KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Irak`ta Yeni Dengeler, Türkmenler ve Türkiye

Irak`ta Yeni Dengeler, Türkmenler ve Türkiye

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
276 0

Dün “Tahran ve İbadi kötüdür” deyen ve Barzani’ni yere göğe sığdıramayan “uzmanlar” ve Türk medyası vardı.O zaman bu işi birazcik bilenler “bu yanlış politikadır” diyordu.

Bu gün aynı arkadaşlar ve medya “Tahran ve İbadi iyi” diyor, Haşdi Şabi’ni yere göğe sığdıramıyorlar. Şimdi bu isi birazcik bilenler “bu tutum da yanlıs” diyorlar.

Konuyu doğru değerlendirmek isteyenler önce Tahran, Bağdad ve Haşdi Şabi’nin Irak’ın geleceği, Türkmenlerin geleceği ve bölgenin geleceği konusunda nasıl bir tasavvur ve uygulama içinde olduğuna bakmalıdırlar. Bu noktada kendi ülkesinde Türklerin durumu Azerbaycan Türkleri, Kaşkaylar ve Türkmenler bağlamında yeterince problemli olan Tahran’ın Irak’ta Türkmenlere haklarının verilmesi konusunda takınacağı tutumdan fazla umutlu olmamak gerekir. Tahran’ın Türkiye ve Azerbaycan bağlamındaki politikaları da bu noktada fazla umut vermiyor. Tahran’ın her iki ülkeyle son dönemdeki ilişkileri şuana kadar daha çok konjektürel nitelik arz ediyor. Irak merkezi hukümeti ile mezhebi bir paradigmanın ürünü olan İran merkezli Haşdi Şabi de aynı durumdadırlar.

İkincisi, Irak dengelerde söz sahibi bir başka aktör olan ABD`nin de Türkmenler yönelik yaklaşımı da yeterince problemliydi. Zaten Barzani`ye verilen destek ve Türkiye ile ilişkilerindeki gerginlik de bu anlayışın hem somut örneği, hem de besleyicisi niteligindedir. Fakat bölgede ABD`nin ciddi insiyatif kaybettiği ve İran-Rusya hattının ciddi etkinlik kazandığı açıkca görülmektedir. Bu koşullarda ABD ve onun bölge politiasında yeterince etkin olan müttefiki İsrail`in ve bölgede Arapların liderliğine soyunan Suudi Arabistan`ın bundan hiç memnun olmayacağı çok aşikardır.

Bu noktada Ankara`nın önemli müttefik oluşu ilgili devletler tarafından hatırlanacaktır. Keza Barzani`ni de mevcut dengelerde Türkiye`nin önemini yeniden “keşfedecektir”. Bu durum Ankara`ya ilgili aktörler çerçevesinde bölgeye ilişkin kendi konseptini daha güçlü savunma ve buna daha olumlu tepki alma imkanı verecektir. Bu noktada Türkiye`nin bu konseptinde Türkmen unsuruna stratejik bir boyut kazandırması ve bölgesel dengelerde bu unsurun önemini ilgili devletlere kabul ettirmesi gereklidir. Yeterince akılcı ve kararlı bir yaklaşım ortaya konulursa Washington, Tel Aviv ve Riyad`ın İran`ın sürekli güçlenmesi gerçeği karşısında Türkiye`nin tezleri daha fazla kabul görme imkanı kazanacaktır.

Esasında Ortadoğu etnik, dini ve mezhepsel dengeler üzerinde yeniden oluşturulmağa çaılışırlırken en fazla gözardı edilenin bölgedeki “Türk etkeni” olduğu açıktır. Bunun ilkin maliyyeti Türkmenlere ve Türkiye`ye çıkarılmak istenmektedir. Yeni dönemde Orta Doğu dengelerinde Türk etkenine yeteri önemin verilmesinin imkanlarını zorlamak gerekir. Iran`dakı Türk etkeninin stratejik önemini düşünürsek, Washington, Tel Aviv ve Washington, Tel Aviv ve Riyad üçün bunun ne anlama geleceği açıktır. Öte yandan, giderek yükselen Türkçülük şüuru karşısında ülke içinde göstermelik de olsa bazı hassasiyetler ( Türk fraksiyonu, Xamaney`ini Tükce ögrenin lafı ve s.) gösteren Tahran`ın bu noktada fazla amiyane haraket edemeyeceğini söylemek yanlış olmaz bence. Orta Doğu dengelerinde PYD`ni bile gözardı etmeyen Rusya`nın bu duruma fazla kayıtsız kalamayacağını da düşünmek mümkündür.(Yazı çok uzadı o nedenle bu boyuta ayrıca deginmiyorum burada)

Ama yukarıda söylenenleri anlamlı olması aşağıdakıların dikkate alınması ve yapılması koşuluyla gerçekleşebilir:

Türkiye’nin son 1990’dan itibaren Barzani’ye verdiği desteğin geldigi nokta ve İran’nın son 15 yılda İraqda mezhep dinamigi üzerinden oluşturduğu stratejik ve paramiliter etki alanı 3 gerçeği ortaya koyuyor:

1) Türkiye’nin Türkmen politikasını köklü biçimde degiştirmesi ve Türkmenleri stratejik aktör olarak değerlendirmesi gerekiyor.
2) Türkmenlerin Ortadoğu gerçekleri içinde stratejik bir konsept çerçevesinde başta askeri ve siyasi boyut olarak ciddi bir yapılanmaya ihtiyacı var.

3) Mevcut konjokturda Barzani`ye yaptığı referendumun bedelini siyasi ve ekonomik olarak ödetmek ve Irak`ın kuzeyindeki dengeleri Talabani ekibi, Kouran hareketi ve özellikle Türkmenler boyutunu da etkin bir biçimdee ekleyerek yeniden oluştumasında insiyatif almak gerekir.

Bu 3 boyut planlı ve akıllıca yapılmazsa önümüzdeki 10 sene bölgede Türkmenlere ve Türkiye’ye karşı İran’ın mezhep baskısı ile Bagdad’in Arapçılık yaptığına dair yeni ve çok daha güçlü şikayetler duyacağız.Unutmayalım Orta Doğu`daki yeni dengelerin oluşumu uzun süre devam edecektir.
Dr. Nazim Cafersoy

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir