KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Irak devriminin imamı Musevî İran’a karşı suskunluğunu bozdu

Irak devriminin imamı Musevî İran’a karşı suskunluğunu bozdu

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 14 dk okuma süresi
362 0

İran ve ABD ile Irak ve İran arasında olup bitenlerden İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, “ABD’nin zayıflığının nedeninin din adamı olan bir komutanı olmaması” olduğu sonucunu çıkarmış. Irak’ta protestocuların “İran dışarı dışarı, Bağdat özgür özgür” sloganı attıkları kanlı protestoların başlamasının ardından geçen hafta cuma günü yaptığı açıklamada Selami, “ABD, hatta bütün düşmanlarımız, en büyük zayıflıklarının nedeninin din adamı olan bir liderlerinin olmaması olduğunu itiraf ediyorlar” demişti.

İran anayasasına göre ülkeyi Şii bir din adamı yönetiyor. Kendisi sadece siyasi liderliği temsil etmiyor aynı zamanda ülkedeki güçlü din ve güvenlik kurumlarını da kontrol ediyor. Bu mesele İran’da bir tartışma konusu. Çünkü vatandaşların çoğu seküler bir demokrasi talep ediyor. İran Devrim Muhafızları Komutanı Selami, dünya nüfusunun yüzde 60’ına, askeri gücünün %60’ına ve ekonomik gücünün yüzde 50’sine İran İslam Cumhuriyeti’nin düşmanlarının egemen olduğunu ama karar alamadıklarını belirtti. ABD ve müttefiklerinin, İran’ın petrol tankerlerine ve Aramco tesislerine düzenlediği saldırılara karşılık vermediklerine işaret ederken adeta kendinden geçti. ABD, Fransa ve İngiltere liderlerinin bir araya gelseler de bir sivrisinek dahi yaratamayacaklarını ifade etti.

Selami, İran’ın modern tarihte eşi benzeri görülmemiş büyülükte bir savaş yürüttüğünde ısrar etti. İran halkının bunu hissetmeyecek kadar güçlendiğini de ekledi.

İran ekonomisi, ABD’nin ekonomik yaptırımları nedeniyle 2019 yılında yüzde 9,5 olarak tahmin edilen negatif büyüme oranı ile derin bir durgunluk içinde bulunuyor. Uluslararası para birimi değerinin büyük bir bölümünü kaybetti ve enflasyon yüzde 40’ın üstüne çıktı.

Bu noktada soru şu: Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İran ile Lübnan devletinin başında bir din adamı olması düşüncesini görüşmüş müdür?

Zira son yaptığı konuşmalardan birinde Hizbullah’ın sokağa inerse taleplerini gerçekleştirene kadar 1 ay, 1 yıl ya da 3 yıl sokakta kalabileceğini ifade etmişti.

İran gibi Nasrallah da bütün dini gruplardan 1 milyondan fazla Lübnanlıyı kendilerini finanse eden yabancı büyükelçiliklerin direktiflerini yerine getirmekle suçladı.

Meşru bütün taleplerini reddetti. Sanki ülkenin cumhurbaşkanı kendisiymiş gibi: Hükümetin devrilmesine hayır. Teknokratlardan oluşan bir hükümete hayır. Güçlü döneme hiç kimse dokunamaz dedi. Ama asıl süpriz özellikle de Hizbullah’ın “kalesi” olarak adlandırılan bölgelerde protestoculardan hiçbirinin bu açıklamaları dikkate almamasıydı. Güzel devrimin devam etmesi Hizbullah ve müttefiklerinin altyapısına vurulan birçok darbe vurdu.

Sonunda kaybeden de o olacak. Acaba Nasrallah, İran Devrim Muhafızları Komutanı’nın tavsiyesini yerine getirip cumhurbaşkanlığı sarayına yerleşir mi? Ancak Lübnan halkının yarısını nasıl ortadan kaldırabilir?

Bunların ardından Ebu Bekir Bağdadi’nin öldürüldüğü haberi geldi.

İran rejimi lideri Hamaney birçok kez ABD’ye DEAŞ ile gerçek anlamda savaşmamasını önermişti. Hatta gerçekte DEAŞ’ı kuran da ona yardım eden de İran’dı.

Şimdi Bağdadi’nin ABD’liler tarafından öldürülmesinden sonra Hamaney’in Washington’un kendisi ile işi bittiği için Bağdadi’yi öldürdüğünü iddia edeceği tahmin ediliyor.

İranlı yetkililerden de bu iddiayı dillendirmelerini isteyeceği öngörülüyor. Zira İran, el-Kaide lideri Üsame bin Ladin’in ABD tarafından öldürülmesinden sonra da böyle bir iddiada bulunmuştu.

Burada Irak ve İran arasında olup bitenlere intikal ediyoruz. Irak’taki Ayetullahların Irak halkının protesto gösterilerinin tarafını tuttukları, bunları teşvik ettikleri ve halkı destekledikleri aşikar bir şekilde görülmeye başladı.

Bu da onlar ile İran’daki mevkidaşları ile arasındaki açık farkı ortaya çıkardı.

Irak’taki büyük Şii din otoriteleri asıl görevlerini yerine getiriyorlar. İran’dakilerin asıl görevleri ise iktidar ve halkı kontrol etmek.

Nitekim bunu genişleterek Irak ve halkını da kontrolleri altına almak istiyorlar.

Irak’ta kendisine “Ekim Devrimi’nin Rehberi, Iraklı ve Arap Musevî ( Humeyni)” adı verilen Hasan el-Musevî’nin verdiği mesajlar bu nedenle önemli.*

Musev mesajlarının hedefinde daha çok İran lideri Ayetullahuzma Ali Hamaney ve Irak ordusu vardı.

Musevî, Hamaney’e gönderdiği mesajda şöyle dedi:

“Başkaları gibi siz de Irak ve halkının ne kadar asil olduğunu biliyorsunuz. Bu davranışlarınızı sürdüremezsiniz. Başarısız devriminizi halkımıza ihraç etmeye çalışmaya devam edemezsiniz. Aynı şekilde Irak halkının Müslüman bir halk olduğunu ve sizin liderlerinize, yönlendirmelerinize ve devrimlerinize ihtiyacı olmadığını da biliyorsunuz. Güzel halkımız bütün renkleri ile birbirine kenetlenmiş ve vatan sevgisi ile birleşmiştir.

Irak’a değil size bağlı olan silahlı gruplar oluşturdunuz. Ama Irak halkı, bu gruplara kendilerine yaraşır bir ad olan “kuyruklar” adını verdi. Sizlere sesleniyorum: Arap Irak halkı onları ayaklarıyla ezmeden önce “kuyruklarınızı” ülkemizden çekin. Irak halkının bunu yapmak zorunda kalmasını istemiyoruz çünkü Iraklı kanı bizim için çok değerlidir”.

Musevî şunu da ekledi: “Bize yönelik kininizin çok eski olduğunu ve Arapları hiçbir zaman sevmeyeceğinizi çok iyi biliyoruz.

Dürüst Irak halkını, din ile bağlantılı duygusal ifadeler ve Hüseyin’in adını kullanarak istismar etmeye çalıştığınızı biliyoruz. Ama sayın Hamaney, biz Iraklıların ülkemizdeki varlığınıza karşı olduğumuzu ve sizleri işgalci olarak gördüğümüzü bilin.

Kuyruklarınızla birlikte topraklarımızdan çıkmazsanız o zaman sizinle anladığınız dilden konuşuruz. Kötü şansınızı zorlamayın.

Irak halkı, işbirlikçiniz yolsuz hükümet ile birlikte sizi kovacaktır. Ayrıca aramızda 8 yıl süren savaşın intikamını almak istediğinizi de çok iyi biliyoruz. Irak’a el koyup kendisine mezhepçilik ruhunu üfleyerek onu yağmaladınız. Irak’ın hazineleri, size bağlı olanlar tarafından size teslim edildi. Ama artık topraklarımızdan gitmenizin zamanı geldi. Çünkü asla boyunduruk altına alamayacağınız genç bir neslimiz var. Bu nesil, baştan aşağı silahlı yolsuz hükümete karşı silahsız bir şekilde göğsünü siper ederek savaşıyor ve vatanının egemenliği, onuru için şehit olmaya hazır”.

Ardından el-Musevî sözlerini şöyle sürdürdü: “Belgeler, kanıtlar ve tanıklıklar ile Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen’de Husileri, Suriye ve Irak’taki milis güçlerinizi, mazlum Irak halkının mallarından finanse ettiğinizi biliyoruz.

Irak’ta bankalarınız olduğunu ve hükümetin buradaki hesaplardan döviz çekip sizlere tahvil ettiğini biliyoruz.

Yolsuz Irak hükümetinin büyük miktarda Irak petrolü sattığını ve ülkenizin ambargo altında olduğu gerekçesi ile bedelini sizlere gönderdiğini de çok iyi biliyoruz. Bu vesile ile Irak hükümetine de şunu söylemek istiyorum:

Bil ki, kaynakları başkaları için harcanan doğal kaynaklar zengini ülkemizde çok sayıda eşini ve çocuğunu kaybetmiş kadın, aç yoksul ve fakir var. Ülkemizi yağmalayıp soymaktan, mağrur halkımıza saygısızlık etmekten artık vazgeçin sayın Hamaney”.

Mukteda es-Sadr’a yönelttiği mesajında ise Musevî, kendisine bağlı gençlerin kefen giymesini eleştirdi. “Irak halkının ortak taleplerle başlattığı devrimde hiç kimsenin başkalarından farklı olmaması gerektiğini” belirtti.

Musevî ayrıca Sadr’ı ve destekçilerini sevdiklerini, onunla gurur duyduklarını, doğru nesebe sahip bir Iraklı olmasının onun için yeterli olduğunu belirtti. Sadr’a meclis aracılığıyla hükümeti devirme ve Irak’taki yabancıları kovmak için hep birlikte işbirliği yapma çağrısında bulundu.

Irak halkına yönelttiği mesajında Musevî, gençlerin olayların yörüngesini değiştirdiklerini belirterek onlara şöyle seslendi:

“Mübarek devriminiz sayesinde Iraklıların vicdanları uyandı. Bu yolda devam edin. Allah en büyük destekçiniz ve devrimci bütün vatansever güçler sizin arkanızdadır”.

Iraklı aşiretlere de seslenen Musevî şu çağrıyı yaptı: “Beklenen zaferin gerçeklemesi için sizlerde bu devrime katılın. Irak’ı yolsuzlardan, işbirlikçilerden ve hainlerden temizleyelim. Ülkemizi bunlardan temizleyelim ki Irak özgürlüğüne ve onuruna kavuşsun. Başta Irak’ı bu acınası hale getiren İran olmak üzere bütün yabancı müdahalelerden uzakta kendi kararının sahibi olsun. Bütün şan ve şeref Irak için canlarını feda eden sadık şehitlerimizindir”.

Özgür vatandaşlara yönelttiği mesajında ise Musevî şu itirafta bulundu: “Irak’ın onuru için ayaklandık. Mezhepçiliğe hayır. Yabancılara hayır. Irak’ın kaynaklarının yağmalanmasına hayır. Yolsuzlara ve işbirlikçilere hayır. Halkı küçük düşürmeye hayır.

Köleliğe hayır diyerek açıkça ayaklananlardan vatanseverliği, cesareti ve özgür olmayı öğreniyoruz. Modern sivil devletin kurucuları onlar olacak. Çünkü aralarında profesörler, doktorlar, mühendisler ve yüksek diploma sahipleri var.

Yozlaşmış ve eğitimlilerin yerine cahilleri koyan bu hükümetin gölgesinde bunlar tamamen yok sayıldılar. Bazı dini liderler dini siyasallaştırdılar, yabancılara sığındılar. Irak’tan başkasına bağlı hale geldiler”.

Musevî kahraman Irak ordusu, güvenlik güçleri ve güvenlik organlarına da vatansever bir selam gönderdi:

“En ünlü sloganınızın: Hükümetler değişir ama biz değişmeyiz olduğunu unutmayın. Bu nedenle sizlerden devrimcilerin yanında yer alarak bunu pratikte kanıtlamanızı talep ediyoruz. Sizlere, kardeşlerinize ateş açmanızı isteyen işbirlikçi komutanlarınızın emirlerine uymama çağrısında bulunuyoruz.

Bölge halklarından binlercesini din ve mezhep adı altında öldüren katil Kasım Süleymani’nin yönettiği silahlı grupları da engellemenizi talep ediyoruz. Devrimcilere yolları açın. Yabancı güçler de yolsuz hükümetler de eninde sonunda gidecekler. O zaman BM’nin gözetimi altında düzenlenecek seçimlere hazırlık olarak ordunun başında olduğu bir hükümet kurulması çağrısında bulunacağız.”

Son olarak Musevî, bütün uluslararası kurum ve kuruluşlardan Irak’a yardım etmelerini istedi. Irak’ı halkının bütün kaynaklarını yağmalayan, çocukları arasında cehaleti yayan ve yaymaya devam eden, Irak ve halkına boyun eğdirmeye çalışan İran’ın egemenliğinden kurtarmalarını rica etti.

İran’ın 15 yıldır Irak’ı yağmaladığını ve topraklarında istediğini yaptığını belirtti.

Bütün bunlar Lübnan’da olup bitenlere ne kadar da çok uyuyor. Ama aralarında açık bir fark var o da Lübnan ordusu ve güvenlik güçleri halen güzel devrimi koruyor. Ayrıldıkları bir diğer nokta da Lübnan’da halen Hizbullah’ın Lübnanlı olduğunu, meclis ve hükümette temsilcileri olduğunu söyleyenlerin var olmasıdır .

Oysa El-Musevî, Irak meclisinde temsilcileri olan Haşdi Şabi’yi İran’a bağlı bir kuyruk olarak niteliyor.

Lübnan’da Hizbullah’ın destekçileri önce Hamaney’e bağlı olduklarını haykırdılar.

Sonra da Emel Hareketi ile birlikte devrimi başarısızlığa uğratmaya çalıştılar. Ama başaramadılar.

*Humeyni’nin de bir adı soyu 12 İmam’dan 7. İmam Musa el-Kâzım’a dayandığı için Musevî’ydi. Bu yüzden böyle bir benzerlik kuruluyor.
Hüda Hüseyni
https://m.aawsat.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir