Usame Bin Ladin başkanlığındaki El Kaide için herhangi bir eylem olduğunda ‘kimin El Kaidesi?’ suali sorulurdu. Hatta Usame’nin ismi U.S.A.me şeklinde yazıldığında bazı İslamcı etfal (çocuklar) bozulurdu. Şimdi benzer iddialar IŞİD (DAİŞ) için gündemde. IŞİD’in Obama tarafından kurulduğunu iddia eden, ABD’de Cumhuriyetçilerin başkan adayı Donald Trump; “IŞİD Obama’yı onurlandırıyor” demişti. (Bkz. http://www.ntv.com.tr/dunya/trump-isidi-obama-kurdu,IvjbKqlmhkqaoLmoZdSxtw ) Hatta İsrail ve İngiltere’nin, bazı Avrupa ülkelerinin de işin içinde olduğu çokça yazıldı çizildi. Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin IŞİDle petrol ticareti yaptığı, sınırlardan geçişlere göz yumduğu batı basınında hep yer aldı.
2014’te Amerikalıların en çok merak ettiği konu, IŞİD’e yardım ve komuta ettiği öne sürülen İzzet İbrahim el Duri’nin Türkiye’de saklandığı iddiasıydı. Türkiye’nin Irak politikasının sorgulandığı Washington’da, Saddam Hüseyin’in Baas rejiminin yakalanamayan tek üyesi olan, IŞİD’e yardım ve komuta ettiği öne sürülen İzzet İbrahim el Duri’nin Türkiye’de saklandığı söylentileri Amerikalıların aklını karıştırıyordu. Bu iddiaları güçlendiren bilgiler görgü tanıkların ifadesine dayanıyordu. Yine sığır çobanlarının akıllarının almadığı bir diğer konu; IŞİD’in Musul gibi bir kenti düşürebilecek bir gücü ve militanı olmadığı halde; Musul’u nasıl olup ta Irak ordusundan kısa bir sürede ele geçirdikleriydi.
Dünde bugünde IŞİD’i yöneten ve şu an Musul’da kontrolü elinde bulunduran güç Baasçılar. Musul girişlerinde bulunan asayiş kontrol noktalarında IŞİD bayrakları var. Ama Musul’u Saddam döneminden kalan eski asker ve subaylar idare ediyor. Devrik Baasçıların Türkiye’nin güç odakları ile teması var mı derseniz evet var derim. Amerika’nın Sesi’nde Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığının açıklaması, Türkiye’nin IŞİD’e karşı olduğu tandanslı ve ironik şekilde verilmişti. Sitede “Genelkurmay: ‘IŞİD mensuplarına eğitim verdiğimiz iddiası gerçekdışı’ alt başlığıyla verilen haber dikkat çekiciydi. Genelkurmay Başkanlığının açıklamasına göre; Irak’ta IŞİD terör örgütü mensuplarına 4 Türk subayınca eğitim verildiği ve bu subayların Irak askerlerince Felluce’de gözaltına alındığı yönündeki haberler asılsız”dı. (Bkz. 16.06.2014 / http://www.timeturk.com/tr/makale/omur-celikdonmez/turkiye-irak-ta-zar-atmaz.html )
Irak hükümetinin uluslararası platformlarda Irak’ta Türk askeri istemediklerini söyleyip Türkiye’ye karşı horozlanmasına takılıp kalmayın. Kim ne derse desin Musul’un anahtarı Türkiye’nin elinde. 2014’ün sonu 2015’in başında Türkiye ve Katar arasında bakanlar ve istihbarat yetkilileri arasında yaşanan görüşme trafiği sonucunda DAİŞ ile görüşmek üzere Türk ve Katar istihbaratından oluşan bir heyetin Duhok üzerinden Musul’a geçtiği ve burada DAİŞ sorumlularıyla bir görüşme yaptığı bildirilmişti. Türk ve Katar istihbarat temsilcilerinin DAİŞ’e Musul’u savaşmaksızın, daha fazla savaşçılarının kaybına yol açmadan Musul’u terk etmeleri yönünde bir öneri sundukları, DAİŞ’in ise bu öneriye kendi şartlarının kabul edilmesi halinde sıcak baktığı iddia edilmişti. Türkiye’nin Katar’ın desteği ile Musul’a KDP üzerinden yerleşmeyi hatta Musul’a Türk askeri göndermeyi bile planladığı belirtilmiş, Türkiye ve Katar istihbarat heyetlerinin, koalisyon güçlerini karşısına alması durumunda DAİŞ’in savaş gücünü Musul’da tamamen kaybedeceğini hâlbuki bu askeri güçle Suriye’de Kürtlerin denetimindeki birçok yeri alabileceği, bu yönde kendilerine hem Türk devletinin hem de Katar’ın her türlü desteği vereceği ifade edilmişti.
Bu öneriye DAİŞ’in sıcak baktığı iddia edilirken DAİŞ’in Musul’dan çekilme karşılığında Türkiye ve Katar’dan, Irak hükümetinden büyük miktarda para talep ettiği, bunun yanında Musul’daki güçlerinin parça parça Suriye’ye geçmesi için Irak topraklarından ve KDP denetimindeki alanlardan koridorların açılması, Musul’da ele geçirdikleri tüm ağır silahların Suriye’ye geçişinde herhangi bir hava saldırısının olmaması şartları da kaydedilmiş, Türkiye, Katar, KDP (Barzani) ve DAİŞ’in bu konularda ortak bir uzlaşmaya vardıkları, bu anlaşma çerçevesinde KDP’nin DAİŞ’e vereceği destek karşılığında DAİŞ’in Şengal’den çekilme sözünü verdiği fakat YPG ve HPG’nin Şengal’e girmesinden dolayı Türkiye, Katar, KDP ve DAİŞ ittifakında sorunlar çıkmaya başladığı gündeme gelmişti. (Bkz. http://fikrikadim.com/2015/02/02/turkiye-kdp-ve-isidi-musul-konusunda-anlastirdi-mi/ ) O nedenle zaman zaman Peşmerge güçleri ile DAİŞ kuvvetlerinin çatışmasını çokta önemsemeyin.
2016 Şubattaki ateşkesin ardından PYD kontrolündeki Tel Abyad’a IŞİD’in hücum etmesi farklı değerlendirilmişti. IŞİD saldırısıyla PYD’nin Tel Abyad çevresindeki tüm ikmâl ve yardım yollarının kesildiği anlaşılmış, Sultan Murad Tugayları ve IŞİD kuvvetlerinin eş zamanlı olarak PYD’nin elinde bulundurduğu bölgelere saldırdığı ortaya çıkmıştı. Eğer Rus kaynaklarına inanılacak olursa, IŞİD’in Tep Abyad saldırısı Made İn Turkey’di. Gerçi “Muhaliflere” yakın kaynaklar da, IŞİD’in Tel Abyad’a saldırmasının ardından Türkiye’nin de bölgedeki YPG mevzilerini bombaladığını öne sürmüştü. Hatta IŞİD’in Suriye’nin Tel Abyad kentine büyük bir saldırı düzenlemesiyle ilgili PYD Tel Abyad sorumlusu Ömer Eluş yaptığı açıklamada;100 IŞİD üyesinin Türkiye’den Telabyad’a geçip saldırdığını söylemişti. (Bkz. Ömür Çelikdönmez/ IŞİD Türkiye’nin Lejyoneri mi?/ 28 Şubat 2016 Pazar/ http://www.nokta32.com/yazar-391-isid_turkiye%E2%80%99nin_lejyoneri_mi.html )
Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Operasyon Dairesi’nden Korgenaral Viktor Poznihir’ın, IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) askerlerine karşı zayıf bir direniş gösterdiğini söylemesi, Rusların tüm bunları bildiğini gösterdiği gibi; olayların bu gelişmelere göre değerlendirildiğinde pekte haksız olmadıklarını gösterir. (Bkz. https://tr.sputniknews.com/ortadogu/20160928/1025052754/rusya-suriye-turkiye-oso-isid.html ) Tüm bunları neden yazıyorum?
Ömer El Şişani ve Çeçen Ömer lakabıyla tanınan Tarkan Tayumurazoviç Batiraşvil’in ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin saldırısında ölmesinin ardından IŞİD’in savunma ve saldırı stratejilerini yönetecek yeni savaş bakanı olarak Irak’taki eski Baas rejiminin önde gelen askeri isimlerinden birini bu göreve getirdiği açıklandı. Örgüt yeni savaş bakanı olarak Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’in askeri muhafızlarından Ebu Taha ismiyle bilinen Yasin Selami’yi bu göreve getirdi. Saddam’ın muhafız alayından olan ve 5 yıl önce IŞİD’e biat ederek Ebu Taha ismini aldığı öğrenilen Yasin Selami’nin Anbar vilayetinin Hadise şehrinden olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz ay Irak’ın Al Sumaria haber ajansı Ninova vilayetindeki güvenilir bir kaynağa dayanarak Ömer El Şişani’nin ölümünün ardından IŞİD’in Irak’taki saha sorumlusu olarak Eskiden Tacikistan’da ABD’nin eğitim verdiği özel kuvvetler biriminde albay ve keskin nişancı (sniper) olarak görev yapan, geçen yıl ise IŞİD’e katıldığını açıklayan Gulmurod Halimov’un atadığını haber yapmıştı. (Bkz. https://tr.sputniknews.com/ortadogu/20160929/1025056346/saddam-eski-muhafizi-isid-yeni-savas-bakani.html ) ABD/Pentagon/CIA bağlantılı Gulmurod Halimov’un değil de Saddam Hüseyin’in askeri muhafızlarından Ebu Taha Yasin Selami’nin bu göreve atanması, IŞİD (DAİŞ)’in Irak ve Suriye’de savaş stratejisini Türk ordusunun sahadaki varlığına göre dizayn ettiğini gösteriyor.
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com
Ömür Kardeşim kalemine sağlık…
Ortadoğu için “bataklık” tanımlaması boşuna değil; Ortadoğu bataklıktan da öte; temel yeraltı zenginliği olan petrol gibi, son derece kaygan, son derec yapışkan ve tehlikeli…
Ortadoğu’da kim kiminle dost, kiminle düşman belli değil; bugün dost olanların yarın düşman, bugün düşman olanların yarın dost olması işten bile değil… Diyeceksiniz ki, “aslında bunlar sadece Ortadoğu için değil, tüm dünya için geçerli”; doğru haklısınız da; Ortadoğu’nun ilk tarihinden bugüne kadar, kargaşa ve kaos hiç eksik olmamış ki…
Türkiye’ye gelince; Türkiye’nin bulunduğu coğrafya son derece hassas ve kritik: Balkan, Kafkasya, Ortadoğu ve hepsini kapsar şekilde “Avrasya” ülkesi olan Türkiye aynı zamanda, güç odaklarının cirit attıkları / operasyon icra ettikleri kritik bir ülke…
Türkiye bölgesinde olan hiç bir gelişmeye bigane / kayıtsız kalamaz, kalması mümkün değildir. Bölgedeki her gelişme bizi az ya da çok / doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecektir. Zira bölge ile son derece güçlü tarihi ve kültürel bağları vardır.
Türkiye son derece güçlü bir istihbarat ve diplomasi ağı kurmalı; çok denklemli politikalar geliştirmeli, başkalarının denklemine karşı politikalar geliştirmeli; uyanık olmalı, duygusal değil – akılcı davranmalı, milli çıkar ve menfaatleri doğrultusunda politikalar izlemelidir…