KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. İslamî dayanışma ve Kırım..

İslamî dayanışma ve Kırım..

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 4 dk okuma süresi
356 0

İslamî dayanışma ve Kırım..
Abdullah Muradoğlu
“Kırım Türkleri”nin efsane lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu önceki hafta, “İslam İşbirliği Teşkilatı”nın 13. Zirve toplantısını izlemek için İstanbul’daydı. Zirve sonrasında sohbet etme imkanına kavuştuğumuz Kırımoğlu’yla tanışmanın benim için özel bir anlamı vardı. Sibirya’da insanlık dışı işkencelere göğüs geren o dev adam, karşımdaki bu munis, bu sevecen adam mıydı diye düşünmeden edemedim. 2013 yılı sonlarında arkadaşlarımla Kırım’a bir seyahat yapmış ve bu vesileyle Kırımoğlu’nu da ziyaret etmek istemiştik. Kendisi o sırada Kiev’de bulunduğundan bu ziyaretimizi gerçekleştirmek maalesef kısmet olmamıştı.
Kırımoğlu’nun çocukluk hatıralarım arasında müstesna bir yeri bulunuyor. Tabii biz, 1970’lerin ortalarında kendisini, Sovyet-Rus emperyalizmine karşı Kırım Türkleri’nin sesini bütün dünyaya duyurmak için başlattığı açlık grevi sırasında şehit düşen “Mustafa Cemiloğlu” olarak biliyorduk. Demir parmaklıklar ardında solgun bir resminin yer aldığı posterlerini taşıdığımızı bugün gibi hatırlıyorum. Hayatta kaldığını ise yıllar sonra öğrendik.
Aradan kırk yıl geçmiş. 1970’lerde Cemiloğlu, Sibirya’daki bir kampta açlık grevi yaparken öz yurdundan çok uzaklardaydı. Bugün de Putin Rusyası, Cemiloğlu’nun Kırım’a girmesini yasaklamış bulunuyor. Davasından zerre miskal taviz vermeyen Kırımoğlu’nu umudunu kaybetmemiş bir lider olarak gördüm. Rusların Kırım’dan çekilmek zorunda kalacaklarına inanıyor. Yakın bir gelecekte bizi Akmescit’e davet etmesi umudunun canlılığını gösteriyor.
1783’te ilhak edilen Kırım’ın öz halkı 233 yıldır hürriyet mücadelesi veriyor. Stalin tarafından 1944’te topluca sürgün edilen Kırım halkı, Cemiloğlu ve arkadaşlarının verdiği mücadele sayesinde 1980’lerin sonlarında yurtlarına dönebilme imkanı buldu. Yurtlarına döndüklerinde ne evleri kalmıştı, ne barkları. Şartlar çetindi ve sıfırdan yeni bir hayat kurmaları gerekiyordu.
Cemiloğlu’nun sergilediği olağanüstü direniş, Sovyet iktidarının bireyi makinalaştıran politikaları karşısında insanın bir yüreği ve haysiyeti olduğunu bütün dünyaya gösterdi. İncecik gövdesinin içinde kocaman bir yüreği olan bu adam, Sovyet rejimini fena halde şaşırtmıştı. Mustafa Cemiloğlu “Kırım’ın oğlu” olduğunu dosta düşmana kanıtlamıştı.
Temmuz 1987’de Moskova’da, Sovyet istibdat sisteminin kalbindeki “Kızıl Meydan”da birkaç yüz Tatar’ın gerçekleştirdiği protesto gösterisi de, “Demirperde”nin sanıldığı kadar kuvvetli olmadığını göstermişti. Sovyet Rus tarihinde ilk defa Kızıl Meydan’da böyle bir protesto oluyordu. 1989’da “Berlin Duvarı”nın beklenmedik bir anda yıkılıp geçilmesinde, hiç kuşkusuz, 1987’de Kızıl Meydan’da gerçekleştirilen bu insanî direnişin manevi rolü var.
Rusya iki yıl önce yine Kırım’ı işgal ve ilhak etti. “Kırım Tatar Milli Meclisi”ni ve basın-yayın organlarını kapattı, Kırımoğlu ve diğer liderlerin Kırım’a girmesini yasakladı. Birçok Tatar genci cinayetlere kurban gitti. Kırım Tatar halkının meşru haklarını ortadan kaldıran Rusya karşısında ‘İslam İşbirliği Teşkilatı’nın gösterdiği pasif tutum ise utanç vericiydi.
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, “İslam İşbirliği Teşkilatı”nın sonuç bildirgesinde Kırım’a ilişkin ibarelerin bekledikleri tonda olmamasından ötürü çok kırgındı. İbarenin pasif tonda çıkmasında Rusya’nın baskısına boyun eğen İran ve Mısır’ın rol oynadıklarını düşünüyor. Ve haklı olarak şu soruyu soruyor: “Kardeş dediğimiz ülkeler bize bu zor günlerimizde, Batılılar kadar bile destek vermeyeceklerse, acep bu nasıl bir İslamî dayanışmadır?”
Abdullah Muradoğlu

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir