin bir göstergesidir. İkinci aşamada İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesi planlanıyordu. Bu gecikme, birinci ve ikinci faz arasındaki hassas durumu bozabilir. İlk etabın bu hafta tamamlanması gerekiyordu ancak ikinci etap görüşmeleri henüz başlamadı. İsrail oyalama taktiği uyguluyor. İsrail, Hamas’ı yakın gelecekte siyasi yapıda görmek istemiyor, Hamas ise en azından güvenlik alanında kalmak istiyor. İsrail, bölgenin tamamen silahsızlandırılmasını talep ediyor. İsrail ayrıca Gazze Şeridi’ndeki sivil kontrolün Hamas’tan Filistin Yönetimi’ne devredilmesi planını da desteklemiyor. İsrail, Hamas’ı yenmeyi başaramadı ancak Gazze’deki Filistinliler, Hamas’ın iktidarda kalmaya devam etmesi konusunda farklı görüşlere sahip. Hamas’ın toplumda eski siyasi otoritesine asla kavuşamayacağını düşünüyorum. Ancak eğer toz bulutu dağılır ve Gazze’deki durum gelecekte istikrara kavuşursa, Hamas’ın ortadan kaldırılmadığı ve sektörde hala bir miktar toplumsal etkisinin olduğu ortaya çıkacaktır. Hamas savaşçıları Gazze’nin kontrolünü elinde tutmak istiyor. İsrail’in onu ortadan kaldırmada başarısız olduğunu göstermeye çalışırken, aynı zamanda hareketin Gazze’nin geleceği konusunda veto yetkisine sahip olacağını da göstermeye çalışıyorlar. Zira ne İsrail, ne Filistin Yönetimi, ne de uluslararası toplum, Hamas’ın yardımı olmadan çatışmanın ardından yönetimi veya güvenliği sağlayamayacaklarına inanmak istemezler. Hamas’a göre İsrail savaş hedeflerine ulaşamadı.

— Bu çatışma bölgesel ve küresel jeopolitiği nasıl etkileyecek? Uluslararası toplumun müdahalesi durumun istikrara kavuşmasına yardımcı olabilir mi?

— İsrail ile Hamas arasındaki Gazze savaşı sona eriyor olabilir. Bu savaş Ortadoğu’nun büyük bir bölümünü kökten değiştirdi ve İsrail’in Suriye ve Lübnan da dahil olmak üzere elini güçlendirdi. Depremin artçı sarsıntıları tüm bölgede hâlâ hissediliyor. İsrail büyük askeri başarılar elde ettiğini iddia edebilir, ancak Gazze’de yarattığı yıkım, İsrail’in uluslararası itibarına büyük zarar vermiştir. Bu bölgede 46 binden fazla Filistinli öldürüldü, bunların yarısından fazlası kadın ve çocuktu. Katliam Arap ülkelerinde büyük bir infiale yol açarken, öfke birçok Batı ülkesine de yayıldı. İsrail, askeri ve siyasi destek konusunda büyük ölçüde ABD’ye güveniyor ve bu durum Donald Trump yönetimi altında da devam edecek. Ancak İsrail’in uluslararası izolasyonunu sınırlamak için Avrupa devletlerinin siyasi desteğine ve ticari ilişkilerine ihtiyacı var.

— Filistin Yönetimi’nin geleceği nedir? Yeni bir devlet kurmak mümkün müdür?

— İsrail, Filistin devletinin kurulmasına yol açacak her türlü kararı reddetmeye devam edecektir. İsrail, Hamas’ın mevcut savaştan sağ çıkamayacağını ve uluslararası toplumun iki devletli çözümü desteklemeye devam edeceğini düşünüyor. Filistin’in geleceği çok zor bir konudur. Çatışma on yıllardır devam ediyor ve devam edecek gibi görünüyor. İsrail böyle bir devletin kurulmasını engelliyor. Biden ve diğer başkanlar Filistin’in devletleşeceğine dair söz verdiler. İsrail, her zamanki gibi Filistinli grupların saldırılarından derin bir korku duyuyor ve sürekli güvenlik paranoyası İsrail’in yapıcı düşünmesini engelliyor. “İsrail’in bu tehlikeli tırmanışı istikrara değil, tırmanışa yol açacaktır.” İsrail, zamanla yarışıyor, olayların önüne geçmek ve tarihin akışını değiştirmek istiyor, çünkü etrafı “düşman” Arap ülkeleri ve İslamcı aktörlerle çevrili. Ortadoğu ülkeleri arasında küresel ekonomiye en derin şekilde entegre olan ülke İsrail’dir. İsrail, dünyaya hem kendi güvenliğini hem de bölgenin güvenliğini sağlayabilecek bir güç olduğunu kanıtlamak istiyor. Ancak İsrail’in sağcı elitinin kendi hataları yüzünden içi boşalmış olan kaygıları, her an bir krize yol açabilir.

Gazze’nin yeniden inşası onlarca yıl sürecek ve milyarlarca dolara mal olacak. Trump’ın baskısıyla Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkeleri, özel bir finans fonu oluşturmak için siyasi ve ekonomik bir proje üzerinde görüşüyor ve çalışıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği başta olmak üzere uluslararası toplumun, Filistinlilerin isteklerini de dikkate alarak, mali ve maddi yardım sağlamaya yönelik somut bir destek planı geliştirmesi gerekiyor. Arap devletleri, Filistinlilerin uluslararası haklarını ihlal eden ve onların Gazze’den zorla göç ettirilmesini savunan önerilere karşı çıkıyor.

— Hamas ile Filistin Yönetimi (Fetih) arasındaki görüş ayrılıkları ihtilafın çözümünü nasıl etkiliyor?

— Hamas’ın zayıflayıp karşıt ittifakla uzlaşmaya gitmesiyle birlikte rolünün azalacağını düşünüyorum. Evet, Hamas askeri ve siyasi açıdan büyük ölçüde zayıflatıldı. Ortadoğu’da durum kökten değişti ve güç dengeleri hızla değişiyor. Suriye’nin Gazze’ye olan etkisinden de bahsetmek gerekir. Hamas ile Filistin Yönetimi’nin Fetih Partisi, savaştan sonra Gazze Şeridi’ni ortaklaşa yönetmek üzere 2024 yılı sonlarında bir komite kurma konusunda anlaştılar. Ancak İsrail, Hamas’ın savaş sonrası Gazze’de herhangi bir rolü olduğunu reddediyor ve Fetih’e karşı da soğuk bir tutum sergilediği biliniyor. Bazı uzmanlar, HAMAS sonrası Gazze Hükümeti’nde Fetih’in yer almasından başka alternatif olmadığına inanıyor.

— Filistinliler için en olası siyasi ve sosyal senaryo nedir?

— İsrail tarafının zaman kazanmaya çalıştığını, Filistin devlet kurma projesini aşamalı olarak kısıtladığını ve Yahudi sömürgeciliği yoluyla hem Batı Şeria’dan hem de Gazze’den Arapları yerlerinden ettiğini düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki Filistin topraklarının zaman içinde aşındırılması yönünde bir politika var. Trump ve Netanyahu, özel planlarını açıklamadı. Yakın gelecekte bu krizin hızlı bir şekilde çözüleceğini sanmıyorum. Bu durum çatışmanın uzamasına yol açacaktır. Bu durum sağcı çevrelerde Amerikan karşıtlığı ve antisemitizmin yayılmasını tetikleyebilir. Arap ülkeleri Gazze’nin yeniden inşasına yatırım yapmaya ve ortak devlet ve güvenlik teşkilatlarının oluşturulmasına yardımcı olmaya hazır. Filistinliler açısından en etkili senaryo, İsrail’e yönelik uluslararası baskıyı artırmak, enformasyon çalışmaları yapmak, Batı dışı ülkelerden destek almak, anlaşmaya varmak ve ideolojik cephede mücadele etmektir.

— Peki İran, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi devletlerin bu çatışmadaki rolü nedir?

— Önümüzdeki dönemde gerginliğin sebeplerinden biri de İran olacak. Trump’ın İran’a yönelik “azami baskı” politikası sürüyor, hatta dini rejim değişikliği ve İran nükleer tesislerinin bombalanması senaryoları bile göz önünde bulunduruluyor. İran, Hamas’ı destekleyen bir güçtür. İran, İsrail’i Lübnan, Suriye ve Gazze’de yenerek geri çekildi. İran’ın Arap ülkelerini kullanarak İsrail’i zayıflatma planı on yıllardır başarısızlıkla sonuçlanıyor. Arap Birliği, özellikle Mısır ve Suudi Arabistan, Trump’ın Gazze önerisinin bölgedeki istikrarı tehdit ettiğini, çatışmaları artırdığını ve barış umutlarını zayıflattığını açıkça belirterek oldukça aktif davrandılar. Filistinlilerin Mısır’a taşınmasının “Mısır’ın ulusal güvenliğine ve bölgemizdeki Arap ulusal güvenliğine tehdit oluşturacağı” belirtildi. Türkiye aynı zamanda Sünni İslam dünyasının oluşumunda çok önemli bir askeri ve siyasi güçtür. Ankara, Suriye’deki Kürtlerle, İslamcı gruplarla ve bölgedeki çeşitli güçlerle oynama noktasında Batı için vazgeçilmez bir ortaktır.

— Arap ülkelerinden Filistin’e yönelik gerçek destek ne düzeyde?

— Mısır ve Ürdün, bölgedeki önemli ABD müttefikleri olmalarına rağmen Trump’ın Gazze’de kitlesel göç önerisini sert bir dille reddetti. Arap ülkeleri ve örgütleri, Trump’ın Gazze’yi ele geçirip Filistinlileri yerinden etme planını kesin bir dille reddetti. Mısır, Cezayir, Irak, Libya ve Filistinli grup Hamas’tan net açıklamalar geldi. Bunlara Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Umman’ın yanı sıra Arap Birliği ve Körfez İşbirliği Konseyi gibi çok sayıda bölgesel ve uluslararası örgüt de katıldı. Arap ülkeleri, Filistin’in barışa doğru ilerlemesine, devletleşme sorununa, yeniden yapılanmaya, finansmana ve uluslararası desteğe destek vermeye hazırdır.

— İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler nasıl değişecek? Ekonomik yaptırımlar ve uluslararası baskı çatışmanın sona ermesine yardımcı olabilir mi? Barışın sağlanması için hangi senaryo daha gereklidir?

— Filistin devleti kurulmasına ilişkin özel BM kararları uygulanmalıdır. ABD’nin ikiyüzlü Arap politikasından vazgeçmesi, Filistin’de hukuki, tarihi, insani ve objektif bir politikayı desteklemesi ve müttefiki İsrail’e bölge ülkeleriyle barış içinde bir arada yaşama mimarisini tasarlaması gerekiyor. Küresel büyük güçlerin, bölgesel güçlerin, uluslararası örgütlerin ve bağışçıların katılacağı bir konferansın toplanması ve açık bir tartışma yapılması önemlidir.

Filistin’de devam eden medeniyetler arası siyasi çatışmanın Ortadoğu’nun ötesindeki bölgelerde de derin etkileri olacak ve Batı dünyasını istikrarsızlaştıracaktır. Bu durum, eninde sonunda Avrupa’yı saracak ve Amerika’nın itibarını hedef alacak gerginliği tırmandıracaktır. Batı dünyası uluslararası düzende bir değişime tanıklık ediyor; geçmişteki yalanların gerçekleri ortaya çıkıyor, “maskeleri düşüyor.” Bu çatışmanın Batı ülkeleri açısından hala ciddi sonuçları var. Müslüman coğrafyada uygulanan çifte standart politikası sonucunda Batı’nın itibarı ve ABD’nin itibarı zedelendi. Batı dünyası, öncelikle küresel nüfuzunu sürdürebilmek amacıyla, İsrail-Filistin çatışmasını sabotaj aracı olarak kullanıyor. Batı ülkelerinde Müslümanların radikalleşmesi ve aşırılığın yayılmasıyla da ilişkilendirilmektedir. Yetkili bir Avrupa ve tarafsız bir Amerika olmadan barışı zorlamak imkânsızdır ve bu ilişkiler, İsrail ve Filistin’in pozisyonlarını birbirine yakınlaştıracak hukuki ilkelerin uygulanması yönünde çabalar olmadan sürdürülebilir olmayacaktır.

Zhadira Müslüman
Almatı bölgesinde doğdu. 2008 yılında Abay Kazak Milli Üniversitesi Uluslararası Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldu. 2016 yılında L. Gumilyov Avrasya Milli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldu. Sosyal Bilimler Yüksek Lisansı. Yıllar içinde muhabir, “Ana tili”, “Zan”, “Halyk sozi”, “Kazakhstan zaman”, “Sakshy” gazetelerinde, “Tagdyr tarazy” dergisinde bölüm başkanı, “Zhariya” bilgi sitesinin genel yayın yönetmeni ve “Aykyn”, “Egemen Kazakhstan” gazetelerinin muhabiri olarak çalıştı. 2025 yılından bu yana sarapshy.info haber ajansının muhabiri.

Таяу Шығыстағы халық тағдыры таразыда тұр

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir