İsrail,İran ve Suudi Arabistan…
Sapkın dini düşünceleri kendi potasında eriten örgüt, bu düşüncelerin odağında olması beklenen İsrail’i uzun vadeli bir hedef olarak yansıtarak, kısa vadeli ve operasyonel çıkarlara yönelik kullanılıyor. Kısa vadeli ve operasyonel çıkarların hedefinde oluşturulmak istenen yeni Ortadoğu düzenine karşı çıkan ya da uyumsuz davranan aktörler var. Biri de Türkiye oluyor doğal olarak. İran ise yeni Ortadoğu düzeninin oturtulabilmesi için çeşitli ülkeler nezdinde varolan toplumsal uzantılarına ihtiyaç duyulan, yeni düzenin istikrarı için desteği gereken bir ülke. Bunu Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Bahreyn’de net bir şekilde görebiliyoruz. Bu bağlamda Selefi örgütlerin can düşmanı olmasına karşılık şimdilik kaydıyla saldırıların hedefi değil. Ancak orta vadede, Fars devletinin oluşan düzene gösterebileceği bir tepki ya da müdahale bu devleti de IŞİD ya da türevlerinin hedefine yerleştirebilir. Suudi Arabistan ise, zaten bu düşüncelere kaynaklık eden bir siyasal anlayışa yaslandığı, bu tarz örgütlere mali, lojistik ve insan kaynağı yaratabildiği ve varlığını bu örgütleri kullananlara borçlu bir ülke olduğu için Yemen’deki ufak tefek itrazlara rağmen,hemen hiç sesini çıkarmamakta ve saldırıların hedefi de olmamaktadır.
Yani bu tarz örgütleri büyüten ve besleyen kültürel,ideolojik ve ekonomik faktörler var olsa da, bu vahşi yapıların esas tümleyeni, onları kendi bölgesel çıkarları uğruna operasyonel birer taşeron olarak kullanmak isteyen “bölge dışı” aktörlerdir. Göktürk Tüysüzoğlu