KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İRAN’DA MEDYA KARAKTERİSTİĞİ Bilinçli Kaçınma-Bilinçli Maruziyet

İRAN’DA MEDYA KARAKTERİSTİĞİ Bilinçli Kaçınma-Bilinçli Maruziyet

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
340 0


(İran Tv Kanalları )
Giriş
Devrimler toplumsal ve siyasal yaşamın tüm yönleri ile bir etkileşim içerisinde gerçekleşerek, toplumsal ve siyasal yaşamı temelden etkilemekte ve şekillendirmektedir. Bu bağlamda kitle iletişim araçları devrim sürecinde hem müesses rejim ve hem devrimci güçler açısından hayati bir öneme ve niteliğe sahiptir. Kitle iletişim araçları üzerindeki hakimiyet mücadelesi, kitle iletişim araçlarının en etkin biçimde kullanılması ve kamuoyunun desteğini sağlama ve muhafaza etme yönündeki rekabet devrim süreçlerinin kaderini belirleyen faktörler arasındadır.
Kitle iletişim araçları sahip olduğu bu etki ve nitelik ile devrim sonrası süreçlerde de farklı bağlam ve formlarda işlevini sürdürmekte ve hatta artırmaktadır. Devrim sonrasında tesis edilen rejim biçimi, siyasal zemin ve ilkeler doğrultusunda kitle iletişim araçlarının karakteri ve işlevsel çerçevesi belirlenmektedir.
İran, 40. yılını doldurmaya yaklaşan İslam Devrimi’nin ardından yaşadığı toplumsal ve siyasal dönüşüm süreci ile kitle iletişim araçlarının ayrıcalıklı konumunun ve etkisinin net biçimde gözlemlenebileceği bir örneklik teşkil etmektedir. İran’da medyanın karakteristiği ve rejim ideolojisi arasındaki mutlak ilişki, sosyo-psikolojik açıdan medyanın siyasal ve toplumsal bağlamda rejim için arz ettiği önem ve 2000’li yılların ortaya çıkardığı sosyal medya olgusunun oluşturduğu çerçevenin incelenmesi İran’da medya’nın genel profilini ortaya koyacağı gibi teorik düzlemde de rejim-toplum-medya etkileşimine dair bir açılım sunacaktır.

1-) Bilinçli Maruziyet-Bilinçli Kaçınma
Her siyasal rejimde ve farklı sosyo-politik yapılarda medyanın sahip olduğu nitelik ve işlev medyanın amaçsallığını belirlediği gibi karakteristiğini de şekillendirmektedir. Bazı rejimlerde ve sosyo-politik yapılarda medya gerçeklerin kamuoyuna aktarılması işlevine sahipken diğer bazı örneklerde bilgi ve kamuoyu arasındaki bağın ifadesi olan medya siyasal amaçlar doğrultusunda işlev görebilmektedir.
Özellikle otoriter ve totaliter siyasal rejimlerde kitle iletişim araçları ve medyanın rejim açısından son derece ayrıcalıklı bir yeri ve niteliği mevcuttur. Otoriter ve totaliter rejimlerde medya rejimin tahakküm unsurlarından bir tanesini ifade etmektedir. Öyle ki bu rejimlerde gözlemlenen, medyanın devlet tarafından mutlak kontrolü, kamuoyunun haber alma hakkı ve ihtiyacına yönelik olarak rejim tarafından çizilen ve belirlenen çerçeve, medyada (diğer çoğu alanda da olduğu gibi) özel girişimlerin yasaklanması veya sınırlandırılması gibi hususlar medyanın niteliği ve işlevi bağlamında otoriter ve totaliter rejimleri diğer rejimlerden ayıran temel özellikler olarak görülmektedir.
Sosyo-psikolojik açıdan temel bir ilkeye ve gerçeğe dayanan ve otoriter ve totaliter rejimlerde medyanın niteliğini ve işlevini belirleyen bu yaklaşımlar algı ve tutumlar bağlamında basit fakat etkili ve kapsamlı bir yöntemin ifadesidir. Sosyal psikolojide, bireyin, sahip olduğu genel kanı, kanaat ve tutumu ile çelişen bilgilerden uzaklaşması/kaçınması ve bireyin sahip olduğu genel kanı, kanaat ve tutumunu destekleyen ve örtüşen bilgilere yönelmesi ifade eden bilinçli kaçınma-bilinçli maruziyet kavramları otoriter ve totaliter rejimlerde medyanın niteliğinin ve işlevinin temel kodları arasındadır. Otoriter ve totaliter rejimler, sahip oldukları ideoloji, dünya görüşü ve meşruiyet algısını pekiştirecek olan haber ve bilgileri mutlak bir odaklanma ile medya aracılığıyla kamuoyuna sunarken, söz konusu ideoloji, dünya görüşü ve meşruiyet algısı ile çelişen ve bunları zedeleyebilecek olan haber ve bilgilerden ise mutlak anlamda kaçınmaktadır. Bu durum otoriter ve totaliter rejimlerde medyanın karakteristiğini oluşturmaktadır. İran medyası bu karakteristiğin net biçimde gözlemlenebileceği somut örnekler sunmaktadır.

2-)İran’da Medya
(İran Radyo ve Televizyon Kurumu)
İran’da İslam Devrimi’nin ardından yaşamın tüm alanlarında gözlemlendiği gibi medyanın niteliği ve işlevi de yeni rejimin sahip olduğu ideolojik anlayıştan etkilenmiştir. Devrim sonrasında hazırlanan İran İslam Cumhuriyeti anayasasında yer alan hükümlerde İran’da tüm yayıncılık faaliyetlerinin rejim ideolojisi çerçevesinde, rejim ve devrim ideolojisine aykırı olmayacak şekilde gerçekleştirilmesi zorunluluğu öngörülmekte, söz konusu hükümlere aykırı yayıncılık faaliyetlerinin cezalandırılacağı belirtilmektedir. Aynı şekilde İran İslam Cumhuriyeti Basın Kanunu’nun 3., 6. ve 7. maddelerinde de söz konusu hükümler detaylı biçimde ifade edilmekte, rejim ve devrim ideolojisi ile çelişen ve bunlara aykırı nitelikteki yayıncılık faaliyetleri devlet güvenliğine yönelik faaliyetler ile eşdeğer nitelikte değerlendirilmektedir.
Anayasa ve ilgili yasalarda, İran’da yayıncılık faaliyetlerinin denetlenmesi Kültür ve İrşad Bakanlığı ve İran Radyo ve Televizyon Kurumunca yürütülmekte ve medya bu organlarca kontrol edilmektedir. Özel televizyon yayıncılığının yasaklandığı İran’da gazete, kitap, dergi vb. yayınlar ise büyük oranda devlet güdümlü kişi ve kurumlarca gerçekleştirilmektedir. İran İslam Cumhuriyeti Ceza Kanunu ve basın kanununda öngörülen hükümlerin muğlaklılığı; herhangi bir yayıncılık faaliyetini rejime ve devlet güvenliğine yönelik tehdit olarak değerlendirmeye elverişli yasalar İran’da yayıncılık faaliyetlerinde özgürlüğü sınırlandırmaktadır.
Kitle iletişim araçları üzerindeki devlet tahakkümü ve yayıncılıkta özgürlüğün sınırlandırılmış olması, rejim ideolojisinin korunması ve yayılması/geliştirilmesini esas alan anlayış ile totaliter rejimlerin medya karakterinin hakim olduğu İran’da bilinçli kaçınma-bilinçli maruziyet net biçimlerde kendisini göstermektedir.

Buna göre İran medyasında ülke içi gelişmelerin kamuoyu ile paylaşılmasında, rejimin sahip olduğu ideoloji, yaklaşım ve söylem çerçevesinde olayların yorumlanması; rejimin ideolojisi, yaklaşımı ve söylemini destekleyecek/doğrulayacak mahiyette gelişmelere odaklanılması, rejim ideolojisi, yaklaşımı ve söylemi ile çelişen gelişmelerin ise görmezden gelinmesi ya da uyumlu bir biçimde sunulması esas alınmaktadır. Dış haberler boyutunda ise, İran’ın uluslararası alanda karşı karşıya kaldığı eleştirilerin ve tepkilerin etkisi ile daha geniş kapsamlı bir kaçınma-maruziyet stratejisi izlenmektedir.
İran medyasında dış habercilik, ülke içi gelişmelerin sunumunda olduğu gibi, rejim ideolojisi ve söylemi ile paralel ve bunları destekleyecek biçimde dünyadaki gelişmeler yorumlanmakta, dış basında İran ile ilgili ortaya konan görüşler ve haberler kaçınma-maruziyet filtresinden geçirilerek sunulmakta ve böylece hem uluslararası alanda hem de ülke içinde rejimin meşruiyet algısını pekiştirme çabasına önem verilmektedir. Örneğin, İran’ın ideolojik açıdan “öteki” olarak kabul ettiği Batı ülkelerinde İran’ın sahip olduğu söylemi ve tezleri destekleyecek mahiyette açıklamalar, analizler ve gelişmelere son derece önem atfedilirken, eleştirel yaklaşımları ise “komplo” veya “İran karşıtlığı ve düşmanlığı” olarak tanımlamaktadır.
İran medyasının bilinçli kaçınma-bilinçli maruziyet bağlamındaki karakteristiği genel anlamda otoriter ve totaliter rejimlerin sahip olduğu medya ve kitle iletişim yaklaşımını örneklendirmektedir. Günümüzde sosyal medya olgusunun karşı konulmaz biçimde gelişmesi siyasal ve toplumsal yaşamı etkileme düzeyinde bir niteliğe sahip olması genel anlamda otoriter ve totaliter rejimleri spesifik olarak ise İran rejimini zorlayan durumların yaşanmasına sebep olmaktadır.
Sosyal medyanın devlet tahakkümünden uzak ve sınırsız serbestiyet içeren yapısı İran toplumunu bu alanı daha fazla kullanmaya ve odaklanmaya yönlendirmektedir. Gelişmelerin devlet tahakkümünden bağışık ve saf biçimde takip edilebilmesi, rejimin bilinçli kaçınma-bilinçli maruziyet stratejisini işlevsiz hale getirmektedir. Rejimin, ideoloji ve resmi söylem çerçevesinde sunduğu gelişmeler sosyal medyada mevcut bilgiler ile çelişmekte sosyal medyanın gücü ve itibarı bu anlamda ön plana çıkmaktadır.

Sosyal medyanın kitlesel hareketlerde sahip olduğu etki 2009 yılında ve özelikle Aralık 2017’de yaşanan toplumsal olaylarda kendisini göstermiştir. Bu durum İran rejimini, sosyal medyanın yalnızca rejim tahakkümündeki medyaya alternatif bir yapı ortaya çıkarma yönüyle risk arz etmediğin, aynı zamanda rejimin güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit aracına dönüşebildiğini fark etmeye yöneltmiştir. Bunun sonucunda rejim, klasik biçimde, bu türden kitlesel hareketlerin ortaya çıktığı süreçlerde sosyal medya araçlarına erişimi kısıtlama yolunu izlemektedir.
Kısmi bir risk bertarafını sağlayan bu önlemin yanı sıra olağan dönemlerde ise rejim, özellikle istihbarat birimleri kanalıyla sosyal medya platformlarını yakından takip etmekte, rejime yönelik risk oluşturabilecek unsurları tespit etmeye odaklanmakta ve hatta bu platformlara örtülü biçimde dahil olarak rejim lehine manipülasyonlar gerçekleştirebilmektedir. İran İstihbarat Bakanlığı ve Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı siber güvenlik birimleri tarafından yürütülen bu faaliyetler rejim açısından güvenliğin muhafazası bağlamında son derece önemsenmektedir.

Çağatay Balcı kafkassam iran uzmanı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir