KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İran’a ambargo: Sosyal ve ekonomik maliyet

İran’a ambargo: Sosyal ve ekonomik maliyet

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
289 0

İran, ABD’nin petrol ambargoları ile ilk olarak 1951 yılında Başbakan olarak görevlendirilen Milliyetçi lider Muhammed Musaddık döneminde karşılaşmıştır. 1951 yılında İran petrollerinin millileştirilmesi projesine imza atarak halk tarafından büyük bir destek gören Musaddık, Şah tarafından Başbakanlığa getirilmiştir. Bu dönemde İngiltere ve ABD Musaddık’ın bu kararından oldukça rahatsız olmuş ve darbeden önceki süreçte ABD Petrol ambargosu ile Musaddık’ı zor duruma sokarak geri adım attırmak istemiştir. Geri adım atmayacağını ifade eden Musaddık, bu gelişmelerin ardından 1953 yılında ABD ve İngiltere işbirliği ile gerçekleştirildiği daha sonraki yıllarda belgelen bir darbe ile yönetimden uzaklaştırılmıştır.

İran İslam Devrimi’nin gerçekleştiği 1979 yılının hemen ardından ABD Elçiliği’nde yaşanan ve 444 gün süren rehine krizi sonucunda İran’a karşı yeniden ambargolar uygulanmaya başlanmıştır. İran’a karşı çeşitli sektörlerde uygulanan ambargolar özellikle 1997 yılında reformist lider Muhammed Hatemi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle önceki dönemlere göre gevşetilmişse de 2005 yılında muhafazakâr lider Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bu dönemde nükleer çalışmalara hız verildiği iddiası ile ambargolar yeniden uygulanmaya başlamıştır.

2013 yılında Cumhurbaşkanı seçilen ılımlı-reformist lider Hasan Ruhani döneminde ise p5+1 ülkeleri ile birlikte masaya oturan İran’a karşı, 2015 yılında BMGK nezdinde imzalanan anlaşma sonucunda birçok alanda uygulanan ambargoların yumuşatılacağı açıklanmıştır. Bu durum İran ekonomisinde kısa süreli bir sıçrama yaratmışsa da Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak seçilmesinin ardından İran ile yeniden sert tartışmalar yaşanmaya başlanmıştır. Bu gelişmelerin ardından ABD, 8 Mayıs 2018 tarihinde tek taraflı olarak bu anlaşmadan çekildiğini açıklamıştır. Bu açıklamanın ardından İran anlaşmayı imzalayan diğer ülkelerle süreci devam ettirme çabasına girse de bu açıklama, yılbaşından bu yana zayıflayan İran ekonomisinde büyük ve henüz önlenemeyen bir kırılmaya yol açmıştır. Ancak diğer bir yandan İran’ın nükleer silah elde etme yolundaki ilerlemesinin engellenmesi amacıyla uygulanan bu ambargoların “İran’ı bu yoldan ne kadar alıkoyduğu” ve bu bağlamda “amacına ne kadar ulaşabildiği” sorularını da gözden kaçırmamak gerekir.

2018’DE İRAN EKONOMİSİ

İran ekonomisi 2018 yılının Ocak ayından bu yana büyük bir ekonomik buhran dönemi yaşamakta. İran Riyali’nin özellikle ABD Doları ile Euro karşısında yaşadığı yüksek değer kaybı İran’da hem kronik yapısal sorunlarla mücadele eden devlet ekonomisini hem de ekonomik piyasaları direkt olarak etkilemektedir. İran ekonomisinde yaşanan bu olumsuz gelişmelerin ardından devlet ilk olarak resmi Dolar kurunu 42 bin Riyal olarak sabitlemiş ancak serbest piyasada hem ABD Doları hem de Euro kısa sürede üst düzey bir artış göstermiştir.

İran Riyali’nin Ocak ayı ile birlikte başlayan döviz karşısındaki değer kaybı günümüz itibari ile serbest piyasada yüzde yüz elli düzeylerine ulaşmıştır. 2018 yılının Ocak ayında 44 bin Riyal civarında olan 1 Amerikan Doları son günlerde 110 bin Riyal düzeyini geçmiştir. Yine aynı tarihte 50 bin Riyal civarında olan 1 Euro ise günümüz itibari ile 120 bin Riyal sınırını aşmıştır.

Bu süreçte İran ekonomisinin ana omurgasını oluşturan ve rejimin en büyük dayanaklarından birisi olan “Çarşı” esnafı ise devlet kuru ile serbest piyasa arasındaki kur farklılığından ve gün içerisinde serbest piyasadaki aşırı kur dalgalanmalarından dolayı ticari faaliyetlerine ara vermiş ve birçoğu kepenk kapatarak ekonomik gidişatı protesto etmiştir. Birçok şehirde irili-ufaklı gösteriler meydana gelmiş ve bu gösteriler büyüyerek yayılmaya devam etmektedir. Gösterilerde birçok eylemci gözaltına alınmış ve bu durum Çarşı esnafı üzerinde daha büyük bir memnuniyetsizlik ortamı yaratmıştır.

İran’da bu ekonomik krizin yaşanmasında özellikle 8 Mayıs tarihindeki ABD’nin Nükleer Anlaşma’dan çekilme kararı ve İran’a ilerleyen aylarda uygulanacağını açıkladığı petrol ambargosu etkili olmuştur. Her ne kadar Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye gibi İran’ın ticaretinde etkili olan ülkeler bu yaptırım kararlarını desteklemeyeceklerini; Almanya, Fransa ve İngiltere ise yaptırımlara sıcak bakmadıklarını açıklasalar da ABD Başkanı Donald Trump ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından yapılan sert açıklamalar, İran’da piyasaların her geçen gün daha da kötüye gitmesine neden olmuştur.

Bu süreçte ABD’nin İran petrollerinin satılmasının “sıfıra indirilmesi” planı ise gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira İran’ın günlük petrol ihracatı 2 milyon varilin üzerindedir ve bunun Kasım ayına kadar diğer ülkelerden karşılanması ihtimali yok denebilecek kadar azdır. İran’ın bu süreçte günlük petrol ihracı azalsa da buna mukabil piyasalardaki petrol fiyatlarının artması ile petrol gelirlerinde ani bir düşüşün olmayacağı öngörülebilir. Ancak ihracatının çok büyük bir kısmı Petrol ve ürünlerinin ihracına bağlı olan İran’da bu gelirlerin azalması çeşitli ekonomik sorunları da beraberinde getirecektir.

AMBARGOLARIN YANSIMALARI

İran Riyali’nin döviz karşısındaki bu devalüasyonu iç piyasada birçok ürünün zamlanmasına ve enflasyonun artması ile alım gücünün düşmesine neden olmuştur. Bu süreçten faydalanmak isteyen birçok şirket ise resmi devlet kuru üzerinden ithalat yaparken iç piyasada malları serbest Dolar/Euro kuru üzerinden satışa çıkarmıştır. Bu durum, halk tarafından düzenlenen ve her geçen gün ülke genelinde sayıları artan gösterilerde direkt olarak hükümeti hedef haline getirmiştir. Hükümet üzerinde oluşan bu baskı sonucunda ise Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ekonomi alanındaki bazı bürokratlarını değiştirmek zorunda kalmıştır. Henüz daha yaptırımlar başlamadan alevlenen gösteriler ve itirazlar, 2018 yılının ve devamındaki sürecin İran için daha zor geçeceğini göstermektedir. Olayların, yolsuzluk, enflasyon, işsizlik vb. ekonomik temelli rahatsızlıklar sonucunda başlayan ve alanların provoke edilmesiyle birlikte geçtiğimiz Aralık ayında yaşanan talihsiz olaylara benzer bir hadiseye evirilmesi ihtimali de mevcut. Ancak gösterilerin daha fazla büyümeden ve yeniden provoke edilmeden önünün alınması için başta Devrim Rehberi Ali Hamaney olmak üzere birçok kesim Ruhani’ye içerideki bu süreci en iyi şekilde yönetmesi için baskı uygulamaktadır. Zira bu sefer rejimin ve ekonominin bel kemiği olan Çarşı esnafının yoğun destek vereceği bir gösteri halkasının provoke edilmesi, Aralık ayında gerçekleşen olaylardan çok daha tehlikeli bir boyuta ulaşabilir.

İRAN’I SINIRLARINA HAPSETMEK

Diğer bir yandan Donald Trump’ın uygulanacağını açıkladığı ve diğer ülkelere de adeta dayattığı yaptırımlarla, İran’da bir rejim değişikliğini değil de Obama döneminde bölgede etkin hale gelen İran’ın kendi iç sorunları ile uğraşarak kendi sınırlarına hapsedilmesini öngördüğü söylenebilir. Aynı zamanda bu durumun gerçekleşmesi ile birlikte Ortadoğu’da İran’a karşı bir araya geldiği Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile olan müttefiklik ilişkileri de daha ileri bir noktaya taşınacaktır. Bu süreçte İran’a herhangi bir çıkış yolunun bırakılmaması durumunda iç siyasette ve ekonomide krizlerle karşılaşacak olan İran’ın, bölgedeki kaosu daha da derinleştirebileceğini ve bu hareket kabiliyetine sahip olduğu gerçeğini de ayrıca öngörebilmek gerekir.

Sonuç olarak ABD’nin İran’a yönelik uyguladığı ambargoların, İran’ın nükleer alandaki faaliyetleri bağlamında olmasa da şimdilik İran ekonomisi üzerinde istenilen sonuçları verdiğini söylemek mümkün. Ancak şu hususun tekraren altı çizilmelidir ki İran halkı bu süreçten ABD’yi sorumlu tuttuğu kadar iyi yönetilemediğini iddia ettiği ve yolsuzluklarla anılan siyasal mecrayı da hedef almaktadır ancak bu gösterilerin asıl dinamiğini, rejimin devrilmesi ile ilgili talepler değil ekonomik kriz ve piyasaların geleceğindeki belirsizlik çerçevesindeki haklı talepleri oluşturmaktadır. İran’da olayların kamu ve rejimin güvenliğini tehdit etmeye başladığı anda ise rejimin gösterilere sert bir şekilde müdahale edeceği kaçınılmaz bir sonuç olacaktır…

Abdullah Sayın

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir